Hastalık, musibet ve sıkıntılar için dua...Şu dualar Peygamberimiz'in hastalara okuduğu dualardır:
"Es'elü'llâhe'l-azîm. Rabbe'l-arşi'l-azîm en yeşfiyeke."
"Arş-ı Azimin Rabbi olan Allahü Azîmüşşan'dan sana şifalar ihsan etmesini dilerim."
Aile fertlerinin birinin hastalanması halinde Efendimiz mübarek elini hastanın alnına koyar, şöyle duâ ettiği olurdu:
"Allahümme Rabbenâ. Ezhibi'l-be'se, işfi, ente'ş-şâfi. Lâ şifâen illâ şifâüke, şifâen lâ yuğâdiru sekamen."
"Allah'ım,
sen bütün insanların Rabbisin. Bu hastanın ızdırabını gider. Şifa ver.
Şifayı veren sensin. Senden başka şifa yaratan yoktur. Ancak senin şifan
vardır. Bu kuluna da hastalıktan eser bırakmayacak şekilde şifalar
ihsan eyle."
Hz.
Eyyub çok şiddetli bir hastalığa yakalanmış ,hastalığı uzun sürmüş ve
çeşitli imtihanlara, musîbetlere maruz kalmıştı.. Fakat tüm musîbetler,
O’nu hep sabredici bulmuş ve SABIR KAHRAMANI ünvanını almıştı.. Sonra
imtihan daha da şiddetlenmiş, hastalık o kadar ilerlemişti ki; Allah’ı
anan diline ve kalbine zarar vermeye başlamıştı. İşte o zaman Kendi
bedenî sağlığı için değil, Allah’ı anmasına zarar gelmemesi için,
O’na(CC) şu şekilde dua etmişti; “Rabbi İnnî messeniyedurru ve
EnteErhamurrâhimîn” “Bana zarar dokundu, Ey Rabbim sen en merhametli ve
en şefkatlisin” Bunun üzerine Allah, O’nun sabrına ve halis niyetine
hürmetle şifa vermişti..
Allahtan sabır (oruç) ve namaz ile yardım dilemenizi tavsiye ederiz.
Allah'a
içinizden geldiği gibi dua edebilirsiniz. Ama duaların kabul olması
için bazı hususlara dikkat etmek gerekir. Evvela dua kabul çerçevesi
dahilinde olacak. Sonra samimi ve günahsız bir ağızla olacaktır.
Mümkünse abdestli ve helal lokma alınmak suretiyle bereketlenecektir.
Mübarek mevkilerde özellikle mescit ve camilerde, mübarek zamanlarda
özellikle ramazan ayı ve kadir gecesi, berat gecesi gibi mübarek
gecelerde, namazlardan sonra özellikle sabah namazından sonra dua
edilmesi kabule karin olması hikmet-i ilahiye ve rahmet-i ilahiyece
matluptur. Bu şartlardan uzaklaşıldığı taktirde de duanın tesiri
azalacaktır.
Sabır ruhun bir melekesidir, güzel bir huydur. Tahammülü zor ve nefse ağır gelen şeylere katlanmak ancak sabır ile olur.
Bir hakkı müdafaa ve muhafaza etmek için gösterilen sebat, sabretmekle
mümkündür. Allah'ın emirlerini yerine getirmek, aklın ve dinin hoş
görmediği ve nefsin meşrû olmayan istek ve arzularına mukavemet
edebilmek, hayatta elde olmadan başa gelen ve insana büyük elem ve keder
veren bela ve musîbetlere karşı koyabilmek ve bunların üstesinden
gelebilmek için sabırlı olmak ve sabretmeye alışmak lazımdır.
Bütün
faziletlerin anası, hayatta muvaffak olmanın ve kemale ermenin sırrı bu
güzel özelliktir. Her türlü rezaletin sebebi sabırsızlık veya gerektiği
kadar sabır gösterememektir. Sabır her faziletin üstünde bir değer
taşır. "Şüphesiz Allah Teâlâ sabredenlerle beraberdir" (el-Bakara,
2/153, 155).
Sabrın sonu selamettir, başarıdır. Sabır acıdır. Fakat sonucu tatlıdır. Hz. Peygamber
(s.a.s); "Sabreden başarıya ulaşır' ; "Sabır başarının anahtarıdır";
"Sabır bir ışıktır"; "Sabır cennet hazinelerinden bir hazinedir"; "Sana
sıkıntı veren şeylere karşı sabretmende bir çok hayır vardır" buyurarak
sabrın faziletini anlatmıştır.
Hz.
Peygamber (s.a.s); "Sabır, acı bir olayın yaptığı sarsıntıya karşı ilk
anda gösterilen tahammüldür" (Buhârî, Cenâiz, 32) sözüyle bir felaketle
ilk karşılaştığı zamandaki sabrın önemini vurgulamıştır. Sabretmek,
mahkûmiyete, meskenete ve zillete razı olmak, haksız tecavüzlere, insan
haysiyetine gölge düşürecek saldırılara katlanmak ve bunlara ses
çıkarmamak anlamina gelmez.Çünkü meşru olmayan şeylere karşı sabretmek
caîz değildir. Bunlara karşı içten elem duymak ve bunlarla mücadele
etmek gerekir. İnsanan kendi gücü ve iradesiyle üstesinden gelebileceği
kötülüklere katlanması ya da karşılayabileceği ihtiyaçları karşısında
gevşemesi sabır değil, acizlik ve tembelliktir. Rasulullah (s.a.s); Ya
Rabbi! Acizlikten ve tenbellikten sana sığınırım" (Buhari, Cihad, 25)
diye dua etmiştir.
Bazı
sıkıntılar vardır ki, kulun irade ve gücünü aşar. Böyle felaketler başa
geldiği zaman heyecana kapılmadan ve şikayet etmeden takdir-i ilâhiye
razı olup sabretmek müminlerin özelliklerindendir. Nitekim Cenab-ı Allah
Kuran-ı Kerimde sabr-ı cemili (güzel sabır) emretmektedir. (Yusuf,
12/18). Rasulullah (s.a.s) Sabr-ı cemil şikayet edilmeyen sabırdır"
buyurmuştur. Aslında elden bir şey geldiği zamanlarda sabırsızlık
gelmediği zamanlarda sabırsızlık göstermenin bir faydası yoktur ve
lüzumsuz bir harekettir.
Kur'ân-ı
Kerim'in yetmişten fazla ayetinde zikredilen sabır, insan tabiatına
aykırı olan zorunlu hallere uymak ve güçlüklere karşı koymak demektir.
Sabrın gâyesi, beklenmedik olaylar, içine düşülen güçlükler karşısında
tedirgin olmamak, paniğe kapılmamak ve tahammül göstermektir. Allah
Teâlâ sabredenlere mükâfatını hesapsızca vereceğini müjdelemiş ve onları
övmüştür.
Mü'minler,
çoğu zaman sırf inandıkları için Allah düşmanlarının zulüm ve
kötülüklerine hedef olurlar; çeşitli işkencelere uğrar, onlarla savaşmak
zorunda kalırlar. İşte bu durumda sabır, mü'minin güç kaynağı, imanının
koruyucusudur. Hz. Musâ'ya inananlara Firavun eziyet etmek isteyince
onlar: "Ey Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır ve bizi müslüman olarak
öldür" (el-Araf 7/126) diye duâ etmişlerdi. Sevgili Peygamberimiz ve ilk
müslümanların, yapılan işkence ve eziyetlere nasıl sabır ve tahammül
gösterdikleri bilinen bir husustur.
İbadetlerin nefsimize ağır gelen yönleri de sabırla hafifler.
Böylece huzur içinde günde beş vakit namaz kılar, sıcak yaz günlerinde
hiç bir sıkıntı duymadan oruç tutarız. Diğer ibadetler ve ahlâkî
davranışlarda böyledir. Aşağıdaki âyetler bunu göstermektedir:
"Her
kim sabreder ve suç bağışlarsa, bu hareket arzu edilen en iyi
işlerdendir" (eş-Şurâ, 42/43); "İçinizden mücahitleri ve sabredenleri
belirtelim diye sizleri mutlaka imtihan ederiz. Haberlerinizi de
denetleriz" (Muhammed, 47/31).
Çoğu
zaman insan nefsine uyar; Allah Teâlâ'nın emirlerine uyup yasaklarından
kaçınmak ona zor gelir, nefse hoş gelen fena arzularını tatmin etmek
ister, iyilik ve faziletlerden kaçınır. Meselâ; cebindeki parasını
eğlence ve zevkleri için harcamak, bir yoksula vermekten daha hoş gelir.
Bir çocuk için oyun oynamak, ders çalışmaktan daha ilgi çekici görünür.
Gezip tozmak, çalışıp kazanmaya tercih edilir.
İşte
bu durumda, insanın, kendisine zor gelse bile, iyi olanı, faydalı olanı
seçmesi, sabır ve tahammülle onu yerine getirmeye çalışması çok güzel
bir davranıştır.
Ayrıca
insanlar hayat boyunca, bolluk veya yokluk içinde kalabilir, sağlıklı
iken hastalanır, sel, deprem, yangın gibi felâketlerle karşılaşabilir;
bütün bu durumlarda insanın en büyük dayanağı sabırdır. Aksine davranış,
insanı Allah Teâlâ'ya isyana ve nankörlüğe sürükler. Cenab-ı Hak bu
konuda şöyle buyurmuştur: "Doğrusu kim Allah'tan korkar ve düştüğü
felâkete sabrederse; muhakkak ki Allah iyilik edenlerin mükafatı boşa,
çıkarmaz" (Yusuf, 12/90).
Peygamberler
sabrın en büyük örnekleridir. Çünkü onlar bütün güçlükleri sabırla
karşılamışlardır. Dileğimiz Allah (c.c.)'ın bizi, "belâlarına çok
sabreden ve nimetlerine çok şükreden" kullarından eylemesi olmalıdır
(İbrahim, 14/5).
Sabrın sonu selâmettir. Sabır, iman ve ibadetin, ilim ve hikmetin, kısaca bütün faziletlerin başıdır. Sabırlı insan iyi insandır.
İyi işler yapıp birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin kurtuluşa
ereceklerini Allah Teâlâ haber vermiştir. Sabır zafere giden yoldur
(el-Asr, 103/1-3).
Peygamber
Efendimiz; "Sabır ve tahammül gösteren kimseyi Cenab-ı Hakk sabırlı
kılar. Sabırdan daha hayırlı ve geniş bir nimet hiç bir kimseye
verilmemiştir" (Tirmizi, Birr, 76).
"Hoşlanmadığın şeye sabretmende büyük fayda vardır" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 307) buyurmuştur.
Ayrıca Cenab-ı Hakk şöyle buyuruyor:
"Muhakkak
sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden biraz
eksiltmekle deneriz; sabredenleri müjdele" (el-Bakara, 2/ 155).
Bu
ve benzeri âyetlerden Allah Teâlâ'nın insanları çeşitli sıkıntılara
uğratarak imtihan ettiğini ve bu imtihanı sabredenlerin kazandığım
öğreniyoruz.
Sabırla
bütün zorluklar halledilmekte, her türlü engel aşılmaktadır. Onun için
atalarımız: Sabırla koruk, helva olur" demişlerdir.
Hz. Peygamber şöyle buyuruyor:
"Mü'minin
işi hayrete şayandır. Zira işinin hepsi onun için hayırlıdır. Bu
özellik yalnız mü'mine özgüdür. Zira sevinirse şükreder. Bu ise onun
için hayırlıdır. Başına belâ gelirse sabreder. Bu da onun için
hayırlıdır" (Riyâzüs-Sâlihin, 1, 54).
Bizim
için mutlaka hayırlı olduğuna inandığımız sabır, bütün peygamberlerin
ortak sıfatıdır. Allahın dinini tebliğ ederken hepsi çeşitli sıkıntılara
uğramış, kendilerine eziyet edilmiş, yurtlarından çıkarılmış.
Hükümdarlar tarafından zindana atılmış ama onlar daima sabretmişlerdi.
Kuran-ı Kerimde peygamberlerin sabrını dile getiren pek çok ayet-i
kerime vardır. Rasulullahın hayatı ise baştan sona en güzel sabır
örnekleri ile doludur. Bu sebeple her müslümana düşen görev, kurtuluşun
sabırda olduğunu düşünerek, Allahtan sabır dilemek ve sabırlı olmaktır.
Kaynak : Alıntı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder