El-Hafîz (c.c.) esmasının manası : Her şeyi
koruyan, muhafaza eden, Hakiki ve mutlak koruyucu, yapılan işleri bütün
teferruatıyla tutan, her şeyi belli vaktine kadar afet ve belalardan
saklayan demektir.
El-Hafîz : الحفيظ
Yâ Hafız : يَا حَف۪يظُ
Fazilet ve faydaları :
* Her gün 16 kere ” Ya Hafîz celle celâlühû ” ism-i şerifini okuyan her türlü zarar ve musibetlerden ve tüm korkulardan korunmuş olur.
* Yolculuğa çıkmadan önce 7 kere ” Ayetü’l-Kürsi ” ardından da 998 kere ” Ya Hafîz celle celâlühû ” okuyan kazasız belasız evine geri döner.
*Her gün 10 kere ” Ya Hafîz celle celâlühû ” ism-i şerifini okuyana hiç kimse zarar veremez.
* Her gün 998 kere ” Ya Hafîz celle celâlühû ” zikrine devam eden nazar almaktan korunur, nefsi de her türlü kötülükten uzaklaşır.
* Bu simi şerifi şartlarına uygun olarak zikreden kimse, hasta ise şifa bulur.
* Bir yerde salgın hastalık varsa, onun meydana getireceği felaketten de yine bu ismiyle Allah’a sığınılır yardımı ve himayesi istenir. Cenabı Hak bu ismi hürmetine,salgın felaketini ülkenini üzerinde kaldırır. Çokça tecrübe edildiği söylenmektedir.
* Sabahleyin evinde çıkan bir kimse önce Ayetel-Kürsiyi sonrada “YA HAFIZ, ihfazni min külli belain ve suin” diye sığınsa ,evine dönünceye kadar koruma altında olur.
* Çok yerlerde gördüğümüz gibi “YA HAFIZ” ismi, bir kağıt üzerine yazılıp mülk veya eşyanın üzerine asılırsa, o eşya veya mülk Allah’ın koruması altında olur.Zarar gelmez.
* Tehlikeli durumlarda zikreden, güvende olur, Vahşi hayvanlardan zarar görmez.
* Her gün 10 kere zikrine devam eden zarara uğramaz. Ateş, su, cin, insan şerrinden korunur. Karın ağrısı ve sancısından, hayvanların zararından korunur.
El-Hafîz esmasının ebced değeri, zikir sayısı, zikir günü ve zikir saati :
Ebced değeri ve zikir sayısı ; 998
Zikir günü ; Cumartesi.
Zikir saati ; Zuhal (Sabah güneş doğarken ve yaklaşık ikindi namazı sonrası. Gece okumalarında tam gece yarısı.)
Vücut haritasındaki yeri (Zikri hangi organa iyi gelir.) : Sağ dizden aşağı ayak.
Gezegeni : Jüpiter, ay.
Hangi gezegeni etkiliyor : Yengeç
İçinde El Hafiz İsm-i şerifi bulunan Kur’an ayetleri :
1-) Saffat suresi 7. ayet
وَحِفْظًا مِّن كُلِّ شَيْطَانٍ مَّارِدٍ
Okunuşu :
Ve hıfzan min kulli şeytânin mârid (mâridin).
Anlamı :
Ve marid (azgın ve asi) şeytanların hepsinden muhafaza ederek.
2-) Sebe suresi 21. ayet
وَمَا كَانَ لَهُ عَلَيْهِم مِّن سُلْطَانٍ إِلَّا لِنَعْلَمَ مَن يُؤْمِنُ بِالْآخِرَةِ مِمَّنْ هُوَ مِنْهَا فِي شَكٍّ وَرَبُّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ حَفِيظٌ
Okunuşu :
Ve mâ kâne lehu aleyhim min sultânin illâ li na’leme men yu’minu bil âhirati mimmen huve minhâ fî şekkin, ve rabbuke alâ kulli şeyin hafîz (hafîzun).
Anlamı :
Ve onun (iblisin) onlar üzerinde bir sultanlığı (nüfuzu, tesiri) yoktu. Ahirete (hayatta iken ruhunu Allah’a ulaştırmaya) inanan kişi ile ondan (Allah’a ulaşmaktan) şüphe içinde olanları bilmemiz için (iblisle onları imtihan ettik). Ve senin Rabbin herşeyi hıfzedendir.
3-) Yusuf suresi 12. ayet
أَرْسِلْهُ مَعَنَا غَدًا يَرْتَعْ وَيَلْعَبْ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ
Okunuşu :
Ersilhu meanâ gaden yerta’ ve yel’ab ve innâ lehu le hâfizûn (le hâfizûne).
Anlamı :
Yarın onu bizimle gönder. Bol bol yesin ve oynasın. Ve muhakkak ki; biz, onu gerçekten muhafaza edenleriz (koruyanlarız).
4-) Yusuf suresi 63. ayet
فَلَمَّا رَجِعُوا إِلَى أَبِيهِمْ قَالُواْ يَا أَبَانَا مُنِعَ مِنَّا الْكَيْلُ فَأَرْسِلْ مَعَنَا أَخَانَا نَكْتَلْ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ
Okunuşu :
Fe lemmâ raceû ilâ ebîhim kâlû yâ ebânâ munia minnâl keylu fe ersil meanâ ehânâ nektel ve innâ lehu le hâfizûn (hâfizûne).
Anlamı :
Böylece babalarına döndükleri zaman (babalarına) şöyle dediler: “Ey babamız! Bize ölçek (erzak verilmesi) yasak edildi. Artık kardeşimizi bizimle gönder ki; biz ölçekle (erzak) alalım. Muhakkak ki; biz onu gerçekten koruyanlarız.”
5-) Yusuf suresi 64. ayet
قَالَ هَلْ آمَنُكُمْ عَلَيْهِ إِلاَّ كَمَا أَمِنتُكُمْ عَلَى أَخِيهِ مِن قَبْلُ فَاللّهُ خَيْرٌ حَافِظًا وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
Okunuşu :
Kâle hel âmenukum aleyhi illâ kemâ emintukum alâ ahîhi min kabl (kablu), fallâhu hayrun hâfizâ (hâfizen) ve huve erhamur râhimîn (râhimîne).
Anlamı :
(Yâkub a.s) şöyle) dedi: “Ancak daha önce onun kardeşi için sizden emin olduğum gibi onun hakkında size güvenir miyim? Fakat Allah koruyucuların en hayırlısıdır ve O rahmet edenlerin en çok rahmet edenidir.”
6-) Yusuf suresi 81. ayet
ارْجِعُواْ إِلَى أَبِيكُمْ فَقُولُواْ يَا أَبَانَا إِنَّ ابْنَكَ سَرَقَ وَمَا شَهِدْنَا إِلاَّ بِمَا عَلِمْنَا وَمَا كُنَّا لِلْغَيْبِ حَافِظِينَ
Okunuşu :
Irciû ilâ ebîkum fe kûlû yâ ebânâ innebneke seraka, ve mâ şehidnâ illâ bimâ alimnâ ve mâ kunnâ lil gaybi hâfizîn (hâfizîne).
Anlamı :
Babanıza dönün ve şöyle söyleyin: “Ey babamız! Senin oğlun, gerçekten hırsızlık yaptı. Biz bildiğimizden başka bir şeye şahit olmadık (görmedik). Ve biz gaybı (nasıl olduğunu) da bilmiyorduk.”
7-) Hud suresi 57. ayet
فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقَدْ أَبْلَغْتُكُم مَّا أُرْسِلْتُ بِهِ إِلَيْكُمْ وَيَسْتَخْلِفُ رَبِّي قَوْمًا غَيْرَكُمْ وَلاَ تَضُرُّونَهُ شَيْئًا إِنَّ رَبِّي عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ حَفِيظٌ
Okunuşu :
Fe in tevellev fe kad eblagtukum mâ ursiltu bihî ileykum, ve yestahlifu rabbî kavmen gayrakum, ve lâ tedurrûnehu şey’â (şey’en), inne rabbî alâ kulli şey’in hafîz (hafîzun).
Anlamı :
Eğer hâlâ dönerseniz (yüz çevirirseniz) böylece ben, bana gönderileni (vahyi, kitabı); onu size tebliğ etmiş oldum. Ve Rabbim, sizden başka bir kavmi sizin yerinize getirir (halife kılar). Ve siz, ona (hiç) bir şeyle zarar veremezsiniz. Muhakkak ki benim Rabbim, herşeyi muhafaza edendir (en iyi koruyan).
Bakara suresi 238. ayet
حَافِظُواْ عَلَى الصَّلَوَاتِ والصَّلاَةِ الْوُسْطَى وَقُومُواْ لِلّهِ قَانِتِينَ
Okunuşu :
Hâfizû alâs salavâti ves salâtil vustâ ve kûmû lillâhi kânitîn (kânitîne).
Anlamı :
Salâvât’a (Allah’tan gelen nurlara, namazlara) ve salât-ı vusta’ya hafîz olun (koruyun, bu namaza kesintisiz devam edin). Ve kalkın, Allah için kânitin olun (Allah’ın huzurunda huşû içinde ve saygı ile uzun süre durun)!
9-) Kaf suresi 4. ayet
قَدْ عَلِمْنَا مَا تَنقُصُ الْأَرْضُ مِنْهُمْ وَعِندَنَا كِتَابٌ حَفِيظٌ
Okunuşu :
Kad alimnâ mâ tenkusul ardu minhum, ve indenâ kitâbun hafîzun.
Anlamı :
Arzın (toprağın) onlardan neleri eksilteceğini biz biliyorduk. Ve katımızda (illiyyine ve siccîne yerleştirilen bütün zamanlardaki bütün olayları) muhafaza eden bir kitap vardır.
10-) Ahzab suresi 35. ayet
إِنَّ الْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِتِينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِقِينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِرِينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِعِينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّقِينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّائِمِينَ وَالصَّائِمَاتِ وَالْحَافِظِينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِرِينَ اللَّهَ كَثِيرًا وَالذَّاكِرَاتِ أَعَدَّ اللَّهُ لَهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا
Okunuşu :
İnnel muslimîne vel muslimâti vel mu’minîne vel mu’minâti vel kânitîne vel kânitâti ves sâdikîne ves sâdikâti ves sâbirîne ves sâbirâti vel hâşiîne vel hâşiâti vel mutesaddikîne vel mutesaddikâti ves sâimîne ves sâimâti vel hâfızîne furûcehum vel hâfızâti vez zâkirînallâhe kesîran vez zâkirâti eaddallâhu lehum magfiraten ve ecran azîmâ (azîmen).
Anlamı :
Gerçekten İslâm olan (Allah’a teslim olan) erkekler ve İslâm olan kadınlar ve mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, kanitin olan erkekler ve kanitin olan kadınlar, sadık erkekler ve sadık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, (Rabbine) huşû duyan erkekler ve huşû duyan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar ve Allah’ı çok zikreden erkekler ve (çok) zikreden kadınlar! Allah, onlar için mağfiret ve azîm bir ecir (mükâfat) hazırladı.
11-) Şura suresi 6. ayet
وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ أَولِيَاء اللَّهُ حَفِيظٌ عَلَيْهِمْ وَمَا أَنتَ عَلَيْهِم بِوَكِيلٍ
Okunuşu :
Vellezînettehazû min dûnihî evliyâllâhu hafîzun aleyhim ve mâ ente aleyhim bi vekîl (vekîlin).
Anlamı :
Ve onlar, O’ndan (Allah’tan) başka dostlar edindiler. Allah, onların üzerine Hafîz’dir (yaptıklarını hayat filmlerinde muhafaza eder). Ve sen, onlara vekil değilsin.
12-) Şura suresi 48. ayet
فَإِنْ أَعْرَضُوا فَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا إِنْ عَلَيْكَ إِلَّا الْبَلَاغُ وَإِنَّا إِذَا أَذَقْنَا الْإِنسَانَ مِنَّا رَحْمَةً فَرِحَ بِهَا وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ فَإِنَّ الْإِنسَانَ كَفُورٌ
Okunuşu :
Fe in a’radû fe mâ erselnâke aleyhim hafîzâ (hafîzan), in aleyke illâl belâgu, ve innâ izâ ezaknâl insâne minnâ rahmeten feriha bihâ, ve in tusibhum seyyietun bi mâ kaddemet eydîhim fe innel insâne kefûr (kefûrun).
Anlamı :
Bundan sonra eğer yüz çevirirlerse, Biz seni onların üzerine muhafız olarak göndermedik. Senin üzerine düşen sadece tebliğdir. Ve muhakkak ki Biz, insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman onunla ferahlanır (sevinir). Ve eğer elleriyle takdim ettikleri (yaptıkları) sebebiyle bir kötülük isabet ederse, işte o zaman insan mutlaka kefûr olur (inkâr eder, nankör olur).
13-) Mearic suresi 29. ayet
وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ
Okunuşu :
Vellezîne hum li furûcihim hâfizûn (hâfizûne).
Anlamı :
Ve onlar, ırzlarını muhafaza edenlerdir.
14-) Mearic suresi 34. ayet
وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ
Okunuşu :
Vellezîne hum alâ salâtihim yuhâfizûn (yuhâfizûne).
Anlamı :
Ve onlar, namazlarını muhafaza edenlerdir (devamlı kılanlardır).
15-) İnfitar suresi 10. ayet
وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظِينَ
Okunuşu :
Ve inne aleykum le hâfızîn (hâfızîne).
Anlamı :
Ve muhakkak ki, sizin üzerinizde mutlaka (hıfzeden) hafaza melekleri vardır.
16-) Mutafiffin suresi 33. ayet
وَمَا أُرْسِلُوا عَلَيْهِمْ حَافِظِينَ
Okunuşu :
Ve mâ ursilû aleyhim hâfızîn (hâfızîne).
Anlamı :
Ve onlar, onların (âmenû olanların) üzerine gözetici olarak gönderilmediler.
17-) Tarık suresi 4. ayet
إِن كُلُّ نَفْسٍ لَّمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌ
Okunuşu :
İn kullu nefsin lemmâ aleyhâ hâfız (hâfızun).
Anlamı :
Bütün nefslerin üzerinde mutlaka muhafız (gözleyici ve koruyucu) vardır.
18-) Nisa suresi 34. ayet
الرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَاء بِمَا فَضَّلَ اللّهُ بَعْضَهُمْ عَلَى بَعْضٍ وَبِمَا أَنفَقُواْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِّلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللّهُ وَاللاَّتِي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّ فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلاَ تَبْغُواْ عَلَيْهِنَّ سَبِيلاً إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلِيًّا كَبِيرًا
Okunuşu :
Er ricâlu kavvâmûne alân nisâi bi mâ faddalallâhu ba’dahum alâ ba’dın ve bi mâ enfekû min emvâlihim. Fes sâlihâtu kânitâtun hâfizâtun lil gaybi bi mâ hafizallâh (hafizallâhu). Vellâtî tehâfûne nuşûzehunne fe ızûhunne vahcurûhunn (vahcurûhunne) fîl medâcıı vadrıbûhunne, fe in ata’nekum fe lâ tebgû aleyhinne sebîlâ (sebîlen). İnnallâhe kâne aliyyen kebîrâ (kebîran).
Anlamı :
Erkekler, mallarından (kadınlar için mehir ve nafaka olarak) harcamaları sebebiyle ve Allah’ın, onların bir kısmını, diğerlerine üstün kılmasından dolayı, kadınların üzerinde daha çok kâimdirler (koruyup gözetici, idare edicidirler). Bu bakımdan salih amel (nefs tezkiyesi) yapan kadınlar itaatkârdırlar, Allah’ın (onların haklarını ve iffetlerini) korumasıyla, onlar da gaybde (kocalarının yokluğunda hem kendilerini, hem kocalarının mal ve şerefini) koruyucudurlar. İtaatsizliklerinden (baş kaldırmalarından) korktuğunuz (kadınlara) ise (önce) nasihat ediniz. Ve (sonra da) yataklarında yalnız bırakınız. Ve (hâlâ itaat etmezlerse) onlara vurunuz. Bundan sonra eğer size itaat ederlerse, artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Muhakkak ki Allah Âli’dir (yücedir), Kebîr’dir (büyüktür).
19-) Enam suresi 92. ayet
وَهَذَا كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ مُّصَدِّقُ الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ وَلِتُنذِرَ أُمَّ الْقُرَى وَمَنْ حَوْلَهَا وَالَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالآخِرَةِ يُؤْمِنُونَ بِهِ وَهُمْ عَلَى صَلاَتِهِمْ يُحَافِظُونَ
Okunuşu :
Ve hâzâ kitâbun enzelnâhu mubârakun musaddıkullezî beyne yedeyhi ve li tunzire ummel kurâ ve men havlehâ, vellezîne yu’minûne bil âhirati yu’minûne bihî ve hum alâ salâtihim yuhâfizûn (yuhâfizûne).
Anlamı :
Bu (Kur’ân-ı Kerim), elleri arasındakini tasdik eden ve ahirete ve ona inanan, şehirlerin anası (olan Mekke’de) ve onun etrafında olan kimseleri uyarman için indirdiğimiz mübarek bir Kitap’tır. Onlar, namazlarını muhafaza ederler (devam ederler).
20-) Tevbe suresi 112. ayet
التَّائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدونَ الآمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّهِ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ
Okunuşu :
Et tâibûnel âbidûnel hâmidûnes sâihûner râkiûnes sâcidûnel âmirûne bil ma’rûfi ven nâhûne anil munkeri vel hâfizûne li hudûdillâh (hudûdillâhi), ve beşşiril mu’minîn (mu’minîne).
Anlamı :
Tövbe edenleri, (Allah’a) kul olanları, hamdedenleri, oruç tutanları veya seyahat edenleri (Allah yolunda hicret edenleri, savaşmak için veya Allah’ın adını yüceltmek, dînini kuvvetlendirmek için, Allah yolunda hizmet için, ilim tahsil etmek için yurtlarından çıkanları, Allah’a ulaştırmak için ruhlarını yola çıkaranları, yeryüzünde ibretle gezip tefekkür edenleri); rükû ve secde edenleri, ma’rufla emredenleri, münkerden nehyedenleri (yasaklayanları), Allah’ın hudutlarını muhafaza edenleri ve mü’minleri müjdele!
21-) Hicr suresi 9. ayet
إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ
Okunuşu :
İnnâ nahnu nezzelnâz zikre ve innâ lehu le hâfizûn (hâfizûne).
Anlamı :
Muhakkak ki zikri (Kur’ân-ı Kerim’i), Biz indirdik. O’nun koruyucuları (da) mutlaka Biziz.
22-) Enbiya suresi 82. ayet
وَمِنَ الشَّيَاطِينِ مَن يَغُوصُونَ لَهُ وَيَعْمَلُونَ عَمَلًا دُونَ ذَلِكَ وَكُنَّا لَهُمْ حَافِظِينَ
Okunuşu :
Ve mineş şeyâtîni men yegûsûne lehu ve ya’melûne amelen dûne zâlik (zâlike), ve kunnâ lehum hâfızîn (hâfızîne).
Anlamı :
Ve şeytanlardan, onun için denize dalanlar ve bundan başka işler yapanlar (da) vardı. Ve onları (onun emrinde) muhafaza eden, Bizdik.
72
Gam üzüntü ve sıkıntının def’i için
Ve es’elüke biesmâike
Yâ Mübdi
Yâ Mu’îd
Yâ Hafız
Yâ Mühît
Yâ Hamîd
Yâ Mecîd
Yâ Mükît
Yâ Müğîs
Yâ Mü’îzz
Yâ Müzill
سُبْحَانَكَ يَا لآَ اِلٰهَ اِلآَّ اَنْتَ اْلاَمَانُ اْلاَمَانُ نَجِّنَا مِنَ النَّارِ Sübhâneke yâ lâ ilahe illâ ente’l-e: ne’l-emâne neccinâ mine’n-nâr.
Allah’ım Senden şu isimlerinin hakkı için istiyor ve yalvarıyorum.
Ey mahlukatı örneksiz ve yoktan yaratan Mübdi,
Ey mahlukatı öldükten sonra yeniden dirilten Muid,
Ey her şeyi muhafaza eden Hafiz,
Ey her şeyi ilim ve kudretiyle kusatan Muhit,
Ey hamd ve senaya en çok layık olan ve çok övülen Hamid,
Ey azamet, şeref ve hakimiyeti sonsuz Mecid,
Ey her türlü mahlukata münasip rızk veren Mukit,
Ey darda kalan çaresizlerin imdadına koşan Mugis,
Ey istediğine izzet veren ve şereflendiren Muizz,
Ey istediğini zelil kılan Müzill,
Sen bütün kusur ve noksan sıfatlardan münezzehsin, Senden başka ilah yok ki bize imdat etsin. Eman ver bize, Eman diliyoruz. Bizi cehennemden kurtar.
Not : Cevşen-i Kebir duası alıntısıdır.
El-Hafîz : الحفيظ
Yâ Hafız : يَا حَف۪يظُ
Fazilet ve faydaları :
* Her gün 16 kere ” Ya Hafîz celle celâlühû ” ism-i şerifini okuyan her türlü zarar ve musibetlerden ve tüm korkulardan korunmuş olur.
* Yolculuğa çıkmadan önce 7 kere ” Ayetü’l-Kürsi ” ardından da 998 kere ” Ya Hafîz celle celâlühû ” okuyan kazasız belasız evine geri döner.
*Her gün 10 kere ” Ya Hafîz celle celâlühû ” ism-i şerifini okuyana hiç kimse zarar veremez.
* Her gün 998 kere ” Ya Hafîz celle celâlühû ” zikrine devam eden nazar almaktan korunur, nefsi de her türlü kötülükten uzaklaşır.
* Bu simi şerifi şartlarına uygun olarak zikreden kimse, hasta ise şifa bulur.
* Bir yerde salgın hastalık varsa, onun meydana getireceği felaketten de yine bu ismiyle Allah’a sığınılır yardımı ve himayesi istenir. Cenabı Hak bu ismi hürmetine,salgın felaketini ülkenini üzerinde kaldırır. Çokça tecrübe edildiği söylenmektedir.
* Sabahleyin evinde çıkan bir kimse önce Ayetel-Kürsiyi sonrada “YA HAFIZ, ihfazni min külli belain ve suin” diye sığınsa ,evine dönünceye kadar koruma altında olur.
* Çok yerlerde gördüğümüz gibi “YA HAFIZ” ismi, bir kağıt üzerine yazılıp mülk veya eşyanın üzerine asılırsa, o eşya veya mülk Allah’ın koruması altında olur.Zarar gelmez.
* Tehlikeli durumlarda zikreden, güvende olur, Vahşi hayvanlardan zarar görmez.
* Her gün 10 kere zikrine devam eden zarara uğramaz. Ateş, su, cin, insan şerrinden korunur. Karın ağrısı ve sancısından, hayvanların zararından korunur.
El-Hafîz esmasının ebced değeri, zikir sayısı, zikir günü ve zikir saati :
Ebced değeri ve zikir sayısı ; 998
Zikir günü ; Cumartesi.
Zikir saati ; Zuhal (Sabah güneş doğarken ve yaklaşık ikindi namazı sonrası. Gece okumalarında tam gece yarısı.)
Vücut haritasındaki yeri (Zikri hangi organa iyi gelir.) : Sağ dizden aşağı ayak.
Gezegeni : Jüpiter, ay.
Hangi gezegeni etkiliyor : Yengeç
İçinde El Hafiz İsm-i şerifi bulunan Kur’an ayetleri :
1-) Saffat suresi 7. ayet
وَحِفْظًا مِّن كُلِّ شَيْطَانٍ مَّارِدٍ
Okunuşu :
Ve hıfzan min kulli şeytânin mârid (mâridin).
Anlamı :
Ve marid (azgın ve asi) şeytanların hepsinden muhafaza ederek.
2-) Sebe suresi 21. ayet
وَمَا كَانَ لَهُ عَلَيْهِم مِّن سُلْطَانٍ إِلَّا لِنَعْلَمَ مَن يُؤْمِنُ بِالْآخِرَةِ مِمَّنْ هُوَ مِنْهَا فِي شَكٍّ وَرَبُّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ حَفِيظٌ
Okunuşu :
Ve mâ kâne lehu aleyhim min sultânin illâ li na’leme men yu’minu bil âhirati mimmen huve minhâ fî şekkin, ve rabbuke alâ kulli şeyin hafîz (hafîzun).
Anlamı :
Ve onun (iblisin) onlar üzerinde bir sultanlığı (nüfuzu, tesiri) yoktu. Ahirete (hayatta iken ruhunu Allah’a ulaştırmaya) inanan kişi ile ondan (Allah’a ulaşmaktan) şüphe içinde olanları bilmemiz için (iblisle onları imtihan ettik). Ve senin Rabbin herşeyi hıfzedendir.
3-) Yusuf suresi 12. ayet
أَرْسِلْهُ مَعَنَا غَدًا يَرْتَعْ وَيَلْعَبْ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ
Okunuşu :
Ersilhu meanâ gaden yerta’ ve yel’ab ve innâ lehu le hâfizûn (le hâfizûne).
Anlamı :
Yarın onu bizimle gönder. Bol bol yesin ve oynasın. Ve muhakkak ki; biz, onu gerçekten muhafaza edenleriz (koruyanlarız).
4-) Yusuf suresi 63. ayet
فَلَمَّا رَجِعُوا إِلَى أَبِيهِمْ قَالُواْ يَا أَبَانَا مُنِعَ مِنَّا الْكَيْلُ فَأَرْسِلْ مَعَنَا أَخَانَا نَكْتَلْ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ
Okunuşu :
Fe lemmâ raceû ilâ ebîhim kâlû yâ ebânâ munia minnâl keylu fe ersil meanâ ehânâ nektel ve innâ lehu le hâfizûn (hâfizûne).
Anlamı :
Böylece babalarına döndükleri zaman (babalarına) şöyle dediler: “Ey babamız! Bize ölçek (erzak verilmesi) yasak edildi. Artık kardeşimizi bizimle gönder ki; biz ölçekle (erzak) alalım. Muhakkak ki; biz onu gerçekten koruyanlarız.”
5-) Yusuf suresi 64. ayet
قَالَ هَلْ آمَنُكُمْ عَلَيْهِ إِلاَّ كَمَا أَمِنتُكُمْ عَلَى أَخِيهِ مِن قَبْلُ فَاللّهُ خَيْرٌ حَافِظًا وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
Okunuşu :
Kâle hel âmenukum aleyhi illâ kemâ emintukum alâ ahîhi min kabl (kablu), fallâhu hayrun hâfizâ (hâfizen) ve huve erhamur râhimîn (râhimîne).
Anlamı :
(Yâkub a.s) şöyle) dedi: “Ancak daha önce onun kardeşi için sizden emin olduğum gibi onun hakkında size güvenir miyim? Fakat Allah koruyucuların en hayırlısıdır ve O rahmet edenlerin en çok rahmet edenidir.”
6-) Yusuf suresi 81. ayet
ارْجِعُواْ إِلَى أَبِيكُمْ فَقُولُواْ يَا أَبَانَا إِنَّ ابْنَكَ سَرَقَ وَمَا شَهِدْنَا إِلاَّ بِمَا عَلِمْنَا وَمَا كُنَّا لِلْغَيْبِ حَافِظِينَ
Okunuşu :
Irciû ilâ ebîkum fe kûlû yâ ebânâ innebneke seraka, ve mâ şehidnâ illâ bimâ alimnâ ve mâ kunnâ lil gaybi hâfizîn (hâfizîne).
Anlamı :
Babanıza dönün ve şöyle söyleyin: “Ey babamız! Senin oğlun, gerçekten hırsızlık yaptı. Biz bildiğimizden başka bir şeye şahit olmadık (görmedik). Ve biz gaybı (nasıl olduğunu) da bilmiyorduk.”
7-) Hud suresi 57. ayet
فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقَدْ أَبْلَغْتُكُم مَّا أُرْسِلْتُ بِهِ إِلَيْكُمْ وَيَسْتَخْلِفُ رَبِّي قَوْمًا غَيْرَكُمْ وَلاَ تَضُرُّونَهُ شَيْئًا إِنَّ رَبِّي عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ حَفِيظٌ
Okunuşu :
Fe in tevellev fe kad eblagtukum mâ ursiltu bihî ileykum, ve yestahlifu rabbî kavmen gayrakum, ve lâ tedurrûnehu şey’â (şey’en), inne rabbî alâ kulli şey’in hafîz (hafîzun).
Anlamı :
Eğer hâlâ dönerseniz (yüz çevirirseniz) böylece ben, bana gönderileni (vahyi, kitabı); onu size tebliğ etmiş oldum. Ve Rabbim, sizden başka bir kavmi sizin yerinize getirir (halife kılar). Ve siz, ona (hiç) bir şeyle zarar veremezsiniz. Muhakkak ki benim Rabbim, herşeyi muhafaza edendir (en iyi koruyan).
Bakara suresi 238. ayet
حَافِظُواْ عَلَى الصَّلَوَاتِ والصَّلاَةِ الْوُسْطَى وَقُومُواْ لِلّهِ قَانِتِينَ
Okunuşu :
Hâfizû alâs salavâti ves salâtil vustâ ve kûmû lillâhi kânitîn (kânitîne).
Anlamı :
Salâvât’a (Allah’tan gelen nurlara, namazlara) ve salât-ı vusta’ya hafîz olun (koruyun, bu namaza kesintisiz devam edin). Ve kalkın, Allah için kânitin olun (Allah’ın huzurunda huşû içinde ve saygı ile uzun süre durun)!
9-) Kaf suresi 4. ayet
قَدْ عَلِمْنَا مَا تَنقُصُ الْأَرْضُ مِنْهُمْ وَعِندَنَا كِتَابٌ حَفِيظٌ
Okunuşu :
Kad alimnâ mâ tenkusul ardu minhum, ve indenâ kitâbun hafîzun.
Anlamı :
Arzın (toprağın) onlardan neleri eksilteceğini biz biliyorduk. Ve katımızda (illiyyine ve siccîne yerleştirilen bütün zamanlardaki bütün olayları) muhafaza eden bir kitap vardır.
10-) Ahzab suresi 35. ayet
إِنَّ الْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِتِينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِقِينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِرِينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِعِينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّقِينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّائِمِينَ وَالصَّائِمَاتِ وَالْحَافِظِينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِرِينَ اللَّهَ كَثِيرًا وَالذَّاكِرَاتِ أَعَدَّ اللَّهُ لَهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا
Okunuşu :
İnnel muslimîne vel muslimâti vel mu’minîne vel mu’minâti vel kânitîne vel kânitâti ves sâdikîne ves sâdikâti ves sâbirîne ves sâbirâti vel hâşiîne vel hâşiâti vel mutesaddikîne vel mutesaddikâti ves sâimîne ves sâimâti vel hâfızîne furûcehum vel hâfızâti vez zâkirînallâhe kesîran vez zâkirâti eaddallâhu lehum magfiraten ve ecran azîmâ (azîmen).
Anlamı :
Gerçekten İslâm olan (Allah’a teslim olan) erkekler ve İslâm olan kadınlar ve mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, kanitin olan erkekler ve kanitin olan kadınlar, sadık erkekler ve sadık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, (Rabbine) huşû duyan erkekler ve huşû duyan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar ve Allah’ı çok zikreden erkekler ve (çok) zikreden kadınlar! Allah, onlar için mağfiret ve azîm bir ecir (mükâfat) hazırladı.
11-) Şura suresi 6. ayet
وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ أَولِيَاء اللَّهُ حَفِيظٌ عَلَيْهِمْ وَمَا أَنتَ عَلَيْهِم بِوَكِيلٍ
Okunuşu :
Vellezînettehazû min dûnihî evliyâllâhu hafîzun aleyhim ve mâ ente aleyhim bi vekîl (vekîlin).
Anlamı :
Ve onlar, O’ndan (Allah’tan) başka dostlar edindiler. Allah, onların üzerine Hafîz’dir (yaptıklarını hayat filmlerinde muhafaza eder). Ve sen, onlara vekil değilsin.
12-) Şura suresi 48. ayet
فَإِنْ أَعْرَضُوا فَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا إِنْ عَلَيْكَ إِلَّا الْبَلَاغُ وَإِنَّا إِذَا أَذَقْنَا الْإِنسَانَ مِنَّا رَحْمَةً فَرِحَ بِهَا وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ فَإِنَّ الْإِنسَانَ كَفُورٌ
Okunuşu :
Fe in a’radû fe mâ erselnâke aleyhim hafîzâ (hafîzan), in aleyke illâl belâgu, ve innâ izâ ezaknâl insâne minnâ rahmeten feriha bihâ, ve in tusibhum seyyietun bi mâ kaddemet eydîhim fe innel insâne kefûr (kefûrun).
Anlamı :
Bundan sonra eğer yüz çevirirlerse, Biz seni onların üzerine muhafız olarak göndermedik. Senin üzerine düşen sadece tebliğdir. Ve muhakkak ki Biz, insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman onunla ferahlanır (sevinir). Ve eğer elleriyle takdim ettikleri (yaptıkları) sebebiyle bir kötülük isabet ederse, işte o zaman insan mutlaka kefûr olur (inkâr eder, nankör olur).
13-) Mearic suresi 29. ayet
وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ
Okunuşu :
Vellezîne hum li furûcihim hâfizûn (hâfizûne).
Anlamı :
Ve onlar, ırzlarını muhafaza edenlerdir.
14-) Mearic suresi 34. ayet
وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ
Okunuşu :
Vellezîne hum alâ salâtihim yuhâfizûn (yuhâfizûne).
Anlamı :
Ve onlar, namazlarını muhafaza edenlerdir (devamlı kılanlardır).
15-) İnfitar suresi 10. ayet
وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظِينَ
Okunuşu :
Ve inne aleykum le hâfızîn (hâfızîne).
Anlamı :
Ve muhakkak ki, sizin üzerinizde mutlaka (hıfzeden) hafaza melekleri vardır.
16-) Mutafiffin suresi 33. ayet
وَمَا أُرْسِلُوا عَلَيْهِمْ حَافِظِينَ
Okunuşu :
Ve mâ ursilû aleyhim hâfızîn (hâfızîne).
Anlamı :
Ve onlar, onların (âmenû olanların) üzerine gözetici olarak gönderilmediler.
17-) Tarık suresi 4. ayet
إِن كُلُّ نَفْسٍ لَّمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌ
Okunuşu :
İn kullu nefsin lemmâ aleyhâ hâfız (hâfızun).
Anlamı :
Bütün nefslerin üzerinde mutlaka muhafız (gözleyici ve koruyucu) vardır.
18-) Nisa suresi 34. ayet
الرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَاء بِمَا فَضَّلَ اللّهُ بَعْضَهُمْ عَلَى بَعْضٍ وَبِمَا أَنفَقُواْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِّلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللّهُ وَاللاَّتِي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّ فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلاَ تَبْغُواْ عَلَيْهِنَّ سَبِيلاً إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلِيًّا كَبِيرًا
Okunuşu :
Er ricâlu kavvâmûne alân nisâi bi mâ faddalallâhu ba’dahum alâ ba’dın ve bi mâ enfekû min emvâlihim. Fes sâlihâtu kânitâtun hâfizâtun lil gaybi bi mâ hafizallâh (hafizallâhu). Vellâtî tehâfûne nuşûzehunne fe ızûhunne vahcurûhunn (vahcurûhunne) fîl medâcıı vadrıbûhunne, fe in ata’nekum fe lâ tebgû aleyhinne sebîlâ (sebîlen). İnnallâhe kâne aliyyen kebîrâ (kebîran).
Anlamı :
Erkekler, mallarından (kadınlar için mehir ve nafaka olarak) harcamaları sebebiyle ve Allah’ın, onların bir kısmını, diğerlerine üstün kılmasından dolayı, kadınların üzerinde daha çok kâimdirler (koruyup gözetici, idare edicidirler). Bu bakımdan salih amel (nefs tezkiyesi) yapan kadınlar itaatkârdırlar, Allah’ın (onların haklarını ve iffetlerini) korumasıyla, onlar da gaybde (kocalarının yokluğunda hem kendilerini, hem kocalarının mal ve şerefini) koruyucudurlar. İtaatsizliklerinden (baş kaldırmalarından) korktuğunuz (kadınlara) ise (önce) nasihat ediniz. Ve (sonra da) yataklarında yalnız bırakınız. Ve (hâlâ itaat etmezlerse) onlara vurunuz. Bundan sonra eğer size itaat ederlerse, artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Muhakkak ki Allah Âli’dir (yücedir), Kebîr’dir (büyüktür).
19-) Enam suresi 92. ayet
وَهَذَا كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ مُّصَدِّقُ الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ وَلِتُنذِرَ أُمَّ الْقُرَى وَمَنْ حَوْلَهَا وَالَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالآخِرَةِ يُؤْمِنُونَ بِهِ وَهُمْ عَلَى صَلاَتِهِمْ يُحَافِظُونَ
Okunuşu :
Ve hâzâ kitâbun enzelnâhu mubârakun musaddıkullezî beyne yedeyhi ve li tunzire ummel kurâ ve men havlehâ, vellezîne yu’minûne bil âhirati yu’minûne bihî ve hum alâ salâtihim yuhâfizûn (yuhâfizûne).
Anlamı :
Bu (Kur’ân-ı Kerim), elleri arasındakini tasdik eden ve ahirete ve ona inanan, şehirlerin anası (olan Mekke’de) ve onun etrafında olan kimseleri uyarman için indirdiğimiz mübarek bir Kitap’tır. Onlar, namazlarını muhafaza ederler (devam ederler).
20-) Tevbe suresi 112. ayet
التَّائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدونَ الآمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّهِ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ
Okunuşu :
Et tâibûnel âbidûnel hâmidûnes sâihûner râkiûnes sâcidûnel âmirûne bil ma’rûfi ven nâhûne anil munkeri vel hâfizûne li hudûdillâh (hudûdillâhi), ve beşşiril mu’minîn (mu’minîne).
Anlamı :
Tövbe edenleri, (Allah’a) kul olanları, hamdedenleri, oruç tutanları veya seyahat edenleri (Allah yolunda hicret edenleri, savaşmak için veya Allah’ın adını yüceltmek, dînini kuvvetlendirmek için, Allah yolunda hizmet için, ilim tahsil etmek için yurtlarından çıkanları, Allah’a ulaştırmak için ruhlarını yola çıkaranları, yeryüzünde ibretle gezip tefekkür edenleri); rükû ve secde edenleri, ma’rufla emredenleri, münkerden nehyedenleri (yasaklayanları), Allah’ın hudutlarını muhafaza edenleri ve mü’minleri müjdele!
21-) Hicr suresi 9. ayet
إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ
Okunuşu :
İnnâ nahnu nezzelnâz zikre ve innâ lehu le hâfizûn (hâfizûne).
Anlamı :
Muhakkak ki zikri (Kur’ân-ı Kerim’i), Biz indirdik. O’nun koruyucuları (da) mutlaka Biziz.
22-) Enbiya suresi 82. ayet
وَمِنَ الشَّيَاطِينِ مَن يَغُوصُونَ لَهُ وَيَعْمَلُونَ عَمَلًا دُونَ ذَلِكَ وَكُنَّا لَهُمْ حَافِظِينَ
Okunuşu :
Ve mineş şeyâtîni men yegûsûne lehu ve ya’melûne amelen dûne zâlik (zâlike), ve kunnâ lehum hâfızîn (hâfızîne).
Anlamı :
Ve şeytanlardan, onun için denize dalanlar ve bundan başka işler yapanlar (da) vardı. Ve onları (onun emrinde) muhafaza eden, Bizdik.
72
Gam üzüntü ve sıkıntının def’i için
Ve es’elüke biesmâike
Yâ Mübdi
Yâ Mu’îd
Yâ Hafız
Yâ Mühît
Yâ Hamîd
Yâ Mecîd
Yâ Mükît
Yâ Müğîs
Yâ Mü’îzz
Yâ Müzill
سُبْحَانَكَ يَا لآَ اِلٰهَ اِلآَّ اَنْتَ اْلاَمَانُ اْلاَمَانُ نَجِّنَا مِنَ النَّارِ Sübhâneke yâ lâ ilahe illâ ente’l-e: ne’l-emâne neccinâ mine’n-nâr.
Allah’ım Senden şu isimlerinin hakkı için istiyor ve yalvarıyorum.
Ey mahlukatı örneksiz ve yoktan yaratan Mübdi,
Ey mahlukatı öldükten sonra yeniden dirilten Muid,
Ey her şeyi muhafaza eden Hafiz,
Ey her şeyi ilim ve kudretiyle kusatan Muhit,
Ey hamd ve senaya en çok layık olan ve çok övülen Hamid,
Ey azamet, şeref ve hakimiyeti sonsuz Mecid,
Ey her türlü mahlukata münasip rızk veren Mukit,
Ey darda kalan çaresizlerin imdadına koşan Mugis,
Ey istediğine izzet veren ve şereflendiren Muizz,
Ey istediğini zelil kılan Müzill,
Sen bütün kusur ve noksan sıfatlardan münezzehsin, Senden başka ilah yok ki bize imdat etsin. Eman ver bize, Eman diliyoruz. Bizi cehennemden kurtar.
Not : Cevşen-i Kebir duası alıntısıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder