28 Ekim 2015 Çarşamba

Ayetel Kursi Okumanın Sırları

Ayetel Kursi Okumanın Sırları - Ayetel Kursi Okunuşu ve Anlamı 

Ayet-el Kursi çok büyük ve esrarlı bir duadır. Ayet-el Kursi yi tespih haline getirip dilinden düşürmemek gerekir öyle gizemli bir duadır ki insanı her türlü kötülükten kurtarır. Bu duanın açamayacağı hiç bir kapı yoktur. Ayet-el Kürsi okuyana sayılamayacak kadar çok sevap yazılır. Ayet-el Kürsi çok esrarlı bir duadır içinde yüzlerce anlam ve şifa gizlidir. Sırlı bir duadır gönülden geçen her niyete şifası vardır. Ayet- el Kursi'nin içinde bulunan sırlar nelerdir? Bu mübarek dua hangi durumlarda okunmalıdır?
Ayet-el Kursi çok büyük ve esrarlı bir duadır. Ayet-el Kursi yi tespih haline getirip dilinden düşürmemek gerekir öyle gizemli bir duadır ki insanı her türlü kötülükten kurtarır. Bu duanın açamayacağı hiç bir kapı yoktur. Ayet-el Kürsi okuyana sayılamayacak kadar çok sevap yazılır. Ayet-el Kürsi çok esrarlı bir duadır içinde yüzlerce anlam ve şifa gizlidir. Sırlı bir duadır gönülden geçen her niyete şifası vardır. Ayet- el Kursi'nin içinde bulunan sırlar nelerdir? Bu mübarek dua hangi durumlarda okunmalıdır?



AYETEL KURSİNİN OKUNUŞU VE ANLAMI:


 ALLAHü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm. Lâ te’huzühû sinetün ve lâ nevm. Lehû mâ fis-semâvâti vemâ fil erd. Menzellezî yeşfeu indehû illâ biiznihi. ya’lemü mâ beyne eydîhim vemâ halfehüm velâ yühîtûne bişey’in min ilmihî illâ bimâ şâe vesia kürsiyyühüssemâvâti vel erd. Velâ yeûdühü hıfzuhumâ ve hüvel aliyyül azîm.

Allah… O’ndan başka İlah yoktur. Diridir, Kaimdir. O’nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. İzni olmaksızın O’nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O’nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O’nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O’na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür.

AYETEL KURSİ OKUMANIN SIRLARI:
1. Bu ayet Kuran-ı Kerimin Seyyidi ve en büyüğüdür. Tevhid ilmiyle alakalı en büyük Ayet-i kerime’dir. Geceleyin inmiş olan bu Ayet-i Kerimeyi, Peygamber Efendimiz (s.a.v), Zeyd (r.a)’i çağırarak yazdırmıştır.

2. Ayet-el-Kürsi indiğinde, dünyadaki bütün putlar ve krallar yere düşmüş ve başlarındaki taçları yuvarlanmıştır.
Şeytanlar birbirleriyle çarpışarak kaçıp, iblisin yanına toplanmışlar ve ona bu karışıklığı haber vermişlerdir.

3. “Ya Hayyu – Ya Kayyum” Ayete’l-Kürsi’deki en önemli iki Esma-i İlahidir. “Hayy ve Kayyum olan Allah’ım! Rahmet ve merhametinle senden yardım istiyorum; bana yardım et…” diyen kimseye, Allah yardım eder.

4. Üzüntü ve keder anında “Ya Hayyu Ya Kayyum” isimlerini çokça zikreden kimse, bütün üzüntü ve kederlerden kurtulur, ferahlayıp huzura kavuşur.

5. Ayet’el-Kürsî’de bulunan Esma-i İlahiye hiçbir Ayet-i Kerimede yoktur. Çünkü bu Ayet-i Kerimede, bazısı açık, bazısı gizli olmak üzere 17 (on yedi) yerde Allah Teâlâ’nın İsmi geçmektedir.

6. Yatmadan önce Ayet’el-Kürsî okuyana, Allah Teâlâ tarafından bir koruma verilir, sabaha kadar hiçbir şeytan yaklaşamaz.

7. Rasülullah (s.a.v), derece bakımından Kuran-ı Kerimin hangi suresi daha büyüktür? Diye soran sahabeye, “İhlâs Suresi” buyurdu. O Sahabe “Kuran-ı Kerim’de hangi Ayet daha üstündür?” diye sorunca, Peygamber Efendimiz (s.a.v), “Ayet’el-Kürsî’dir” buyurdu.

8. Ayet’el-Kürsî’yi okuyan kimse, yedi kalenin içine girmiş gibi muhafaza edilir.

9. Ayet’el-Kürsî, Kuran-ı Kerimin dörtte biridir.

10. Ayet’el-Kürsî okunan eve şeytan giremez; büyücü sokulamaz.

11. Ayet’el-Kürsî okumaya devam kişi, dünyada ve âhirette yüce makamlara ulaşır. Günahlardan sakınmaya ve korunmaya başlar. Huzura kavuşur, makam ve mevkii yükselir.

12. Ayet’el-Kürsî, durak yerlerinin sayısınca 17, kelimeleri sayısınca 50, harfleri sayısınca 170, resuller ve ashabı kiram sayısınca 313 defa okuyan kişinin her isteği yerine gelir; cesareti artar. Halk arasında sevgi, saygısı ve itibarı çoğalır. İstediği makama ulaşır. Hiç kimse ona zarar veremez.

13. Resul-ü Ekrem Efendimiz (s.a.v)’in isimleri sayısınca 201 defa okuyan kimsenin, dünya ve ahiretle ilgili istekleri geri çevrilmez.

14. Ayet’el-Kürsî; yemek, buğday, pirinç, arpa gibi şeylere 313 defa okunarak, her okunuşta o şeye üflenirse bereketi artar, o şeyde bereketlilik olur.

15. Ayet’el-Kürsî’yi her gün okumayı adet haline getiren kişinin Allah geçmiş günahlarını bağışlar.

16. Ayet’el-Kürsî okuyan kişi üstün bir zikir yapmış olur. Çünkü onda hem Tevhid anlamı var hem de Kuran tilaveti vardır.

17. Ayet’el-Kürsî’de 34 Esma-i İlahi vardır. 17’si açık olarak, 17’si de kapalı olarak bulunmaktadır. Aynı zamanda 17 “mim” harfi, 17 de “vav” harfi vardır. Allah’ın en büyük ismi Ayete’l-Kürsi’de mevcuttur. Bu yüzden Ayet’el-Kürsî ile dua edilirse kabul edilir.

18. Ayet’el-Kürsî’yi bir hacet ve arzunun olması için okumak, o işin olmasına vesiledir. Bu ayeti okumaya devam eden devamı nispetinde fayda görür.

19. Ayet’el-Kürsî okumaya ancak peygamberler, sıddıklar ve şehitler devam eder. Kişi okumaya devam ederse, ahlâkı şehit ve sıddıkların ahlakına ulaşır.

20. Ayet’el-Kürsî’yi okumaya devam eden kişiye; Allah hayırlı ve faydalı kapılar açar. İlim öğretir; gizli bilgileri ve tedavi etme yollarını öğretir. Hem Zahiri, hem de Bâtıni ilim nasip eder.

21. Ayet’el-Kürsî okunur ve sevabı kabir ehline bağışlanırsa, o kabir nurla dolar, kabir genişler ve ölünün derecesi, mevkisi ve makamı yükselir. Okuyana da büyük sevap verilir.

22. Ayet’el-Kürsî’yi çok okuyanın anlayışı artar. Düşman şerrinden kurtulur. Allah’ı büyük isimleriyle anmak, zikretmek isteyenler Ayete’l-Kürsi’yi okumalıdırlar. Ayete’l-Kürsi ilahi rahmet ve yardım kapılarını açar.

23. Sıkıntılı anlarda Ayet’el-Kürsî okunursa sıkıntı geçer. Tehlike durumunda okunursa okuyan o tehlikeden kurtulur.

24. Ayet’el-Kürsî’yi 170 defa okuyana Allah her işinde yardımcı olur. Zorluk çekmez. Üzüntü ve kederden uzak olur. Rızkı genişler. Arzularına ve isteklerine kavuşur.

25. Bakara Suresinin ilk 4 ayeti, Ayet’el-Kürsî, Ayet’el-Kürsî’den sonraki 2 ayeti ve Bakara Suresinin son 5 ayetini okuyanın kendisine ve ailesine şeytan ve kötülük yaklaşamaz. Deli üzerine okunmaya devam edilirse şifaya deli şifaya kavuşur.

26. Şehvete düşkün, kötü ahlaklı ve kötü kişiler Ayet’el-Kürsî okur ve okumaya devam ederlerse durumları değişir. Ahlakları düzelir ve en iyi hale yönelmiş olurlar.

27. Ayet’el-Kürsî’yi okuyan kendini güven içine alır. Cin, şeytan ve insan zarar veremez.

28. Gece yatarken Ayet’el-Kürsî okuyan, kendini güven içine aldığı gibi, ailesini ve komşusunu da koruyup, güven içine alır.

29. Her farz namazın arkasından Ayet’el-Kürsî okuyan ikinci bir namaza kadar korunmuş olur. Yatarken okuduğunda, 2 melek onu korumakla görevlendirilir.

30. Ayet’el-Kürsî’yi her farz namazının arkasından okuyana Cennetin sekiz kapısı birden açılır, dilediğinden içeri girer. Allah, okuyana; şükredenlerin kalplerini, sıddıkların amellerini, Allah’a dost doğru yönelenlerin sevabını verir. Ölünce doğruca Cennete girer. Muttakilerin elde edeceği mükâfat verilir.

31. Evinden çıkarken Ayet’el-Kürsî okuyan kişinin günahları bağışlanır, şeytanlar ondan uzaklaşır. Cin, şeytan ve insan şerrinden ve korkularından emin olur. Her şeyden muhafaza olunur.

32. Gece ve gündüz 10 defa İhlâs suresi ve Ayet’el-Kürsî’yi okumaya devam eden kişi, Allah’ın rızasını kazanır. Şeytandan korunur. Mahşerde peygamberlerle birlikte olur.

33. Ayet’el-Kürsî okunan evden şeytanlar 30 gün kovulmuş olur, 40 günde büyücü ve sihirbaz giremez.

34. Ayet’el-Kürsî’yi 6 defa okuyup 6 yönüne üfler, 7. kez okuyup içine çeker ve 8. de okuyup etrafına daire çizerse, kendisini manevi bir hisar içine alır ve korunur. Özellikle araç kullananlar, aracı çalıştırıp yürümeden okursa, her türlü kazadan korunmuş olur.

Not: Bu okumada usul şöyledir: 1. okuyuşta önüne, 2. de sağına, 3. de soluna, 4. de arkasına, 5. de yukarı, 6. da aşağı okuyup üfler. 7. de içine çekip yutar. 8. de üfleyerek etrafına daire çizer.

Böylece kendini tehlikeli yerlerden, düşmanların şerrinden ve musibetlerden koruma altına almış olur. Bu uygulama yapıldıktan sonra hiç konuşmadan Ayete’l-Kürsi okuyarak düşman üzerine yürünürse, düşman onu göremez ve zarar veremez.
35. Her namaz sonunda Ayet’el-Kürsî okuyan kimsenin, eceli gelince ruhunu, yüce Allah bizzat kendi kudret eliyle alır ve o kişi şehitlik sevabına kavuşur.

36. Ayet’el-Kürsî, okuyanı kötü ahlâktan kurtarır. Kişiyi Allah’a yöneltir.

37. Ayet’el-Kürsî okuyan kişiyi dinlemek üzere melekler gelip bulur ve dinlemek üzere hazır olurlar; saf tutup dururlar. İhlâs suresi okunan eve uğradıklarında secdeye kapanırlar. Haşir suresi okunan evde diz çöküp dururlar.

38. Gece ve gündüz 1000 defa Ayete’l-Kürsi’yi 40 gün okuyan kimseye ruhani âlem kapısı açılır. Melekler ziyaretine gelir. Tüm sırlara vakıf olmaya başlar. İstek ve arzuları gerçekleşir. Resulullah (s.a.v) Efendimizi rüyasında görme şerefine erer.

39. Ayet’el-Kürsî ve Âmene’r-resulü… Ayetlerinin okunduğu eve şeytan girmez.

40. Ayet’el-Kürsi bir kaba okunur ve o kabın örttüğünü hiçbir cin ve şeytan açamaz. İçindekileri alıp götüremez.

41. Ayet’el-Kürsi’yi 170 defa okumaya devam eden; hapisteyse hapisten kurtulur. Borçlu ise borcunu ödeme imkânı bulur. Rızık isterse, geniş bir nimete erişir. Bu sayıda her farz namazının ardından okumaya devam ederse isteğine, arzusuna çabuk kavuşur. Gece kıbleye yönelip okuduğunda da aynı şekilde istekleri kabul görür.

42. Ayet’el-Kürsi günde 50 defa okunursa, okuyan şeytandan korunur.

43. Ayet’el-Kürsi’yi, İhtiyacı ve isteği olan 170 defa okuduktan sonra 3000 defa Ya Kâfi, Ya Ğanî, Ya Fettâh, Ya Rezzak isimlerini zikredip, ihtiyacını Allah’tan isterse isteği kabul olur.

44. Ayet’el-Kürsi’yi, 170 defa Merih saatinde okursa her türlü günah ve beladan korunur. İnsanlar arasında itibarlı olur.

45. Ayet’el-Kürsi’yi Zuhal saatinde okuyan, amirler yanında, patronu yanında büyük itibara ve makama erişir.

46. Ayete’l-Kürsi’yi Müşteri saatinde okursa dert ve kederi dağılır. Tüm kötülüklerden korunur. Hapisten kurtulmaya sebeb olur.

47. Ayet’el-Kürsi’yi Güneş saatinde okunursa büyük mertebe ve derecelere yükselir. Halkın dertleriyle ilgilenecek uygun bir mevkie gelir.

48. Ayet’el-Kürsi’yi Zühre saatinde okunursa dostları, arkadaşları arasında ve aile içinde kıymeti artar. Dünya işlerinden istediği olur.

49. Ayet’el-Kürsi’yi, Utarit saatinde okuyan, kin ve düşmandan korunur. Düşmanının helaki niyeti ile okursa düşmanından kurtulur.

50. Ayet’el-Kürsi’yi, Kamer saatinde okuyanın rızkı genişler, bereketi artar.

51. Ayet’el-Kürsi’yi, akıl ve anlayışın artması niyetiyle, 50 defa, yağmur veya zemzem suyuna okunur ve içilirse bu dileği gerçekleşir.

52. Ayet’el-Kürsi’yi, her gün 18 defa okumaya devam eden kimseyi Allah, tevhit ruhuyla diriltir. Kalbini buna açar, rızkını genişletir. Kıymeti yücelir. Yazıp üzerinde taşıyanı Allah musibet, afet, kaza ve belalardan korur.

53. Ayet’el-Kürsi şer ve kötülükten korunmak niyetiyle okunur ve “vela yeûdühü hıfzühüma ve hüve’l-aliyyü’l-azim” kısmı, arka arkaya 70 defa tekrar edilerek okunursa, tehlike ve kötülük ortadan kalkar.

54. Ayet’el-Kürsi şer ve kötülükten korunmak niyetiyle okunur ve “vela yeûdühü hıfzühüma ve hüve’l-aliyyü’l-azim” kısmı, arka arkaya 70 defa tekrar edilirse, okuyan şeytan ve cin şerrinden korunmuş olur.

55. Ayet’el-Kürsi, ev veya iş yerinin kapısının üst kısmına yazılırsa o yere hırsız giremez, o yerin rızkı artar.

56. Ayet’el-Kürsi, yazılıp bir eşya arasına yerleştirilirse o eşya çalınmaz; zarara uğramaz.

57. Ayet’el-Kürsi, bir kaba 3 defa yazılır ve içine su konulup, hastaya içirilir. İçirilirken; falan hastalıktan kurtulup şifa bulmaya niyet ettim denilirse, Allah’ın izniyle hasta şifaya kavuşur.

58. Ayet’el-Kürsi’yi sabah yatağından kalkıp, abdestli olarak 3 defa okuyan kişi, akşama kadar; akşam namazının arkasından 3 defa okuyan, sabaha kadar şeytan, cin ve insan şerrinden korunur.

59. Bir dileği olan gece yarısından sonra, abdestli olarak, kıbleye yönelip, 170 Ayet’el-Kürsî okuyup, dileğini Allah’tan isterse, isteği olur.

60. Cuma günü sabah namazından önce, abdestli olarak, tenha bir yerde, kıbleye yönelip, diz çökerek, 313 defa Ayet’el-Kürsi okuduktan sonra;

“Ya Rabbe’l-Azim, bu ayeti kerime hürmetine 313 Ashab-ı Bedir ve 313 Ashab-ı Talût hürmetine muradımı ihsan buyur” diye dua edenin maksadı gerçekleşir.

61. Ayet’el-Kürsi’yi, 7 adet tuz parçasının her birine 7 defa okuyup, aç karnına besmele ile her gün yutan kişi balgamdan kurtulur.

62. Uykuda, rüyasında korkan kişi yattığı zaman Eûzü-Besmele ile 3 defa Ayete’l-Kürsî okuyup, her birinde “ve lâ yeüdühü hifzuhüma ve hüve’l-aliyyü’l-azim” cümlesini 3 defa tekrar ederek yatarsa, korkulu rüyalardan kâbus görmekten ve karabasandan kurtulur.

63. Sara tutan kişiye 21 Ayete’l-Kürsi okunursa kendine gelir.

64. Papaz büyüsü yapılmış kişiye, 7 Ayet’el-Kürsi, şeker şerbeti üzerine okunup içirilirse Allah’ın izniyle büyüden eser kalmaz.

65. Bir kâğıda 11 defa Ayete’l-Kürsi; safran, gül suyu, misk karışımı mürekkeple yazılır ve üzerine 101 defa Ayete’l-Kürsî okunup, ödağacı veya amberle tütsülendikten sonra, bir yerin kapısının üzerine konulursa o haneye hırsız, düşman giremez, afetlerden korunur. Ticaret haneye asılırsa o yer hem korunur, hem de bereketi, kazancı artar.

66. Bir kâğıda 3 Ayete’l-Kürsi yazıp, üzerine 1289 defa Ya Allah, Ya Hayy, Ya Kayyum, Ya Aliyy, Ya Azîm okunur, sonra da muşamba veya naylonla sarıp üzerinde taşıyan kişinin rızkı ve kısmeti açık olur.

67. Bir kâğıda 3 Ayete’l-Kürsi yazıp, üzerine 1289 defa “Ya Allah, Ya Hayy, Ya Kayyum, Ya Aliyy, Ya Azîm” okunur, sonra da su geçirmeyecek şekilde bir şeye sarıp üzerinde taşıyan düşman şerrinden ve afetlerden emniyette olur ve korunur.

68. Büyü dolayısıyla bağlı olan kişi için; bir kâse içine Ayet’el-Kürsi yazılır, içine su konulur ve üzerine 101 Ayet’el-Kürsi ve 1289 defa Ya Allah, Ya Hayy, Ya Kayyum, Ya Aliyy, Ya Azîm okunur, o su üç gün sabah aç karına içilirse bağlılığı çözülür.

69. Ayete’l-Kürsi bir kâğıda yazılıp haşerenin bulunduğu yere asılırsa, oradaki haşereler gider.

70. Bir kâğıda Ayete’l-Kürsi yazılıp, üzerine 21 Ayete’l-Kürsi, 3 İhlâs, 21 Salât-ü Selam okunup, bir tarlaya gömülürse, o tarlanın bereketi ve mahsulü artar, korunur, muhafaza olunur.

 

El-Fettâh İsm-i Şerîfi “Rahmet ve rızık kapılarını açan.”

El-Fettâh İsm-i Şerîfi
“Rahmet ve rızık kapılarını açan.”

“Zorlukları kolaylaştıran.”

“Hidayetiyle kalplere iman ve marifet kapılarını açan.[Sorularla slamiyet | EL-FETTH]

El-Fettâh, kulların, her türlü güçlük ve sıkıntılarını açan ve kolaylaştıran manasına gelir. Faydalı ilimlere karşı insanların kalbini açarak, onların islerini kolaylaştıran, bütün zorluklarını ortadan kaldıran Yüce Allah'tır. Her işinde üstün gelen O'dur.

İnsanların hayatlarında tecellisini bir yönüyle, belki de sıkça müşahede ettiklerine kani olduğum ve düşündükçe rahmetin üstümüze nasıl yağdığını fark ettiğimiz bu İsm-i Şerîf, “Rahmet ve rızık kapılarını açan; zorlukları kolaylaştıran; hidayetiyle kalplere iman ve marifet kapılarını açan” gibi anlamlara geliyor. [www.cevaplar.org]

"Fettâh" kelimesi, feth'ten gelmektedir. Feth ise, "kapalı olan şey'i açmak" mânasınadır. Kapalı bir şey'i açmak: a. Maddî olur; bir kapıyı, bir kilidi açmak gibi. b. Mânevî olur; kalbden tasaları, kederleri atıp gönlü açmak gibi. Bitkilerin çiçek açması, tohum ve çekirdeklerin sünbül vermesi, rızık ve rahmet kapılarının açılması hep Fettâh ism-i şerifinin tecellîsindendir.

“Feth, kapalı olan şeyi açmak manasınadır” [Prof.Dr.Alaaddin Başar] demiştik. Açmak ise sadece maddi planda olmak zorunda değildir. Manevi planda da Allah'ın açması sayesinde çeşitli açılımlar vuku bulur.

El-Fettâh, kelime manası “açan” ise de ıstılah manası “taraflar arasında hüküm veren, birisine yardım edip zafere ulaştıran, ganimet kapılarını açan” demektir. Hiçbir sorununuz olmadığı halde, kalbinizin sıkıldığını, evinizi bir hapishane gibi hissettiğiniz, sanki dünyanın tüm yükü sizin omuzlarınızdaymış da ruhunuzun boğulduğunu, adeta her şeyin üzerinize, üzerinize doğru geldiğini hissettiğiniz olmuş mudur? Olmuşsa “ya el- Fettâh!” diye Rabbinize sığının! Çünkü Allah, gönüllere ferahlık verendir. O'ndan başka sizi o tanımlayamadığınız sıkıntıdan kurtarabilecek kimse yoktur.

Ya da biriyle bir konuda tartışmaya girdiniz. İhtilaf, o kadar derin ve kapsamlı ki, durdunuz ve sustunuz. Sonra kendi kendinize şöyle dediniz. “Acaba doğru olan hangimiz?” Elbette en doğrusunu Allah bilir. Doğruları enlemesine boylamasına her şeyi bilendir. O, haklı olanları destekleyendir. Şahid, Kadir, Âlim, Hâkim, Adil olan Allah, doğruları desteklediği gibi onlara yol açandır da…

Çocuk ana rahminde iken çocuğa rızık kapısını açan, çocuk dünyaya gelince bir kapıyı kapayınca annenin göğüslerinden iki kapıyı açan. Göğüslerdeki iki kapı kapanınca acı-tatlı, yaş-kuru yiyeceklerden dört kapıyı açandır. Gönüllere iman kapısını açan, imanlı mücahitlere ülkelerin kapılarını açan. Gözlerini açan, hüznümüzü, kederimizi giderip sevinç kapılarını açan. Bereket kapılarını açan (A'raf 96) Çekirdeklere çiçek açtıran, tomurcuk gülleri güldürüp, açan “el-El-Fettâh”a iman edenler gönül kapılarını herkese açarlar. Varlık kapılarını ihtiyaç sahiplerine açarlar. Gözlerini açarlar. İmansızların her türlü madrabazlıklarını ortaya çıkarıp insanların gözlerini açarlar. Altı milyar insanın imana giden yoldaki engelleri açarlar. Allah ile kulu arasındaki engelleri kaldırırlar.

Bir civciv, yumurta kabuğunu onca aczine rağmen kırıp, dünyaya kapıları açmakla bize “Fettâh” isminin tecellisi hususunda hal diliyle bir fikir beyan edebilir. Basit ve zahirde tek olan bir maddeyi açarak onca değişik suret ve şekilde, tam bir intizamda insanlar halk etmek, aynı şekilde bitkileri, hayvanları varlık alemine çıkarmak şüphesiz ki sonsuz kudret sahibi bir Sanatkarın eseridir. “Canlılar alemine bu nazarla bakabilsek ve onları, dünkü planların canlanmış ve büyümüş halleri olarak değerlendirebilirsek, Fettâh isminin sonsuz tecellilerini bir derece görür ve hayran oluruz” [Doç. Dr. Abdülaziz Hatip] Toprak da rahmet (yağmur) vasıtasıyla ile zemin hazinesini biz insanlara açar. İşte canlılar bu haliyle kendi varlıklarındaki mahzenleri, hazineleri ve depoları bir hikmet eliyle vaktinde açarlar. Ve bütün bunlar, yerli yerinde -insanlardan belki de daha bilinçlice- teşekkül ederken bir yerlerde de Fettâh ismi başka şekliyle tecelli eder; mesela rızık kapıları açılır. Bunlar, Fettâh isminin tecelli ettiği maddi sahadan birkaç numunedir.

Bir milyondan fazla hayvan türü ve ondan daha fazla bitki türü olduğunu biliyoruz. Bu türlere giren fertlerin sayısını bilmek ise ancak Allah'a mahsus. Sonsuz denecek kadar çok olan bu fertlerin bütün planları, nutfelerde, yumurtalarda yahut çekirdeklerde ilâhî ilim ve hikmetle yazılmış. İşte bu noktaların kitap haline gelmesi, bu planlardan yapılar kurulması Fettâh isminin tecellisiyle başlar. Canlılar âlemine bu nazarla bakabilsek ve onları, dünkü planların canlanmış ve büyümüş halleri olarak değerlendirebilsek, Fettâh isminin sonsuz tecellilerini bir derece görür ve hayran oluruz.

Doğru olanı yapabilmek için Yüce Allah'ın Fettâh olması sebebiyle O'nun kapılarını çalabilirsin. Kalbin mi katılaşmış, O'ndan kalbini yumuşatmasını istersen, doğru olanı istiyorsun demektir. Bu durumda O, senin kalbini yumuşatır.

Sevgiye mi ihtiyacın var? Vedut olan Allah'ın kapısını çal! O sevgi yolunu sana açar.

İlim kapısını mı çalıyor, bunun için mi çabalıyorsun? Âlim olan Allah, sana ilmin kapılarını açar.

Sağlığına kavuşmak mı istiyorsun? Şafi olan Allah'ın kapısını çal! Fettâh olan Rabbin sana şifanın yollarını açsın.

Aranızda bir ihtilaf mı var? Hâkim olan Allah'ın kapısını çal! Çal ki, sana hükümlerini açıklasın!

“Ve onların kalplerinin arasını uzlaştırdı. Sen yeryüzünde bulunan her şeyi verseydin, yine onların kalplerinin arasını uzlaştıramazdın. Fakat Allah; onların arasını uzlaştırdı. Çünkü O, daima üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Enfal Sûresi, 63)

İnsan, dünya hayatında muvaffak olmak için elinden geleni yapar. Plan program ne gerekiyorsa yerine getirir. Ancak Allah dilemedikçe hiçbir kapı açılamaz. Âlemlerin Rabbi olan Allah, takdir ettikten sonra başarı ve zaferin kapıları açılabilir. Niyetiniz ister dünyayı ister ahreti kazanmak olsun, fark etmez. İster maddi ister manevi boyutta olsun yine fark etmez. Açma emrini O verir. Tüm alemleri yönlendiren O'dur. Hangi kapıyı çaldığımıza dikkat edelim! Rahmet kapısını mı, gazap kapısını mı, hidayet kapısını mı yoksa Kabid kapısını mı çalıyoruz?

“(O) ülkelerin halkı inanıp(kötülülerden) korunsalardı, elbette üzerlerine gökten ve yerden bolluklar açardık. Fakat yalanladılar, biz de onları kazandıklarıyla yakaladık!” (Araf Sûresi, 96)

Fettâh isminin bir başka sahası da manevîdir. Kalplerden gaflet perdesinin kaldırılması ve o kalplerin iman ve hidayete açılması Fettâh isminin en muhteşem, en bereketli ve en kıymetli tecellisidir.

Manevi sahaya ise “Bir üzüntünün giderilmesi, zor ve kapalı ilimlerin çözülmesi, bir şeyin başlatılması, birine bir şeyin kolaylaştırılması, bir meselenin izahı ve çözüme bağlanması, fetih nusret, zafer ve hüküm” örnek verilebilir. Bunlara da birçok kez hem dahili hem harici sahamızda şahit olmuşuzdur. Allahü Teala bir bakarız çözülmez gibi gözüken bir problem, altından kalkamayacağımız bir iş, kafamızı devamlı meşgul eden bir olumsuzluk (zahirde) hususunda gönüllerimizi ferahlandırır, ferahlandırır da şaşırıp kalırız. Fakat burda önemli bir nokta var, Fettâh isminin tecellisine mazhar olmayı oturduğumuz yerden istemek belki de asırlarca içine “cup” diye yuvarlandığımız bir hataydı. Unutulan şey ise, İslam'da sebeplere tevessül ve fiili duanın da bu mazhariyetin yaşanması hususunda büyük rol sahibi olduklarıdır.

  “Kainatın miftahı, anahtarı insanın elindedir. Alemin kapıları açık ise de manen kapalıdır. Cenab-ı Hak bütün o kapıları ve kenz-i mahfiyi açan ‘ene' namında bir miftahı insanın eline vermiştir ” (Mesnevi-i Nuriye) buyuruyor. Ene (benlik), kapasite farkında olan ve kullanmasını bilen için nice yeniliklere, güzelliklere, Esma-i İlahiye'ye doğru açılım için harika bir köprü vazifesi görür. İnsan; akıl, ilim, irade, kudret, akıl gibi cihazlarla mücehheztir. "Hayru'l-Fatihin" olan Allah-u Teala bütün bunların kullanma kılavuzu olan Kur'an-ı Kerim'i (İslamiyet'i) de göndererek Fettâh isminin tecellisine mazhar olmamız için ne gerekiyorsa vermiştir. Bunları yerli yerinde kullandıktan sonra sırada tevekkül vardır. Yani elimizden geleni en güzel şekilde yapıp gerisini Allah-ü Teala'ya bırakmak ve O'nun gerçek Fettâh olduğunun şuurunda kalmak. Fetih harekatına önce kendi nefsinde başlayan ve sonra da İstanbul'u fetheden Fatih böyle yapmıştı, yapmıştı ve Fettâh isminin tecellisine mazhar oldu; ama tabii bununla yetinmedi. Yürek fethi de şüphesiz en çok arzuladıklarından biriydi ve bunu da hayatı boyunca ihmal etmedi. İşte maddi fetihler için, manevi fetihler için, yürekler fethetmek için bize lazım olan şey hem fiili hem sözlü duadır. Böylece Fettâh ismi, hem maddi hem de manevi sahada, çoğu kez de birbiriyle içiçe geçmiş halde tecelli eder. İçiçe geçmiş halde nasıl tecelli eder? Bir fakir maddi olarak feraha kavuşur da manevi olarak da rahatlar... İşte bu da Fettâh isminin insanlık alemini nasıl her yönüyle çepeçevre kuşattığına bir misaldir.

Gözü açılan bir insanın bir anda semalara çıkması, dağlarda dolaşması, denizleri kucaklaması gibi, kalbinden gaflet perdesi kalkan bir insan da ilâhî isimlere ve bu isimlerin kaynağı olan ilâhî sıfatlara muhatap olur.

İmam Gazâlî Hazretleri de fethin hem maddî hem de manevî yönü bulunduğuna işaret ederek, maddî fetih için, “Biz, (Hudeybiye anlaşmasıyla) sana gerçekten bir fetih (yolunu) açtık.” (Fetih Sûresi, 48/1) âyet-i kerîmesini; manevî fetih için ise, “Allah'ın insanlara açacağı rahmeti durduracak yoktur.” (Fâtır Sûresi, 35/2) âyet-i kerîmesini misal gösterir.

Fettâh, Allah'ın açan sıfatıdır. Allah insanları zorluklarla denemekte ancak hiç kimseye güç yetirebileceğinden fazlasını yüklememektedir. Allah, samimi kullarına bir zorluk verdiği zaman ondan çıkış yolunu da açar; mutlaka zorluğun yanında bir kolaylık da gösterir. Nitekim Kuran'da Peygamberimiz (sav)'in karşılaştığı zorluklar örnek verilerek, bunların kolaylıkla birlikte verildiği şöyle bildirilmiştir:

«Biz, senin göğsünü yarıp-genişletmedik mi? Ve yükünü indirip-atmadık mı? Ki o, senin belini bükmüştü; Senin zikrini (şanını) yüceltmedik mi? Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır. Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır.» (İnşirah Suresi, 1-6)

Kuran'da Allah'ın iman edenlere sağladığı kolaylıklara daha pek çok örnek verilmiştir. Hz. Musa da Allah'ın çeşitli zorluklarla imtihan ettiği elçilerden biridir. Ancak Allah Hz. Musa'yı yardımıyla desteklemiş ve işlerini kolaylaştırmıştır. Hz. Musa, Firavun'a tebliğ yapmaya giderken kardeşi Harun'u kendisine yardımcı kılmasını Allah'tan istemiştir. Allah da onun duasını kabul ederek Hz. Harun'u ona destekçi kılmıştır.

Kuran'da daha pek çok olayla örneklendirildiği gibi Allah, müminlerin her zaman yardımcısı ve destekçisidir. Onların üzerinde bulunan ve açılması imkansız gibi gözüken zorlukları açıp kaldırır. Ancak bu durum inkarcılar için geçerli değildir. Allah, onların kalplerini daraltır, sıkar ve tüm nimetlerin kapısını kapar. Rabbimiz'in dilemesi ile kapanan bu kapıları sonsuza kadar açabilecek hiçbir güç yoktur.

Ehli kitap, özellikle Yahudilerin hak ile batılı birbirine karıştırdığını, Bakara 42'de haber vermekte. Bu dünyada siyasilerin silah gücü, ilim adamlarının kelime cambazlığı ve basit mantık oyunlarıyla hakkı batıla karıştırıp, içine zehir, dışına şeker konmuş öldürücü imansızlık tuzaklarına bu dünyada yakalananlar gerçeği anlayamadan giderlerse, ahirette hak ile batılın arasını “el-Fettâh” olan Rabbimiz açacak ve herkes gerçeği görecek, ama iş işten geçmiş olacak.

Allah-u Teala, yapılan kötülüklere bir mühlet veriyor iyiliklere ise hemen ihsan kapılarını açıyor. Kötülüklere de hemen kapı aralasaydı, tüm insanların cezalandırılması gerekirdi. Hâlbuki Allah, o kötülük yapanlara bir daha doğru yolu bulmaları için fırsatlar vermektedir, mühlet tanımaktadır. Allah, imtihan gereği kötülükler için ortam verse de, hayırlar için açtığı kapı açıklığı kadar, kötülük kapılarını aralamıyor. Bu yüzden Allah, “Fettâh”tır denince olumlu işler hakkında Fettâh'tır deriz. Mesela her duayı kayda değer görürken, hiçbir beddua kayda değer görülmez O'nun katında. İnsanların dualarına cevap verirken, beddualara takdir vermiyor. Allah, her işini hikmetle yapar. Her hayrı onaylarken, hiçbir kötülüğü onaylamaz.

İyi bir Müslüman olmak için sana ne lazım? İlim, çaba, yardımcı, güven ne lazımsa Fettâh olan Allah'tan iste o kapılarını çalanları bilen ve duyandır. Yeter ki o kapıyı çal ve O'nun Fettâh olduğuna emin ol! Yüce Allah'ın her sıfatının yanı sıra, El- Fettâh olduğuna iman ettik!

Bir kişide rızıklanan kalp, rızıkları dağıtmaya vesile olduğunda, fetih açılır. Gayret, Fettâh ismi ile isimleninceye kadar vardır. Fetih açılmış olanda gayret kalmaz. Dili ile İlâhi müşküller çözülür. İlim ve marifeti ile halkın hem dünyevi, hem uhrevi meseleleri cevap bulur. Mü'minlerin önemli bir kısmında bu isim yansımaz. Bu isim özel vazifeli kişiler için tecelliye açıktır.

İnsan, Fettâh ismini anlamaya çalıştıkça Allah'ın rahmetinin nasıl geniş olduğunu bir kere daha düşünmek fırsatını elde ediyor ve İlahi ahlaka uzanan yolda ne yapması gerektiği konusunda bir anahtar elde etmiş oluyor. Şüphesiz kendimizden zayıf olanlara merhamet etmemiz, fakirlere yardım etmeye çalışmamız, adaletin ve gerçek hürriyetin kapısını başkalarına açmaya çalışmamız, kardeşlerimizin kederleriyle kederlenip “acaba nasıl yardım ederim?” diye düşünmemiz, diğer insanların da yüreklerini feth, hidayetlerine vesile olma uğraşı ve nihayetinde bütün bu güzelliklerin, yardımların kaynaklarının Allamulguyub (dış duyular yoluyla bilinemeyenleri en iyi bilen...) olan Allah olduğunu bilmek Fettâh ismine ayna olmak için vasıtalardır.

Bir düşün; nelerin açılmasını umuyoruz gün içinde.. Havalar açılsın isteriz sözgelimi; gök mavi, güneş ışıl ışıl olsun ki içimiz de açılsın. İçimizde baharlar çiçek çiçek açılsın.. Kanatları açılsın sevinçlerimizin. Gönül bahçemizde kelebekler kanatlansın.. İçimize sarıp durduğumuz sancılı ukdeler açılsın; üzerimize sağır duvarlar gibi sarındığımız umarsızlık duvarlarında gedikler açılsın. Annelerin kolları yavrularına alabildiğine açılsın. Sevenlerin yolları sevdiklerine açılsın. Ardında mazlumları, masumları hayattan saklayan paslı kapılar açılsın. Darlıklarımız geniş meydanlara açılsın.. Dudaklarımız hep hayır için aralansın. Fettâh ismine tutunup birbirimize beyaz sayfalar açalım. Fettâh isminin gölgesinde durup dostlarımıza gönlümüzün baş köşesinde yer açalım. Fettâh isminin ışığına varıp kalp gözümüzü körleyen perdeleri açalım. Eşikte bekletmeyelim kimseyi ve kapıları açalım. Küsmeyelim kimseye ve kapıları hep aralık bırakalım. Her sözümüzü Fettâh isminin sırrıyla açalım...

Ya Rab, sen bizi Fettâh ism-i şerifini en doğru şekliyle idrak edenlerden eyle! Amin.

kısmet açılması ve evlilik için Cuma Duası

kısmet açılması ve evlilik için:
Kısmetin açılması ve helalinden evlenip yuva kurmak isteyen arkadaşlar, cuma duasını 18 kere okusunlar.(gerçekten çok faydalı deneyip faydasını görenler olmuştur) Cuma Duası; ayrıca dargın olan eşlerin aralarının düzelmesi için de 5 kere okunursa, eşlerin arası düzelir. Aralarındaki soğukluk ve kızgınlık gider, birbirlerine karşı muhabbet hasıl olur.
 

CUMA DUASI (18 kez okunacak)
Lailahe illallah Cuma’nın sebebiyle, Muhammedün Resullullah gerek yüzün gölgesiyle dünya ve ahiret muradımı ver.
Melekler duasıyla, Ya vedüdüm, entel maksudum, Kulhüvellahü ehad, bin bir kere ya samed, cennet kapılarını aç, benim günahımdan geç.
Benim günahım varsada senin gibi halikim var. Muhammed Aleyhisselam dostum var.
İlahi kabre vardığım gece lütfeyle, yalnız kaldığım gece bilmediğimi bildir. Kabrimi nur ile doldur. Kevser şarabına daldır, ulu cemalini göster.
Gece gündüz yalvarırım sana dünya ve ahiret muradımı ver bana.
Rabbim Allah, fikrim zikrullah, kalbimin nuru Resullullah, evvelim Allah, ahirim Allah, La ilahe illallah Muhammedün Resullullah.
Cuma gibi günümüz var. İslam gibi dinimiz var. Muhammed gibi şahımız var. Allah dedim, dostum dedim, 99 ismine mühür vurdum, üstüne.
Sırrım sübhanım Allah, derdim dermanım Allah, gafil kuluna gam düşmüş, yetiş imdadımıza ya Muhammed.
Kulhüvellahü ehad, bin bir kere ya samed, ya Allah, ya Muhammed umarız senden şefaat.
Lailahe illallahtır özüm, Muhammed Mustafadır sözüm, ihlas-ı şerif ile yıkadım yüzüm. Ayetele kürsü için sen kabul eyle sözüm.
Bugün Cuma günüdür. Dinim İslam dinidir. Dinimin İslam dini olduğuna, yetmiş binin nısfına, mühürledim üstüne.
Lailahe illallah üç muradım var, biri cennet, bir ırmak diyarını görmek. Aç cemalini göster diyarını.
Ya Resullullah! Aman yarabbi ya rabbena her halimiz malumdur sana, gece gündüz yalvarırım sana. Her zaman sana muhtacım, cemalini göster bana.
Cennetine davet et Allahım kabrimizde rahatlık, sıratta selamet, tatlı canımız sana emanet, son nefesimizde selametler ihsan eyle.
Kabir suallerimiz ahsan eyle, cennetinle cemalini cümleyle beraber bana da nasip eyle.
Lailahe illallah selalar duası için, Muhammedün Resullullah arşı ala gölgesi için hastalara şifa, dertlilere deva, borçlulara edalar ihsan eyle Ya Rabbim.
Elif Allah, Nur Muhammed tez selamet.
Ya Celil, etme zelil, gönder delil. İlahi Yarabbi hacetimi rahmet deryasını ulaştır, duaya açılan elleri icabete eriştir.
Allahım senden başka kimsemiz yoktur. Lailahe illallah arşı alaya Muhammedün Resullullah şükür Mevlaya.
Yarabbi yarabbena her halim malumdur sana, cenneti alada cemalini göster bana.
Lailahe illallah günahlarımız af eyle, Muhammedün Resullullah makamımı nur eyle.
İlahi Yarabbi son nefesimde kendime malik olmadığım zaman bu duamı sana emanet ederim.
Selatü selaya yolladım Mevlaya, sen cümlemizin muradını ver gelecek Cuma’ya.
Lailahe illallah ve cellehü edası ile, Rabbim muradımızı ver melekler duası ile.
Lailahe illallah kalbimizi karartma, rızkımızı azaltma, kabrimizi, daraltma, senden başka kapı aratma, muhannete muhtaç etme.
Lailahe illallah imanla sabır, Muhammedün Resullullah azapsız kabir.
Allahım beni af eyle, her derdimi def eyle, rızkımızı bol eyle, kabrimizi nur eyle, sual meleklerinin cevabını muktedir eyle.
Evvelim Allah, ahirim Allah, kalbimde beytullah Lailahe illallah Muhammedün Resullullah. “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve rasûlühü” diyerek çene kapatmak nasip eyle Yarabbi.
Allahım şeytanın şerrinden, kabirdeki yılanlardan, çıyanlardan, ölümün dehşetinden, kabirin azabından, sıratın zulmetinden muhafaza eyle Allahım.
Ölümün hayırlısını, üç ayların birisini, Yasinin yarısını okurken ölmeyi nasip eyle Yarabbi

26 Ekim 2015 Pazartesi

Hepimizin rahatlıkla okuyabileceği ve bir çok haslet barındıran bir zikir..

Hepimizin rahatlıkla okuyabileceği ve bir çok haslet barındıran bir zikir..
"Subhanallâhi, velhamdulillâhi, ve lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber, ve lâ havle ve lâ guvvete illa billâh, adedemâ Alimallâhuteala, ve zînetema Alimallâhuteala, ve mil ema Alimallâhuteala."

Allahın bildikleri sayısınca, Allahın bildirdikleri tartısınca , Allahın bildikleri dolusunca.

İsrafil A.S. Peygamber Efendimize gelerek bildirmiş olduğu zikir.


Cübbeli Ahmet Hoca Efendi
https://www.facebook.com/cubbeliahmethoca

Hepimizin rahatlıkla okuyabileceği ve bir çok haslet barındıran bir zikir..

Hepimizin rahatlıkla okuyabileceği ve bir çok haslet barındıran bir zikir..
"Subhanallâhi, velhamdulillâhi, ve lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber, ve lâ havle ve lâ guvvete illa billâh, adedemâ Alimallâhuteala, ve zînetema Alimallâhuteala, ve mil ema Alimallâhuteala."

Allahın bildikleri sayısınca, Allahın bildirdikleri tartısınca , Allahın bildikleri dolusunca.

İsrafil A.S. Peygamber Efendimize gelerek bildirmiş olduğu zikir.


Cübbeli Ahmet Hoca Efendi
https://www.facebook.com/cubbeliahmethoca

20 Ekim 2015 Salı

Mehmet Emin Tokadi Hz.(K.S.)




İstanbul velilerinin büyüklerindendir.Bir defa Kâbe’de Rukn-i Yemânî'de yaslanmış halde iken, bir kere Mısır'da ve bir kere de İstanbul'da Fatih Camii civarında Hızır Aleyhisselam ile görüşmüştür. Adı Mehmed Emin b.Hasan b.Ömer Nakkaş Tokadî'dir. Lakabı, Cemaleddin, Künyesi Ebü'l-Emâne ve Ebu Mansur'dur. Aziz Mahmud Emevî dervişlerinden bir zatın oğludur. Hicri 1075 (m.1664) yılında Tokat'ta doğdu. 1158 (m.1745) yılında İstanbul'da vefat etti. Kabri, Unkapanı'na inen cadde ile Zeyrek Yokuşu'nun kesiştiği tepe üzerinde, Soğukkuyu Piri Paşa Medresesi kabristanındadır. Kendisini vesile ederek, kabri başında yapılan dua müstecaptır. Tanıyıp sevenler, kabrini ziyaret ederek kendisinden feyz almakta ve muradlarına kavuşmaktadırlar. Mehmed Emin Efendi Hazretleri, ilim tahsiline memleketinde başlayıp, bir müddet sonra 1698 yılında İstanbul'a geldi. Şeyhülislam Mirzazâde Mehmed Efendi'den uzun süre dersler alıp, çok iyi bir duruma geldi. Mekke'ye giderek Ahmed Yekdest Cüryanî Hazretleri'nden Tasavvuf ilmini öğrenip, tasavvufta talebe yetiştirecek duruma geldi. İkinci kere Hicaz seferinde Hadis âlimlerinden Ahmed Nahlî'den hadis ilmini öğrenip icazet aldı. Ayrıca İstanbul'a ilk geldiğinde, ilim tahsili sırasında hat (yazı yazma) sanatını Yedikuleli hattat Abdullah Efendi'den öğrendi. Değişik hat çeşitlerinde marifet sahibiydi. Mehmed Emin Tokadı Hazretleri, İstanbul'a ilk geldiğinde, birkaç ay Piri Paşa Medresesi'nde kaldı. Bu sırada Maşruznâmeci Ali Efendi adında bir zatın oğluna ders vermeye başladı. Daha sonra Ali Efendi'nin evinde kalmaya başladı. Bu sırada Şehzâdebaşı Camii'nde de talebelere dersler verdi. Tüm bunlar kısa sürede tanınmasına vesile oldu. Ali Efendi'nin 1702 yılında Edirne'ye tayini üzerine, onunla birlikte Edirne'ye gitti. Bu sırada Ali Efendi'nin oğlu vefat etti. Bunun üzerine Edirne'yi bırakıp hacca gitmeye karar verdi. Karar verdiği günün sabahı, Edirne'de, Saraçhane yakınındaki çalıştığı dairesine gitmek üzere evden çıkmıştı. Yolu meşhur Kadiri Şeyhi Kasabzâde Muhammed Efendi Hazretleri'nin dergâhına uğradı. Oraya yaklaşınca, Muhammed Efendi'nin oğlu Abdülkadir Efendi'nin, dergâhın önünde beklediğini gördü. Abdülkadir Efendi yanına yaklaşıp: "Babam sizi dergâhta bekliyor. Buyursun, bir kahve içelim diyor" dedi. Bu davet üzerine Kasabzâde Muhammed Efendi'nin huzuruna varıp elini öptü. Oda: "Safa geldiniz Hacı Emin Efendi" dedi ve elinden tutup odasına götürdü. Oturup sohbete başladıkları sırada Mehmed Emin Efendi: "Elhamdülillah, bizi hacc-ı şerif ile müjdelediniz" deyince, Muhammed Efendi Hazretleri: "Evet, siz bu gece hacca gitmeye niyet ettiniz. Biz de tebrik ettik" deyip sohbete başladı. Sohbet sırasında Mehmed Emin Efendi'ye, fıtraten yüksek bir kabiliyete sahip olduğunu ve çok büyük nimetlere kavuşacağını müjdeledi. Mekke'ye vardığında, evliyanın büyüklerinden, İmam-ı Rabbani Hazretleri'nin üçüncü oğlu Muhammed Ma'sum Farukî Hazretleri'nin yetiştirdiği yedi bin evliyadan biri olan Ahmed Yekdest Cüryanî Hazretleri'nin huzuruna gitmesini, kendisinin de selam ve hürmetlerini arzederek, onun talebesi olmasını tavsiye etti. Mehmed Emin Efendi, bu zatın yanından ayrıldıktan sonra, Başruznameci Ali Efendi'ye de giderek hacca gideceğini söyledi. Ali Efendi memnun olup, ona yolda harcaması için bir miktar para verdi. Mehmed Emin Efendi, bundan sonra birkaç gün içinde bütün dostlarıyla vedalaşıp İstanbul'a gilmek üzere yola çıktı. İstanbul'da hacıları götürecek gemiye bindi ve on gün sonra Mısır-Kahire'ye vardı. Oradan da bir kafile ile Mekke'ye hareket etti. Mehmed Emin Tokadî Hazretleri'nin hayatının önemli bir bölümü bu yolculuğu ile başlamış oldu. Ahmed Yekdest Hazretleri ile tanışmak ve talebeleri arasına girmek onun için çok önemli bir hadise idi. Onun yanında tam üç yıl kadar kaldı. Manevî sülukünu tamamladı ve kendisinden hilafet aldı. Ahmed Yekdest Hazretleri ile görüşmesini şöyle anlatır: "Mekke'ye varınca, ilk gün Kâbe'yi tavaf ve ziyaretle geçti. Ertesi gün sabah namazını Harem-i Şerifte kıldıktan sonra dışarı çıkacağım sırada, Harem-i Şerifin bir köşesinde, otuza yakın kimsenin halka halinde oturduklarını gördüm. "Niçin böyle halka olmuşlar acaba? Ders için hocalarını mı bekliyorlar?" diyerek yanlarına yaklaşıp oturdum. Hepsinin başlarını eğip edeple oturduklarını gördüm. Ben de oturup başımı eğerek bekledim. Bir ara başımı kaldırıp baktığımda, halkanın ortasında duran bir zatı karşımda gördüm. Dikkatle bana bakıyordu. Bakışlarından ve heybetinden ürperip başımı eğip gözlerimi yumdum. Bir müddet de öyle durduktan sonra, yine dikkatle bana baktığını gördüm. Sonra o zat ellerini kaldırıp dua etti. Duadan sonra Fatiha okundu ve herkes kalkıp dağılmaya başladı. Ben de kalkıp giderken o mübarek zat bana yaklaştı. Yanıma gelip selam verdi ve: "Hoş geldin Emin Efendi" dedi. Halimi hatırımı sordu. Sonra beni yanına alıp, Harem-i Şerifin yakınında bulunan evine götürdü. İçeri girip oturduktan biraz sonra hizmetçisi sofrayı kurdu. Sofrada sıcak bir ekmek ve fincan içinde içecek bir şey vardı. O mübarek zat ellerini ekmeğe uzatınca, bir elinin bileğinden kesik olduğunu gördüm. Hemen Edirne'deki Şeyh Muhammed Efendi'nin tavsiyesi aklıma geldi. Bahsettiğinin bu mübarek zat olduğunu hatırladım. Fakat o anda selamını söylemeyi unutmuşum. Yemekten sonra yolculuğumdan, gezip dolaştığım yerlerden sorup cevap aldıktan sonra: "Edirne'de size emanet edilen şeyi unuttunuz" buyurdu. Hemen Edirne'deki Muhammed Efendi'nin selamını hatırladım ve söyledim. O da muhabbet ve sürür içinde selamı aldı. Artık beni talebeliğe kabul edip, ders vermeye başladı ve Allahü Teala'nın ismini zikretmemi söyledi ve sonra da şu beyti okudu: Otuz kırk yıl geçince eylemiş tahkik-i Hâkânî. Ki birdem Hakk'ı zikretmek değer mülk-i Süleymânı. Bundan sonra dille anlatılamaz hallere ve nimetlere kavuştum. Farsça bildiğim için, çoğu zaman Farsça kelimelerle konuşurdu. Benden iki yıl önce huzuruna gelen Tatar Ahmed Efendi adında bir zat ona hizmet ediyordu. Ben huzuruna kavuşunca, Tatar Ahmed Efendi'yi, Medine'de bulunan ve orada insanlara rehberlik yapan talebesi Abdürrahim Buhari'nin yanına gönderdi. Sonra benim İstanbul'a döneceğim sırada Tatar Ahmed Efendi'yi tekrar Mekke'ye çağırıp, icazet vererek Anadolu'ya insanları irşad için gönderdi.

 1702 yılı hac mevsiminden, 1705 yılı hac mevsimine kadar, üç yıl boyunca, Ahmed Yekdest Cüryanî Hazretleri'nin hizmetinde, derslerinde ve sohbetlerinde bulundum. Daha sonra 1705 yılında, hacıların dönüşü sırasında, hocamın izni üzerine İstanbul'a döndüm." Mehmed Emin Tokadı Hazretleri, İstanbul'a döndükten sonra, hocasının talebelerinden Muhammed Kumul Efendi'nin evine yerleşti ve İstanbul'da beş yıl daha kaldı. Bu sırada Nakşibendiyye, Kadiriyye, Şazeliyye ve Şettariyye kollarında yetişmiş bulunuyordu. Bir ara Muhammed Kumul Efendi ile önce Habeşistan'a, daha sonra Kudüs'e gitti. Oradan Mekke ve Medine'ye gittiler. Bu sırada hocası Ahmed Yekdest Hazretleri vefat edeli dört yıl olmuştu. Mehmed Emin Tokadı Hazretleri'nin bu seyahati tam altı yıl sürmüştü. Bu sırada Kudüs'te Ahmed Nahlî'den hadis ilmine dair icazet aldı. Medine'de Abdürrahim Buhari ve Beşir Ağa ile sohbetlerde bulundu. Daha başka birçok büyük zevatla bir araya geldi. 1717 yılında tekrar İstanbul'a döndü. İstanbul'da, Muhammed Kumul Efendi'nin evinde üç yıl daha kaldı. Bir aralık Filyokuşu'nda da oturdu. Yine bir süre Eyüp Sultan'da, Ebu Eyyüb Halid Hazretleri'nin türbesinde türbedarlık yaptı. Bundan sonra kendisine Ravza-i Mutahhare'de Rasulüllah Efendimizin türbesinde türbedarlık verildi. Bu göreve getirildiğinde, kavuştuğu nimete şükrederek: "İki cihan sultanının türbesinde bekçi ve hizmetçi oldun. Onun yüksek kapısının süpürgecisini, Mevla mahrum eylemez, zarara uğratmaz. Cihanın sultanı olan Rasulüllah'ın hizmetçisini kimse incitmez. Ey Emin! Sana müjdeler olsun! Rasulüllah Efendimiz'in kapısında zahiren ve bâtınen hizmetçi olmakla şereflendin" manasında bir şiir söyledi. Talebelerinden Seyyid Yahya Efendi anlatıyor: "Bursa'da medfun bulunan İsmail Hakkı Hazretleri vefatına yakın bir zamanda, talebelerinden Ivaz Mehmed Paşa'yı, Yeğen Mehmed Paşa'yı ve Hacı Ahmed Paşa'yı tasavvufta yetiştirilmeleri ricasıyla Tokadı Hazretleri'ne göndermişti. O da onlarla ilgilendi ve bunlardan Yeğen Mehmed Paşa, çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 1737 yılında Avusturya seferini yapmakla görevlendirildi. Yeğen Mehmed Paşa bu sırada I. Mahmud Han'ın vezir-i azamı idi. Yeğen Mehmed Paşa, Emin Tokadî Hazretleri'nin seferden dönünceye kadar kendi evinde kalmasını istedi. Hazret bunu kabule yanaşmadı. Ağlayarak ricada bulununca, paşaya: "Bizi eve davet etmenizi kim tavsiye etti?" dedi. O da: "İşlerin çokluğu sebebiyle benim aklıma böyle bir şey gelmemişti. Fakat Dârü's-Seâde Ağası (İstanbul Valisi) Beşir Ağa biraderiniz hatırlattı" dedi. Emin Tokadî Hazretleri, ordunun zaferle dönmesi için çok dua etti. Talebesi Seyyid Yahya Efendi anlatıyor: "Bir sabah huzuruna gittiğimde, hastalanmış gördüm. Benden ilaç istedi, temin ettim. İlacı kullandı. Sonra birlikte talebelerinden Kafesdâr Abdülbâkî Efendi'nin evine gittik. Bu talebesi, Mehmed Emin Efendi'nin neşeli halini görünce bana: "Hamdolsun İslam askeri mansur ve muzaffer olmuştur. İnşallah birkaç güne kadar fetih haberi gelir" dedi. Dört gün sonra Tatarlar İstanbul'a fetih haberini ulaştırdılar. Seferden dönen Yeğen Mehmed Paşa doğruca Mehmed Emin Tokadî Efendi'nin huzuruna geldi. Ağlayarak ayaklarına kapandı. Her ikisi de bir müddet birlikte ağladılar. Paşa seferde olan bitenleri Emin Efendi Hazretleri'ne anlattı. Koynundan iki atlas kese altın çıkarıp, seferde iken fakirlere vermek üzere adadığını bildirdi. Mehmed Emin Efendi, paşanın tutumundan memnun kaldı. Bir defa Kâbe'de Rukn-i Yemânî'de yaslanmış halde iken, bir kere Mısır'da ve bir kere de İstanbul'da Fatih Camii civarında Hızır Aleyhisselam ile görüşmüştür. Uzun bir nasihati içinde yer alan kendi hal tercümesi ile ilgili birkaç cümlesini teberrüken aktarıyoruz: "Bir hakir, günahkâr, aslen Tokat'ta doğdum. Elli yıla yakın bir zamandan beri İstanbul'da yerleşmiş durumdayım. İtikadda mezhebim Ehl-i Sünnet vel Cemaat olan Ebu Mansur Maturidî'nin mezhebidir. Amelde mezhebim, İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri'nin mezhebidir. Meşhur bilinen ismim Muhammed Emin, künyem Ebü'l-Mansur, Ebü'l-Eman'dır. Babam Tokat sakinlerinden Hasan b.Ömer'dir. Sevdiklerime ve dostlarıma son diyeceklerim şunlardır: Bu kusurlu kulu hatırlarından çıkarmayıp, Kur'an-ı Kerim okuyup, ruhuma hediyeden, hayır duadan unutmayalar, malımın en temizinden, helalinden yüz kuruşu teçhiz ve tekfinime ve yirmi iki kuruş ıskatıma sarf edeler. Varislerime, aile fertlerime vasiyetim şudur: Dostların sözlerine razı olup, mahkemeye gitmeyeler. Birbirine rıza gösterip mücadele ve muhasama etmeyeler. Herkes biliyor ki, dünya fani, ahiret bakidir. Allahü Teala'yı çok anıp zikredeler. Çünkü bütün saadetlerin başı budur. Herkese gönül hoşluğu ile kıyamete kadar hakkımı helal ettim. Kimsede hakkım yoktur..." Mehmed Emin Tokadî Hazretleri'nin Arapça, Türkçe ve Farsça eserleri vardır. Eserlerinden bir kısmı şunlardır: İrşâdü's-Sâlikîn, Risâletü'l-Etvar, Şerh-i Kasîre-i Askalânî, Tuhfetü'l-Tullâb, Hülâsa-i Tarikat. Yüce Allah sırrını takdis buyursun, rahmetine gark eylesin. 

 

 

Mehmet Emin Tokadi Hz hocasının duası
Mehmet Emin Tokadi Hz.de hocasından dua istemiştir. ''Benim vefatımdan sonra kabrime gelip bir Fatiha okuyanın vücudu cehennem ateşinde yanmasın.'' Bu istek karşısında hocası kendisine şunları söylemiştir. ''Vasiyet etki vefatından sonra kabrini kolay bulunacak bir yere yapmasınlar. Virane bir yere defnetsinler.

 

Cübbeli Ahmet Hoca Duaya Davet

Vatanımızın iç savaştan dış savaştan muhafaza olması için.
Vatanımızı korumak için kendini siper eden asker ve polisimizin muzaffer olması bütün düşmanlarımızın perişan olması için okunacak sure ayet ve zikirler.
Duası Perşembe Akşamı Cübbeli Ahmet Hoca Efendi Tarafından Yapılacaktır.
https://www.facebook.com/cubbeliahmethoca
https://www.twitter.com/c_ahmethoca
https://www.instagram.com/c_ahmethoca

Cübbeli Ahmet Hoca Duaya Davet

Vatanımızın iç savaştan dış savaştan muhafaza olması için.
Vatanımızı korumak için kendini siper eden asker ve polisimizin muzaffer olması bütün düşmanlarımızın perişan olması için okunacak sure ayet ve zikirler.
Duası Perşembe Akşamı Cübbeli Ahmet Hoca Efendi Tarafından Yapılacaktır.
https://www.facebook.com/cubbeliahmethoca
https://www.twitter.com/c_ahmethoca
https://www.instagram.com/c_ahmethoca

HİZBUL BAHR DUASI TÜRKÇE OKUNUŞU VE ANLAMI

Bismillahirrahmanirrahim
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Elhamdulillahi Rabbil âlemin.
Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.
Essalatu vesselamu ala seyyidina Muhammedin ve ala âli
seyyidina Muhammedin ve barik ve sellim.

Yardım, destek ve emniyet efendimiz Muhammed’e ve efendimiz Muhammed’in ailesine olsun ve onu mübarek eyle, O’na hayır ve bereket ver ve her türlü tehlikeden, tehditten emin
eyle.

(Allah’ım bize, O’na destek olmayı ve O’nun yolunda giderek O’nun getirdiklerini emniyette tutmak için O’na hizmet etmeyi nasip et)
Euzubillâhimineşşeytânirraciym
Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım.
Yâ aliyyu yâ aziym, yâ haliymu yâ aliym
Ey yüce, ey azamet sahibi, ey halim ve ey bilen!
Ente rabbiy ve ilmuke hasbiy feni’mer rabbu rabbî ve ni’mel hasbu hasbî tensuru men teşâu ve entel aziyzürrahiym.
Sen benim rabbimsin ve senin ilmin bana yeter. Ne güzel rabdir benim rabbim. Ve ne güzeldir bana yeten! Dilediğine yardım edersin, sen, üstünsün ve merhamet sahibisin.
Nes’elukel ismete fiyl harekâti vessekenâti vel kelimâti ve’lirâdeti vel hatarâti mineşşükûki vezzünûni vel evhâmis sâtirati lilkulûb. An mutalatil guyub.
Hareketlerde, duruşlarda, sözlerde, isteklerde, akla gelebilen ve kalpleri gaipleri mütala
etmekten alıkoyup perdeleyen vehim, zan ve şüphe gibi düşüncelerde senden masumiyet ve koruma istiyoruz.

Fekadib tuliyel mu’minun. (3 defa)
Şüphesiz müminler sınandılar.
Ve zülzilu zilzâlen şediydâ.
Ve şiddetli bir sarsıntı geçirdiler.
Ve iz yekûlul munâfikûne velleziyne fî kulûbihim meradun mâ veadenallâhu ve resûluhu illâ ğurûra.
O zaman münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunanlar şöyle diyorlardı: Allah ve rasulü bize
aldanmadan başka bir şey vaat etmedi.”

Fesebbitnâ vensurnâ ve sahhirlenâ hazal bahre kemâ sahhartel bahre limûsa aleyhisselam.
Ve sahharte nâra li ibrâhiym aleyhisselam
Ve sahhartel cibâle velhadiyde li dâvûde aleyhisselam
Ve sahharter riyha veşşeyâtıyne lisüleymâne aleyhisselam
Bize sebat ver, bize yardım et ve Musa’ya denizi, İbrahim’e ateşi, Davud’a dağları ve
demiri, Süleyman’a rüzgarı ve cinleri musahhar kıldığın gibi bu denizi de bize
musahhar kıl.

Ve sahhirlenâ, kulle bahrin huve leke fiyl ardı vessemâi vel mulki velmelekûti ve
bahreddünya ve bahrelâhiret.

Yerde ve gökte, mülkte ve melekutta olan senin bütün denizlerini, dünya ve ahret denizlerini
bize musahhar kıl.

Ve sahhirlenâ kulle şey’in yâ men biyedihi melekûtu kulli şey’i.
Ey her şeyin melekutu elinde olan her şeyi bize musahhar kıl.
Kef ha Yâ Ayn Sad (3 defa)
Ha Mim Ayn Sin Kaf (3 defa)
Unsurnâ feinneke hayrunnasiriyn.
Bize yardım et, çünkü sen yardım edenlerin en hayırlısısın.
Veftehlenâ feinneke hayrul fâtihiyn.
Bize fetih ver, çünkü sen fethedenlerin en hayırlısısın.
Vağfirlenâ feinneke hayrulğâfiriyn.
Bizi bağışla, çünkü sen bağışlayanların en hayırlısısın.
Verhamnâ feinneke hayrur râhimiyn.
Bize merhamet et, çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.
Verzuknâ feinneke hayrur râzikıyn.
Bizi rızıklandır, çünkü sen rızık verenlerin en hayırlısısın.
Vehdinâ veneccinâ minel kavmizzâlimiyn.
Bize hidayet ver, bizi zalim topluluktan kurtar.
Ve heblenâ rıhan tayyyibaten kemâ hiye fî ilmike venşurhâ aleynâ min hazâini rahmetike vahmilnâ bihâ hamlel kerâmeti, ma’asselâmeti velâfiyeti fiyddiyni veddünyâ velâhireti inneke âlâ kulli şey’in kadiyr.
İlminde olduğu gibi bize tertemiz bir rüzgar ver. Onu rahmetinin hazinelerinden üzerimize yay, bizi onunla şerefli, din, dünya ve ahiret bakımından selametli ve afiyette olan
kimseler olarak taşı. Çünkü senin her şeye
gücün yeter.
Allâhumme yessirlenâ umûrenâ. Ma’arrâhati likulûbinâ ve ebdâninâ. Vesselâmeti vel âfiyeti fiyddininâ vedünyânâ ve kunlenâ sâhiben fî seferinâ ve haliyfeten fî ehlinâ vatmis alâ vucûhî a’dâinâ vemsehhum alâ mekânetihim felâ yestetıyûnel mudiyye velâ muciy’e ileyna velev neşâu letamesnâ alâ a’yunihim festebekus sırâte fe’enna yubsırûn.
Allah’ım! Kalplerimizin ve bedenlerimizin selameti, dinimizin ve dünyamızın selamet ve
afiyeti ile birlikte işlerimizi bize kolaylaştır. Yolculuğumuzda bize yoldaş ve ailemiz arasında vekilimiz ol. Düşmanlarımızın
gözlerini bize karşı körelt. Onları oldukları yerde başka şekle sok. Artık yürüyemesinler, bize gelemesinler. “Dilesek onların gözlerini
büsbütün kör ederdik. O zaman doğru yolu bulmaya koşuşurlar, ama nasıl göreceklerdi.”

Velev neşeu lemesahnâhum âlâ mekânetihim femâstetâu mudiyyen velâ yerciûn.
Eğer dilesek oldukları yerde onların şekillerini değiştirirdik de ne ileriye gitmeye güçleri
yeterdi ne de geri gelmeye

Yâ sin.
Ya sin.
Velkur’ânil hakiym.
Hikmet dolu Kur’an hakkı için.
İnneke leminelmurseliyn.
Sen şüphesiz resullerdensin.
Alâ sırâtın mustakıym.
Dosdoğru bir yol üzerinde(sin)
Tenziylel azizir rahiym.
Çok güçlü ve çok merhametli olan (Allah) indirmiştir.
Li tunzira kavmen mâ unzira âbâuhum fehum ğâfilûn.
Ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için
indirilmiştir.

Lekad hakkel kavlu alâ ekserihim fehum lâ yu’minûn
Andolsun ki onların çoğu gafletlerinin cezasını hak etmişlerdir. Çünkü onlar iman etmiyorlar.
İnnâ cealnâ fiy a’nâkıhim eğlâlen fehiye ilel ezkaâni fehum mukmehûn
Biz, onların boyunlarına halkalar geçirdik. O halkalar çenelere kadar dayanmaktadır. Bu
yüzden burunları yukarı, gözleri aşağı somurtmaktadırlar.

Ve cealnâ min beyni eydîyhim sedden ve min halfihim sedden fe’ağşeynâhum fehum lâ
yubsirûn.

Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık göremezler
Şâhetil vucûhu (3 defa)
Yüzler bakar (üç kere)
Ve anetil vucûhu lilhayyil kayyûmi ve kad hâbe men hamele zulma.
Yüzler, daima diri ve her şey üzerinde kaim olana boyun eğer. Zulüm taşıyan hüsrana uğramıştır.
Ta Sîn Ha Mîm Ayn Sin Kaf.
Meracel bahreynî yeltekıyân beynehumâ berzahun lâ yebğiyân.
Buluşmak üzere iki denizi salı verdi. Aralarında bir engel vardır, birbirlerine karışmazlar.
Ha Mîm. (7 defa)
Hummel emru ve câen nasru fa’aleynâ lâ yunsarûn.
İş kızıştı ve yardım geldi. Artık bize üstünlük kuramazlar.
Ha Mîm tenziylul kitâbi minallâhil aziyzil aliym.
Ha mim. Kitabın indirilmesi üstün ve bilen Allah tarafındandır.
Ğâfiriz zenbi ve kâbilit tevbi şediydil ikabi ziyt tavli lâ ilâhe illâ huve ileyhil masiyr.
O günahları bağışlayan, tevbeleri kabul eden ve cezası şiddetli olandır. Sınırsız kudret
sahibidir. O’ndan başka ilah yoktur. Dönüş ancak O’nadır


Bismillahî bâbuna tebâreke haytâtunâ.
“Bismillah” kapımız, “tebareke” duvarımız
Ya Sin sakfunâ.
“Ya Sin” çatımız
Kef ha Ya Ayn Sad kifâyetunâ
“Kef ha Ya Ayn Sad” kifayetimiz (yeter bize)

Ha Mîm Ayn Sin Kaf himâyetunâ
‘Ha Mim Ayn Sin Kaf ’ himayemizdir.

Feseyekfiyke humullâh ve huves semiy’ul aliym.
Onlara karşı Allah sana yetecektir. O, işitendir, bilendir.

Sitrul arşi mesbûlun aleynâ ve aynullâhi nâziretun ileynâ bihavlillâhi lâ yakdiru aleynâ vallâhu min verâihim muhiyt bel huve kur’anun meciyd fî levhin mahfûz.
Arşın örtüsü üzerimize serilmiştir. Allah’ın gözü bize bakıyor (gözetimindeyiz). Allah’ın
kudretiyle bize güç
yetiremeyeceklerdir. Allah, onları ötelerinden kuşatmıştır. Bilakis o, ulu bir Kur’andır. Levh-i mahfuzdadır.

fallâhu hayrun hâfizan ve huve erhamur râhimiyn.
Allah en iyi koruyandır. O, merhamet edenlerin en iyisidir.
İnne veliyyellâhu’lleziy nezzelel kitâbe ve huve yetevelles sâlihiyn.
Benim velim Kitabı indiren Allah’dır ve salihleri veli edinir.

Hasbiyallâhu lâ ilâhe illâ huve aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil aziym (7 defa)
Allah bana yeter. O’ndan başka ilah yoktur. O’na tevekkül ettim. O, büyük arşın Rabbidir. (yedi kere)
Bismillâhillezî lâ yedurru ma’asmihi şey’un fil ardı velâ fiyssemâi ve huvessemiy’ul aliym (3 defa)
Yerde ve göklerde ismiyle beraber hiçbir şeyin zarar vermediği Allah’ın ismiyle. O, işitendir,
bilendir. (üç kere)

Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil aziym. (3 defa)
Yüce ve azamet sahibi olan Allah’dan başka güç ve kudret kaynağı yoktur. (üç
kere)

Ve selamu alel enbiyai vel mürselin ve ali külli ecmaiyne velhamdulillahi Rabbil
alemiyn. Amin.

Nebilere ve Resullere ve bütün hepsinin aline selam olsun ve Âlemlerin Rabbi olan Allah’a
hamdolsun. Âmin. 

Kaynak : http://sazeliyye.org

EBU’L-HASEN EŞ-ŞÂZELÎ’DEN (K.S.) NASİHATLAR

EBU’L-HASEN EŞ-ŞÂZELÎ’DEN (K.S.) NASİHATLAR

Eğer Allâhü Teâlâ’nın her hüzün, gam ve kederinde bir ferahlık, her darlığında bir çıkış yolu ihsân etmesini ve ummadığın yerden rızık vermesini istersen istiğfâra devâm et.
Eğer îmânının kemâle ermesini dilersen ahlâkını güzelleştir.
Hikmete kavuşmak istersen fuzûlî; lüzumsuz, boş konuşmayı terk et.
Eğer ibâdetin lezzetini hissetmek istersen çok yeme, oruç tutmayı, gece kalkıp teheccüd kılmayı ihmâl etme.
Eğer kendi nefsinin ayıplarından kurtulmak istersen insanların ayıplarını araştırma. Zîrâ insanların ayıplarını araştırmak bir münafıklıktır.
Eğer yüzünün nûrlanmasını dilersen gece namazına devam et.
Kıyâmet gününün susuzluğundan kurtulmak dilersen oruca devam et.
Eğer kabir azabından selâmet dilersen necasetten temizliğe dikkat et. Bütün haramlardan sakın ve şehvetleri terk et.
Zengin olmak istersen kanâate devam et.
İnsanların en hayırlısı olmak istersen onlara faydalı ol.
Hâlis muhsinlerden olmak dilersen Allâhü Teâlâ’ya görüyormuş gibi ibâdet et. Zîra sen onu görmesen de o seni görür.
Eğer Allâhü Teâlâ’nın seni sevmesini dilersen Müslüman kardeşlerinin ihtiyâçlarını gider. Hadîs-i şerîfte: “Allâhü Teâlâ bir kulunu sevdiğinde insanların ihtiyâçlarını (görmeyi) ona havale kılar.” buyurulmuştur.
Eğer Allâhü Teâlâ’ya itaatkâr kullardan olmak dilersen onun sana farz kıldıklarını edâ et.
Eğer Allâhü Teâlâ’ya günahlardan temiz olarak mülâkî olmak; kavuşmak istersen cünüblükten hemen guslet ve Cuma günü boy abdestine devam et ki kıyâmet günü Allâhü Teâlâ’ya günahsız varasın.
Kıyâmet günü karanlığından selâmet bulmak ve nûr içinde diriltilmek istersen Allâh’ın yarattıklarından kimseye zulmetme. 
Kaynak : http://www.fazilettakvimi.com/tr/2013/11/7.html

13 Ekim 2015 Salı

Hicri 1437 Kutlu Olsun


27 kere İhlâs Sûresi’nin fazileti

Kötü cinlerin ve insanların İslâm’a
yumuşaması için 27 kere İhlâs
Sûresi’ni okumadan yatmayın.
Müceddid Mahmud Efendi Hazretleri
Kudduse Sirruhu

Bilelim ve Öğrenelim İnşaAllah (Hicrî Aylar)

Bilelim ve Öğrenelim İnşaAllah (Hicrî Aylar)

Hicri yılbaşında yapılması gereken ibadetler

13 Ekim 2015 Salı gecesi Hicri 1436 bitiyor. 14 Ekim 2015 çarşamba günü hicri takvimin ilk günü 1 muharrem 1437 tarihine denk geliyor. Peki hicri yılbaşında neler yapılmalı?
Muharrem ayının ilk gününü oruçlu geçiren kişiye elli senelik kefaret yazılır (Hadis-i Şerif)
Muharrem Ayının İlk Günü Nasıl Karşılanmalı?
Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselam, miladi 571’de 20 Nisana rastlayan, Rebiul-evvel ayının on ikinci Pazartesi sabahı, Mekke’de doğdu. 622’de Mekke’den Medine’ye hicret etti. 20 Eylül Pazartesi günü,Medine’nin Kuba köyüne geldi. Bu tarih Müslümanların Şemsi yılbaşı oldu. O yılın Muharrem ayının birinci günü de, hicri [kameri] yılbaşı oldu. Muharrem ayının birinci gecesi Müslümanların kameri yılbaşı gecesidir. Bu geceyi ihya etmeli ve saygı göstermeli. Saygı göstermek, günah işlememekle olur. Zilhiccenin son günü ve Muharremin birinci günü oruç tutan, o yılın tamamını oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur. Bir hadis-i şerifte, (Ramazandan sonra en faziletli oruç, Muharrem ayında tutulan oruçtur) buyuruldu.
HİCRÎ YILBAŞI DUÂSI
Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyurdu ki: “Bir kimse, Muharrem ayının ilk günü [ya’nî hicrî yılbaşında], aşağıdaki duâyı 3 defa okursa, Allahü teâlâ o kimseyi, gelecek Muharrem ayına kadar bütün belâlardan emîn kılar.”
Şeyh Şihâbüddin-i Sühreverdî’den menkûldür ki: “Her kim bu duâyı aşûre günü üç kerre okursa ölümden de emîn kılınır. Zîrâ o sene ölümü mukadder olan kimseye, bu duâyı bu veçhile okumak nasip olmaz. (Hâmiş)
Duânın Latin harfleriyle yazılışı şöyledir.Mümkün mertebe, duâyı, doğru olarak Arabî aslından, orijinalinden okumalıdır.
“Bismillâhirrahmânirrahîm. Elhamdü lillahi Rabbil-âlemîn. Ves-salâtü ves-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn. Allahümme Entel-Ebediyyül-Kadîm. El-Hayyül-Kerîm. El-Hannânül-Mennân. Ve hâzihî senetün cedîdetün, es’elüke fîhel’ısmete mineş-şeytânir-racîm, vel-avne alâ hâzihin-nefsil-emmâreti bis-sûi vel-iştigâle bimâ yukarribünî ileyke, yâ zel-celâli vel-ikrâm, bi-rahmetike yâ erhamer-râhimîn. Ve sallallahü ve selleme alâ seyyidinâ ve nebiyyinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve Ehli beytihî ecmaîn.”
Meâli ise şöyledir:
“Besmele”, “hamdele” ve “salvele”den sonra, “Ey Allah’ım! Sen Ebedî ve Kadîmsin [Kendinden evvel hiçbir varlık olmayan], varlığı, hayâtı devâmlı olan, kullarına keremi ziyâde, merhameti, ni’metler bağışlaması sonsuz, yalnız Sensin Allahım!
İşte bu yeni yıldır ki, ben, bu yıl boyunca, huzûrundan kovulmuş şeytândan korumanı ve dâimâ kötülüğü emreden nefsime gâlip olmam için yardımını ve beni Sana yaklaştıran işlerle meşgûl olmamı Senden dilerim ey celâl ve ikrâm sâhibi Allahım. Ey merhametlilerin en merhametlisi, rahmetinle muâmele eyle. [Sonunda tekrâr salevât-ı şerîfe var].”
“Nüzhetü’l-mecâlis” kitâbında [I, 156] bildirildiğine göre bir kimse böyle derse, şeytân: “Biz bu kişiden ümîdi kestik” der ve Allahü teâlâ ona, kendisini sene boyunca koruyacak iki melek görevlendirir.

Muharrem Ayı'nın önemi
Şehrullahi’l-Muharrem olarak meşhur olan, yani Allah’ın ayı Muharrem olarak bilinen Muharrem ayı, İlahi bereket ve feyzin, Rabbani ihsan ve keremin coştuğu ve bollaştığı bir aydır. Âşura Günü ise Muharrem’in 10. günüdür. Âşura Gününün Allah katında ayrı bir yeri vardır. Bugünde Cenâb-ı Hak on peygamberine on çeşit ikramda bulunmuş ve kudsiyetini arttırmıştır. Bu günlerde oruç tutmak çok faziletlidir.
Bugünde on peygamberine on farklı ikramda bulunan Allah (cc), bizlere de af ve mağfiret için imkânlar sunuyor. Peki, bu kutlu ayı nasıldeğerlendirmeli?Asr-ı saadet döneminde sahabeden biri Peygamberimiz’in (sas) yanına gelir ve “Ramazan’dan sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz?” diye sorar. Peygamberimiz, “Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah’ın ayıdır. Bu ayın onuncu gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önceki bir senenin günahlarına kefaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum." cevabını verir.-Hicretin 1433′üncü yılına girilecek. Efendimiz’in Mekke’den Medine’ye hicretini esas alan bugün, İslam tarihinde bir dönüm noktası. Bu mübarek gün, Hz. Ömer zamanında takvim başlangıcı kabul edildi ve 1 Muharrem hicri yılbaşı oldu.
Muharrem ayı ve aşure günü, Hıristiyan ve Yahudiler tarafından da kutsal sayılırdı. Nitekim Peygamberimiz Medine’ye hicret ettikten sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi. Bunun ne orucu olduğunu sordu. Yahudiler, “Bugün Allah’ın Musa’yı düşmanlarından kurtardığı, Firavun’u boğdurduğu gün. Hz. Musa, şükür olarak bugün oruç tutmuştur.” dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz de, “Biz, Musa’nın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz.” buyurdu. O gün oruç tuttu ve tutulmasını da emretti. Ancak ertesi sene Ramazan orucu farz kılınınca isteyenlerin tutmasını söyledi. Peygamberimiz (sas), bu günle ilgili olarak, “Zilhiccenin son günü ve Muharrem’in birinci günü oruç tutan, o yılın tamamında oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur.” buyuruyor.
Muharrem ayı Hicri takvimin birinci ayıdır. Onuncu günün de ismi, Aşure’dir. Tarihi kaynaklara göre milattan çok önce Arap, İsrail ve Fars milletleri tarafından, Muharrem ayının Aş;ure günü, kutsal kabul edilen ortak bir değerdir. Bugünün değerini ve kutsallığını, tarihler şöyle anlatıyor:
-Adem peygamberin tövbesinin kabul edildiği gün.
-Nuh Peygamber’in gemisinin karayı bulduğu gün.
-İbrahim Peygamber’in Nemrut,un ateşinden kurtulduğu gün.
-Musa Peygamber’in kavmini Firavun’un şerrinden kurtardığı gün.
-Yunus Peygamber’in balığın karnından kurtulduğu gün.
-Eyüp Peygamber’in dertlerine şifa bulduğu gün.
Saymakla bitiremeyeceğimiz bütün peygamberlerin refaha, kurtuluşa ve başarıya ulaştıkları gündür. Onun içindir ki Nuh Peygamber dahil ondan sonra gelen bütün peygamberler, Hz. Muhammed ve Hz. Ali de 10 Muharrem Aşure günü şükür ve senalarını ifade ederek, oruç tutmuşlar. Nuh Peygamber’in kurtuluş çorbasını pişirip fakir fukaraya yedirmişler, Hayır ihsan yapmışlar. Bütün tarihler o güne kadar olan, Muharrem ayının kutsallığı ve özelliğini böyle anlatırlar.
Bir gün ikramda bulun, bir sene kazan..
Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur. hadis-i şerifi, bugünlerde tutulan orucun önemini ifade ediyor. Bu hadisin açıklamasını İmam-ı Gazali şöyle yapıyor: “Muharrem ayı hicri senenin başlangıcı. Böyle bir yılı oruç gibi hayırlı bir temele dayandırmak ne güzel olur. Bereketinin devamı daha fazla ümit edilir.” Gerek Yahudilere benzememek, gerekse orucu tam aşure gününe denk getirmemek için, Muharrem’in dokuzuncu, onuncu ve on birinci günlerinde oruç tutulması tavsiye ediliyor.

Muharrem ayı nasıl değerlendirilmelidir?
Muharrem orucunun önemi?
Muharrem ayının birinden onuna kadar 10 gün oruç tutmak ve 10’uncu gün aşûre pişirmek fazîletli ibâdetlerdendir. Bunu yerine getirenlerin Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (radıy’allâhu anhümâ) Efendilerimiz’le cennete girecekleri ümit edilir.
Bu 10 günlük orucu tutamayanlar, mümkünse 8, 9 ve 10’uncu günleri oruç tutmalıdırlar.
Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz 9’uncu günü seferde bulunuyorlardı. O bakımdan yalnız 10’uncu günü oruç tutmuşlar ve “sağ olursak gelecek sene 9’uncu günü de tutarız” buyurmuşlardır.
Muharrem’in 9 ve 10’uncu geceleri birer tesbih namazı kılmalıdır. Yine 9 ve 10’uncu geceleri teheccüd vaktinde rızâ-i ilâhî için 4 rek’at namaz kılınır. Her rek’atte 50’şer İhlâs-ı şerîf okunur.
Muharrem ayı faziletleri nelerdir?
Asr-ı saadet döneminde sahabeden biri Peygamberimiz’in (sas) yanına gelir ve “Ramazan’dan sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz?” diye sorar. Peygamberimiz, “Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah’ın ayıdır. Bu ayın onuncu gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önceki bir senenin günahlarına kefaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum.” cevabını verir.
Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ayların efendisi Muharrem, günlerin efendisi Cuma’dır.) [Deylemi]
(Ramazandan sonra en faziletli oruç, Allahü teâlânın ayı Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farzlardan sonra en faziletli namaz, gece namazıdır.) [Müslim, İbni Mace, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai] Bu hadisin açıklamasını İmam-ı Gazali şöyle yapıyor: “Muharrem ayı hicri senenin başlangıcı. Böyle bir yılı oruç gibi hayırlı bir temele dayandırmak ne güzel olur. Bereketinin devamı daha fazla ümit edilir.”
(Nafile oruç tutacaksan, Muharrem ayında tut! Çünkü o, Allahü teâlânın ayıdır. O ayda bir gün vardır ki, O günde Allahü teâlâ geçmiş kavimlerden birinin tevbesini kabul etti. Yine o gün, tevbe edenlerin günahlarını da affeder.) [Tirmizi]
Muharrem ayı ve aşure günü, Hıristiyan ve Yahudiler tarafından da kutsal sayılırdı. Nitekim Peygamberimiz Medine’ye hicret ettikten sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi. Bunun ne orucu olduğunu sordu. Yahudiler, “Bugün Allah’ın Musa’yı düşmanlarından kurtardığı, Firavun’u boğdurduğu gün. Hz. Musa, şükür olarak bugün oruç tutmuştur.” dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz de, “Biz, Musa’nın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz.” buyurdu. O gün oruç tuttu ve tutulmasını da emretti. Ancak ertesi sene Ramazan orucu farz kılınınca isteyenlerin tutmasını söyledi. Peygamberimiz (sas), bu günle ilgili olarak, “Zilhiccenin son günü ve Muharrem’in birinci günü oruç tutan, o yılın tamamında oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur.” buyuruyor.
Aşure Günü faziletleri
Aşure Günü neler yapılır
Muharrem’in 10’uncu günü Aşûre günüdür, 2015 senesi için Miladi Takvimde 23 Kasım 2015 cuma gününe tekabül eder. Aşûre gününde çok büyük ve mühim hâdiseler meydana gelmiştir.
Aşure günü meydana gelen hadiseler nelerdir?
Fakîh Ebu’l-Leys Semerkandî Hazretleri’nin beyânına göre Aşûre günü meydana gelen hâdiselerden bazıları şunlardır:
Yerlerin ve göklerin yaratılması,
Hz. Âdem (a.s.)’in tevbesinin kabul edilmesi,
Hz. Musa (a.s.)’nın Firavn’ın şerrinden kurtulması ve Firavn’ın helak olması,
Hz. İbrahim (a.s.)’in dünyaya gelmesi ve ateşten kurtulması,
Hz. Eyyûb (a.s.)’un hastalıktan şifâ bulması,
Hz. Yûnus (a.s.)’un balığın karnından kurtulması,
Hz. Süleyman (a.s.)’a saltanat verilmesi,
Hz. Nuh (a.s.)’un gemisinin karaya oturması,
Hz. Hüseyin (r.a.)’in şehid edilmesi ve
Kıyâmetin kopması da Aşûre günü olacaktır.
Aşûre Günü ne yapılır?
a – O gün, eve ufak-tefek erzak alınırsa, bir sene boyunca evde bereket olur.
b – En az 10 müslümana birer selâm veya bir müslümana 10 selâm verilir. Fakir-fukarâ sevindirilir.
c – O gün gusledenler, bir sene ufak-tefek hastalık görmezler.
d – 10 defa şu duâ okunur:
سُبْحَانَ اللهِ مِلاْءَ الْمِيزَانِ وَمُنْتَهَى الْعِلْمِ وَمَبْلَغَ الرِّضَى وَزِنَةَ الْعَرْشِ
“Sübhânallâhi mil’el mîzân. Ve müntehel-ılmi ve mebleğar-rızâ ve zinetel-arş”
e – Yine Aşûre gününe mahsus olmak üzere kuşluk vaktinde 2 rek’at namaz kılınır. Her rek’atte 1 Fâtiha-i şerîfe, 50 İhlâs-ı şerîf okunur.
Namazdan sonra 100 defa:
اللهِاَللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَآدَمَ وَنُوحٍ وَاِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى وَعِيسَى وَمَا بَيْنَهُمْ مِنَ النَّبِيِّينَ وَالْمُرْسَلِينَ صَلَوَاتُ وَسَلاَمُهُ عَلَيْهِمْ اَجْمَعِينَ
“Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin ve Âdeme ve Nûhın ve İbrâhîme ve Mûsâ ve Îsâ ve mâ beynehüm minen-nebiyyîne vel-mürselîn. Salevâtullâhi ve selâmühû aleyhim ecmaîn”
f – Öğle ile ikindi arasında 4 rek’at namaz kılınır. Beher rek’atte 1 Fâtiha-i şerîfe, 50 İhlâs-ı şerîf okunur.
Namazdan sonra:
70 İstiğfâr-ı şerîf,
70 Salevât-ı şerîfe,
70 defa:
لاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِاللهِ الْعَلِىِّ الْعَظِيمِ
“Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil-aliyyil-azıym” okunur.
Ümmet-i Muhammed (s.a.v.)’in hidâyeti ve halâsı için duâ edilir.
Kaynak :

SENE SONUNDA SAADET DUASI CÜBBELİ AHMET HOCA

SENE SONUNDA SAADET DUASI CÜBBELİ AHMET HOCA 
BİSMİLLAHHİRRAHMANİRRAHİM.
YA RABBİ EKRİMNİ Bİ ŞUHUUDİ ENVARİ KUDSİKE VE EYYEDNİ BİZUHUURİ
SATAVATİ SULTANİ ENSİKE HATAA ETEKALLEBE FİY SUBUHATİ MEARİFİ ESMAİKE FE ATLI'Nİ

ALA ZEVATİ ESRARİ VE CUNUDİKE FİY MEALİMİ ŞUHUUDİKE Lİ EŞHEDE BİHE MA EVDA'TEHU
FİY AVALİMİLMULKİ VE MELEKUTİ VE UAYİNE SEREYANE KUDRETİKE FİY MEALİMİ ŞEHAVİDİLLAHUTİ
VENNESUTİ VE ARRİFNİ MA'RİFETE TEMMETE FİY HİKMETİN AMMETİN HATTA LE YABKA MA'LUMUN
İLLE VE ETTALİA ALA DEKEİKIL MEBTUNETIL MEVCUDETİ VEZHEB BİZZULMETİL MENİATİ AN İDRAKİ
HAKAİKIL İYMENİ VE TEKARRAB MA FİL KULUBİ VEL ERVAHİ BİMUBHECETİL MEHEBBETİ VE VİDEDİ
VERRÜŞDİ VE İRŞADİ İNNEKE ENTEL MUHİBBU VEL MAHBUBU VETALİBU VEL MATLUBU
YA MUKALLİBEL KULUBİ VE YA KEŞİFEL KURUBİ VE YA DELİİLEL MUTEHAYYİRİYNE VEYA ĞİYASEL
MUSTAİŞİYNE İNNEKE ENTE ALLAMUL ĞUYUBİ ENTE RABBİ VE RABBU KULLİ ŞEY'İN**
ALLAHUMME LA TEC'ALNE BEYNENNASİ MAĞRURİYNE VELA MİN HİDMETİKE MAHRUMİYNE MAHCURİYNE
VELA BİNİ'METİKE MUSTEDRECİYNE VELA FİDDUNYE ME'KULİYNE EEKİLİYNE EVALEDDUNYE BİDDİYNİ
VE SALLAHU TEALA ALA HAYRİ HALKİHİ MUHAMMEDİN VE ELİHİ VE SAHBİHİ ECMAİYNE.
Bİ RAHMETİKE YA ERHAMERRAHİMİYN.
VEL HAMDULİLLAHİ RABİL ALEMİYN.
Kaynak : https://www.facebook.com/cubbeliahmethoca Resmi Sayfası