Nevf el-Bikâlî (Radıyallâhu Anh)dan nakledildiğine göre; istiğfarın birçok siğası varsa da Ali ibni Ebî Tâlib (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen şu istiğfar pek büyüktür.
Bir arabi, Ali (Radıyallâhu Anh)a gelerek, karşılaştığı zorluklardan, maddi sıkıntıdan ve çoluk çocuğunun kalabalık oluşundan şikayette bulununca, o kendisine: "İstiğfara devam et" buyurdu.
Adam bir zaman sonra tekrar gelerek çok istiğfar ettiğini fakat halinde bir düzelme görmediğini arz edince, ona:
"Her halde sen istiğfarı güzel yapamıyorsun" dedi.
O kişi: "O zaman sen bana öğret" deyince, buyurdu ki: "Niyetini güzel yap, Rabbine itaat et ve şöyle söyle:
اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْتَغْفِرُكَ مِنْ كُلِّ ذَنْبٍ قَوِيَ عَلَيْهِ بَدَنِي بِعَافِيَتِكَ أَوْ نَالَتْهُ قُدْرَتِي بِفَضْلِى نِعْمَتِكَ أَوْ بَسَطْتُ إِلَيْهِ يَدِي بِسَابِغِ رِزْقِكَ أَوِ اتَّكَلْتُ فِيهِ عِنْدَ خَوْفِي مِنْكَ عَلَى إِنَائَتِكَ أَوْ وَثِقْتُ بِحِلْمِكَ أَوْ عَوَّلْتُ فِيهِ عَلَى كَرَمِ عَفْوِكَ، اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْتَغْفِرُكَ مِنْ كُلِّ ذَنْبٍ خُنْتُ فِيهِ أَمَانَتِي أَوْ بَخَسْتُ فِيهِ نَفْسِي أَوْ بَذَلْتُ فِيهِ لَذَّاتِي أَوْ آثَرْتُ فِيهِ شَهْوَتِي أَوْ سَعَيْتُ فِيهِ لِغَيْرِي أَوْ اِسْتَغْوَيْتُ فِيهِ مَنْ تَبِعَنِي أَوْ غَلَبْتُ فِيهِ بِفَضْلِ حِيلَتِي، إِذْ أَحَلْتُ فِيهِ عَلَيْكَ مَوْلَاي فَلَمْ تَغْلِبْنِي عَلَى فِعْلِي إِذْ كُنْتَ سُبْحَانَكَ كَارِهًا لِمَعَصِيَتِي لكِنْ سَبَقَ عِلْمُكَ فِي اخْتِيارِي وَاسْتِعْمَالِ مُرَادِي وَ إِيثَارِي، فَحَلُمْتَ عَنِّي فَلَمْ تُدْخِلْنِي فِيهِ جَبْرًا وَ لَمْ تَحْمِلْنِي عَلَيْهِ قَهْرًا وَ لَمْ تَظْلِمْنِي شَيْئًا يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ يَا صَاحِبِي عِنْدَ شِدَّتِي يَا مُؤَنِّسِي فِي وَحْدَتِي يَا حَافِظِي فِي نِعْمَتِي يَا وَلِيِّي فِي نِقْمَتِي يَا كَاشِفَ كُرْبَتِي يَا مُسْتَمِعَ دَعْوَتِي يَا رَاحِمَ عَبْرَتِي يَا مُقِيلَ عَثْرَتِي يَا إِلهِي الْحَقِيقِ يَا رُكْنِي الْوَثِيقُ يَا جَارِي اللَّصِيقُ يَا مَوْلَايَ الشَّفِيقُ يَا رَبَّ الْبَيْتِ الْعَتِيقُ، أَخْرِجْنِي مِنْ حَلِيقِ الْمَضِيقُ إِلى سِعَةِ الطَّرِيقِ وَ فَرِّجْ مِنْ عِنْدِكَ قَرِيبَ وَثِيقٍ فَاكْشِفْ عَنِّي كُلَّ شِدَّةٍ وَ ضِيقٍ وَاكْفِنِي مَا أُطِيقُ وَ مَا لَا أُطِيقُ، اَللَّهُمَّ فَرِّجْ عَنِّي كُلَّ هَمِّ وَ غَمِّ وَ أَخْرِجْنِي مِنْ كُلِّ حُزْنٍ وَ كَرْبٍ يَا فَارِجَ الْهَمِّ وَ يَا كَاشِفَ الْغَمِّ يَا مُنْزِلَ الْقَطْرِ وَ يَا مُجِيبَ دَعْوَةِ الْمُضْطَرِّ يَا رَحْمنَ الدُّنْيَا وَ الْأخِرَةِ وَ رَحِيمَهُمَا وَ صَلِّ عَلَى خَيْرَتِكَ مِنْ خَلْقِكَ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ وَ ألِهِ الطَّيِّبِينَ الطَّاهِرِينَ، وَ فَرِّجْ عَنِّي مَا ضَاقَ بِهِ صَدْرِي وَ عِيلَ مِنْهُ صَبْرِي وَ قَلَّتْ فِيهِ حِيلَتِي وَ ضَعُفَتْ لَهُ قُوَّتِي يَا كَاشِفَ كُلِّ ضُرٍّ وَ بَلِيَّةٍ وَ يَا عَالِمَ كُلِّ سِرٍّ وَ خَفِيَّةٍ يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ، أُفَوِّضُ أَمْرِي إِلَى اللهِ إِنَّ اللهَ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ وَ مَا تَوْفِيقِي إِلَّا بِاللهِ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَ هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
'Ey Allâh! Şüphesiz ki ben, Senin verdiğin afiyetle bedenimin işlemeye kuvvet kazandığı, üstün nimetinle gücümün eriştiği, bol verdiğin rızkınla elimin uzandığı her günahımdan, Senden korksam da cezamı geciktirmene güvenerek veya hilmine yaslanarak ya da cömertçe affına itimat ederek işlemiş olduğum her günahtan mağfiret diliyorum.
Ey Allâh! Gerçekten ben kendisinde emanetime hainlik ettiğim ya da kendime eksik bıraktığım veya nefsim için savurganlıkta bulunduğum yahut şehvetimi tercih ettiğim veya başkası için uğraştığım ya da bana uyanı azdırıp düşürdüğüm yahut hilekarlıkla üstün geldiğim her günahtan ötürü aff-ı mağfiret istiyorum.
Hani Sen benim bu günahlarımı istemezken, ben Sana karşı ey Mevlam hile yaparmışçasına davranmıştım da, Sen ezeli ilminde benim ne yolu seçeceğimi bildiğinden beni o işlerden engellememiştin.
Fakat beni zorla günahlara sokmayıp acele etmeyerek beklemiştin ve bana zerre kadar bile zulmetmemiştin!
Ey acıyanların en acıyıcısı! Ey darlığımda sahibim! Ey yanlızlığımda enisim! Ey nimetimin koruyucusu! Ey belamın savuşturucusu! Ey belamı açan! Ey duamı duyan! Ey gözyaşıma acıyan! Ey hatamı bağışlayan! Ey Gerçek İlahım! Ey güvenilir dayanağım! Ey en yakın kurtarıcım! Ey şefkatli Mevlam! Ey Beyt-i Atik'in Rabbi!
Beni darlıklarımdan geniş yola çıkar, tarafından beni en yakın zamanda güvenle feraha çıkar, her zorluk ve darlığı benden aç, gücüm yeten ve yetmeyen her şeye kafi gel.
Her türlü gam ve kederi benden uzaklaştır.
Her üzüntü ve dertten beni halas et! Ey sıkıntıları açan! Ey gamları keşfeden! Ey yağmuru indiren! Ey darda kalmışın duasını kabul eden!
Ey dünya ve ahiretin Rahmân ve Rahîmi!
Yaratıklarından seçtiğin Muhammed'e ve ak-pak olan Ehl-i Beyt'ine salat eyle! Ey bütün zarar ve belaları açan! Ey tüm gizli ve kapalıları bilen! Ey merhametlilerin en çok acıyanı!
Göğsümü darlatan, sabrımı tüketen, çaremi azaltan ve kuvvetimi zaafa uğratan her musibeti benden gider!
İşlerimi Allâh-u Te'âlâ'ya ısmarlıyorum. Şüphesiz ki Allâh-u Te'âlâ kulları hakkıyla görendir.
Muvaffakiyetim ancak Allâh-u Te'âla'nın yardımıyladır. Ancak O'na güvendim. O, büyük Arş'ın Rabbidir' Âmîn!"
Bu tavsiye ile amel eden zat dedi ki: "Ben bu istiğfarları birkaç defa yaptığım anda Allâh-u Te'âlâ benden bütün dertleri ve sıkıntıları kaldırdı, rızkımı bollaştırdı ve tüm mihnetleri giderdi." [Habîb Aydarûs, 'lkdü'l-yevâkîti'l-cevheriyye, 1/95-96; Seyyid Mâlikî, Mâ zâ fî şa'bân, sh:63-65]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder