Peygamber efendimiz bir hadis-i şerifinde şöyle anlatıyor:
(Allahü
teâlâ bir kulunu severse veya onun sevgili bir kul olmasını isterse,
üstüne bardaktan boşanırcasına musibet yağdırır, onun üzerine ardı
ardına belalar gönderir. Bu kimse dua ederse, Cebrail aleyhisselam der
ki:
— Ya Rabbi bu sevgili kulun istediğinin verilmemesinin hikmeti nedir ki?
Allahü teâlâ buyurur ki:
— Ben onun sesini dinlemeyi seviyorum. Bırakın, duaya devam etsin!
Kul, ya Rabbi der, Allahü teâlâ lebbeyk der, (Senin
her istediğini vereceğim ve memnun edeceğim. İzzetime yemin ederim ki,
ne dua edersen kabul edeceğim, ne istersen vereceğim; ancak bu
isteklerini ya dünyada veya ahirette veririm. Ahirette verirsem daha
üstününü verir, daha büyük belaları üzerinden def ederim) buyurur.
Kıyamet
günü, teraziler kurulur, namaz ehli getirilir, karşılığını tam alırlar.
Oruç tutanlar getirilir, karşılığını tam alırlar. Zekât ehli getirilir,
onlar da karşılığını tam alırlar. Hac ehli getirilir, onlar da
karşılığını tam alırlar. Belaya, musibete uğrayanlar getirilir, onlar
için terazi kurulmaz, ücretleri, mükâfatları tartısız bol bol verilir.
Bunlara verilen sevabların büyüklüğünü görenler, (Keşke bizim de dünyada vücutlarımız makaslarla doğransaydı da, biz de böyle büyük nimetlere kavuşsaydık) derler. İşte şu mealdeki âyet-i kerime bunu bildiriyor:
(Ey îman eden kullarım, Rabbinizden [emir ve yasaklarına riayetsizlikten] korkun. Bu dünyada [Allahü teâlâya itaat ederek] iyi iş yapanlar için, [ahirette] bir güzellik [Cennet] vardır. Allah’ın toprağı yeryüzü geniştir. [Kâfirler içinde daraldığınız zaman, başka ülkelere hicret edebilirsiniz.] Ancak [ibâdete, taate, belâlara ve vatanından ayrılıp hicretin güçlüklerine] sabredenlere ecirleri hesapsız ödenecektir.) [Zümer 10] (Dürr-ül mensûr – İmam-ı Süyûti)
Kaynak: dinimizislam.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder