“Euzübillahimineşşeytanirracim” “Bismillahirrahmanirrahim”
Meal Diyanet İşleri Başkanlığı
﴾31﴿
Eğer gelmesi sebebiyle dağların yürütüldüğü veya yerin parçalandığı
yahut ölülerin konuşturulduğu bir Kur’an olsaydı (yine inanmazlardı).
Fakat bütün işler Allah’a aittir. Müminler hâlâ anlamadılar mı ki Allah
dileseydi bütün insanları hidayete erdirirdi? Allah’ın vaadi gelinceye
kadar yaptıklarından dolayı inkâr edenler ya kendileri felâkete uğrayıp
duracaklar veya felâket onların yurtlarının yakınına inecektir. Allah,
vaadinden asla dönmez.---------------------------------------------------------------
Tefsir (Kur'an Yolu)
Rivayete göre Resûlullah Mekkeli müşriklere İslâm’ı anlattığı bir gün müşrikler, “Mekke’nin
şu dağlarını buradan kaldır da yerimiz genişlesin veya araziyi
parçalara ayırıp içinden ırmaklar akıtarak tarıma elverişli hale getir;
yahut atalarımızdan ölmüş olan falan ve falan şahısları dirilt de senin
bu söylediklerinin doğru olup olmadığını onlara soralım” demişler;
bunun üzerine bu âyet indirilerek onların isteklerine göre mûcizeler
gösterilse dahi iman etmeyeceklerine işaret edilmiştir (Taberî, XIII,
152-153; Râzî, XIX, 52-53). Nitekim bir başka âyet-i kerîmede bu durum
açıkça ifade buyurulmuştur (En‘âm 6/111). Yüce Allah gönderdiği
peygamber vasıtasıyla bu tür mûcizeleri göstermekten âciz olmamakla
birlikte peygamberin gönderilmesinden ve Kur’an’ın indirilmesinden
maksat bu talepleri karşılamak değil, insanları hidayete erdirmek,
kalpleri Allah’ın zikri ile huzura kavuşturmak, aklın önüne ışık
tutmaktır.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 290-291
Âyetteki şart cümlesinin cevabı meâlimizde “yine inanmazlardı”
şeklindedir. Cevap, “O yine bu Kur’an olacaktı” diyenler de vardır.
Buna göre onların istedikleri mûcize gerçekleştirilseydi yine bu
Kur’an’la gerçekleştirilirdi, ancak onlar mûcizeleri görür de Kur’an’a
yine de inanmazlardı. Çünkü onlar bu tür mûcizeleri gerçeği bulmak için
değil, peygamberle alay etmek için istiyorlardı ve Kur’an’ın
muhtevasını kabule hazır değillerdi.
Âyetin “yerin parçalandığı” diye tercüme ettiğimiz kısmını, “kendisiyle mesafe alındığı” veya “kendisiyle uzak mesafenin yakınlaştırıldığı”
şeklinde anlayanlar da olmuştur. Kureyşliler Suriye ve Filistin’e
ticaret kervanları gönderiyorlardı; fakat Mekke ile bu bölgeler
arasındaki mesafe uzun, yollar elverişsiz, iklim kurak, arazi ise
çoraktı; ticaret kervanları yollarda sıkıntı çekiyordu. Bu sebeple
müşrikler Hz. Süleyman’ın rüzgâr vasıtasıyla iki aylık yolu bir günde
gitmesine (Sebe’ 34/12) benzer bir mûcize ile Hz. Peygamber’in de bu
mesafeyi kısaltıp yakınlaştırmasını istemişlerdir (Taberî, XIII,
152-153; İbn Kesîr, IV, 382). Oysa onların teklif ettiği bu olağan üstü
şeyler peygamberin değil, Allah’ın elindedir. O dilese bu tür mûcizeleri
de gösterir; ancak inkârda ısrar edenlerin kalpleri katılaşmış olduğu
için hiçbir mûcizeye inanmazlar.
Müşriklerin
mûcize getirilmediği için iman etmediklerini zannedip üzülen müminlerin
üzüntülerini gidermek maksadıyla yüce Allah, “Müminler hâlâ anlamadılar mı ki Allah dileseydi bütün insanları hidayete erdirirdi?”
meâlindeki soruyu sormuştur. Şüphe yok ki Allah istese inkârcıları
doğru yola iletir, kimse buna engel olamaz; ancak O’nun bu anlamdaki
istemesi zorlama olacağından sorumluluğu ortadan kaldırır. Halbuki Allah
insanları sorumlu kılmak için onlara akıl, irade ve tercih yeteneği
vermiştir. Onların, tercihlerini inkâr yönünde kullanmalarına rağmen
Allah onları zorla hidayete erdirmez. Yaptıkları kötülükler yüzünden
ölünceye kadar başlarına musibetler gelecek veya yurtlarının yakınına
felâketler inecek de sürekli olarak korku içinde yaşayacaklardır.
“Felâket onların yurtlarının yakınına inecektir” cümlesindeki felâket, “savaşta yenilgi, öldürülme, esirlik veya kuraklık, kıtlık” gibi
anlamlarla açıklanmıştır (Şevkânî, III, 95-96). Bu cümledeki fiil hem
üçüncü tekil şahsın müennesi hem de ikinci tekil şahıs için
kullanıldığından, bu cümlede “Sen onların yurtlarının yakınına ineceksin”
şeklinde Hz. Peygamber’e hitap edildiği de düşünülebilir. Bu takdirde
âyet hicretin 6. yılında Mekke yakınlarında yapılmış olan Hudeybiye
Antlaşması’na işaret etmiş olur.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 290-291
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder