Sahabeden Abdullah ibn Abbas (r.a.), Peygamberimiz (s.a.s.)’in şöyle buyurduğunu bildirmiştir:
“Kim eceli gelmemiş bir hastayı ziyaret eder de onun yanında
yedi defa; أَسْأَلُ الٰهّلَ الْعَظي۪مَ رَبَّ الْعَرْشِ الْعَظي۪مِ أَنْ يَشْفِيَكَ
Okunuşu: “Es’elüllâhel-azîme, Rabbel-arşil-azîmi en yeşfiyeke.”
Anlamı: “Ulu Arş’ın Rabbi Yüce Allah’tan sana şifa vermesini isterim, derse, Yüce Allah ona mutlaka o hastalıktan şifa verir.” (Ebû Davud, Cenâiz, 12)
Peygamberimiz, sabah akşam şu duayı okuyarak
Allah’tan sağlık, âfiyet ve iyilik istemiştir:
اَللّٰهُمَّ إنّ۪ى أَسْأَلُكَ الْعَفْوَ وَالْعَافِيَةَ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ
Okunuşu: “Allâhümme innî es’elükel-‘afve vel-‘âfiyete fîd-dünyâ vel-âhırah.”
Anlamı: “Allah’ım! Senden dünya ve ahirette af, sağlık, sıhhat ve nimet
istiyorum.” (Ebû Davud, Edeb, 110) Tıbbî tedavi yanında telkin ve dua
ile tedavi yöntemi (psikolojik tedavi) günümüz müspet bilimi için de
büyük önemi haizdir.
* Sahabeden Hz. Enes (r.a.) anlatıyor: Peygamberimiz (s.a.s.) hastalıklara karşı şu duayı okurdu:
اَللّٰهُمَّ إِنّ۪ى أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْبَرَصِ وَالْجُنُونِ وَ الْجُذَّامِ وَمِنْ سَيِّئِ الْأَسْقَامِ
Okunuşu: “Allâhümme innî e’ûzü bike minel-barasi vel-cünûni vel-cüzzâmi ve seyyiil-eskâm.”
Anlamı: “Allah’ım! Alaca hastalığından, delilikten cüzâm hastalığından
ve her türlü kötü hastalıklardan sana sığınırım.” (Ebû Dâvud, Salât,
367; Nesâî, İstiâze, 36)
Yukarıdaki hadiste Allah’tan şifa vermesi istenen hastalıklardan bazıları şunlardır:
Baras; deride beyaz lekeler oluşturan bir cilt hastalığıdır. Cünûn;
Allah’ın bahşettiği en önemli nimetlerden biri olan aklın gitmesidir.
Cüzzâm; vücutta kapanmayan yaralar açan bulaşıcı bir hastalıktır.
Seyyi’ül-askâm; tedavisi olmayan veya tedavisi uzun süren müzmin
hastalıklar. Dikkat edilirse Peygamberimiz (s.a.s.)’in o dönem için
tedavisi olmayan hastalıklar için Allah’a dua ettiği ve ona yakalanmamak
veya ondan kurtulmak için yardım istediği görülmektedir. Bu tür dua,
söz konusu hastalıklara yakalananların tedavi yollarını aramamaları veya
ilaç almamaları anlamına gelmez. Bilakis sevgili Peygamberimiz, her
hastalığın çaresinin olduğunu ve tedavi olmak gerektiğini emretmiştir.
(bk. Buhârî, Tıbb, 1) Peygamberimiz (s.a.s.), kurtuluşu olmayan
hastalıklara karşı insanın dua etmesini ve yine de Allah’tan asla ümit
kesmemesini istemiştir.
Peygamberimizin eşi Hz. Âişe (r.a.) diyor ki: Peygamberimiz (s.a.s.),
ailesinden bazı fertleri sağ eliyle sıvazlar ve şöyle dua ederdi:
اَللّٰهُمَّ رَبَّ النَّاسِ أَذْهِبِ الْبَاْسَ وَاشْفِهِ وَأَنْتَ الشَّاف۪ي ل شِفَاءَ إِلَّا
شِفَاؤُكَ شِفَاءً لاَ يُغَادِرُ سَقَمًا
Okunuşu: “Allâhümme Rabben-nâsi! Ezhibil-be’se, veşfihî ve enteş-şâfî. Lâ şifâe illâ şifâüke. Şifâen lâ yüğâdiru sekamâ.”
Anlamı: “Allah’ım, ey insanların Rabbi! Zararımızı gider, şifa ver. Şifa
veren sensin. Senin vereceğin şifadan başka şifa yoktur. Öyle bir şifa
ver ki, hastalık nedir bırakmasın.”(Buhârî, Tıbb, 38)
Hz. Âişe (r.a.) diyor ki: “Peygamberimiz (s.a.s.), bir hastalıktan
dolayı rahatsız olunca “Muavvizâtı (İhlas, Felâk ve Nâs sûrelerini)”
okur ve üflerdi. Rahatsızlığı artınca ben onun ellerine okurdum ve
onları teberrüken kendi vücuduna sürerdim.” (Buhârî, Tıbb, 38)
* Sahabeden Osman b. Ebi’l-Âs (r.a.), müslüman olduğu günden beri vücudunda var olan bir ağrıdan dolayı
Peygamberimiz (s.a.s.)’e durumunu anlatmış, Resûlullah (s.a.s.) de ona;
“Elini vücudunun ağrıyan yerinin üzerine koy; üç defa ‘Bismillah’ de,
yedi defa da;
اَعُوذُ بِالِّٰهل وَقُدْرَتِهِ مِنْ شَرِّ مَا أَجِدُ وَأُحَاذِرُ
“Eûzü billâhi ve kudretihî min şerri mâ ecidü ve ühâziru”
“Hissettiğim ve sakındığım şeyin şerrinden Allah’a ve Allah’ın kudretine sığınırım” diye dua et” buyurmuştur. (Müslim,Selâm, 67)
Sahabeden Ebû Said el-Hudri (r.a) diyor ki: Cebrail,
Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’e geldi ve “Ey Muhammed!
Bir şikâyetin var mı”, dedi. O da, “evet,” dedi. Cebrail, O’na (s.a.s.) şöyle dua etti:
بِسْمِ الِّٰهل أَرْقي۪كَ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ يُؤْذي۪كَ مِنْ شَرِّ كُلِّ نَفْسٍ أَوْ عَ حَاسِدٍ
اَلٰهّلُ يَشْفي۪كَ بِسْمِ الِّٰهل أَرْقي۪كَ
Okunuşu: “Bismillâhi ergıyke, min külli şey’in yü’zîke, min şerri külli nefsin ev ‘aynin hâsidin. Allâhü yeşfîke.
Bismillâhi ergıyke.”
Anlamı: “Seni Allah’ın adı ile seni rahatsız eden her şeyden, her türlü
kötü nefisten ve kem gözden efsunlarım. Allah, sana şifa versin. Seni
Allah’ın adı ile efsunlarım.” (Müslim, Selâm,40)
Hastalık, insanın maneviyatının moral gücünün yüksek olması ile daha
kolay aşılabilir. Bunun için dua önemli bir manevî güç teşkil eder. Bu
gibi sıkıntılı durumlarda gerek hastanın gerekse onu ziyaret edenlerin
hastalıktan şifa bulması için dua etmeleri önem taşır. Ayrıca hasta
ziyareti sağlığın ne kadar önemli bir nimet olduğunu hatırlamaya
yardımcı olur. Hasta ziyaretinde bulunmak mü’minlerin birbirlerine karşı
görevlerinden biridir. Hastalandığında bir mü’mini ziyaret ederek
gönlünü almaya çalışmak dinimizde büyük değeri olan bir davranıştır. Bir
hadis-i şerifte hasta ziyaretinin önemi şöyle dile getirilmiştir:
إِنَّ الْمُسْلِمَ إِذَا عَادَ أَخَاهُ الْمُسْلِمَ لَمْ يَزَلْ فيِ خِرْفَةِ الْجَنَّةِ
“Hasta ziyaretinde bulunan kimse, ziyaretten dönünceye kadar cennet meyveleri arasındadır.” (Tirmizî, Cenaiz, 2)
Hadis-i şeriflerde hasta ziyaretinde bulunurken neler söyleneceği ve nasıl dua edileceği şöyle ifade edilmektedir:
مَنْ عَادَ مَري۪ضًا لَمْ يَحْضُرْ أَجَلُهُ فَقَالَِعنْدَهُ سَبْعَ مِرَارٍ أَسْأَلُ الٰهّلَ الْعَظي۪مَ
رَبَّ الْعَرْشِ الْعَظي۪مِ أَنْ يَشْفِيَكَ إِلاَّ عَافَاهُ الٰهّلُ مِنْ ذٰلِكَ الْمَرَضِ
“Kim bir hastayı ziyaret eder de bu esnada eceli gelmeden yedi kez ‘es’elüllâhe’l-azîme Rabbe’l-‘arşi’l-‘azîmi en yeşfiyeke
(Yüce Arş’ın sahibi ulu Allah’tan sana şifa vermesini dileri)’ derse,
Allah onu hastalıktan kurtarır.” (Ebû Davud, Cenaiz, 12; Tirmizî, Tıbb,
32)
اِذَا دَخَلْتُمْ عَلَي الْمَري۪ضِ فَنَفِّسُو لَهُ فِي اَجَلِهِ فَاِنَّ ذٰلِكَ لَا يَرُدُّ شَيْئًا
يطُيَبِّ نفَسْهَُ
“Bir hastanın yanına girince, ona sağlık ve uzun ömür temennisiyle onu
rahatlatın. Zira böyle yapmak –onadn bir şei uzaklaştırmaz ama- onun
gönlünü hoş eder.” (Tirmizî, Tıbb, 35)
Sahabeden Abdullah ibn Abbas (r.a.) diyor ki: Peygamberimiz (s.a.s.)
bütün ağrılardan ve sıtmadan dolayı şöyle dememizi buyururdu:
بِسْمِ الِّٰهل الْكَبي۪ر نَعُوذُ بِالِّٰهل الْعَظي۪مِ مِنْ شَرِّ عِرْقٍ نَعَّارٍ وَمِنْ شَرِّ حَرِّ النَّارِ
Okunuşu: “Bismillâhil-kebîr. Ne’ûzü billâhil-azîmi min şerri ‘ırkın na’ârin ve min şerri harri’n-nâri.”
Anlamı: “Büyük olan Allah’ın adıyla. Zonklayan her damarın şerrinden ve cehennem cehennemin hararetinin şerrinden ulu Allah’a sığınırım.” (Tirmizî, Tıbb, 26)
Sahabeden Abdullah ibn Abbas (r.a.) bildiriyor: Peygamberimiz (s.a.s.),
hasta olan bir sahabîyi ziyarete gitti ve durumunu gördükten sonra ona
şöyle dedi:
لاَ بَأْسَ طَهُورٌ إِنْ شَاءَ الٰهّل “Lâ be’se, tahûrun inşâallâh”
“Bir şey yok, iyi olur inşallah” (Buhârî, Merdâ, 10, 14)
* Sahabeden Enes (r.a.) diyor ki: Resûlullah (s.a.s.), sıtmalı bir sahabiyi ziyarete gitti:
كَفَّارَةٌ وَطَهُورٌ
“Keffâretün ve tahûrun” “Günahlarına keffâret ve temizlik olur, inşallah” dedi.
(Heysemî, Cenâiz, 11, No: 3781)
Yukarıdaki iki hadiste Peygamberimiz (s.a.s.)’in hasta olan bir sahabiyi
ziyarete gittiği ve ona yaptığı dua ve verdiği teselli farklı iki
sahabî tarafından birbirine benzer ifadelerle nakledilmiştir. Buna göre
hastaya Allah’tan şifa dilemek, onu teselli etmek, durumunun iyi
olduğunu, kötü bir durumun olmadığını söylemek, hâl ve hatırını sormak
ziyaret edenin görevidir. Özellikle ikinci hadiste belirtilen,
hastalıkların müslümanın günahlarına
kefaret olacağı gerçeğini vurgulamak, hastaya psikolojik destek
bakımından son derece önemlidir. Nitekim konu ile ilgili Peygamberimiz
Efendimizden nakledilen birçok rivayet mevcuttur:
“Mü’min kişiye bir ağrı, bir yorgunluk, bir hastalık, bir üzüntü hatta
ufak tasa isabet edecek olsa, Allah onun sebebiyle mü’minin günahından
bir kısmını bağışlar.” (Buhârî, Merdâ, 1, 13; Tirmizî, Cenâiz, 1)
Hz. Ali (r.a.), diyor ki: Hastalandığım bir anda Peygamberimiz (s.a.s.) beni ziyaret etti. Ben o anda: “Allah’ım!
Eğer ecelim geldi ise beni rahatlat, eğer gelmedi ise beni kaldır ve
eğer bu bir deneme ise bana sabır ver” diyordum. Peygamberimiz (s.a.s.):
“Nasıl dedin,” dedi. Ben de dediklerimi tekrar ettim; ayağı ile bana
dokundu ve;
اَللّٰهُمَّ عَافِهِ أَوِ اشْفِهِ
“Allahümme ‘âfihi” veya “Allahümmeşfihi”
“Allah’ım! Ona afiyet -şifa- ver!” diye dua etti. Bir daha da o ağrıdan
şikayet etmedim. (Tirmizî, De’avât, 112) Bu hadisten anlaşılacağı üzere,
hasta insan sabırlı olmalı, isyan etmemeli ve daima Allah’tan şifa
dilemelidir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.) bir başka sözlerinde ölümü
istemeyi yasaklamış ve insanın her zaman hayat gibi bir nimeti istemeyi
ve yaşadığı sürece iman ve hayırlı iş yapmayı talep etmesini tavsiye
etmiştir. Her şeye rağmen insan hastalıklara ve belalara karşı dayanacak
gücü kendinde bulamazsa şöyle dua etmesini istemiştir:
اَللّٰهُمَّ أَحْيِن۪ي مَا كَانَتِ الْحَيَاةُ خَيْرًا لِي وَتَوَفَّن۪ي إِذَا كَانَتِ الْوَفَاةُ خَيْرًا لِي
Okunuşu: “Allâhümme ahyinî mâ kânetil-hayâtü hayran lî.
Ve teveffenî izâ kânetil-vefâtü hayran lî.”
Anlamı: “Allah’ım! Eğer yaşamam benim için hayırlı ise bana ömür ver.
Ölümüm benim için hayırlı ise bana onu nasip et.” (Buhârî, De’avât, 29)
Surelerin Fazileti,Ayetler,Dualar,Salavatlar,Esma-ül Hüsna,rızık,dilek,hacet,namaz,istiğfar,zikir,iş,nazar duası
Sayfalar
▼
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder