30 Aralık 2015 Çarşamba

Tevbe için okunan dua

Tevbe için okunan,

"Estağfirullah el-Azim el-Kerim ellezi la ilahe illahüvel hayyül kayyumu ve etübü ileyhi subhanehu"

Duasının manası:

"Azamet ve Kerem sahibi olan Azîm, Kerîm, kendisinden başka ilâh olmayan, elzelî ve ebedî hayat sahibi olan Hayy ve her şeyi ayakta tutan Kayyûm olan Allah'dan mağfiret diliyor ve tevbe ediyorum. O bütün ayıp, kusur ve kötülüklerden münezzeh olan Sübhan'dır."

(11 - 33 veya 100 defa okunur.)
kaynak -Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

29 Aralık 2015 Salı

Evladında malında hayır malında bereket için okunacak dua

EL – GAFFAR....Bağışlaması çok olan, kullarının günahını dünyada fazlasıyla örten.)

a) Cuma namazından sonra 100 defa “Ya Gaffar “ ismini okuyanaffa ve mağfirete mazhar olurlar.

b) Bağışlanmak isteyenler Cuma günü 100 defa “Ya Ğaffar celle celalühü”  
 der arkasından her gün Günde 70 defa 

 “Estağfirullahe innehü kane Ğaffara” 

evladında malında hayır malında bereket için.

Mağfireti
, bağışlaması pek çok olan.”

“Kullarının günahlarını affetmekle örten.” Taberî

“Tekrar tekrar affeden.” (Gazâlî)

“Rabbinizden mağfiret isteyin; çünkü gerçekten O, çok bağışlayandır.” (Nuh, 71/10)


EL-ĞAFFAR

Günahlarına aldırış etmeksizin, Cennete gireceğinden emin bir halde yaşamak, büyük bir gaflet olduğu gibi, isyanlarına bakarak ‘ben artık mağfiret olunmam’ demek de büyük bir hatadır.

Birinci hal Allah’ın gazabından emin olmak, ikincisi ise rahmetinden ümit kesmekle yeise düşmektir.

İşte Ğaffar ismi, insanı yeisten kurtaran en büyük bir ümit kaynağıdır.

İmam Gazâlî Hazretleri, Ğaffar isminin ‘kötüyü, çirkini örten’ mânâsına geldiğini zikrettikten sonra, önemli bir noktaya dikkatimizi çeker:

“Allah, insanın yüzünü, gözünü, elini açığa çıkardığı halde;midesini, bağırsaklarını ve sair görünmesi hoş olmayan organlarını içeride yaratmıştır. Onları böylece örten Allah, kulunun günahlarını da örter”

Yine o büyük İmam, Ğaffar ismine, ‘tekrar tekrar affeden’ mânâsı vermiştir.

Bu mânâyı düşünürken, Hazreti Mevlâna’nın, bazı haddini bilmezlerce tenkit konusu yapılan bir mısrası hatırıma geldi:

“Bin defa tövbe şişesini kırmış olsan yine gel!”

‘Tövbe şişesini kırmak,’ günahkâr Müslümanlar için söz konusudur. Bu söz, o büyük insanın Ğaffar isminin inceliklerini çok iyi kavradığının işareti iken, maalesef çok yanlış şekilde ele alındı ve o muhterem zâta cahilce hücum edildi.

Tövbesini defalarca bozan bir kul, pişman olarak Allah’ın dergahına sığınsa ve affını dilese, Ğaffar ismi gereği, Allah bu kulu affeder.

Allah’ın affettiğini kulların etmemesi, işin içine nefsin, hissin ve dar görüşlülüğün girdiğini gösterir.

Kendisine yapılan bir kötülüğü yıllarca unutamayıp, mü’min kardeşini affetmeye yanaşmayan bir insanın, Hazreti Mevlâna’nın bu sözünü kavraması oldukça zordur.

•••

Ğaffar isminden nasiplenmenin birinci şartı, pişmanlık duymak, tövbe ve istiğfar ile mağfiret kapısını çalmaktır.

Bir diğer şartı da, başkalarını affetmek, kusurlarını örtmektir. Affedenin, mağfiret olunması kuvvetle umulur.

26 Aralık 2015 Cumartesi

Mekke'nin Fethi Programı

Mekke'nin Fethi Programı
31.12.2015 Saat 21:00
Ataşehir Mimar Sinan Camii
Lalegül Tv den Canlı Yayınlanacak inşaAllah
Hanımlara Yer Ayırılmıştır.
Bilgi:Barbaros mah. Mor Zambak sok. No:20 3/A Batı Ataşehir
0216 688 59 36

25 Aralık 2015 Cuma

Peygamber Efendimizin (asm) Hastaların ve Yaralıların Şifa Bulması Mucizeleri

Peygamber Efendimizin (asm) mucizelerinin en önemlilerinden bir kısmı da hastaların ve yaralıların O’nun (asm) eliyle veya nefesiyle şifa bulmaları şeklinde vuku bulmuştur. Bu mucizeler hadis ve siyer kitaplarında çokça zikredilmiştir. Bizler de burada birkaç örneği sizlere nakletmeye çalışacağız:

Ok İsabet Eden Gözün Şifa Bulması

Kadı İyaz, Şifa-i Şerif isimli eserinde pek çok sahabeden rivayet edilen bu mucizeyi, sağlam kaynaklara dayanarak bize naklediyor. Allah Resulü’nün (asm) mümtaz ve ordusunda kumandanlık yapan kahraman bir sahabesi ve Hazreti Ömer (ra) zamanında İslam ordusunun baş kumandanı olan Sad bin Ebi Vakkas anlatıyor:
“Uhud Savaşı’nda ben Allah Resulü’nün (asm) yanındaydım. Allah Resulü (asm) o gün yayı kırılıncaya kadar düşmana ok attı. Yayı kırıldıktan sonra oklarını bana verip at diyordu. Verdiği oklar nasl’sız, yani okun uçmasına yardım eden kanatları olmadığı halde, at diye emrettiği okları attığımda kanatlı oklar gibi gidip düşmana isabet ederdi.”[1]
“O halde iken, Katâde ibni Numan’ın gözüne bir ok isabet etmişti. Gözünü çıkarıp, göz bebeği yanaklarının üzerine aktı. Allah Resulü (asm) mübarek, şifalı eliyle onun gözünü alıp, eski yuvasına yerleştirdi.  O göz hiç bir şey olmamış gibi şifa bulup, iki gözünden en güzeli ve en keskin göreni oldu.”
Bu olay oldukça meşhurdur. Hattâ Katâde’nin çocuklarından biri, Ömer ibni Abdi’l-Aziz’in yanına geldiği vakit, kendini şöyle tarif etmiş: “Ben öyle bir zâtın çocuğuyum ki, Allah Resulü (asm), onun çıkmış gözünü yerine koyup birden şifa buldu; en güzel göz o olmuş.” diye, nazım şeklinde Hazret-i Ömer (ra)’e söylemiş, onunla kendini tanıttırmış.[2]
Hem yine sahih kaynaklardan nakledilir ki, ünlü Ebu Katâde’nin, Yevm-i Zîkarad denilen gazvede, bir ok mübarek yüzüne isabet etmiş. Allah Resulü (asm) mübarek eliyle mesh etmiş. Ebu Katâde der ki: “Kat’iyen ve asla ne acısını ve ne de yarasını görmedim.”[3]

Hayber'in Fethindeki İki Şifa Mucizesi

Başta Buharî ve Müslim gibi sahih kaynaklardan naklediliyor ki:
Hayber Gazvesi’nde, Allah Resulü (asm), Hazreti Aliyy-i Haydarî’yi ordusuna sancaktar olarak tayin ettiği halde, Hazreti Ali’nin gözleri hastalıktan çok ağrıyordu. Allah Resulü (asm) ilaç gibi tükürüğünü gözüne sürdüğü dakikada şifa bularak hiçbir şey kalmadı.[4] Sabahleyin Hayber Kalesinin pek ağır demir kapısını çekip, elinde kalkan gibi tutup Hayber Kalesini fethetti.
Yine aynı savaşta, Seleme İbnü’l-Ekvâ’nın bacağına kılıç vurulmuş, yarılmış. Allah Resulü (asm)  ona nefes edince, birden ayağı şifa bulmuştur.[5]

Görmeyen Gözlerin, Görür Olması

Başta Neseî olmak üzere, ünlü siyer kitaplarının yazarları, Osman ibni Huneyf’ten naklediyorlar. Osman bin Huneyf anlatıyor:
“Allah Resulü’nün (asm) yanına görme özürlü biri geldi. “Benim gözlerimin açılması için dua et.” diye Efendimize (asm) rica etti. Allah Resulü (asm) ona dedi ki:
“Şimdi git, abdest al. Sonra iki rekât namaz kıl ve de ki: ‘Allah’ım! Hâcetimi sana arz ediyor ve rahmet nebisi olan Peygamberin Muhammed ile Sana teveccüh ediyorum. Yâ Muhammed! Gözümden perdeyi kaldırması için senin Rabbine seninle teveccüh ediyorum. Allahım, onu bana şefaatçi kıl.”[6]
diye dua et. Oda gitti, öyle yaptı ve gözü açılmış görür halde geri geldi.[7]
Büyük bir imam olan İbni Veheb bize bildiriyor ki:
“Bedir Savaşı’nın on dört şehidinden birisi olan Muavviz ibni Afra,  Ebu Cehil ile dövüşürken, Ebu Cehl, o kahramanın bir elini kesmiş. O da öteki eliyle, kesilen elini tutup Allah Resulü’nün (asm) yanına gelmiş. Allah Resulü (asm) onun elini yine yerine yapıştırdı, tükürüğünü ona sürdü. Birden şifa buldu, yine savaş meydanına döndü, şehid oluncaya kadar savaşmaya devam etti.”[8]
Hem yine ibni Veheb bildiriyor ki: “Yine Bedir Savaşı’nda Hubeyb ibni Yesaf’ın omuz başına bir kılıç vurulmuş ki, ikiye ayrılmış gibi dehşetli bir yara açılmış. Allah Resulü (asm) onun kolunu omuzuna eliyle yapıştırmış, nefes etmiş; şifa bulmuş.”[9]
İşte şu iki hadise, gerçi âhâdîdir, yani tek kişi kanalıyla bize ulaşmıştır. Fakat İbni Veheb gibi bir imam bu hadiseyi eserine alsa ve bize nakletse, Bedir Savaşı gibi mucizelerin çok olduğu bir zamanda, bu iki vakıaya benzer başka hadiseler de varsa, elbette şu iki vakıanın doğruluğunda şüphe edilmemelidir. İşte, sahih hadislerle bu şekilde bize ulaşan bine yakın hadise var ki Allah Resulü’nün (asm) mübarek eli onlara şifa olmuştur.
* * *
Buraya kadar Efendimizin (asm) eliyle gerçekleşen bu kadar mucizeyi size naklettikten sonra dikkatlerinizi bir noktaya çekmek istiyoruz:
  • Avucunda küçük taşların zikir ve tesbih etmesi,
  • (Ey Muhammed) attığın zaman da sen atmadın…[10] ayetinin sırrıyla, aynı avucunda, küçücük taş ve toprak, düşmana top ve gülle hükmünde, onları bozguna uğratması,
  • Ay yarıldı.[11] ayetinin açık işaretiyle, aynı avucunun parmağıyla ayı iki parçaya ayırması,
  • ve aynı el, çeşme gibi on parmağından suyun akması ve bir orduya içirmesi,
  • ve aynı el, hastalara ve yaralılara şifa olması,
elbette o mübarek elin, ne kadar harika bir İlahi Kudret mucizesi olduğunu gösterir.
  • Güya, dostları içinde o elin avucu küçük bir Sübhânî zikir meclisidir ki, küçücük taşlar dahi içine girse zikir ve tesbih ederler.
  • Ve düşmana karşı küçücük bir Rabbânî cephaneliktir ki, içine taş ve toprak girse, gülle ve bomba olur.
  • Ve yaralılar ve hastalara karşı küçücük bir Rahmânî eczahanedir ki, hangi derde temas etse, derman olur.
  • Ve celâl ile kalktığı vakit, ayı parçalayıp, kàb-ı kavseyn yani iki yay şeklini verir.
  • Ve cemâl ile döndüğü vakit, Kevser suyu akıtan on musluklu bir rahmet çeşmesi hükmüne girer.
Acaba böyle bir zâtın birtek eli böyle harika mucizelere mazhar ve kaynak olsa, o Zâtın (asm), Kâinat’ın Yaratıcısı yanında ne kadar makbul olduğu ve dâvâsında ne kadar doğru bulunduğu ve o el ile biat edenler ne kadar bahtiyar olacakları, açıkça anlaşılmaz mı?
* * *
Akla gelebilecek bir soru: Burada naklettiğimiz pek çok mucizenin mutevatir olduğunu ifade ediyoruz. Hâlbuki bunların birçoğunu okuyucular ilk defa görüyor olabilirler. Mütevatir bir şeyin böyle gizli kalmaması gerekir.
Bu soruya şöyle cevap verebiliriz ki: Şeriat alimlerine göre çok mütevatir ve açık şeyler var ki, onlardan olmayana göre meçhuldür. Hadis alimlerine göre de çok mütevatir hadis vardır, diğer insanların yanında âhâdî de olmuyor. Benzer şekilde her ilim dalının ihtisas sahibi, kendi ilmine dair konularda açık ve gizli konuları bilir. Halk ise uzmanlıkları dışında olan konularda ihtisas sahibine güvenir ve naklettiği bilgilere teslim olurlar.
Şimdi, haber verdiğimiz hakikî mütevatir, mânevî mütevatir veya tevatür[12] hükmünde kesinlik ifade eden hadiseler, hem hadîs ehlince, hem şeriat ehlince, hem usulüddin ehlince, hem çoğu alim tabakalarında hükmünü öyle göstermiş. Gaflette bulunan sıradan insanlar veya gözünü kapayan cahiller bilmezlerse, kabahat onlara aittir.

Kırılan Ayağın Şifa Bulması

İmam-ı Bağavî’nin kaynağına ulaşıp tashih ederek bize ulaştırdığı bir hadisedir.
Ali ibni’l-Hakem’in, Hendek Savaşı’nda, bir düşman darbesiyle ayağı kırıldı. Allah Resulü (asm) ona eliyle mesh etti; hemen aynı dakikasında öyle şifa buldu ki, atından bile inmeden savaşmaya devam etti.[13]

Hazreti Ali’ye Edilen Şifa Duası

Başta İmam-ı Beyhakî olmak üzere, hadis âlimleri haber veriyorlar ki: İmam-ı Ali ağır bir şekilde hastaydı. Iztırabından, kendi kendine dua edip inliyordu. Allah Resulü (asm) geldi ve “Allah’ım ona şifa ver.” diye dua etti. Ve ayağıyla Hazret-i Ali’ye dokundu, “Kalk” dedi. Birden şifa buldu. İmam-ı Ali der ki: “Ondan sonra o hastalığı hiç görmedim.”[14]

Şifa Bulan El

Şürehbil el-Cu’fî’nin meşhur kıssasıdır. Avucunda etten bir ur vardı ki, kılıcı ve atın dizginini tutamıyordu. Allah Resulü (asm) eliyle avucundaki uru meshetti ve mübarek eliyle ovaladı. O urdan hiçbir eser kalmadı.[15]

Şifa Bulan Çocuklar

Çocukların Efendimizin (asm) mübarek eliyle ve duasıyla şifa bulmalarıyla ilgili altı misal nakledeceğiz:
Birincisi: Ünlü bir araştırmacı ve hadis alimi olan İbni Ebî Şeybe haber veriyor ki:
Bir kadın, bir çocuğu Allah Resulü’nün (asm) yanına getirdi. O çocuk hem zihinsel özürlüydü hem de konuşamıyordu. Allah Resulü (asm) bir suyu mübarek ağzına alıp çalkaladı, sonra da elini yıkadı ve o suyu kadına verdi, “Çocuğa içirsin.” dedi. Çocuk o suyu içtikten sonra, hastalığından bir şey kalmadı. Öyle bir akıl ve kemal sahibi oldu ki, insanların en zekilerinden oldu.[16]
İkincisi: Sahih kaynaklarda Hazreti ibni Abbas’tan naklediliyor ki: Allah Resulü’ne (asm) mecnun bir çocuk getirildi. Mübarek elini çocuğun göğsüne koydu. Birden çocuk istifrâ etti. İçinden, küçük salatalık kadar siyah bir şey çıktı; çocuk şifa bulup gitti.[17]
Üçüncüsü: İmam-ı Beyhakî ve Nesâî, sahih kaynaklarla haber veriyorlar ki: Muhammed ibni Hâtib isminde bir çocuğun koluna kaynayan tencere dökülmüş, bütün kolunu yakmıştı. Allah Resulü (asm) meshedip tükürüğünü sürdü; dakikasında şifa buldu.[18]
Dördüncüsü: Büyüdüğü halde konuşamayan, büyükçe bir çocuk Allah Resulü’nün (asm) yanına geldi. Çocuğa sordu:“Ben kimim?” Hiç konuşmayan dilsiz çocuk Sen Allah’ın Resulüsün.diyerek konuşmaya başlamıştır.[19]
Beşincisi: Yakaza halinde Allah Resulü (asm) ile pek çok defalar görüşmekle müşerref olan Celâleddin Süyutî, hadisin kaynağına ulaşıp tashih ederek bize naklediyor ki: Mübarekü’l-Yemâme ismiyle şöhret kazanan bir sahabenin hadisesidir. Yeni dünyaya geldiği zaman, Allah Resulü’nün (asm) yanına getirmişler.
Allah Resulü (asm) ona baktığında çocuk birden konuşmaya başlamış ve “Senin Allah Resulü olduğuna şehadet ederim.” demiştir. Allah Resulü (asm) çocuğun bu şehadeti üzerine “Bârekallâh” demiştir. Çocuk ondan sonra büyüyünceye kadar daha konuşmamış. O çocuk, Peygamberimizin (asm) bu mucizesine ve “Bârekallâh” duasına mazhar olduğundan, “Mübarekü’l-Yemâme” ismiyle şöhret bulmuştur.[20]
Altıncısı: Çocuk tabiatında hayâsız bir kadın, Allah Resulü’nden (asm) yemek yerken lokma istemiş, vermiş. Kadın demiş: “Yok, senin ağzındakini istiyorum.” Onu da vermiş. O gayet hayâsız kadın, o lokmayı yedikten sonra, en hayâlı kadın ve Medine kadınlarının içerisinde üstün bir hayâ sahibi oldu.[21]
Burada naklettiğimiz birkaç mucize örneği gibi, sahih kaynaklarda geçen yüzlerce mucizeler vardır. Çoğu siyer ve hadis kitaplarında beyan edilmiştir. Evet, Allah Resulü’nün (asm) mübarek eli Lokman Hekim’in bir eczahanesi gibi ve tükürüğü Hazret-i Hızır’ın âb-ı hayat çeşmesi gibi ve nefesi Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın nefesi gibi yardım ve şifa kaynağı olsa; ve insanlık çok musibet ve belâlara giriftar olsa, elbette Allah Resulü’ne (asm) hadsiz müracaatlar olmuştur. Hastalar, çocuklar, mecnunlar pek çoklukla gelmişler, hepsi şifa bulup gitmişler. Hattâ, kırk defa hac eden ve kırk sene sabah namazını yatsı abdestiyle kılan, tâbiînin büyük imamlarından ve çok sahabelerle görüşen, Tavus denilen Ebu Abdurrahmani’l-Yemânî kesin olarak haber verip demiş ki: Allah Resul’ne (asm) ne kadar mecnun gelmişse, Allah Resulü (asm) göğsüne elini koymuşsa, kesinlikle şifa bulmuştur; şifa bulmayan kalmamıştır.[22]
İşte, Asr-ı Saadete yetişmiş böyle bir imam, böyle kesin ve küllî hükmetmişse, elbette ona gelen hiçbir hasta kalmamış ki, illâ şifa bulmuş. Madem şifa bulmuş; elbette binlerce müracaatlar olacaktır.

_______________________________________
[1]Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:322; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:651; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 6:113; Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 42, no. 2412; İbni Hibban, Sahih, 9:65.
[2]Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:322; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 6:113; el-Hindî, Kenzü’l-Ummâl, 12:377; İbnü’l-Kayyım, Zâdü’l-Meâd (tahkik: Arnavud), 3:186-187; el-Hâkim, el-Müstedrek, 3:295.
[3]Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:322; Hafâcî, Şerhu’ş-Şifâ, 3:113; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:653.
[4]Buharî, Cihad: 102, 144, Mağâzî: 38; Fedâilü’l-Eshâb: 9; Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe: 32, 34; el-Hâkim, el-Müstedrek, 3:38.
[5]Buharî, Mağâzî: 38 (Yezîd ibni Ubeyd’den); Ebû Dâvûd, Tıb: 19; Es-Sâ’âtî, el-Fethü’r-Rabbânî Şerh-i Müsned, 22:259.
[6]bk. Tirmizî, Deavât: 118; İbni Mâce, İkame: 189; Müsned: 4-138.
[7]Tirmizî, Daavât: 119 (hadis no. 3578); el-Hâkim, el-Müstedrek, 1:526; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve: 6:166; İbni Mâce, İkâme, 189; Müsned, 4:138.
[8]Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:324; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:656; İbni Seyyidi’n-Nâs, Uyûnü’l-Eser, 1:261.
[9]Beyhaki, Delâilü’n-Nübüvve: 6:178; İbni Hacer, el-İsâbe, 1:418; İbnü’l-Esir, Üstü’lğabe, 2:118.
[10]Enfal Sûresi, 8;17.
[11]Kamer Sûresi, 54:1.
[12]Bu kavramlarla alakalı “Peygamberimizin Mucizeleri” isimli bölümümüzün “Takdim” kısmında bilgi bulabilirsiniz.
[13]Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:323; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:656; Hafâcî, Şerhu’ş-Şifâ, 3:118; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 6:134.
[14]Tirmizî, Daavât: 112; Müsned, 1:83, 107, 128; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:323; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:656; İbni Hibban, Sahih, 9:47; el-Mubârekforî, Tuhfetü’l-Ahvezî, 3635.
[15]el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 8:298; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:324; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:657.
[16]İbni Mâce, Tıb: 40, no. 3532; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:324; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:654, 657.
[17]Dârîmî, Mukaddime: 4; Müsned, 1:254; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:324; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:657; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 9:2;Tebrîzî, Mişkâtü’l-Mesâbîh, 3:188.
[18]Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:324; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:657; Hafâcî, Şerhu’ş-Şifâ, 3:121; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 9:415; İbni Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 1:295; el-Hâkim, el-Müstedrek, 4:62-63.
[19]Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:319; Hafâcî, Şerhu’ş-Şifâ, 3:105; İbni Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 6:158-159
[20]Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:319; Hafâcî, Şerhu’ş-Şifâ, 3:105; Süyûtî, Kenzü’l-Ummâl, 4:379; İbni Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 6:159.
[21]Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:325; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:657; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 8:312.
[22]Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:335; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:676.

Hz. Muhammed (asm) mucizeleri

Hz. Muhammed (asm) ne tarz mucizeler göstermiştir?

Peygamberimiz'in (asm) gösterdiği her çeşit mucizeden misaller verebilir misiniz?

Kur'ân MUCİZESİ

Peygamberler gönderildikleri zamana göre en makbul şey ne ise o tarz mucizeler göstermişlerdir. Mesela Hz. İsa (as) zamanında tıp ilmi revaçta idi. Bu sebeple Hz. İsa’nın (as) en büyük mucizesi ölüleri diriltmek oldu. Hz. Muhammed (asm) zamanında ise Arap yarımadasında en revaçta olan dört vardı;
1. Belagat ve fesahat. Yani doğru, düzgün, açık, yerinde ve muhatabına uygun söz söyleme sanatı.
2. Şiir ve hitabet.
3. Kâhinlik ve gaipten haber vermek.
4. Geçmiş zamandan ve kâinatla ilgili hadiselerden haber vermek.
Hz. Muhammed’in (asm) en büyük mucizesi olan Kur'ân-ı Kerim gerek belagat ve hitabetiyle gerek geçmiş ve gelecek hadiselerden ve kâinatla alakalı her şeyden haber vermesiyle kâhinlere, şairlere, hatiplere meydan okumuştur. Hiç biri hiçbir vakit Kur'ân’ın bir tek suresiyle yarışamamış, Kur'ân’a karşı hayret ve hürmetle diz çökmüşlerdir.

MİRAÇ MUCİZESİ

Hz. Muhammed’in (asm) dünya ehline gösterdiği en büyük mucizesi ayı ikiye yarması olduğu gibi semavat (gökyüzü) ehline gösterdiği en büyük mucizesi de miraçtır.
Buhari ve Müslim'de Mîraçla ilgili olarak yer alan rivayetlerin ortak noktalarına göre olay şu şekilde cereyan etmiştir:
Bir gece Resûlullah (asm) Kâbe'de Hicr veya Hatîm denen yerde iken -bazı rivayetlerde uykuda iken veya uyku ile uyanıklık arasında bir halde Cebrail (as) geldi; göğsünü açtı, zemzemle yıkadıktan sonra içini iman ve hikmetle doldurup kapattı. Burak adlı bineğe bindirip Beytülmakdis'e götürdü. Resûl-i Ekrem (asm) Mescid-i Aksa'da iki rekat namaz kılıp çıktığında Cebrail (as), biri süt biri şarap dolu iki kap getirdi. Resûlullah (asm) süt dolu kabı seçince Cebrail(as) "fıtratı seçtin" dedi, ardından onu alıp dünya semasına yükseltti. Semaların her birinde sırasıyla Adem (as), İsa (as), Yusuf (as), İdris (as), Harun (as) ve Musa (as) peygamberlerle görüştü. Nihayet Beytülma'mur'un bulunduğu yedinci semada Hz. İbrahim'le (as) buluştu. Sidret'ül Münteha denilen yere vardıklarında yazıcı meleklerin kalem cızırtılarını duydu ve Allah'ın huzuruna çıktı. Burada Cenab-ı Hak elli vakit namazı farz kıldı. Dönüşte Hz. Musa (as), elli vakit namazın ümmetine ağır geleceğini söyleyip Allah'tan onu hafifletmesini istemesini tavsiye etti. Namaz beş vakte indirilinceye kadar Hz. Peygamber’in (asm) Huzur-u İlâhiye müracaatı ve Hz. Musa ile diyalogu devam etti.
(Buhari: Salat,1; Tevhid,37; Enbiya,5; Bed'ül-halk,7; Menakıb,24/ Müslim: İman, 259, 262-263; Fezail,164)
Bir rivayete göre Resul-i Ekrem'e Mîraç'ta Bakara Sûresi'nin son ayetleri indirilmiş ve Allah'a ortak koşmayanların affedileceği müjdesi de verilmiştir. (Müsned,I, 422; Müslim, İman, 279)

AYI İKİYE BÖLME MUCİZESİ

“Kıyâmet yaklaştı, ay yarıldı. Onlar bir mucize görseler yüz çevirir ve bu kuvvetli bir sihirdir derler. Peygamberi yalanlayıp kendi heveslerine uydular. Fakat takdir edilen her şey bir gayeye ulaşacaktır.” (Kamer, 1-3)
Bu ayette de bildirildiği gibi Hz. Muhammed’in (asm) en büyük mucizelerinden biri ayı ikiye bölme mucizesidir. Kâfirlerin bile inkâr edemedikleri bu mucize şu şekilde gerçekleşmiştir:
Bir gün Kureyş'in ileri gelenlerinden Ebû Cehil, Velid bin Muğire gibilerin de içinde bulunduğu bir grup müşrik, Hz. Muhammed’e (asm) gelerek:
“Eğer sen, gerçekten söylediğin gibi Allah tarafından vazifelendirilmiş bir peygamber isen bize ayı ikiye ayır. Öyle ki, yarısı Ebû Kubeys Dağı, diğer yansı Kuaykıan Dağı üzerinde görülsün” dediler.
Resûl-i Ekrem (asm) Efendimiz,
"Şayet bunu yaparsam, îmân eder misiniz?" diye sordu. Onlar:
"Evet, îmân ederiz." dediler.
Ayın bedir haliydi, yani en güzel göründüğü 14. gecesiydi. Kâinatın Efendisi (asm), Allah’ın emir ve iradesi dâiresinde hareket eden aya şehâdet parmağıyla işâret etti. Bu işaret kâfi geldi ve ay ikiye ayrıldı. Öyle ki yarısı müşriklerin istedikleri gibi Ebû Kubeys Dağı üzerinde, diğer yarısı ise Kuaykıan Dağı üstünde iki parça halinde göründü. Hz. Muhammed (asm) orada bulunan halka:
"Şahit olunuz! Şahit olunuz!" diye seslendi.
Bu apaçık mucize karşısında da müşrikler, inat ve inkârlarından vazgeçmediler. Üstelik,
gözleri önünde cereyan eden hâdiseyi elbette inkâr edemediler. İnkâr edemedikleri için de, çıkar yol olarak sihirdir demek zorunda kaldılar!
( Müslim, 8/132 , Ahmed İbn-i Hanbel, Müsned, 1/447, İbni Kesîr, Tefsir: 4/262, Tirmizî, 5/398 , Kâdı İyaz, Şifâ: 1/238 )

GELECEKTEN HABER VERMESİ İLE İLGİLİ BİR KAÇ MİSAL

Hz. Hüseyin’in (ra) Kerbela’da katledileceğini haber vermesi:
Hz. Ali’den (ra) rivayet edilmiştir ki; ‘Ya Resulullah (asm)! Sizi üzen ve kızdıran bir kimse mi oldu? Hayır’ dedi. ‘Ama niçin gözleriniz yaşlı?’ dedim. Dedi ki: ‘Şimdi Cebrail (as) yanımdan kalktı, bana dedi ki: Hüseyin (ra) Fırat nehri kenarında katledilecektir" ( Müsned-i Ahmed 1/85, 3/242 ve 256, 6/294)
Hz. Muhammed (asm) bu haberi verdikten elli sene sonra aynen gerçekleşmiş, bu haberin doğruluğu böylece ortaya çıkmıştır.
İstanbul’un Müslümanlar tarafından fethedileceğini haber vermesi:
Kesin doğru bir rivayet ile haber verilmiştir ki; “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fethedecek kumandan ne güzel bir kumandan ve onun ordusu ne güzel bir ordudur.” (Müstedrek-ül Hakim 4/422 Abdullah bin Bişr El-Ganevi’den rivayet… )

YİYECEKLERİN BEREKETLENMESİ İLE İLGİLİ BİR KAÇ MİSAL

Hz. Muhammed’in (asm) Hz. Zeynep’le (ra) düğün cemiyetinde Hz Enes'in (ra) annesi Ümmü Süleym (ra) bir iki avuç hurmayı yağ ile kavurarak, bir kaba koyup Hz. Enes’le (ra) Peygamber'e (asm) gönderdi. Resulullah (asm) Hz. Enes’e (ra) dedi ki; “filan filanı çağır! Hem kime rast gelirsen onu da davet et.”
Enes (ra) da kime rast geldiyse çağırdı. Üç yüz kadar sahabe gelip evini ve Suffa mescidini doldurdular. Hz Muhammed (asm) dedi ki; “Onar onar halka olunuz.” Sonra mübarek elini o az yiyecek üzerine koyup dua etti: “buyurun” dedi. Bütün o üç yüz kişi yediler, tok olup kalktılar.
Enes’e (ra) dedi ki; “Kaldır.” Enes (ra) demiş ki; “Yiyecek kabını koyduğum vakit mi çoktu, yoksa kaldırdığım vakit mi çoktu fark edemedim.”
(Sahih-i Buhari 4/234 ve 235)
Hz. Ömer (ra), Ebu Hureyre (ra), Seleme İbn’il Ekva (ra) ve Ebu Amret El-Ensari (ra) gibi, çeşitli rivayetlerle diyorlar ki:
Tebük savaşında ordu aç kaldı. Resulullah’a (asm) müracaat ettiler. Dedi ki; “Heybelerinizde kalan yiyecekleri toplayınız.” Herkes birer parça hurma getirdi. En çok getiren dört avuç getirebildi. Bir kilime koydular. Seleme (ra) derki; “Toplanan yiyecekler oturmuş bir keçi kadar ancak vardı.” Sonra Resulullah (asm) bereketle dua etti. Dedi ki; “Herkes kabını getirsin.” Koştular geldiler. Ordu içinde herkesin kabı doldu. Hem fazla kaldı. Sahabelerden bir ravi demiş: “O bereketin gidişatından anladım, eğer arz ahalisi gelseydi, onlara dahi kâfi gelecekti.”
(Sahih-i Müslim 1/56, hadis no: 45 ve 1729)

PARMAKLARINDAN ÇEŞME GİBİ SULARIN AKMASINA MİSAL

Hz. Cabir ibn-i Abdullah-il Ensari (ra) beyan ediyor:
“Biz bin beşyüz kişi Hudeybiye savaşında susadık. Resulullah (asm) kırba denilen deriden bir kap sudan abdest aldı, sonra elini içine soktu. Gördüm ki, parmaklarından çeşme gibi su akıyor. Bin beş yüz kişi içip kaplarını o kırbadan doldurdular. Salim ibn-i Ebi’l Ca’d (ra), Cabir’den (ra) sormuş: “Kaç kişiydiniz?” Cabir (ra) demiş ki: “Yüz bin kişi de olsaydı, yine kâfi gelirdi. Fakat biz, bin beş yüz idik.”
(Sahih-i Buhari 4/234, 5/156)

SULARIN BEREKETLENMESİ İLE İLGİLİ BİR KAÇ MİSAL

Muaz ibn-i Cebel (ra) haber veriyor:
Tebük savaşında bir çeşmeye rast geldik. İp inceliğindeki bir kalınlıkta su akıyordu. Resulullah (asm) emretti ki: “Bir parça o suyu toplayınız” Avuçlarında bir parça topladılar. Resulullah (asm) o suyla elini yüzünü yıkadı. Sonra suyu çeşmeye koyduk. Birden çeşme çokça aktı. Bütün orduya kâfi geldi. Hatta bir râvi olan imam ibn-i İshak (ra) der ki: gök gürültüsü gibi toprak altında o çeşmenin suyu gürültü yaparak aktı. Resulullah (asm) Hz Muaz’a (ra) dedi ki: “Bu mucize eseri olan mübarek su devam edip buraları bağa çevirecek, ömrün varsa göreceksin…” ve öyle olmuştur.
(Sahih-i Müslim 4/1784 ve 1785, 7/60)
Buhari, Hz. Bera’dan (ra) naklediyor:
Hudeybiye savaşında bir kuyuya rast geldik. Biz dört yüz kişiydik. O kuyunun suyu elli kişiyi ancak idare ederdi. Biz suyu çektik. İçinde bir şey bırakmadık. Resulullah (asm) geldi. Kuyunun başına oturdu, bir kova su istedi; getirdik. Kovanın içine mübarek ağzının suyunu bıraktı ve dua etti. Sonra o kovayı kuyuya döktü. Birden kuyu coştu ve kaynadı, ağzına kadar doldu. Bütün ordu, kendileri ve hayvanları doyuncaya kadar içtiler, kaplarını da doldurdular.
(Sahih-i Buhari 4/ 234 )

AĞAÇLARIN EMİRLERİNİ DİNLEMESİ İLE İLGİLİ BİR KAÇ MİSAL

Hz. Büreyde (ra) dedi ki: “Biz Resulullah’ın (asm) yanındayken bir seferde bir Arap geldi. Bir ayet yani bir mucize istedi. Resulullah (asm) bir ağaca işaret etti. Ağaç sağa sola meylederek köklerini yerden çıkarıp peygamberin huzuruna geldi. “Esselamü aleyke Ya Resulullah” dedi. Sonra o arap dedi: “ Yine yerine gitsin” Resulullah (asm) emretti. Yerine gitti. O arap iman etti. (Eş-şifa_Kadı İyaz 1/299 )
Taif savaşında Resulullah (asm) gece at üstünde giderken uykusu geliyordu. O halde iken bir Sidre ağacına rast geldi. Ağaç ona yol verip atını incitmemek için ikiye ayrıldı. Resulullah (asm) hayvan ile içinden geçti. Ta zamanımıza kadar o ağaç iki ayak üstünde muhterem bir vaziyette kaldı. (Eş-Şifa_Kadı İyaz 1/301-302)

KURU HURMA KÜTÜĞÜNÜN AĞLAMASI

Çok meşhur olan bu mucizenin çeşitli rivayetleri vardır. Biz sadece bir tanesini söyleyeceğiz.
Mescid-i Şerif’te hurma ağacından olan kuru bir direk vardı.Resulullah (asm) hutbe okurken ona dayanıyordu. Daha sonra minber-i şerif yapıldı. Sonra Resulullah (asm) o minbere çıkıp hutbesini okumaya başladı. Okurken o kuru hurma kütüğü deve gibi inleyip ağladı. Bütün cemaat işitti. Resulullah (asm) kütüğün yanına geldi. Elini üstüne koydu. Onunla konuştu teselli verdi. Sonra kütüğün ağlaması durdu.
(Sahih-i Buhari 2/11, 3/80 )

DAĞLARIN TAŞLARIN ONA SELAM VERMELERİ VE PEYGAMBERLİĞİNİ TASDİK ETMELERİ

Hz. Ali (ra) diyor ki: Resulullah’ın (asm) peygamberliğinin ilk zamanlarında Mekke civarında beraber gezdiğimizde ağaç ve taşa rast geldiğimiz vakit “Essalamü aleyke Ya Resulullah” diyorlardı. (Eş-şifa 1/306-307)Resulullah (asm) hicret ettiği ve kâfirler takibe çıktıkları vakit Huneyn dağına çıktılar. Huneyn dağı dedi: “Ya Resulullah benden ininiz. Korkarım benim üstümde sizi vururlarsa Allah (cc)bana azap eder. Onun için korkarım.” Sevr dağı seslendi: “Bana gel, Ya Resulullah.” (Eş-şifa_Kadı İyaz 1/308)

ASA VE SOPALARIN KILIÇ HALİNE DÖNÜŞMESİ

Büyük Bedir savaşında Ukkaşe ibn-il Mihsan-ıl Esedi’nin (ra) müşriklerle dövüşürken kılıcı kırıldı. Resulullah (asm) ona kılıcına karşılık kalınca bir değnek verdi. Dedi: “Bununla harbet.” Birden değnek Allah’ın izniyle uzun beyaz bir kılıç oldu. Onunla harbetti. Hayatı boyunca ta Yemame savaşında şehit oluncaya kadar o kılıcı boynunda taşıdı. Şu hâdise kesindir, çünkü Ukkaşe (ra) bütün hayatında onunla iftihar etmiş ve o kılıç “El-avn” (imdat ve yardım kılıcı) namıyla meşhur olmuş. (Eş-şifa_Kadı İyaz 1/222-223 )

ELİYLE ATTIĞI BİR AVUÇ KUMUN KOCA BİR ORDUNUN GÖZÜNE KAÇMASI

“Attığın zaman sen atmadın, ancak Allah attı.” (Enfal, 17 ) Ayetinin sırrıyla Bedir savaşında Resulullah (asm) bir avuç toprak ile küçük taşları aldı, kâfirler ordusunun yüzüne attı.O bir avuç toprak her bir kâfirin teker teker gözüne gitti. Her biri kendi gözü ile meşgul olup hücumda iken birden kaçtılar. Aynı hâdise Huneyn savaşında da gerçekleşmiştir. (Ebu Davud hadis no: 4508 ve 4509)

HASTALARIN VE YARALILARIN ŞİFA BULMASI

Sa’d bin Ebi Vakkas’dan (ra) rivayetle:
Katade İbn-i Nu’man’ın (ra) gözüne bir ok isabet etmiş, gözünü çıkarıp, gözünün akı yüzünün üstüne indi. Resulullah (asm) mübarek şifalı eliyle onun gözünü alıp, eski yuvasına yerleştirdi. İki gözünden en güzeli olarak hiçbir şey olmamış gibi şifa buldu.
(Eş-şifa_Kadı İyaz 1/322)
Hayber savaşında Resulullah (asm) Hz. Ali’yi (ra) bayraktar tayin ettiği halde, Hz. Ali’nin (ra) gözleri hastalıktan çok ağrıyordu. Resulullah (asm) bir ilaç gibi tükürüğünü onun gözüne sürdüğü dakikada, şifa bularak hiç bir şey kalmadı. Sabahleyin Hayber Kalesi'nin pek ağır demir kapısını çekip, elinde kalkan gibi tutup, Hayber Kalesini feth etti. (Sahih-i Buhari 4/58,65 ve 73, 5/23)
İbn-i Ebi Şeybe haber veriyor ki: Bir kadın bir çocuğu, Resulullah’ın (asm) yanına getirdi. O çocukta bir bela vardı, konuşamıyordu, aptal idi. Resulullah (asm) bir su ile mazmaza etti, elini yıkadı. O suyu kadına verdi, çocuğa içirsin ferman etti. Çocuk o suyu içtikten sonra, hastalığından ve belasından bir şey kalmadı. Öyle bir akıl ve kemal sahibi oldu ki, insanların en akıllılarından üstün oldu. (Delail-in Nübüvve, Beyhaki 6/82)

ÖLÜLERİ DİRİLTMESİ

İmam-i Ali’nin mühim ve sadık bir şakirdi olan Hasan-ı Basri haber veriyor ki: Bir adam, Resulullah’ın (asm) yanına gelerek ağlayıp sızladı. Dedi: “Benim küçük bir kızım vardı, şu yakın derede öldü, oraya attım.” Resulullah (asm) ona acıdı. Ona dedi: “Gel oraya gideceğiz.” Gittiler. Resulullah (asm) o ölmüş kızı çağırdı: “Ya filane!” dedi. Birden o ölmüş kız, “Lebbeyk ve sa’deyk” dedi. Resulullah (asm) ferman etti: “Tekrar baba ve annenin yanına gelmeği arzu eder misin?” o dedi: "Yok, ben onlardan daha hayırlısını buldum.” (Eş-Şifa _Kadı İyaz 1/320)
Abdullah İbn-i Ubeydullah-il Ensari’den (ra) haber veriyorlar ki: Abdullah demiş: Sabit İbn-i Kays (ra) İbn-i Şemmas’ın Yemame Harbi’nde şehit düştüğü ve kabre koyduğumuz vakit, ben ordaydım. Kabre konurken, birden ondan bir ses geldi: “Muhammed (asm) Allah’ın resulüdür. Hz. Ebu Bekir (ra) sıddıktır, Ömer (ra) şehittir. Osman (ra) ise şefkatli ve masumdur.” (Delail-ün Nübüvve _Beyhaki 6/58)

HER DUASININ KABUL EDİLMESİ

Resulullah (asm)meşhur Ebu Katade’ye (ra) ferman etmiş: "Allah (cc)senin vechini; yani, kalp ve ruhunu kurtarsın… ve ey Allah’ım onun ömrüne ve saçına mübareklik koy” diye genç kalması için dua etmiş. Ebu Katade (ra) yetmiş yaşında vefat ettiği vakit on beş yaşında bir genç gibi olduğu, doğru rivayetler ile şöhret bulmuştur. (Eş-Şifa_Kadı İyaz 1/327)
İbn-i Mes’ud’un (ra) meşhur kıssasıdır ki: İbn-i Mes’ud (ra) Müslüman olmadan evvel, çobandı. Resulullah (asm) Ebu Bekir-is Sıddık (ra) ile beraber İbn-i Mes’ud’un (ra) keçileriyle bulunduğu yer gitmişler. Resulullah (asm), İbn-i Mesud’dan (ra) süt istemiş. O da demiş: "Keçiler benim değil, başkasının malıdırlar.” Resulullah (asm) demiş: “Kısır, sütsüz bir keçi bana getir.” Oda iki senedir yavrusu olmayıp sütü kesilen bir keçi getirdi. Resulullah (asm) eliyle o keçinin memesini mesh edip dua etmiş. Sonra sağmışlar; halis bir süt almışlar, içmişler. İbn-i Mes’ud (ra) bu mucizeyi gördükten sonra iman etmiş. (Sahih-i İbn-i Hibban 8/149)

HAYVANLARIN KONUŞARAK O’NA ŞEHADET ETMESİ

Hayber savaşında bir Yahudi kadını bir keçiyi pişirip getirmiş. Gayet etkili bir zehir ile zehirlemiş. Resulullah’a (asm) göndermiş. Sahabeler yemeye başlamışlar. Resulullah (asm) birden ferman etti: Pişirilen keçi bana der ki: “Ben zehirliyim” diye haber veriyor. Herkes elini çekti. Fakat o şiddetli zehirin etkisinden, Bişr İbn-il Berra (ra) aldığı bir tek lokmadan vefat etti. Resulullah (asm) Zeynep ismindeki o kadını çağırdı. Dedi ki “Neden böyle yaptın?” o kadın dedi: “Eğer peygamber isen sana zarar vermeyecek; eğer padişah isen insanları senden kurtarmak için yaptım.” Bazı rivayette onu öldürtmemiş, bazı rivayette ise öldürtmüştür. Ehl-i hakikat demiş ki: Kendi öldürtmemiş; fakat Bişr’in (ra) yakınlarına verilmiş, onlar öldürmüşler. (Sahih-i Buhari 2/121, 3/114)Çok meşhur bir kurt hadisesi: Bir kurt, keçilerden birisini tutmuş; çoban kurdun elinden kurtarmış. Kurt demiş:
"Allah’tan korkmadın benim rızkımı elimden aldın.” Çoban demiş:
"Acâip! Kurt hiç konuşur mu?” Kurt ona demiş:
"Acaiplik senin halindedir ki, bu yerin arka tarafında bir zat var; sizi cennete davet ediyor, peygamberdir onu tanımıyorsunuz.” Çoban kurda demiş:
"Ben gideceğim fakat kim benim keçilerime bakacak?” Kurt demiş:
“Ben bakacağım.” Çoban çobanlığı kurda devredip gelmiş. Resulullah’ı (asm) görmüş iman etmiş. Sonra sürüsünün başına geri dönmüş. Kurdu sürüye hiçbir zarar vermemiş halde çoban olarak görmüş. Kurt çobana üstatlık ettiği için ona bir keçi kesmiş.
(Delail-ün Nübüvve_ Ebu Nuaym 2/373)

CİNLERİN ONU TANIMALARI VE ŞEHADET ETMELERİ

Hz. Ömer’den (ra) meşhur bir haberdir ki, demiş: “Biz Resulullah’ın (asm) yanında iken, ihtiyar şeklinde, elinde bir asa, “Hame” isminde bir cin geldi, iman etti. Resulullah (asm) ona kısa surelerden birkaç sureyi ders verdi. Dersini aldı, gitti.” (Eş-Şifa 1/362)

MELEKLERİN O'NUN (ASM) EMRİNE İTAAT ETMELERİ

Bedir Savaş’ında beş bin melek Kur'ân’ın emriyle önde sahabeler gibi O’na (asm) hizmet edip asker olmuşlar. Hatta o melekler diğer melekler içinde Bedir’de savaşanlar gibi şeref kazanmışlardır. (Sahih-i Buhari 7/242)Hz. Hamza (ra) Resulullah’dan (asm) niyaz etti ki: “Ben Cebrail’i (as) görmek istiyorum.” Resulullah (asm) Kâbe’de ona gösterdi. Dayanamadı bayıldı yere düştü. ( El-Hasais-ül Kübra_Suyuti 1/311)

ALLAH (CC) TARAFINDAN MUHAFAZA EDİLİŞİ

Ebu Cehil yemin etmiş ki: “Ben secdede Muhammed’i görsem, taşla O’na vuracağım.” Büyük bir taş alıp gitmiş. Secdede gördüğü vakit elini kaldırıp vuracak iken elleri yukarıda kalmış. Resulullah (asm) namazını bitirdikten sonra kalkmış; Ebu Cehil’in eli çözülmüş. (Sahih-i Müslim Hadis no: 2797)
Ebu Bekir Sıddık (ra) haber veriyor ki: “Tebbet yedâ ebi leheb” suresi nazil olduktan sonra, Ebu Leheb’in karısı Ümm-ü Cemil denilen “Hammalet-el Hatap” bir taş alıp, Mescid-i Haram’a gelmiş. Ebu Bekir (ra) ile Resulullah (asm) orada oturuyorlarmış. Gözü Ebu Bekir’i (ra) görüyor, soruyor: “Ya Eba Bekir! Senin arkadaşın nerede? Ben işitmişim ki, beni hicvetmiş. Ben görsem bu taşı ağzına vuracağım.” Yanında iken Hz. Peygamber'i (asm)görmemiş. (Sahih-i İbn-i Hibban 8/152)

KUTSAL KİTAPLARIN O’NA (ASM) İŞARET ETMELERİ

İncil’deki Hz. Muhammed’e (asm) işaret eden ayetler:
Hz. İsa (as) demiş: “Eğer beni seviyorsanız, benim size edeceğim vasiyetimi muhafaza ediniz. Ben Rabb-i Teala’dan istiyorum ki, size son Faraklit’i versin.Ta ki sizinle ebede kadar sebat içinde devam etsin.” (Yuhanna incili ıshah)
Yuhanna İncil’inin on altıncı bab ve yedinci ayeti şudur: “Şimdi ben size hak olarak söylüyorum ki, benim ayrılıp gitmem size hayırlıdır. Eğer ben sizden ayrılıp Rabbinize gitmezsem Faraklit size gelmeyecektir.”
(Faraklit “paraklit” kelimesinin övülmüş, hak ile batılı birbirinden ayıran, tesellici ve yardımcı gibi manaları vardır. Hz. İsa’dan sonra ise bu özellikleri üzerinde taşıyan tek şahıs Hz Muhammed’tir.)
Yuhanna İncil’i on altıncı bab on iki ve on üçüncü ayetler: “Size daha çok söyleyeceklerim var, ama şimdi bunlara dayanamazsınız.”
“Ne var ki O, yani Gerçeğin Ruhu gelince, sizi her gerçeğe yöneltecek. Okendiliğinden konuşmayacak, yalnız işittiklerini söyleyecek ve gelecekte olacakları size bildirecek.”
Tevrat’taki Hz. Muhammed’e (asm) işaret eden ayetler:
“Hz. İsmail’in (as) validesi olan Hacer evlat sahibesi olacak ve onun evladından öyle birisi çıkacak ki o
veledin eli umumun fevkinde olacak. Ve umumun eli huşu ve itaatle ona açılacak.”
(Sefrü’t tekvin ıshah:17)
“Rabb, Sina’dan geldi ve onlara Sair’den doğdu, Faran dağında parladı.” (Tensiye 33:2)
Ayetin üçüncü kısmı, ahir zaman peygamberi Muhammed’i (asm)anlatmaktadır. Cenab-ı Hakk’ın Sina’dan gelmesinden maksat, Tur’i Sina’da Hz. Musa’ya (as) Tevrat'ı indirmesidir. Sair’den doğması Hz. İsa’ya (as) İncil’i vermesidir. Çünkü Hz. İsa (as) Şam’da Sair civarı köylerinden Nasıra’da bulunduğu sıradakendisine İncil’in indirildiği bilinmektedir.
Faran dağından parlaması da, Hz. Muhammed’e (asm) Kur'ân’ı indirmesidir. Bu da ahir zaman nebisi Muhammed’in (asm) geleceğini haber veren en büyük bir müjdedir. Faran Mekke'nineski adlarındandır.Tekvin kitabının Hz. İsmail (as) hakkındaki; “Ve Faran çölünde oturdu.” (Tekvin 21-21..) ayeti bunu ispat ediyor. Çünkü Hz. İsmail, annesi Hz. Hacer’le Mekke’de oturdu.
Zebur’da ki Hz Muhammed’e (asm) işaret eden ayetler:
“Ey Allah’ım! Sünneti yaşayıp yaşatacak birisini gönder ta ki insanlar bilsinler ki o da bir beşerdir.”
Zebur’un yetmiş ikinci babında şu ayet var:
“Denizden denize malik ve nehirlerden… Dünyanın sonuna kadar malik ola… Ve kendisine Yemen ve Cezayir padişahları hediyeler götüreler. Ve padişahlar ona secde edip boyun eğeler. Ve her vakit ona salat ve her gün kendisine bereketle dua oluna. Ve nuru Medine’den parlaya. Ve zikri sonsuza dek devam ede… O’nun ismi güneşin vücudundan evvel mevcuttur. Onun adı güneş durdukça yayıla.”
Acaba Hz. Davut’tan (as) sonra Hz. Muhammed’den (asm) başka gelen hangi peygamber doğudan batıya kadar dinini yaymış. Hangi peygamberin, padişahlar secde eder gibi hükmü altına girmiş. Hangi peygamber, her gün insanların beşte birinin dualarını kazanmış ve nuru Medine’den parlamıştır?

(Yukarıda zikredilen ayetler Kutsal kitaplarda Hz. Muhammed’e (asm) dair olan ayetlerin yalnızca bir kısmıdır.)

KÂHİNLERİN HABER VERMELERİ

Şıkk isminde meşhur bir kâhindir ki; bir gözü, bir eli, bir ayağı varmış. Adeta yarım insan… İşte o kâhin kat’i bir surette Hz. Muhammed’in (asm) peygamberliğini mükerreren söylemişti. (Eş-Şifa_Kadı İyaz 1/365)
Meşhur Şam kâhini Satih’dir ki; kemiksiz adeta azasız bir vücut, yüzü göğsü içinde olan çok da yaşamış bir kâhindir. Gelecekten verdiği doğru haberler o zamanda şöhret bulmuş. Hatta Kisra (yani Fars padişahı) gördüğü garip rüyayı ve Hz. Muhammed’in (asm) doğumu hengâmında sarayın on dört şerefesinin düşmesinin sırrını Satih’ten sormak için Muyzan denilen alim bir elçisini göndermiş. Satih demiş: "On dört zat sizlerde hakimiyet edecek, sonra saltanatınız mahvolacak. Hem birisi bir din ile gelecek. İşte o sizin din ve devletinizi kaldıracak!” diyerek Kisra'ya haber göndermiş. (Delail-ün Nübüvve _Beyhaki 2/126-129)

PEYGAMBERLİĞİNDEN ÖNCE HATİF DENİLEN CİNNİLERİN O’NU (ASM) HABER VERMESİ

Zeyyab İbn-ül Harise (ra) Hatif-i cinni üç kere “Ey Zeyyab, Ey Zeyyab, Ey Zeyyab! Acayiplerin acayibi bir haberi işit ki; Muhammed (asm) kitap ile gönderilmiş. Mekke'de İslam’a davet için halkı çağırdığı halde O’na (asm) icabet edenler yok gibidir.” Diye bağırmış. Onu ve başkalarının İslam’a girmelerine sebep olmuş.(Es-siret-ül Halebi 1/335-337)

KENDİSİNDEN ÖNCE GELMİŞ ALLAH DOSTLARININ HABER VERMESİ

Yemen padişahlarından Tübba’, Resulullah’ın (asm) vasıflarını eski kitaplarda görmüş, iman etmiş. Şöyle bir şiirini ilan etmiş:
“Ben Hz Ahmed’e (asm) şahitlik ederim ki; O peygamberdir. Her şeyin yaratıcısı olan bir Allah’ın peygamberi…Eğer benim ömrüm O’nun ömrüne kadar uzanmış olsaydı, ben O’na vezir ve amcazade olurdum. Hem onun önünde kılıçla O’nun düşmanlarına karşı mücadele eder ve O’nun kalbindeki bütün sıkıntıları izale etmeye çalışırdım.”
(Eş-Şifa 1/363)
İlk vahiy geldiği sırada Resulullah (asm) telaş etmiş. Hatice-i Kübra (ra) o hâdiseyi meşhur Varaka ibn-i Nevfel’e (ra) anlatmış. Varaka demiş: “O’nu bana gönder!” Resulullah (asm) O’nun yanına gitmiş, olanları anlatmış. Varaka (ra) demiş: “Telaş etme! O halet vahiydir. Sana müjde! Beklenilen peygamber sensin! İsa (as) seninle müjde vermiş.” (Sahih-i Buhari 1/3,6/215)

PUTLARIN VE ONLARA KESİLEN KURBANLARIN O’NDAN (ASM) HABER VERMESİ

Abbas ibn-i Mirdas’ın Dumar isminde bir sanemi varmış. O sanem bir gün şöyle bir ses vermiş: “Muhammed (asm) gelmeden evvel bana ibadet ediliyordu. Şimdi Muhammed’in beyanı gelmiş. Daha o dalalet olamaz.” (Kenz-ül Ummal 12/472 )
Hz. Ömer (ra) İslamiyet’ten evvel putlara kesilen bir kurbandan şöyle bir ses işitmiş: “Ey kurban kesenler! Mühim bir iş var. Bir insan açık bir dille Lailaheillallah söylüyor!” (Sahih-i Buhari 5/61 )

DOĞUMU ESNASINDA MEYDANA GELEN OLAĞANÜSTÜ HALLER

Doğumunun gerçekleştiği gece hem annesi, hem annesinin yanında bulunan Osman ibn-il As’ın annesi, hem Abdurrahman ibn-i Avf’ın annesinin gördükleri büyük bir nurdur ki; üçü de demişler: “Doğum anında biz öyle bir nur gördük ki o nur doğu ve batıyı aydınlattırdı."
O gece Kâbe’deki putların çoğu baş aşağı düşmüş.
Meşhur Kisra’nın sarayı o gece sallanıp yıkılması ve on dört şerefesinin düşmesidir.
Save’nin kutsanan küçük denizinin o gecede yere batması.
İstahr-Abad’da bin senedir daima yanan ve sönmeyen mec’usilerin ibadet ettikleri ateşin o gece sönmesi.
Meşhur Fil vakasıdır. Ebrehe namında Habeş padişahı Kâbe’yi tahrip etmek için büyük bir ordu hazırlayıp Mahmud ismindeki oldukça büyük bir fili öne sürerek Mekke’ye doğru gelmiştir. Mekke’ye yaklaştıkları sırada Mahmud ismindeki fil olduğu yerde kalıp hiçbir şekilde hareket etmemiştir. Bütün çabalara rağmen fili yürütememişler ve geri dönmek zorunda kalmışlardır. Cenab-ı Hak ordu geri dönerken Ebabil kuşlarını onların üzerine salmış ve onları mağlup ve perişan etmiştir.
(Delail-in Nübüvve_Ebu Nuaym)
(Doğumundan çok kısa bir zaman önce olan bu olay gösteriyor ki Hz. Muhammed’in (asm) doğacağı ve Kâbe’nin bulunduğu mukaddes şehir olan Mekke’yi Allah bizzat kendisi muhafaza ediyor.)

ÇOCUKLUĞU ZAMANINDA MEYDANA GELEN OLAĞANÜSTÜ HALLER

Resulullah (asm) küçüklüğünde sütannesi Halime-i Sa’diye’nin (ra) yanında iken Halime ve beyinin şahitlikleriyle; güneşten rahatsız olmamak için, çok defa üstünde bir bulut parçasının ona gölge ettiğini görmüşler ve halka söylemişler bu olay şöhret bulmuş. (Eş-Şifa_Kadı İyaz 1/368)
Resulullah (asm) peygamberlik verilmeden önce bir ağacın altında oturdu; o yer kuru idi birden yeşillendi. Ağacın dalları onun başı üzerine eğilip kıvrılarak gölge yapmıştır. (Eş-Şifa_Kadı İyaz 1/368)

21 Aralık 2015 Pazartesi

Mevlid Gecesi Dağıtılacak Su ve Lokumlar Cübbeli Ahmet Hocaefendi tarafından okundu

Yarın 22.12.2015 (Salı) Mevlid Gecesinde Dağıtılacak Su ve Lokumlar Cübbeli Ahmet Hocaefendi tarafından okundu.
''Ol''emri ile her şeyi yaratan Allah-u Teâlâ'nın şu mübârek ayda dünyayı şereflendiren Peygamberimiz sallallâhu aleyhi ve sellem efendimizin hürmetine tüm hastalarımıza şifa nasip eylemesini niyâz ediyoruz.
https://www.facebook.com/cubbeliahmethoca/

Mevlidi Şerif 22 Aralık Salı Mübarek Ola


Allah en hayırlı koruyucudur


Fallahu hayrun hafizen ve hüve erhamür rahimin
Allah en hayırlı koruyucudur ve O, Merhametlilerin en merhametlisidir.
 -------------------------------------------------------------------------
"Ya Dafi'al belaya, idfa' anna'l-belaya, Fallahu hayrun hafizan ve hüve Erhamur-Rahimin, inneke ala küllişey'in kadir."

"Ey belâları defeden! Bizden belâları defet. Allâh koruyucu olarak (herkesten) daha hayırlıdır.Zaten acıyanların en merhametlisi ancak O'dur! Ey Allâh! Şüphesiz Sen her şeye kâdirsin."

18 Aralık 2015 Cuma

Cübbeli Ahmet Hocaefendi Bu Akşam (Cuma) 21:00'de A Haber ve Lalegül Tv Ortak Yayınında

Cübbeli Ahmet Hocaefendi Bu Akşam (Cuma) 21:00'de
A Haber ve Lalegül Tv Ortak Yayınında

17 Aralık 2015 Perşembe

Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)'e salevâtı Şerif Yazma Kanpanyasına Davet

Cübbeli Ahmet Hoca Efendiniz  Resmi Sayfasında
Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)'e salevâtı Şerif yazma kanpanyasına davet
https://www.facebook.com/cubbeliahmethoca/

Bizi bizden daha fazla seven ve gözyaşı döken Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in dünyaya teşrif ettiği bu mübârek ayda aşağıda yorum kısmına lütfen bildiğiniz bir salevâtı yazınız.
Mümkünse kopyala yapıştır yapmadan kısa da olsa kendiniz yazınız.
En azından yazarken de salavatı okumuş oluruz.
Birilerine inat her arkadaşınızı buraya yorum olarak salavat yazmaya ve hayır işlemesine davet eder misiniz?
--------------------------------------------------------------------------------------------------

Salevâtı Şerifler

 ---------------------------------------------------------------------------------------------------

Ey Allahım ! efendimiz Hz. Muhammed'e (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve efendimiz Hz.Muhammedin (sallallâhu aleyhi ve sellem) aline nihayetsiz olan ilminin adedince salatu selam ve bereketler ihsan eyle.
---------------------------------------------------------------------------------------------------
Allahümme salli ve sellim ve barik ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammedin bi adedi ilmike.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------
100 milyon salavata denk bir salavat
Allahümme salli ala seyyidina muhammedin abdike ve nebiyyike ve rasuliken nebiyyil ümmiyi ve ala alihi ve sahbihi ve sellim teslimen bi kaderi azameti zatike ve fiy külli vaktivvehıyn
Allahım kulun peygamber in ve rasulün olan o nebiyyi ümmi efendimiz Hz.muhammed sallallahu aleyhi vesellem e ve ali ashabına her an ve zaman senin zatının büyüklüğünün sonsuzluğu kadar salat ve selam eyle
 

------------------------------------------------------------------------------------------------------- 
Allâhümme salli ve sellim alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin Nebîyyil Ümmiyyil Habîbil Âliyyil Kadîril Azîmil câhi Ve alâ âlihi ve ashâbihi ve evlâdihi ve ezvâcihi ve zürriyetihi ve Ehl-i Beytihi Ve eshârihi ve ensârihi ve eşyâihi ve muhibbihi ve ümmetihi Ve aleynâ maahum ve'l-mü'minîne ve'l-mü'minâtı ve'l-müslimîne ve'l-müslimâtı ec'maîn
-------------------------------------------------------------------------------------------------------
Allahumme salli ve sellim ve barik ala seyidina Muhammedin nebiyyul ümmiy el habibil alil kadri el azimil cahi ve ala alahi ve sahbihi AMİN 
-------------------------------------------------------------------------------------------------------   
Allahümme salli alâ seyyidina Muhammedin küllemâ zekerehü'z-zakirûne ve salli alâ seyyidina Muhammedin küllemâ gafele an zikrihi'l-gâfilûn.(Manası:Allah'ı m!Efendimiz Hz.Muhammed'e(s.a.v)seni zikredenlerin zikrettiği,gafil olanların da gafil olduğu müddetçe salatü selam eyle.)
--------------------------------------------------------------------------------------------------------
Salavat-ı Fatih: Allahümme salli ve sellim ve barik ala seyyidina Muhammedinil fatihı lima uğlika vel hatimi li ma sebeka ven nasırıl hakkı bil hakkı vel hadi ila sıratıkel müstekıymi sallellahü aleyhi ve ala alihi ve ashabihi hakka kadrihi ve mikdarihil aziym.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------
Allâhumme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidina Muhammedin salâten tüncînâ bihâ min-cemî'il-ehvâli vel âfat. Ve takdî lenâ bihâ cemîal hâcât ve tutahhirunâ bihâ min-cemîi's-seyyiât ve terfe'unâ bihâ ındeke a'lâ'd-deracât ve tubelliğunâ bihâ aksâ'l-ğayât min cemiîl-hayrâti fî'l-hayâti ve ba'del-memât birahmetike Yâ erhame'r-rahimîn.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------
Allahumme salli ala nuril envar ve sırrıl esrar ve miftahi babil ethar ve ashabihil ahyar adede in amillahi ve ifdalih
-------------------------------------------------------------------------------------------------------
Allahumme salli ala Seyyidina muhammedin abdike ve nebiyyike ve resulikennebiyyil ummiyyi ve ala alihi ve sahbihi ve sellim ve tesliymen bikaderi ve azameti zatike ve fiy külli vaktin vahiiyn
---------------------------------------------------------------------------------------------------------
Allahümme salli alâ muhammedin ve enzilhül mukadel mukarrabe ındeke yevmel kıyâmeh      

Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)'e salevâtı Şerif Yazma Kanpanyasına Davet

Cübbeli Ahmet Hoca Efendiniz  Resmi Sayfasında
Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)'e salevâtı Şerif yazma kanpanyasına davet
https://www.facebook.com/cubbeliahmethoca/

Bizi bizden daha fazla seven ve gözyaşı döken Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in dünyaya teşrif ettiği bu mübârek ayda aşağıda yorum kısmına lütfen bildiğiniz bir salevâtı yazınız.
Mümkünse kopyala yapıştır yapmadan kısa da olsa kendiniz yazınız.
En azından yazarken de salavatı okumuş oluruz.
Birilerine inat her arkadaşınızı buraya yorum olarak salavat yazmaya ve hayır işlemesine davet eder misiniz?
--------------------------------------------------------------------------------------------------

Salevâtı Şerifler

 ---------------------------------------------------------------------------------------------------

Ey Allahım ! efendimiz Hz. Muhammed'e (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve efendimiz Hz.Muhammedin (sallallâhu aleyhi ve sellem) aline nihayetsiz olan ilminin adedince salatu selam ve bereketler ihsan eyle.
---------------------------------------------------------------------------------------------------
Allahümme salli ve sellim ve barik ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammedin bi adedi ilmike.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------
100 milyon salavata denk bir salavat
Allahümme salli ala seyyidina muhammedin abdike ve nebiyyike ve rasuliken nebiyyil ümmiyi ve ala alihi ve sahbihi ve sellim teslimen bi kaderi azameti zatike ve fiy külli vaktivvehıyn
Allahım kulun peygamber in ve rasulün olan o nebiyyi ümmi efendimiz Hz.muhammed sallallahu aleyhi vesellem e ve ali ashabına her an ve zaman senin zatının büyüklüğünün sonsuzluğu kadar salat ve selam eyle
 

------------------------------------------------------------------------------------------------------- 
Allâhümme salli ve sellim alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin Nebîyyil Ümmiyyil Habîbil Âliyyil Kadîril Azîmil câhi Ve alâ âlihi ve ashâbihi ve evlâdihi ve ezvâcihi ve zürriyetihi ve Ehl-i Beytihi Ve eshârihi ve ensârihi ve eşyâihi ve muhibbihi ve ümmetihi Ve aleynâ maahum ve'l-mü'minîne ve'l-mü'minâtı ve'l-müslimîne ve'l-müslimâtı ec'maîn
-------------------------------------------------------------------------------------------------------
Allahumme salli ve sellim ve barik ala seyidina Muhammedin nebiyyul ümmiy el habibil alil kadri el azimil cahi ve ala alahi ve sahbihi AMİN 
-------------------------------------------------------------------------------------------------------   
Allahümme salli alâ seyyidina Muhammedin küllemâ zekerehü'z-zakirûne ve salli alâ seyyidina Muhammedin küllemâ gafele an zikrihi'l-gâfilûn.(Manası:Allah'ı m!Efendimiz Hz.Muhammed'e(s.a.v)seni zikredenlerin zikrettiği,gafil olanların da gafil olduğu müddetçe salatü selam eyle.)
--------------------------------------------------------------------------------------------------------
Salavat-ı Fatih: Allahümme salli ve sellim ve barik ala seyyidina Muhammedinil fatihı lima uğlika vel hatimi li ma sebeka ven nasırıl hakkı bil hakkı vel hadi ila sıratıkel müstekıymi sallellahü aleyhi ve ala alihi ve ashabihi hakka kadrihi ve mikdarihil aziym.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------
Allâhumme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidina Muhammedin salâten tüncînâ bihâ min-cemî'il-ehvâli vel âfat. Ve takdî lenâ bihâ cemîal hâcât ve tutahhirunâ bihâ min-cemîi's-seyyiât ve terfe'unâ bihâ ındeke a'lâ'd-deracât ve tubelliğunâ bihâ aksâ'l-ğayât min cemiîl-hayrâti fî'l-hayâti ve ba'del-memât birahmetike Yâ erhame'r-rahimîn.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------
Allahumme salli ala nuril envar ve sırrıl esrar ve miftahi babil ethar ve ashabihil ahyar adede in amillahi ve ifdalih
-------------------------------------------------------------------------------------------------------
Allahumme salli ala Seyyidina muhammedin abdike ve nebiyyike ve resulikennebiyyil ummiyyi ve ala alihi ve sahbihi ve sellim ve tesliymen bikaderi ve azameti zatike ve fiy külli vaktin vahiiyn
---------------------------------------------------------------------------------------------------------
Allahümme salli alâ muhammedin ve enzilhül mukadel mukarrabe ındeke yevmel kıyâmeh      

Kur'ân-ı Kerîm Öğreniyorum Video

Lalegül TV'nin Hazırlamış Olduğu Kur'an Kerîm Öğrenim Video Dersleri
Muhammed Nurullah DİNDAR
İlseç Vakfı Kıraat Hocası'nın

Mükemmel Anlatım ile Kur'an Kerîm Öğrenmeye hazırmısınız
Yaklaşık 24 Saat Ders Sonucu Kur'ân-ı Kerîm Okumaya Başlayacaksınız.

Öncelikle Kur'ân-ı Kerîm Harflerini Dersleri İzlemeden Mutlaka Ezberleyin.
Harflerin başta - ortada ve sonda yazılışları farklı buna dikkat edelim.
Lalegül TV Resmi Sitesi Kur'ân-ı Kerîm Öğreniyorum Video
http://www.lalegultv.com.tr/kur-n-i-kerm-ogreniyorum_p6140.html
Dersler bu linkten izleyebilirsiniz.
Lalegül Tv Yayın Akışında Pazartesi- çarşamba ve cuma 12:30 da yayınlar devam ediyor
Harfler

Harflerin başta - ortada ve sonda yazılışları

16 Aralık 2015 Çarşamba

Fallahu hayrun hafizen ve hüve erhamür rahimin

Hz. Yakub’un bir duasıdır.
Fallahu hayrun hafizen ve hüve erhamür rahimin
"Derken, (o kıtlık yıllarında) Yûsuf’un kardeşleri de gelip onun huzûruna girdiler; (Yûsuf) derhâl onları tanıdı; hâlbuki onlar onu (o makamda) tanıyabilecek kimseler değillerdi.

Sonunda (Yûsuf) onların yüklerini hazırlayınca dedi ki: “Bana, babanızdan bir, erkek kardeşinizi (Bünyâmin’i) de getirin! Görmüyor musunuz, doğrusu ben ölçeği (adam başına) tam olarak veriyorum ve (kardeşinizin payını da vermekle) ben misâfirperverlerin en hayırlısıyım.”

“Buna rağmen (bir daha geldiğinizde) onu bana getirmezseniz, artık benim yanımda size ölçek(le verilecek bir şey) yok ve bana yaklaşmayın!”

Dediler ki: “Ona babasından müsâade almaya çalışacağız ve doğrusu biz (bunu) gerçekten yapacak olan kimseleriz.”

(Yûsuf) genç (uşak)larına da dedi ki: “(Verdikleri) sermâyelerini yüklerinin içine koyun; umulur ki onlar âilelerine döndükleri zaman bunu anlarlar da belki geri gelirler.”

Nihâyet babalarına döndüklerinde dediler ki: “Ey babamız! (Kardeşimizi bizimle göndermediğin takdirde) bizden ölçek men‘ edildi; bu yüzden kardeşimizi bizimle berâber gönder ki, ölçek (ile verilen zahîre) alalım; artık şübhesiz ki biz onu gerçekten muhâfaza edici kimseleriz.”

(Babaları Yakup) dedi ki: “Onun hakkında size (hiç) inanır mıyım? İllâ ki daha evvel kardeşi (Yûsuf) hakkında size güvendiğim gibi ola! (O vakit size olan güvenimiz boşa çıkardınız.) Fakat (bilirim ki, siz değil,) en hayırlı koruyucu Allah’tır ve O, merhamet edenlerin en merhametlisidir.”

Eşyalarını açtıklarında, erzak bedellerinin kendilerine iade edilmiş olduğunu gördüler. "Daha ne istiyoruz, baba?" dediler. "İşte, erzak bedellerimiz bize geri verilmiş. Bununla biz ailemize tekrar erzak getiririz; kardeşimizi de koruruz; fazladan da bir deve yükü erzak daha alırız. Bu aldığımız ise az bir erzaktır."

Yakub dedi ki: "Hepinizi birden bir felâket kuşatmadıkça onu bana getireceğinize dair Allah adına sağlam bir söz vermezseniz onu sizinle göndermem." Onlar bunu taahhüt edince, Yakub "Bu söylediklerimiz üzerinde Allah görüp gözeticidir" dedi." (Yusuf, 12/58-66)

Hz. Yakup, çocuklarının Bünyamin’i istemeleri teklifini ret ile kabul arasında bir cevapla karşıladı: Dedi ki: Onu size emanet edeyim mi? Yani, etmem, nasıl edebilirim? Ancak bundan önce kardeşi hakkında güvendiğim gibi güvenmiş olurum. Yani bu güvenmem, gerçek bir güvenme olmaz. Olsa olsa kardeşini güvendiğim gibi güvenmiş olacağım.

Aslında bu ifade hem sitemi, hem de reddi ifade eder. Hz. Yakup bununla çocuklarına şunu demek istiyor:

“Biliyorsunuz ya! Bundan önce Yusuf'u size emanet ettim de ne oldu? Onun hakkında da böyle bastıra bastıra "Muhakkak ki, biz onu koruruz" (Yusuf, ayet 12) demiştiniz de ne yaptınız? Koruyabildiniz mi? Artık bunun hakkında "onu biz elbette koruruz" demenize güvenebilir miyim? Şimdi Allah'tır en hayırlı koruyucu. Korursa O korur. Allah korumayı istediği takdirde mutlaka korur ve Allah koruyanların en hayırlısıdır. Korumayı murat edince, nerde olsa, nasıl olsa korur ve en mükemmel, en hayırlı bir şekilde korur. Her türlü tehlikelerden kesinlikle uzak tutar ve korur. Onun için onu Allah'ın korumasına emanet etmek daha hayırlıdır. Ve O, erhamürrahîmdir, merhametlilerin en merhametlisidir. O'nun rahmetinden ve kereminden beklenir ki, onu korur da bir musibet, bir acı daha vermez.” (bk. Elmalılı, Hak Dini, ilgili ayetin tefsiri)

Hz. Yakup, Bünyamin’i önce Allah'a emanet ederek, “Bu söylediklerimiz üzerinde Allah görüp gözeticidir.” demiş, sonra da oğullarından Allah adına söz alıp “Allah bu dediklerimize karşı vekildir” diyerek Hakk'ın irâdesine tam teslimiyetini dile getirmiştir. Kuşkusuz onun bu teslimiyet ve yüksek irfanı, hem Bünyamin'in salimen dönmesine, hem de yıllardır hasretini çektiği Yusuf'una kavuşmasını sağlamaya vesîle olmuştur.

O halde hayatta sevdiklerimizin başına bir dert veya felâket gelme endişesi doğunca, en sağlam ve güvenilir yol ve çare, gereken tedbirleri almakla beraber onları Allah'ın himayesine verip O'na emanet etmemizdir. Zira âyette de belirtildiği gibi, Allah koruyanların en hayırlısı ve vekillerin en güveniliridir.

Hz. Yusuf Peygamberin on kardeşi kıskançlığın ve onu körükleyen cehaletin tesir alanına girip baba bir kardeşlerini öldürecek veya diri diri kuyuya atacak ve sonra da babaları Hz. Yakup Peygamber'e yalan söyleyecek kadar idrâksizleşmişler; aklın ve imânın değil, his ve cehaletin emrine girmişlerdi.

Oysa Allah kötülerin, fena niyet taşıyanların hile ve düzenlerini başarıya eriştirmez; mühlet ve zaman tanır, ama asla ihmal etmez. Bir gün gelir de ilâhî adaleti gereği onların hile ve çevirdikleri entrikaları ayaklarına dolar.

Yusuf'un kardeşlerinin de vardıkları netice böyle oldu: Çekemedikleri ve gözlerinin önünde bulunmasına dayanamadıkları kardeşlerinin önünde eğildiler. Şüphesiz bu durum, Allah’ın öyle bir kanunudur ki, vakti saati gelince hükmünü yürütür; önüne geçip engelleyecek bir kuvvet ve kudret yoktur.

Böylece cehalet ilmin; rezilet faziletin; bâtıl hakkın; Allah'ın aşağıladığı, O'nun yücelttiği önünde dize gelerek yenilmiştir.

Kıssadaki bu uyarı, önce Mekkeli müşriklerin, sonra da her çağda yaşayan inkarcı maddecilerin düşünce ve duygularını yönlendirmeye ve tarihin tekerrür edeceğini hatırlatmaya yöneliktir. Nitekim Mekkeli'lerin de sonunda hakkın önünde baş eğmek zorunda kaldıklarını bilmekteyiz.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

15 Aralık 2015 Salı

Rizkin Çogalmasi ve Sikintilarin Giderilmesi İcin Okunacak Dua

Rızık duası; rızkın çoğalması ve sıkıntıların giderilmesi için okunmasında fayda bulunan bir duadır. Bu mübarek olan dua, temiz bir kalp ile, rızkı bereketlendirmek ve çoğaltmak için okumalıdır.
Rızkı bereketlendiren bu bereket dua ile yerde ve gökte her nerede ise bereketin sizi bulmasını Mevla’dan dileyin Özellikle kazancın helal olması için rızık duasını bırakmadan ısrarla tekrar, tekrar okuyun faydasını ve yararını inşallah (Allahın izli ile) en kısa zamanda görürsünüz...
Rızık Duası Okunuşu;
Yâ Allahu, yâ Rabbi, yâ Hayyü, yâ Kayyûmü, Yâ Zel Celâli ve ikram.
Es'elüke bismikel azîmil-a'zami
Enterzukanî helâlen tayyiben.
Allahümme in kâne rızkunâ fissemâi enzilhu
 Ve in kâne fil ardi ezhirhu ve in kane ba'iden karribhu
Ve in kâne kâriben yessirhü
 Ve in kâne kalîlen kessirhü
Ve in kâne kesîren ihfazhü bilbereketi"


Anlamı;
Ya Allah, Ya Rab, ya Hayyü ya Kayyûm. Ya Zel Celali vel- İkram
Yüceler yücesi olan isminin hakkı için senden isterim.
 Bana helâl rızık ver.
 Allah'ım, eğer rızkımız semada ise onu indir
 Eğer yerde ise onu çıkar
Uzakta ise onu yaklaştır
Yakın ise kolaylaştır
Az ise çoğalt. Çok ise onu bereketlendir. ‘’ÂMİN’’


13 Aralık 2015 Pazar

MaşaAllah Zikrini Nasıl ve Nerelerde Söylemeliyiz?


MaşaAllah Zikrini Nasıl ve Nerelerde Söylemeliyiz?

Belalardan Korunmak İçin Okunacak Çok Önemli Bir Zikir


“Sübhânallahi ve bi-hamdihî, estağfirullâhe ve etûbü ileyh: Ben Allah’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim. Allah’tan beni bağışlamasını diler ve günahlarıma tövbe ederim”
100 Kere okumak çok eftaldır. 

6 Aralık 2015 Pazar

Safer Ayı Son Çarşamba'sında Okunacak Dua,Zikir ve Kılınacak Namaz

BELALARIN 1. KAT SEMAYA İNDİĞİ AY"SAFER AYI"Bu gece gireceğiz.BELALARDAN KORUNMAK İÇİN DUA VE NAMAZI.

(Efendimiz SAV bu ayda ölüm hastalığına tutulmuştur)  Safer ayında Levhi Mahfuz'dan birinci kat semaya 320.000 bela inmektedir. Bu belalar ve kazalar sene içine yayılmaktadır. Bir dahaki safer ayına kadar bu 320.000 beladan birinin size isabet etmesinden korunmak isterseniz, aşağıda tarif edilen namazları kılınız, tesbihatları yapınız. Aile efradınıza ve çevrenize de tavsiye ediniz. Bu namazları kılanların, bir dahaki sene aynı güne kadar (üzerine kat'i yazılmış yani ALLAH'ın Teâlâ'nın C.C., senin üzerinde gerçekleşmesine kesin hüküm verdiği kazalar müstesna) kazalardan korunacağı rivayeti vardır.

Allahümme barik lena fi şehri safer vahdim lena bissaadeti vezzafer.
"Allah'ım safer  ayını hakkımızda hayırlı bereketli eyle.
Bu ayı hayırlazaferle tamamlamayı nasip eyle.

Safer ayı namazı: 
Safer ayının ilk ve son çarşamba gecesi gece yarısından sonra, yeryüzüne nazil olacak (inecek ) belâlardan biiznillahi tealâ muhafaza olmak için sabah namazından evvel  (teheccüd vakti, imsak öncesi) dört rek´at nafile namaz kılıp birinci rek´aktda Fatiha dan sonra onyedi kevser suresi, ikinci rek´atda Fatiha dan sonra beş ihlas-ı şerif, üçüncüde Fatiha´dan sonra bir Felak suresi dördüncüde bir Nas suresi okuyup selam verilip dua edilecektir.
Aynen Safer ayının son çarşambasının gecesi veya gündüzü iki rek' at namaz kılıp, birinci ve ikinci rek'at da Fatiha' dan sonra onbir İhlas-ı şerif okunacak, namazdan sonra yedi defa istiğfar edip, el kaldırıp onbir defa Salat-ı Münciye ve sonralarında:انك على كل شىء قدير  okunacaktır.namazdan sonra yedi defa istiğfar edip el kaldırıp onbir defa Salât-ı Münciye


اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ صَلاَةً تُنْجِينَا بِهَا مِنْ جَمِيعِ اْلاَحْوَالِ وَاْلآفَاتِ وَتَقْضِى لَنَا بِهَا جَمِيعَ الْحَاجَاتِ وَتُطَهِّرُنَا بِهَا مِنْ جَمِيعِ السَّيِّئَاتِ وَتَرْفَعُنَا بِهَا عِنْدَكَ اَعْلَى الدَّرَجَاتِ وَتُبَلِّغُنَا بِهَا اَقْصَى الْغَايَاتِ مِنْ جَمِيعِ الْخَيْرَاتِ فِى الْحَيَاتِ وَبَعْدَ الْمَمَاتِ اِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ


Mânâsı:

"Allâh'ım Efendimiz Muhammed'e ve ehl-i beytine bizi bütün korku ve âfetlerden kurtaracağın bütün ihtiyaçlarımızı göndereceğin bütün günahlarımızdan temizleyeceğin nezdindeki derecelerin en yücesine yükselteceğin hayatta ve ölümden sonra bütün hayırların nihâyetine ulaştıracağın şekilde râhmet eyle. Muhakkak sen her şeye kaadirsin."

Safer ayının ilk ve son çarşamba gününün gecesinde, yani salı gecesi kılınacak namazdır; İSLÂM'da gece günden önce gelir. Yani Cuma günü, Perşembe Günü akşam ezanı okunduğunda giriyor)
1 Rekât : Fatiha'dan Sonra ; 17 Kevser Sûresi 2 Rekât: Fatiha'dan Sonda; 5 İhlâs Sûresi 3 Rekât : Fatiha'dan Sonra ; 1 Felâk Sûresi 4 Rekât : Fatiha'dan Sonra ; 1 Nâs Sûresi

Safer ayının ilk ve son çarşamba günü, öğlen ve ikindi namazı arasında kılınacak namazdır; 1 Rekât : Fatiha'dan Sonra ; 11 İhlâs Sûresi 2 Rekât: Fatiha'dan Sonda; 11 İhlâs Sûres Bu namazdan sonra100 kere "Yâ dâfia'l-belâyâ, idfâ anna'l-belâyâ, fallâhü hayrun hâfizan ve hüve Erhâmü'r-Râhimin, inneke alâ külli şey'in kadir" okunmalı ve dua edilmelidir.

Yine Korunmak için; Ayet-el Kûrsi:
Evden çıkarken ve eve girerken Ayet-el Kûrsi okunmalıdır: Evden çıkarken okuyan her işinde muvaffak olur ve hayırlı işleri başarır. Evine gelince okursan iki Ayet-el Kûrsi arasındaki işlerin hayırlı olur ve fakirliğin önlenir. Bir kimse evinden çıkarken Evden çıkarken üç kere: "BİSMİLLAHİ HASBİYALLAHİ LAİLAHE İLLA HÛ ALEYHİ TEVEKKELTÜ VE HÜVE RABBİL ARŞİL AZİYM"söylenmelidir.
Safer ayında her gün mutlaka 100 kere "LA HÂVLE VELÂ KUVVETE İLLA BİLLAHİL ALİYYİL AZİYM" denilmelidir. Günde 100 kere söyleyenden, en hafifi fakirlik olmak üzere 70 çeşit bela, musibet kaldırılır.
Ayrıca yine safer ayında (ve her zaman) her gün mutlaka günde 100 kere salâvat getirmek lazımdır. salâvat çok bela ve musibetleri çevirir, dünya ve Ahirette kurtuluşuna sebep olur. En EFDÂL Salâvat'ı Şerife:
ELLAHÜMME sâlli âla seyyidina Muhammedin ve ve âla âlihi ve sahbihi efdâle salevatike ve adade me'lumatike ve bârik ve sellim"

SAFER AYINDA HER GÜN OKUNACAK DUA ,

Bismillahirrahmanirrahim.Euzubillahi min şerri hazezzemani ve esteizu bihi min şüruri sairizzemani ve euzu bicelali vechike ve cemali kudsike entücirani minelbelai fi hazihisseneti ve kına min şerri makadayte fiha ve ekrimna fissaferi ya ekramelekramin. Azhir vahtim hazihişşuhura aleyye bisselameti vesseadeti veliehlibeyti veliakribai velicemii Ümmet-i Muhammedin aleyhisselatü vesselemü birahmetike ya erhamerrahimin. Allahümme ferricna biduhuli-ssaferi vahtimlena bilhayri vezzafer.

 Enes bin Mâlik'e RA Peygamberimizin SAV öğrettiği çok tesirli bir dua:
Bu duayı sabah (mümkünse güneş doğmadan) 3 kere ve akşam güneş battıktan hemen sonra okuyan, korkmaya tek layık olan yalnız ALLAH'tan C.C. korksun .Başta zalim devlet başkanı , şeytan, cin ve insanların şerrinden,büyü ve efsunlardan hiçbiri ALLAH'ın C.C. izniyle hiçbir şekilde zarar veremez.Hz Osman'dan RA bildirildiğine göre ani belalardanda korunur.Ayrıca Zehir verilse tesir etmez ALLAH'ın izniyle(hergün okumak lazımdır):
"Bismillahillezi Lâ Yedurrü meâs mihi şey-ün fil-erdi ve lâ fissemai ve hüves semiül âliym"