bir kap su içine okur. Bu suyun bir kısmını içer diğer kısmı ile gusul abdesti alır.
وَاتَّبَعُواْ مَا تَتْلُواْ الشَّيَاطِينُ عَلَى مُلْكِ
سُلَيْمَانَ وَمَا كَفَرَ سُلَيْمَانُ وَلَكِنَّ الشَّيْاطِينَ كَفَرُواْ
يُعَلِّمُونَ النَّاسَ السِّحْرَ وَمَا أُنزِلَ عَلَى الْمَلَكَيْنِ
بِبَابِلَ هَارُوتَ وَمَارُوتَ وَمَا يُعَلِّمَانِ مِنْ أَحَدٍ حَتَّى
يَقُولاَ إِنَّمَا نَحْنُ فِتْنَةٌ فَلاَ تَكْفُرْ فَيَتَعَلَّمُونَ
مِنْهُمَا مَا يُفَرِّقُونَ بِهِ بَيْنَ الْمَرْءِ وَزَوْجِهِ وَمَا هُم
بِضَآرِّينَ بِهِ مِنْ أَحَدٍ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَيَتَعَلَّمُونَ مَا
يَضُرُّهُمْ وَلاَ يَنفَعُهُمْ وَلَقَدْ عَلِمُواْ لَمَنِ اشْتَرَاهُ مَا
لَهُ فِي الآخِرَةِ مِنْ خَلاَقٍ وَلَبِئْسَ مَا شَرَوْاْ بِهِ أَنفُسَهُمْ
لَوْ كَانُواْ يَعْلَمُونَ ﴿١٠٢
وَح۪يلَ بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ مَا يَشْتَهُونَ كَمَا فُعِلَ بِاَشْيَاعِهِمْ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا ف۪ي شَكٍّ مُر۪يبٍ
102.Vettebeû mâ tetlûş şeyâtînu alâ mulki suleymân(suleymâne) ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sihra, ve mâ unzile alâl melekeyni bi bâbile hârûte ve mârût(mârûte), ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ tekfur fe yeteallemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer’i ve zevcihî, ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yeteallemûne mâ yadurruhum ve lâ yenfeuhum ve lekad alimû le menişterâhu mâ lehu fîl âhirati min halâkın, ve le bi’se mâ şerav bihî enfusehum lev kânû ya’lemûn(ya’lemûne).
54. Vehîle beynehum vebeyne mâ yeştehûne kemâ fu’ile bi-eşyâ’ihim min kabl(u)(c) innehum kânû fî şekkin murîb(in)
102.Vettebeû mâ tetlûş şeyâtînu alâ mulki suleymân(suleymâne) ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sihra, ve mâ unzile alâl melekeyni bi bâbile hârûte ve mârût(mârûte), ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ tekfur fe yeteallemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer’i ve zevcihî, ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yeteallemûne mâ yadurruhum ve lâ yenfeuhum ve lekad alimû le menişterâhu mâ lehu fîl âhirati min halâkın, ve le bi’se mâ şerav bihî enfusehum lev kânû ya’lemûn(ya’lemûne).
54. Vehîle beynehum vebeyne mâ yeştehûne kemâ fu’ile bi-eşyâ’ihim min kabl(u)(c) innehum kânû fî şekkin murîb(in)
﴾102﴿
Onlar, Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların uydurup
söylediklerine uydular. Gerçek şu ki Süleyman kâfir olmadı, fakat
şeytanlar kâfir oldular; çünkü insanlara sihri, Bâbil’de iki meleğe,
Hârût’la Mârût’a indirileni öğretiyorlardı. Halbuki bu iki melek, "Biz
ancak imtihan vasıtasıyız; sakın küfre sapma!" demedikçe hiç kimseye
bilgi vermezlerdi. Fakat onlar bu iki melekten, karı ile koca arasını
açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa Allah’ın izni olmadıkça onunla hiç
kimseye zarar veremezlerdi. Yine de kendilerine fayda sağlayanı değil
zarar vereni öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu (sihir) satın alan
kimsenin âhiretten nasibi olmadığını çok iyi biliyorlardı. Karşılığında
kendilerini sattıkları şey ne kötüdür, bir bilselerdi!
Sebe Suresi
﴾54﴿
Artık kendileriyle arzuladıkları arasına bir set çekilmiştir; tıpkı daha
önce benzerlerine yapıldığı gibi. Çünkü onlar sürekli şaşkınlığa iten
bir kuşku içindeydiler.Kaynak : Cübbeli Ahmet Hoca Efendi
Medya Hesapları:
Youtube : http://www.youtube.com/cubbeliahmethoca
Facebook : http://www.facebook.com/cubbeliahmethoca
Twitter : http://www.twitter.com/c_ahmethoca
Instagram : http://www.instagram.com/c_ahmethoca
Web Site : http://www.cubbeliahmethoca.tv
Alışveriş: https://www.herseybusepette.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder