30 Haziran 2017 Cuma

Ya Fettah İsmi Şerifi'nin Fazileti Sırları


Ya Fettah İsmi Şerifi'nin Fazileti Sırları

Ya Fettah


El-Fettâh İsm-i Şerîfi'nin Sırları ve Havassı
1.Kalbi ve sırrı temizlemek için sabah namazını kıldıktan sonra eli kalbin üzerine koyarak "Yâ Fettâh" diye okunmalıdır.
2.Bu ismi şerifi "Yâ Fettâh" diye okumaya devam edenlere maddi ve manevî fetihler kolaylaşır.
3.Bu ismin adedi 489, saati Utarid'dir. Düşmanın adavetini muhabbete tebdil ve müşkülatın halli için "Yâ Fettâh" diye okunmalıdır.
4.Yatarken bu mübarek ismi okuyarak uyuyana rüyasında bilmediği şeyler gösterilir.
5.Vird edinenler, kimseye muhtaç olmazlar. Üzerinde hürmetle taşıyanlar, kimse tarafından ters yüz edilmez.
6.Sabah namazından sonra elini kalbinin üzerine koyup 15 veya 71 kere Yâ Fettâh ismi şerifini okuyanın kalbi nurlu, rızkı bol ver işleri kolay olur.
7.Yâ Fettâh-Yâ Rezzâk ismi şeriflerini günde 100 defa okuyana, Cenabı Hak rızkını elde etmesini kolaylaştırır ve kapalı kapıları açar.
--------------------------------------------------------------------

( ALINTIDIR )


Ayetl Kürsi Fazileti

Ayetel kürsi yi suya 50 defa okuyup içen kimsenin ALLAH ü teala aklını ve anlayışını arttırır.
Bir kimse rızkının genişlemesi , borcundan kurtulması, hapisten kurtulması ,düşmanlarından kurtulması veya önemli bir isteğinin kabulü için , bir zalimden yardım dilemesi gerekirse , abdestli olarak 170 kere okursa isteği verilir.
Her gün 18 kere okuyanın kalbi hikmetle dolar
100 kere okuyan bırtakım ilahi lutuflara ulaşır.
120 kere okuyan her türlü kaza ve belalardan korunur.
170 kere okuyana herkez itaat eder.
Korkulu bıir mekanda bulunan veya kötülük ve zuluümlerden cekindiği kimseler arasında olan kişi , 21 kere okursa , ALLAH ü teala onların şerrinden , okuyan kulunu muhafaza eder.
Cuma günü ikindi namazından sonra 178 kere okuyanın duaları kabul olunur.
Bir kimse cuma günü ikindiden sonra ıssız bir yerede 17 defa okursa daha evvel kendınde bulunmayan haller meydana gelir. o anda dua etse duası kabul olunur.

Bir kimse hergün 57 defa Ayetel kürsi ve ardından 3249 defa Ya Mecid (c.c) ismi şerifi zikrederse çok kısa zamanda o kadar büyük maddi manevi faydalar görmeye başlar ki tarif ve izahı mümkün değildir.
Nazar olmus kişiye 7 defa okunursa ALLAH ü Teala nın izni ile şifa olur.

29 Haziran 2017 Perşembe

(40 SALAVÂT-I ŞERİFE) Hüseyin İbn-i Aliyyül Kâşifî

(40 SALAVÂT-I ŞERİFE) Hüseyin İbn-i Aliyyül Kâşifî
“Gerçekten Allah ve melekleri Peygambere salât ederler, O’nu överler.
Ey iman edenler! Siz de O’nu övün ve O’na salât ve selam edin, O’na gönülden teslim olun.”

El Ahzab Sûresi 56. ayet-i kerimede Allah Teâlâ buyurmaktadır... 


40 SALAVÂT-I ŞERİFE) Hüseyin İbn-i Aliyyül Kâşifî... mutlaka okuyun ...

El Ahzab Sûresi 56. ayet-i kerimede Allah Teâlâ buyurmaktadır ki; “Gerçekten Allah ve melekleri Peygambere salât ederler, O’nu överler. Ey iman edenler! Siz de O’nu övün ve O’na salât ve selam edin, O’na gönülden teslim olun.”
Bu eser 40 salavât-ı şerifeden ibaret olan, Hüseyin İbn-i Aliyyül Kâşifi Hazretlerinin Tuhfet-üs Salavât isimli kitabının dilimize sâdeleştirilmiş şeklidir. Allah Teâlâ kusurlarımızı mağfiret etsin,
Tevfik Rabb’imizdendir.
Ömer Faruk ERGİN
20 Nisan 1980, ANKARA

بِسْـــمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
 الحمد لله رب العالمين والصلاة والسلام على رسولنا محمد وعلى اله وصحبه وسلم اجمعين

BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM

Elhamdülillâhi Rabbil Âlemîn, Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihi ecmaîn.

1. Kadı İyaz’ın Şifâ-i Şerif Kitabından, Zeydülhab (radiyallâhü anh)’dan rivayetle: Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular ki; “Kim bu salavatı okursa benim şefaatim ona vacib olur.”

Allâhümme salli alâ Muhammedin ve enzilhül münzelel mukarrebe ındeke yevmel kıyâmeti.

2. İmam-ı Malik Hazretlerinin Muvattâ’sında, İmam Ahmed ibni Hambel Hazretlerinin Müsnedinde bulunan ve Ruveyfâ bini Sâbitil Ensâri (radiyallâhü anh)’den rivayetle: Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular ki; “Her kim bana salavat verirse sonunda bunu okusun.”

Allâhümme enzilhül mak’adel mukarrebe ındeke yevmel kıyâmeti.

3. Ebu Hureyre (radiyallâhü anh)‘den rivayetle, Kadı İyaz’ın (rahimehullah) Şifâ-i Şerif Kitabından alınmıştır.

Allâhümme salli alennebiyyil ümmiyyi ve ezvâcihî ümmühâtil mü’minîne ve zürriyyetihî ve ehli beytihî kemâ salleyte alâ İbrâhîme inneke hamîdün mecîd.

4. Enes İbn-i Mâlik’ten rivayetle: Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular ki; “Kim Cuma günleri bu şekilde salavat getirirse Hak Teâlâ onun seksen yıllık günahını affeder.”

Allâhümme salli alâ Muhammedin abdike ve resûliken nebiyyil ümmiyyi.

5. Ezhar adlı kitapta Ebu Said-i Hudri (radiyallâhü anh)’den rivayetle: Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular ki; “Her fakir kimse sadaka verenlerin sevabı kadar sevab almak isterse bu vechile salavat versin.”

Allâhümme salli alâ Muhammedin abdike ve resûlike ve salli alel mü’minîne vel mü’minâti vel müslimîne vel müslimât.

6. Ezhâr-ül Ehadis Kitabında, Enes İbni Mâlik (radiyallâhü anh)’den rivayetle, Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular ki; “Şu geçen kimsenin hergün kazandığı kadar hiç kimse amel edemez çünkü Cebrail (aleyhisselâm) bana bildirdi ki, bu kimse hergün on defa şu salavâtı verir.”

Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedinin nebiyyi kemâ emertenâ en nusalliye aleyh,

Ve salli alâ seyyidinâ Muhammedinin nebiyyil ümmiyyi kemâ yenbeğî en yusalle aleyh, Ve salli alâ seyyidinâ Muhammedinin nebiyyi biadedi men lem yusalli aleyh, Ve salli alâ seyyidinâ Muhammedinin nebiyyi kemâ tuhibbü en yusalle aleyh.
7. Ravzatul Ehbab kitabında, Ebubekir Sıddık (radiyallâhü anh)’dan rivayetle: Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem sağ tarafına oturmuşlardı, bu esnada kapıdan birisi girdi ve Efendimiz bu zâtı benimle kendi arasına oturttu. Adam gittikten sonra buyurdu ki; “Bu kişi bana şu şekilde salavat verir, onun için ona ikrâm et.”

Allâhümme salli alâ Muhammedin kemâ hüve ehlühû, Allâhümme salli alâ Muhammedin kemâ tuhibbü ve terdâ lehû.

8. Ezhar adlı kitabdan alınmıştır. Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular ki; “Bir kimse bana günde yüz kere şu sûretle salavat verirse, inşallah ahirette Rabb’im önünde o kimseye şefaat eylerim.”

Allâhümme salli alâ rûhi Muhammedin fil ervâh, Ve salli alâ cesedi Muhammedin fil ecsâd, Ve salli alâ kabri Muhammedin fil kubûr.

ÖNEMLİ NOT: Her kim Cuma gecesi (perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece) bu ve bundan önceki (7. ve 8.) salavat-ı şerifeleri birlikte 70’şer defa okursa, inşallah Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimiz’i rüyasında görür.
9. Hısni Hasin Kitabında Ebu Yali Musuli (radiyallâhü anh)’den rivayet olunmuştur. Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular ki; “Bir kimse malının çok olmasını istiyorsa, bu suretle salavat okusun.”

Allâhümme salli alâ Muhammedin abdike ve resûlike ve alel mü’minîne vel mü’minât vel müslimîne vel müslimât.

10. Şevâhidin Nübüvve Kitabında, Ebu Karsafe (radiyallâhü anh)’dan rivayetle: Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular ki; “Her kim yatağına yatmadan önce Tebâreke Sûresini okuyup, daha sonra dört defa bu salavatı söylerse, Hak Teâlâ iki melek gönderip bana ismi ile birlikte arz ederler. Ben de ona selam ve rahmet dilerim.”

Allâhümme Rabbel hilli velharâm, Ve Rabbel beledil harâm, Ve Rabbel meş’aril harâm, Bikülli âyetin enzeltehâ fî şehr-i Ramazan, Belliğ rûha seyyidinâ Muhammedin, Minnî tahiyyeten ve selâmen.

11. Riyâzül Ehadis adlı kitaptan alınmıştır. Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular ki; “Cennette bir ağaç vardır ve ismi Mahbube’dir. Ak meyvesi olur, nardan küçük elmadan büyük, sütten ak, baldan tatlı ve kaymaktan yumuşaktır. O meyveden ancak bu salavata devam edenler yer.”

Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve ala âli seyyidinâ Muhammedin vesellim.

12. Ezhar adlı kitaptan, İbni Ömer (radiyallâhü anh)’den rivayetle: Bir gün Efendimizin huzurunda, bir devenin hırsızlığı sebebiyle iki kişi birbirinden davacı iken deve lisâna gelmiş ve gerçek sahibini söylemişti. Bunun üzerine Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimiz deve sahibine; “Sen ne okudun ki Medine’nin mahalleleri melekler ile doldu ve deve konuştu?”, diye sordu. Bunun üzerine adam aşağıdaki salavat-ı şerifeyi okuduğunu söyledi. Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem de buyurdular ki; “Senin yarın, sıratı geçerken yüzün ayın ondördü gibi nurlu ola!.”

Allâhümme salli ve sellim alennebiyyin Muhammedin hattâ lâyebkâ min salâtike şey’ün,

Ve bârik alennebiyyin Muhammedin hattâ lâyebkâ min berekâtike şey’ün, Verhaminnebiyye Muhammeden hattâ lâ yebkâ min rahmetike şey’ün.
NOT: Ravzat-ül Ulemâ kitabı da bu salavatı nakletmiş fakat sonuna “Ve sellim alennebiyyü seyyidinâ Muhammedin hattâ lâ yebkâ min selâmike şey’ün” cümlesini eklemiştir.
13. Şifâ-i Şerif Kitabından alınmıştır. Hz. Ali (kerremallâhü veche) Efendimiz her ne zaman salavat-ı şerife okuyacak olsa önce şu ayet-i kerimeyi okur ve arkasından da aşağıdaki salavatı söylerdi.

Bismillâhirrahmânirrahîm,

“İnnallâhe ve melâiketehû yüsallûne alennebiyyi; Yâ eyyühellezîne âmenû, sallû aleyhi ve sellimû teslîme.”

Lebbeyk, Allâhümme ve se’adeyk salavâtullâhil berrir Rahîm,

vel melâiketil mukarrabîn, vennebiyyin vessıddîkın veşşühedâi vessâlihîn.

Vemâ sebbaha leke şey’ün Yâ Rabbel âlemîn. Alâ seyyidinâ Muhammed İbn-i Abdullah, Hatemennebiyyin ve Seyyidil mürselîn ve İmâmil müttekîn ve Resûl-i Rabbil âlemîn Eşşâhidil beşîriddâî ileyke bi iznike essirâcil münîr ve aleyhisselâm ve eimmeti ehli beytihî rıdvânullâhi aleyhim ecmaîn.

14. Riyâzil Müzekkirin kitabından alınmıştır. Hz. Ali (kerremallâhü veche) Efendimiz buyurdular ki; “Her kimse günde on kere ve Cuma gününde yüz kere bu şekilde salavat verirse inşallah kıyamet gününde Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) elinden tutar.”

Salavâtullâhi ve melâiketihî ve enbiyâihî ve rusülihi ve cemîi halkıhî alâ seyyidinâ Muhammed ve alâ âlihî ve aleyhisselâm ve rahmetullâhi ve berekâtühû.

15. İbni Abbas (radiyallâhü anh)  buyurmuştur ki; “Bir kimse şu şekilde salavat verse, yetmiş melek onun sevabını yazar.”

Sallallâhü alâ seyyidinâ Muhammedin ve cezâhü annâ mâ hüve ehlühû.

16. Ezhar adlı kitapta kaydedilmiştir ki; Bir kimse hergün üç kere bu salavatı söylerse Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem’in nübüvvet hakkını ödemiş olur ve Hak Teâlâ inşallah onun ahirette derecesini yükseltir.

Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sellim ve eczihî annâ hayrel cezâi.

17. İbni Abbas (radiyallâhü anh)  buyurmuşlardır ki; “Her kim bu şekilde salavat-ı şerife verirlerse, Efendimiz kendisine, ana, baba ve yakınlarına inşallah şefaatte bulunur.”

Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve tekabbel şefâatehül kübrâ ve erfe’a derecetehül ulyâ ve âtihî sü’lehû fil âhireti vel ûlâ kemâ âteyte İbrâhîme ve Mûsâ.

18. Ravzatül Ulemâ kitabından, İbni Mesud (radiyallâhü anh)’den rivayetle. Buyurdular ki; “Siz salavat vermek istediğiniz zaman güzelce edin. Zirâ getirdiğiniz salavatı Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) Hazretlerine arzederler. Şu şekilde ederseniz Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) de size selam verir ve Hak Teâlâ’dan o kimsenin bağışlanmasını ister.”

Allâhümmec’al salavâtike ve berekâtike ve rahmetike ve re’fetike ve mehabbetike alâ seyyidil mürselîne ve imâmil müttekîn ve kâidil ğurril muhaccelîn ve hâteminnebiyyin seyyidinâ Muhammedin abdike ve resûlike ve nebiyyike imâmilhayri ve kâidilhayri ve resûlirrahmeti.

Allâhümmebashü makâmen Mahmûdan yağbituhû bihil evvelûne vel âhirûne. Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin kemâ salleyte alâ İbrâhîme ve alâ âli İbrâhîme inneke hamîdün mecîd.
19. Şifa-i Şerif kitabından, Hasan Basri Hazretlerinden rivayetle. Buyurmuştur ki; “Her kim sevgili Peygamber Efendimizin havzından (Kevser Havuzu) içmek isterse, şu şekilde salavat versin.”

Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve eshâbihî ve evlâdihî ve ezvâcihî ve zürriyyetihî ve ehli beytihî ve ashârihi ve eşyâihî ve muhibbîhi ve ümmetihî ve aleynâ meahüm ecmaîn.

20. Şifâüssakâm Kitabından, Ebulhayr Yahyâ-ü Muttalibi’den, O da Sinân-ı İsfehânî’den rivayet eder; “Rasûl-i Ekrem (sallallâhü aleyhi ve sellem) Efendimizi rüyamda gördüm. Amcamoğlu İdris-i Şâfi’yi sordum. Buyurdular ki; “Hak Teâlâ Hazretlerinden onun için rica ettim, hesap olunmasın”. Yâ Resûlallah, bu şerefe nasıl nâil oldu?, diye sordum. Efendimiz de; “O sağlığında şu şekilde salavat verirdi”.
Aynı şekilde İmam-i Şâfi Hazretlerini rüyasında gören İbrahim bini İsmail (rahimehullah) de Hz. Şâfi’nin aynı salavat-ı şerifeyi okuduğunu rivayet etmiştir.

Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin küllemâ zekerehüzzâkirûne ve ğafele an zikrihil ğâfilûn.

21. Şifâüssakâm kitabından: Birgün Şeyh Şibili (kaddesellâhü sırrahu’l âlî) Hazretleri, İmam-ı Ebubekir Ahmed İbni Mûsâ (rahimehullah)’ın yanına geldi. İmam Hazretleri ayağa kalkarak musafaha ettikten sonra onu iki kaşının arasından öptü. Ben taaccüp ettim, İmam hiç kimseye böyle ikramda bulunmamıştı ve buyurdular ki; “Ben rüyamda Peygamber Efendimizin (sallallâhü aleyhi ve sellem) de Şeyh Şibli’ye aynı şekilde davrandığını gördüm. Sebebini sorduğumda Efendimiz, onun her namazdan sonra Tevbe Sûresinin sonu olan “Lekad cêeküm Rasûlüm min enfüsiküm azîzün aleyhi mâ anittüm harîsün aleyküm bil mü’minîne Raûfur Rahîm. Fein tevellev fe kul; Hasbiyallâhü lâ ilâhe illâ hû, aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbül Arşil Azîm.” ayetini okuduğunu ve ardından şu salavatı getirdiğini buyurdular.”

Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin mil es semâvâti vel arzı ve mil el arşil azîm.

22. Riyâzül Müzekkirîn kitabından. Hallâd İbni Kesir’in vefatından sonra yastığının aldığında “Hâzihî beraetün minessaid Hallad İbni Kesir” yazılı bir kağıt buldular. Sebebi sorulduğunda Hanımı dedi ki; “Her Cuma günü 1000 kere şu salavatı söyler ve Cehennemden kurtulmasına vesile olacağını umardı.”

Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin nebiyyil ümmiyyi ve alâ âlihî vesellim.

23. İhyâ-i Ulûm kitabında İmam Gazâli (kaddesellâhü sırrahu’l âlî) buyurmuşlardır ki; “Her kim yedi Cuma yedişer defa bu şekilde salavat verirse inşallah Efendimizin (sallallâhü aleyhi ve sellem) şefaatine nâil olur.”

Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin salâten tekûnü leke rızâen ve lihakkıhî edâen ve e’atihil vesîlete vel fazîlete vel makâmel Mahmûdellezî veadtehû veczihi annâ efdale mâ câzeyte nebiyyen an ümmetihi ve salli alâ cemîi ihvânihî minen nebiyyîne vesssâlihîne, birahmetike yâ ERHAMERRÂHİMÎN.

24. Salavât-ı Semâniye. Mücebâya mensub, sekiz kimse bulunmakta idi. İbrahim Ethem Hazretleri bunlarla Mescid-i Aksâ’da görüşmüş, “Bizim virdimiz bu salavat-i şerifedir” demişlerdir. İbrahim Ethem Hazretleri (kaddesellâhü sırrahu’l âlî)’den Şeyh Muhammed Hadravî Hazretleri nakletmiştir.

Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihi adede mâ halakte,

Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihi mil’e mâ halakte,

Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihi adede külli şey’in,

Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihi mil’e külle şey’in,

Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihi adede mâ ahsâ kitâbüke,

Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihi mil’e mâ ahsâ kitâbüke,

Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihi adede mâ ahâta bihî ılmüke,

Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihi mil’e mâ ahâta bihî ılmüke.

25. Şeyh-ül Meşâyih Şeyh Sâdettin Hamevî’den nakledilmiştir. “Her kim, Peygamber Efendimize (sallallâhü aleyhi ve sellem) bu şekilde salavat verirse dünyadan imânla gider ve şefaate nâil olur.”

Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin mutlakı cevâdil îmân, fî meydânil ihsân ve mürsile riyâhil keremi ilâ ravzıl cinâni ve alâ âli Muhammedin vesellim.

26. Bu salavat da Şeyh-ül Meşâyih Şeyh Sâdettin Hamevî’den (kaddesellâhü sırrahu’l âlî) nakledilmiştir. Eğer bir kimse şeytan vesvesesinden ve nefs-i hevâdan mutazarrır olursa okunması tavsiye edilmiştir.

Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin müferrikı firekıl küfri vettuğyâni ve müşettiti buğâti cüyûşil karîni veşşeytâni ve alâ âli Muhammedin vesellim.

27. Şeyh-ül Meşâyih Şeyh Sâdettin Hamevî’den (kaddesellâhü sırrahu’l âlî) nakledilmiştir. Bu salavat-ı şerifeyi gam ve kederden kurtulmak veya zâlim elinde ise kurtulmak için okumayı tavsiye etmişlerdir. (25, 26 ve 27. salavatlar için Hazreti Şeyh “Keşif âleminde Sâkı arşda yazılmıştır” buyurmuşlardır)

Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin sâhibil Ferki vel Furkân ve câmial vedkı ve menzilehû min semâil KUR’ÂN ve alâ âli Muhammedin vesellim.

28. Şeyh ve mürşid-i kirâmdan Abdülvehhab Nisâbori’den rivayetle; Bir gün Şeyh Sâdettin Dimışkî (Şam) cezbe âleminde iken, müezzin Mukriî Kirtâbi’yi çağırdı. Buyurdu ki; “Rûhu akdesi risâlet Hazreti Seyyidil mürselîn Sultânullâhi fil arzin Salavâtullâhi ve selâmühû aleyhi ve âlihî ecmaîn Efendimiz, biraz evvel hâzır oldu. Salavattan şu 11 kelimeyi lütuf buyurdular, dilerim ki bu seher vaktinde güzel ve yüksek sesinle okuyasın. Tâ ki bunun bereketi, seher-î âşıkların hallerine yetişe”. Daha sonra aşağıdaki salavat-ı şerifeyi tekrarladı (Bu salavâtın edâsı arz-ı hâcette mucib-i icâbettir, korkuları def eder. Faydası çok kimselerce görülmüştür).

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin fî arasâtil Kıyâmeh,

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin hîne tekûmussâatü vettâmeh,

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin salâten muhallasaten anil melâmeh,

 Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin salâten mübelleğaten ilesselâmeh,

 Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin salâten fâizaten alâ ehlil kirâmeh,

 Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin fî külli hînin ve ân,

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin fî külli zamânın ve mekân,

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin bikülli lisânın ve cenân,

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin ınde zuhûri külli hikmetin ve beyân,

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin sâhibil kitâbil azîzi ve hâmilil Fürkân,

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin salâten câmiaten beyne kün ve kân,

Ve Salli Alâ cemîi ihvânihî minennebiyyîne vessıddîkîne veşşühedâi vessâlihîne ehlel kıbleti vel amân vel kitâbi vel mîzân.

Yâ HANNÂN, Yâ MENNÂN. Vağfirli ümmeti Muhammedin habîbike ve nebiyyike alleyhissalâtü vesselâm.

Ve eskinhüm alel cinâni ve ahsin ileyhim yâ veliyyel ihsân ve edhilhüm, birahmetike firridâ verrıdvân, verrahmeti velğufrân ve eizhüm mineşşeytâni vennîrâni, birahmetike yâ ERHAMERRÂHİMÎN.

29. Sultân-ül müfessirîn Burhânül Müzekkirîn Emiriddâhirül Ravizi Hazretleri buyurmuşlardır ki; Hazreti Şeyh Sa’d (kaddesellâhü sırrahu’l âlî) bir gece yine murâkebede iken Seyyid-i Âlem Sallalâhü Aleyhi Vesellem Efendimiz, kendilerine bu 6 salavâtı tâlim buyurmuşlardır. Bu salavât bilhassa kederleri giderir, ferahlık verir. Ümerâ yanına giderken okumakta çok faydalıdır.

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin salâten lâhikaten binûrihi,

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin salâten makrûneten bizikrihi ve mezkûrihi,

 Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin salâten câmiaten beyne ferahihi ve sürûrihi,

 Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin salâten muhîtaten bitûrihi ve sûrihi,

 Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin salâten münevvereten likulûbi eshâbi sudûrihi,

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin salâten şârihaten limenkûrihi fî mestûrihi,

Ve Salli Alâ cemîi ihvânihî minel enbiyâi ve evliyâi biadedi ubûrihi ve mürûrihi beynel mâi ve tuhûrihi vennûri ve zuhûrihi ve elhik ve umûrihi,

yâ ERHAMERRÂHİMÎN.

30. Şeyh Hacı Bisükreti Hazretlerinden naklolunmuştur. Bir gece rüyamda Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimizi gördüm ve bana şu şekilde salavat okumayı tâlim buyurdular.

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin biadedi külli zerretin elfe elfe merreh.

31. Şeyh Muhakkık Zeyneddin Güla (kaddesellâhü sırrahu’l âlî) Hazretlerinden rivayetle;

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin ve âlihi veselleme filevvelîn,

Ve Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin ve âlihi veselleme filâhirîn,

Ve Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin ve âlihi veselleme filmelâil e’alâ ilâ Yevmiddîn.

32. Şeyh Ebûl Abbas Revvehallâhü Rûhahû buyurduki; Her kim, her gün ve her gece üçer kere bu salavât-ı şerîfeyi edâ ederse ol günün ve gecenin saatlerinin cümlesinde salavat vermiş gibi olur!
(Aynı salavât, Menâhicil İbad kitabında Şeyh Sa’d İbn-i Fergâni (ksa) Hazretleri tarafından da zikredilmiştir)

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin fî evveli kelâminâ,

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin fî evsatı kelâminâ,

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin fî âhiri kelâminâ.

33. SALAVÂT-I HIZIR Menâhicil İbad kitabında bulunmaktadır. Hızır Alleyhisselâm’ın bazı evliyaya tâlim buyurduğu rivayet olunur.

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin ve âlihi ve selleme adede mâ alimte,

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin ve âlihi ve selleme zînete mâ alimte,

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin ve âlihi ve selleme mil’e mâ alimte.

34. Hâfız Ebûl Hasan İbn-i Mahmud Şâzelî Rahimehullah buyurmuştur ki; Şeyh-ül Meşayih Ebû Abdullah Hüseynî Harrânî bana Kur’ân-ı Kerîm’in ezberimde olup olmadığını sorduktan sonra, her Kur’an-ı Kerim’i okuyuşum sonrasında şu şekilde salavât getirmemi tavsiye ettiler.

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihî vesellim.

Biadedi mâ fî cemîil Kur’ân-ı harfen harfen,

Ve biadedi külli harfin elfen elfen.

35. Mahmud Sebükteki (Gaznevî) Hazretlerinin devam ettiği ve sabah ve akşam üçer defa okunması ile 60.000 salavat yerine geçtiğinin Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimiz tarafından da tasdik edildiği salavât-ı şerife şöyledir:

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin mahtelefel melevâni ve teâkabel asarâni ve kerrerel cedîdâni vestakbelel ferğadâni ve belliğ rûhahü ve ervâha ehli beytihî,

Minnet tahiyyete vesselâm ve bârik ve sellim kesîrâ.
36. Mevlânâ Şemseddin Rahimehullah Hazretlerinin bizzat Rasûl-ü Ekrem Efendimizden, tâun hastalığından korunmak için öğrendiği salavât şöyledir.

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin,

bikülli dâin ve devâin,  Ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim teslîmen kesîrâ.

37. Zahiret-il Mülûk Kitabından; Sâlihlerden bir zat bahar mevsiminde sahraya çıkar “Fenzur ilâ âsâri Rahmetillâhi ….” âyet-i kerimesini düşünerek, arzdaki ağaç ve çiçeklere bakarak şöyle bir salavât-ı şerife okudu. Derken, bir ses duydu. “Ey salavât veren kimse! Kirâmen kâtibini zahmete koydun, bu kelimelerin sevâbını yazmakla uğraştılar. Derecât-ı Âliye’ye müstehâk oldun. Yaramazlıktan her ne ettin ise bağışlandın. Artık kendine sâhip ol!”

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin biadedi verakı hâzihil eşcâr,

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin biadedi vürûdi vel envâr,

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin biadedi katril emtâr,

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin biadedi remlil ğıfâr.

38. SALÂTEN TUNCÎNÂ Şifâül Eskâm Kitabından; Fakihani Rahimehullah Ebû Musa Darir’den nakleder. Bir gemi yolculuğunda çok şiddetli bir fırtınaya tutulan bu zat uyku esnasında Resulullah Efendimizi görür ve Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) kendisine 1000 defa okumak üzere bu salavât-ı şerifeyi tâlim buyururlar. Bu şekilde tüm gemi halkı kurtulur.

Allâhümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin vesellim,

Salâten tüncînâ bihâ min cemîil ehvâli vel âfât ve takdîlenâ bihâ cemîal hâcât ve tutahhirunâ bihâ min cemîi zünûbisseyyiât ve terfeunâ bihâ (ındeke) e’alet derecât ve tübelliğunâ bihâ aksal ğayât, min cemîil hayrâti fil hayâti ve be’adel memât.
39. SALAVÂT-I FETİH Her kim 40 sabah, farz namazının edâsından sonra bu salavâtı okursa, bağlanmış işleri açılır, mahpus ise kurtulur, düşmanına karşı zafer kazanır.
Seyyid Ali Hamedâni Hazretleri, bu salavâtın bir kısmını Evrâd-ı Fethiye’nin sonunda kaydetmiştir. Aşağıda ise tamamı mevcuttur. Rabb’imiz kabul buyursun. Âmîn.

Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ RESÛLALLÂH

Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ HABÎBALLÂH

Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ HALÎLALLÂH

 Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ SAFÎYYALLÂH

 Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ NECİYYALLÂH

 Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ HAYRE HALKİLLÂH

 Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ MENİHTÂREHULLÂH

 Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ MEN ZEYYENEHULLÂH

 Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ MEN ERSELEHULLÂH

 Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ MEN ŞERREFEHULLÂH

 Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ MEN AZZEMEHULLÂH

 Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ MEN KERREMEHULLÂH

 Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ SEYYİDELMÜRSELÎN

 Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ İMÂMELMÜTTEKÎN

Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ HATEMENNEBİYYÎN

Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ ŞEFÎELMÜZNİBÎN

Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ RESÛLE RABBİL ÂLEMÎN

Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ SEYYİDEL EVVELÎN

 Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ SEYYİDİL AHİRÎN

Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ KÂİDEL MÜRSELÎN

 Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ ŞEFÎAL ÜMMETİ

Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ AZÎMEL HİMMETİ

Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ HÂMİLE LİVÂİL HAMD

Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ SÂHİBE MAKÂMİL MAHMÛD

Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ SÊKİYEL HAVZIL MEVRÛD

Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ EKSERENNÂSİ TEBEAN YEVMEL KIYÂMETİ

Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ SEYYİDİ VELEDİ ÂDEM

Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ EKREMEL EVVELÎNE VEL AHİRÎN

Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ BEŞÎR

Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ NEZÎR

Essalâtü vesselâmü (aleyke) YÂ DÂİYELLÂHİ BİİZNİHÎ VESSİRÂCİL MÜNÎR

Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ NEBİYYERRAHMETİ

Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ NEBBİYYETTEVBETİ

Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ MUKAFFİ ESSALÂTİ

Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ ÂKIB

Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ HÂŞİR

Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ MUHTÂR

Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ MÂHÎ

Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ AHMED

Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ SEYYİDİ MUHAMMED

Salavâtullâhi ve melâiketihî ve rüsülihî ve hameleti arşihî ve cemîi halkıhî aleyke Ve alâ âlike ve eshâbike ve rahmetullâhi ve berekâtühû.

40. Rivayet olunur ki, eğer bir kimse 7 gün ve 7 gece, her namazdan sonra 11 kere salavat verip, ayrıca aşağıdaki salavât-ı şerifeyi (teslimât) 7 kere okursa inşallâh-ü teâlâ isteği kabul oluna!

Essalâmü aleyke yâ imâmel haremeyn,

Essalâmü aleyke yâ imâmel hâfikeyn,

Essalâmü aleyke yâ Resûlessakaleyn,

Essalâmü aleyke yâ men filkevneyn ve şefîi men fiddêrayn,

Essalâmü aleyke yâ sâhibel kıbleteyn,

Essalâmü aleyke yâ nûral meşrikayn ve ziyâel mağribeyn,

Essalâmü aleyke yâ ceddessibtayni el Hasani vel Hüseyni,

Aleyke ve alâ itretike ve isretike ve evlâdike vehfâdike ve ezvâcike ve efvâcike ve hulefâike ve hulesâike ve eshâbike ve ehzâbike ve etbâike ve eşyâike Selâmullâhi vel melâiketihi vennâsi ecmaîne ilâ yevmeddîn,

VELHAMDÜLLAHİ RABBİL ÂLEMÎN.

Hz. Muhammed (sav)'in bildirdiği istiğfarlar

İstiğfarlar
Hz. Muhammed (sav)'in bildirdiği istiğfarlar:
  1. Estağfirullah.
  2. Estağfirullahel'azim ellezi la ilahe illa huv el-hayyel-kayyume ve etebü ileyh.
  3. Estağfirullah min külli ma kerihallah.
  4. Estağfirullahellezi la ilahe illa hüverrahmanirrahim el-hayy-ül-kayyumüllezi la-yemutü ve etubü ileyh Rabbiğfir li.
Bilgi: Her zaman ve her yerde ve yatarken ma'nalarını düşünerek çok okumalıdır.
  1. Hadis-i şerifte :"Her Namazdan sonra 3 kere okuyanın bütün günahları aff olur" buyuruldu.
  2. Hadis-i şerifte :"İstiğfare devam edeni,çok okuyanı, Allah-ü teala,dertlerden,sıkıntılardan kurtarır. O'nu hiç ummadığı yerden rızıklandırır." buyuruldu.


Baş ağrısında okunacak dua

Resulullah, Hazret-i Alî’ye buyurdu ki: “Başın ağrıyınca, elini başına koy ve Haşr sûresinin sonunu – Lev enzelnâ’dan itibaren – oku.”
Resûlullah’ın Haşr sûresinin bu kısmını okuduğu zaman, mübârek elini, mübârek başına koyduğu ve: “Ölüm hâriç, bu her hastalığa şifâdır” buyurduğu bildirilmiştir.
(Menâfi'un-nâs) kitabında diyor ki: Baş ağrısı devâ, ilaç ile geçmezse, Bekara sûresinin 196. âyetini, femen den ev-nüsük kadar yazıp, muska haline getirerek başına korsa (başörtüsünün veya başlığın altına iliştirirse), bi-iznillah şifâ bulur. Başına besmele ve sonuna üskün lillah yazılır. Abdestli olarak ve Kur’an-ı kerim harfleri ile yazmalıdır.(74/1)

Lev enzelnâ Arapça Türkçe Latin Harflaeri İle Okunşu



لَوْ أَنزَلْنَا هَذَا الْقُرْآنَ عَلَى جَبَلٍ لَّرَأَيْتَهُ خَاشِعًا مُّتَصَدِّعًا مِّنْ خَشْيَةِ اللَّهِ وَتِلْكَ الْأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ

هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ

هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزِيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ

هُوَ اللَّهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْأَسْمَاء الْحُسْنَى يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ



Lev enzelnâ hâzâl kur’âne alâ cebelin le raeytehu hâşian mutesaddian min haşyetillâh(haşyetillâhi), ve tilkel emsâlu nadribuhâ lin nâsi leallehum yetefekkerûn(yetefekkerûne).
Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ hu, âlimul gaybi veş şehâdeti, huver rahmânur rahîm(rahîmu).
Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ hu, el melikul kuddûsus selâmul mu’minul muheyminul azîzul cebbârul mutekebbir(mutekebbiru), subhânallâhi ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).
Huvallâhul hâlikul bâriul musavviru lehul esmâul husnâ, yusebbihu lehu mâ fîs semâvâti vel ard(ardı) ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).

Anlamı : Eğer Biz, bu Kur’ân’ı, dağa indirseydik, O’nu mutlaka, Allah’ın korkusundan huşû ile boynunu bükmüş, parça parça olmuş görürdün. Ve insanlar için bu misalleri veriyoruz. Umulur ki, böylece onlar tefekkür ederler.
O Allah ki, O’ndan başka İlâh yoktur. Gaybı (görünmeyeni) ve görüneni de O bilir. O; Rahmân’dır, Rahîm’dir.
O Allah ki; O’ndan başka İlâh yoktur, Melik’tir (hükümrandır), Kuddüs’tür (mukaddestir), Selâm’dır (selâmete erdirendir), Mü’mindir (emniyet verendir), Müheymin’dir (koruyup gözetendir), Azîz’dir (yücedir), Cabbar’dır (cebredendir), Mütekebbir’dir (pek büyük olandır). Allah, şirk koşulan şeylerden münezzehtir (uzaktır).
O Allah ki; Yaratan’dır, Bâri’dir (yokken var eden), Musavvir’dir (şekil verendir), güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanlar O’nu tespih eder. Ve O; Azîz’dir (yücedir), Hakîm’dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

SAĞLIKLA İLGİLİ AYETLER




"Ey Ademoğulları, her mescitte ziynetinizi (güzel elbiselerinizi) giyin. Yiyiniz, içiniz ve israf etmeyiniz. Muhakkak O (Allah), israf edenleri sevmez."
 [ARAF(7)/31]

"Size, rızık olarak verdiğimiz temiz olan şeylerden yiyin. Orada azgınlık yapmayın, yoksa gazabım, üzerinize iner. Ben'im gazabım, kimin üzerine inerse, muhakkak o, helak olur."
 [TAHA(20)/81]

ANNE SÜTÜ

 “Emzirmeyi tamamlamak isteyenler (babalar) için, anneler, çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği ve giyeceği "maruf"(örfe uygun) olarak, çocuğun babasına aittir. Bir kimseye, gücünün yeteceği dışında bir sorumluluk yoktur. Ne anne doğurduğu, ne de baba çocuğu sebebiyle zarara uğramasın. Varis üzerine de bunun benzeri bir durum (söz konusudur). Şayet (anne ve baba) aralarında istişare ederek, (çocuğu, iki yıldan önce) sütten kesmek isterlerse, ikisi için de bir sakınca yoktur. Yine şayet çocuğunuzu, süt anneye emzirtmek isterseniz, "maruf" (örfe uygun) ücretini ödediğiniz takdirde bir sakınca yoktur. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, muhakkak Allah, yaptıklarınızı görendir.”
[BAKARA(2)/233]

“Biz insana, anne ve babasına güzellikle davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle doğurdu. Onun (hamilelikte) taşınması ve sütten kesilmesi otuz aydır. Nihayet güçlü, buluğa (erginliğe) ve (arkasından) kırk yaşına eriştiğinde, dedi ki: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve Senin razı olacağın salih ameli yapmamı, bana ilham et! Ve benim soyumu ıslah et! Muhakkak ben, Sana döndüm ve (Sana) teslim olanlardanım."
[AHKAF(46)/15]

"BAL ŞİFADIR"

 “Rabbin bal arısına vahyetti: "Dağlarda, ağaçlarda ve yüksek yerlerde kendine evler edin!"
"Sonra meyvelerin-çiçeklerin  tümünden ye! Böylece Rabbinin yollarında boyun eğmiş olarak dolaş!" Arıların karınlarından, muhtelif renkte içecek-şerbetler çıkar ki, 'onda (balda)insanlar için şifa vardır. Muhakkak düşünen bir topluluk için bunda bir ayet vardır.”
  [NAHL (16)/ 68-69]

 
ZEYTİN

"Andolsun incire ve zeytine
!”
[TİN(95)/1]

HURMA

"Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş taze hurma dökülüversin.”
[MERYEM (19)/25]



SÜT

 “Muhakkak sizin için hayvanlarda ibret vardır. Onların karınlarındaki o şeyden (sütten) içirmekteyiz. Sizin için onlarda birçok menfaatler vardır ve sizler, onlardan yersiniz.” [MÜ'MİNUN(23)/21]

"Sizin için hayvanlarda bir ibret vardır. Size, onların karınlarındaki yarı sindirilmiş gıdalar ile kan arasından, içenlerin boğazından kolaylıkla geçen bir süt içiriyoruz."
[NAHL(16)/66]


Kaynak : http://www.seyhosmanefendi.com
Allah'u Teala Öğretenden,aktarandan,yazandan razı olsun. AMİN. 

28 Haziran 2017 Çarşamba

Bir dileği olanlar ne yapmalı

Dilek İçin Okunacak Dua
Sual: Evlenmek isteyen, çocuğu olmayan veya evinde geçimi olmayan yahut imtihana girmek isteyen kimse, muradının hâsıl olması için ne yapmalıdır?
CEVAPİnsan, bir işin neticesinin iyi mi, kötü mü olacağını bilemez. Muhakkak şu işim olsun diye ısrar etmemeli, “Hayırlıysa olsun” demeli. Kur’an-ı kerim ve dua, şartları gözetilerek okunursa, fayda verir. Okuyanın ve hastanın buna inanması gerekir. Kur’an-ı kerimin her harfi şifadır, dileklere devadır. Allahü teâlâ, (Kur’an-ı kerim, müminler için şifa ve rahmettir) buyuruyor. Çocuğu olmayan, evlenmek isteyen veya herhangi bir dileği olan şunları yapmalıdır:
1- İstiğfar okumalı. (Malım çok, ama çocuğum olmuyor. Ne yapayım?) diyen kişiye, bir sahabi istiğfara devam etmesini söyledi. O da günde 700 defa istiğfar okudu. Nihayet on çocuğu oldu.Hasan-ı Basri hazretlerine, kıtlıktan, fakirlikten, çocuğunun olmadığından şikâyette bulunuldu. Hepsine de istiğfar etmesini söyledi. Sebebi sorulunca, Kur’an-ı kerimden üç âyet-i kerime okudu. Meali şöyle:
(Çok affedici olan Rabbinize istiğfar edin ki, gökten bol yağmur indirsin; size, mal ve oğullarla yardım etsin, sizin için bahçeler, ırmaklar versin.) [Nuh 10–12]

Çocuklarını idarede sıkıntı çeken kişiye Peygamber efendimiz, (Neden istiğfar etmiyorsun? Ben günde yüz defa istiğfar ederim) buyurmuştur. İstiğfar edileceği zaman yüz defa (Estağfirullah min külli mâ kerihallah, Estagfirullahel’azîm ellezî lâ ilahe illâ hüvel hayyel kayyûme ve etûbü ileyh) demeli ve manasını düşünerek söylemeli. Manası şöyledir:
(Razı olmadığın şeylerden, yaptıklarımı affet ve yapmadıklarımı yapmaktan koru! Kendisinden başka ilah bulunmayan Hay, Kayyum ve Azim olan Allah’a istiğfar eder ve günahlarıma pişman olup O’na sığınırım.) [Azim, zatı ve sıfatları kemalde; Hay, ezelî ve ebedi bir hayatla diri olan; Kayyum, zatıyla kaim olan, yarattığı her şeyi varlıkta durduran demektir.]

2- Dileğine kavuşmak için, iki rekât namaz kılıp, sevabını Silsile-i aliyye büyüklerinin ruhuna hediye etmeli, bunların hürmeti için diye dua etmeli. Mesela, (Yâ Rabbi, hayırlı bir çocuk nasip eyle) diye dua edip, (Bu duamı Silsile-i aliyye büyükleri hürmetine kabul eyle) demeli. (Mekatib-i şerife)

Sabah ve yatsı namazından sonra Silsile-i aliyye’nin isimlerini, sonra Fatiha okuyarak ruhlarına gönderip, onları vesile ederek yapılan dua kabul olur. Tecrübe edilmiştir.

3- Ayât-i hırz, usulüne uygun okunur ve yanında taşınırsa, murat hâsıl olur.

4- Adakta bulunmalı. Mesela, (Şununla evlenirsem veya şu işim olursa, sevabı Seyyidet Nefise hazretlerine olmak üzere, Allah için, üç Yasin okumak nezrim olsun) denince, bu dileğin kabul olduğu tecrübe edilmiştir.

5- Dua izinli okunmalı! Bir hacetin hâsıl olması için dua okunurken, tesir etmesi, üstadın izniyle okumalı. Üstad vefat etmişse, kitabından öğrenip okumak da izin almak olur. İzin alan, izin verenin vekili olur. Vekilin okuması, üstad gibi tesirli olur.

6- Kör bir zat gelip, (Ya Resulallah! Allahü teâlâya dua et, gözlerim açılsın) dedi. Peygamber efendimiz de, (Güzel bir abdest al! Sonra, “Yâ Rabbi! Sana yalvarıyorum. Sevgili Peygamberin Muhammed aleyhisselamı araya koyarak, senden istiyorum. Ey çok sevdiğim Peygamberim Muhammed aleyhisselam, seni vesile ederek, Rabbime yalvarıyorum. Senin hatırın için kabul etmesini istiyorum. Ya Rabbi, bu yüce Peygamberi bana şefaatçi eyle! Onun hürmetine duamı kabul et!”) duasını okumasını söyledi. O da, abdest alıp dua etti. Hemen gözleri açıldı. (Tirmizi)Bu duayı okuyanlar, maksatlarına kavuşmuşlardır.

7- Abdülehad Serhendi hazretleri buyuruyor ki:
(70 kere, 
“Yâ Allah, Yâ Rahman, Yâ Rahîm, Yâ Kaviyyü, Yâ Kâdir” okuyup da dua eden, ne isterse istesin, Cenâb-ı Hak duasını kabul eder ve ne muradı varsa verir.)

Allah rızası için okumalı. Bir seferde 70 defa okumalı, 71 olsa olmaz, yanına başka isim konsa olmaz, bu bir şifredir. İsm-i a’zam, ism-i Celal, Esma-ül Hüsna’dır. Her namazdan sonra okuyana ne mutlu! Hiç olmazsa günde bir defa okumalı. Dilek için kırk gün kadar okumalıdır.

8- Hacet namazı kılınmalıdır. Hacet namazı birkaç şekilde kılınır:
1- Eshab-ı kiramdan Osman bin Huneyf hazretleri anlatır: Gözleri görmeyen bir kimse, gözlerinin açılması için Resulullaha ricada bulundu. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Abdest al, iki rekât namaz kıl ve şöyle dua et: “Allahümme innî es’elüke ve eteveccehü ileyke bi-Nebiyyike Muhammedin Nebiyyirrahmeti.” Sonra, gözlerinin açılması için, “Yâ Rabbi, Resulünün hürmeti için gözlerimi aç!” diye dua et!) [Nesai]

O kişinin, namaz kılıp dua ettikten sonra, gözlerinin açıldığını gördük. (Tergib)
2- Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allah’tan veya insanlardan bir isteği bulunan, güzelce abdest alıp iki rekât namaz kılsın! Sonra Allahü teâlâya hamd etsin, Resulüne salevat getirip, şu duayı okusun!(Lâ ilâhe illâllah-ül-halîm-ül-kerîm. Sübhânallahi Rabb-il-arş-il-azîm. Elhamdü lillâhi Rabbil âlemin. Es’elüke mûcibâti rahmetike ve azâimi mağfiretike vel ganîmete min külli birrin vesselâmete min külli ismin lâ teda’ lî zenben illâ gafertehü velâ hemmen illâ ferrectehü velâ hâceten hiye leke rıdan illâ kadaytehâ yâ erhâmerrâhimîn.) [Halebi] [Bu duayı İslam harfleriyle yazıp doğru olarak okumak gerekir.]

Hacet namazı iki, dört veya on iki rekât olarak kılınır. Birinci rekâtta Fatiha ve üç Âyet-el kürsi okunur, diğer rekâtlarda Fatihayla birer kere İhlâs ve Mutavvizeteyn [Felak ve Nas] okunur. Yahut her rekâtta Fatiha, Âyet-el-kürsi ve İhlâs okunur.

3- Bir başka hacet namazı da şöyle:
Yatsı namazını kılıp vitri kılmadan önce, dört rekât namaz kılınır. Birinci rekâtta bir Fatiha, üç Âyet-el-kürsi okunur. İkinci rekâtta Fatiha'dan sonra üç İhlâs ve Mutavvizeteyn [Felak ve Nas] okunur. Üçüncü rekâtta ilk rekâtta okunanlar okunur. Dördüncü rekâtta ise ikinci rekâtta okunanlar okunur. Namazdan sonra dileğini ister. (İmad-ül-islam)
Türkçe olarak şöyle dua etmek de olur:
(Ya Rabbi! Sana yalvarıyorum. Âlemlere rahmet olarak gönderdiğin Sevgili Peygamberin Muhammed aleyhisselamı araya koyarak, senden istiyorum. Ey çok sevdiğim Peygamberim Muhammed aleyhisselam! Seni vesile ederek, Rabbime yalvarıyorum. Senin hatırın için kabul etmesini istiyorum. Ya Rabbi! Bu yüce Peygamberi bana şefaatçi eyle! Onun hürmetine duamı kabul et!)

Bu duayı müslümanlar, her zaman okuyup maksatlarına kavuşmuşlardır. Bu duaları bir kere okuyup bırakmamalı. Kırk gün ve daha fazla kadar devam etmek iyi olur.
Duanın kabul olması için
Duanın kabul edilmesi için bazı şartlar vardır. Duanın kabul edileceğinden şüphe etmemeli, şartlarına riayet edilip edilmediğinden şüphe etmelidir. Gereken şartlara riayet etmeden duanın kabul edilmesini beklemek uygun olmaz.

Önce çalışmak, sonra dua dinin esası,
Kabul edilir ancak, çalışanın duası!

Duanın kabul edilmesi için şartlardan bir kısmı şöyle:
Haram lokmadan sakınmalıdır.

İtikadı düzgün olmalıdır.

Dualarım niçin kabul olmuyor dememelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, duanızı kabul eder. Dua ettim, hâlâ duam kabul olmadı diye acele etmeyiniz! Allahü teâlâdan çok isteyiniz! Çünkü kerem sahibinden istiyorsunuz.) [Buhari]

İstenilen şeyin olmaması, duanın kabul olmadığını göstermez. Onun için duaya devam etmeli! Duanın kabulünün gecikmesinin başka sebepleri de vardır. Bir hadis-i şerif meali:
(Mümin dua edince, Allahü teâlâ, Cebrail’e, “Ben onu seviyorum, isteğini hemen yerine getirme!” Facir [günahkâr] dua edince de, “Ben onun sesini sevmiyorum. İsteğini hemen yerine getir” buyurur.)

Şu halde, duanın kabulünün gecikmesi zararlı değildir.

Bela gelmeden önce çok dua etmelidir.

Duaya hamd ve salevatla başlamalıdır.

Yalvararak dua etmelidir.

Sebeplere yapışmadan istemek kuru bir temennidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Çalışmadan dua eden, silahsız harbe giden gibidir.) [Deylemi]

Günah işlemeyen dille dua etmelidir. Peygamber efendimiz, (Allahü teâlâya günah işlemeyen dille dua edin) buyurdu. Böyle bir dilin nasıl bulunacağı sual edilince, (Birbirinize dua edin! Çünkü ne sen onun, ne de o senin dilinle günah işlemiştir) buyurdu. (Tergib-üs-salât)

Duayı yalnız namazlardan sonra ve belli zamanlarda yapmak mekruhtur. Her fırsatta dua etmelidir! Bilhassa şerefli vakitleri ve şerefli halleri kaçırmamalı, fırsat bilmelidir!
Duanın makbul olduğu zamanlar
Ezan okunurken ve ezanla kamet arasında yapılan dua, Kur’an-ı kerim okunurken, Kur’an-ı kerim hatmedilince, Kâbe-i şerifi görünce, yağmur yağarken, düşmanla karşılaşınca, zulme uğrayınca, cemaat halindeyken, farz namazlardan sonra, kalbde incelik hissedildiği an, Cuma günü, Recebin ilk, Şaban’ın 15. gecesi, Bayramın birinci gecesi, Arefe günü, Ramazan günleri, iftar zamanı ve seher vaktinde edilen dualar makbuldür.

Dua ederken, Esma-i hüsnayla ve ism-i a’zamla okumak, bid’atlerden sakınmak, gafletten uzak, uyanık olmak, helal yiyip içmek, haramlardan kaçmak lazımdır.

Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Ezanla kamet arasında dua makbuldür.) [Tirmizi]

(Kur’anı hatmedenin duası makbuldür.) [Beyheki]

(Rikkat [Kalb inceliği ve yumuşaklığı] halinde duayı ganimet bilin.) [Deylemi]

(Hac yapanların, duaları kabul olur.) [Taberani]

(Kur’an ve ezan okunurken, düşman ordusuyla karşılaşınca, yağmur yağarken, zulme uğrayınca dualar kabul olur.) [Taberani]

(Bir cemaatten bir kısmı dua eder, ötekiler de âmin derse o duayı, Allah kabul eder.)
 [Hakim]

(Beş vakit namazlardan sonra yapılan dua kabul olur.)
 [Buhari]

(İsm-i a’zamla edilen dua makbuldür.)
 [İbni Mace]

(Her gece seher vakti, Allahü teâlâ buyurur ki: İstiğfar eden yok mu, affedeyim. İsteyen yok mu, vereyim, duasını kabul edeyim.) [Müslim]

(Allahü teâlâya yakararak edilen dua makbuldür.) [Ebu Ya’la]

(En efdal dua, Arefe günü yapılandır.) [Beyheki]

(Şu beş gecede yapılan dua kabul olur: Regaib, Berat ve Cuma gecesiyle Ramazan ve Kurban bayramının birinci gecesi.) [İbni Asakir]

(Bid’at ehlinin duası kabul olmaz.) [İbni Mace]

(Gafletle yapılan dua kabul olmaz.) [Tirmizi]

(Bir lokma haram yiyenin, kırk gün duası kabul olmaz.) [Taberani]

Namaz kılmayanın, haram işleyenin ve kalbi gafil olanın duası kabul olmaz. Ehl-i sünnet itikadında olmayanın okuması fayda vermez. Hak teâlâ, her şeyi bir sebeple yaratmaktadır. Bir şeye kavuşmak isteyen, o şeyin sebebine yapışmalıdır. Rabbimiz, insana sıhhat, şifa vermek için, dua etmeyi, sadaka vermeyi ve ilaç kullanmayı sebep yapmıştır.

Kaynak : http://www.ehlisunnetbuyukleri.com

Banyoya girerken çıkarken okunacak dua

Banyoya girerken ve çıkarken mutlaka bu duaları okuyalım. Biraz gayretle ezberleyelim.

Banyoya girerken şu duâ okunur:
“Allahumme innî es’eluke min’el-cenneti ve naîmihâ ve eûzu bike mine’n-nâri ve hamîmihâ “(Allahım senden cenneti ve cennet nimetlerini istiyorum, cehennemden ve cehennemin hararetinden sana sığınıyorum)
Banyodan çıkarken:
“Elhamdu lillâhillezi ezhebe annî’l-ezâ ve âfanî” denilir.

Ya Rezzâk İsmi Şerifi

Ya Rezzâk İsmi Şerifi Fazileti
Neye ihtiyacınız var ise ” Rezzâk ismi ile Rabbimiz’den ” talep edebilirsiniz

Yâ Rezzak: Bütün mahlukatın rızkını veren O'dur


1- Şer ve fitnelerden korunmak için sabah namazından önce evin dört tarafından her birine okunmalıdır.
2- Mikail Aleyhisselam, bu ismi şerifle zikrederdi. Bu isimle zikretmeye devam edenlerin rızkı artar.
3- Aç karnına yirmişer defa okuyanın zihni açılır. İşini yaptırmak istediği kimsenin karşısında yirmi altı defa okunursa haceti görülür. Hasta üzerine yüz defa okunursa şifa bulur.
4- Yokluk yüzü görmek istemeyenler bu müberek ismi şerifi vird edinmelidirler.
5- Bu mübarek ismi şerifi yazdırıp iş yerine asanlar,ticaretlerinde berekete nail olurlar.
6-Her sabah namazından sonra 308 defa Ya Rezzak celle celalühü ismini zikredenin rızkı artar, maddi
sıkıntıları sona erer.
  (Hergün 308 Adet Sabah Namazından Sonra Zikredilirse Çok Faziletlidir. )
ardında İnnAllahe hüver rezzaku zul kuvvetil metin en kısa zamanda kazanç ve kısmet
 kapıları açılır.7- 308 kere Ya Fettah Ya Rezzak celle celalühü isimlerini hergün beraber okuyana; kapalı kapılar açılır, maddi sıkıntıya uğramaz, rızkı artar.her işinde başarılır olur.
Dünyanın ve ahiretinin bereketlenmesi için
Dinin direği
Farz olan 5 Vakit Namazı Kıl.
Tekrar Tekrar Bol Bol Rızık Veren.
Allah Dilediğine Hesapsız Rızık Verendir. (Bakara Suresi 212. Ayet)
Helal Kazanmak ve Bol Rızık İçin Zikre Devam Et

Sırlı Dualardan Saglıklı İlgili Hadisler

Sırlı Dualardan Saglıklı İlgili Hadisler
SAĞLIKLA İLGİLİ HADİSLER  

 Peygamberimizin 1400 Sene Öncesinden Bize Bildirdiği Sağlıkla İlgili

Altın Değerindeki Tavsiyeleri 

SAĞLIKLA İLGİLİ HADİSLER



1- "İnsanların çoğunun kıymetini bilemediği iki nimet vardır: Vücut sağlığı ve boş vakit."
(Tirmizi, C.2. H.no:2304)
 
2- "(Evine girdiğin zaman) besmele çekerek kapını kapat. Çünkü şeytan besmeleyle kapanan bir kapıyı açamaz. Besmele çekerek lam­banı söndür.  (Yine) besmele çekerek, enine koyacağın bir ağaç par­çasıyla da olsa kaplarının ağzını ört. Besmele çekerek su kabının ağzını da ört. Çünkü şeytan kilitli kapıyı açamaz, kapıların ağız bağını çözemez, Kapalı çanağı açamaz. (Besmele çekmezseniz) fare, insanların evini  veya evlerini yakar.”
(Ebu Davud, C.4, H no:3731-3732)

3- "On şey fıtrattandır: Misvak kullanmak, bıyıkları kısa tutmak, ağza su alarak temizlemek, buruna su alarak temizlemek, sakalı uzun tutmak, tırnakları kesmek, koltuk altı kıllarını temizlemek, sünnet olmak,  etek tıraşı olmak, abdest bozma yerini yıkamak ."
(Nesei, Ziynet, C.3. H.no:4956)

4- "Kaba köpek bandığı zaman yedincisi toprakla olmak üzere yedi defa yıkayın.”
(Ebu-Davud, C.1. H.no:73)

 5-Allah'ı zikretmek muhakkak bir şifadır, insanları anmak ise bir hastalıktır."
(Ramuz El Ehadis, C.1. H.no:1621)

6- Dikkat edin! Size hem hastalığınızı  hem de ilacını bildiriyorum. Hastalığınız günahlardır. İlacı ise istiğfardır.
(Ramuz El Ehadis, C.1. H.no:2006)

7- “Sizlerden her kim vücutça sağlıklı; nefsinden ve malından, korkusuz ve huzurlu; günlük yiyeceği de yanında olarak sabahlarsa, sanki dünyanın bütün nimetleri kendisinde toplanmış gibi olur
(Tirmizi (A. Parlayan), H no:2346)

"ATEŞİ SU İLE SERİNLETİN"

1- “Esma, kendisine tedavi yapması için ateşli bir hastalığın (hummanın) harareti ile muzdarip olan bir kadın getirildiği zaman, hemen suyu hastanın yakası içine dökerdi. Ve arkasından Allah’ın Elçisi (s.a.v.)nin:
 “Ateşli hastalığı su ile serinletiniz.” ifadesini söylerdi.”
(Buhari, Tıb, C.12. H.no:39)

2 - “Hummanın şiddeti cehennemin kaynamasındandır. Sizler onu su ile serinletiniz.”
(Müslim. C.7. H.no:2209)

3 - " 'Sıtma' hastalığı cehennemin galeyana gelmesi gibi çok şiddetli bir hastalıktır. Su ile soğutarak hastayı rahatlatın."    (Tirmizi, C.2. H.no:2074)

4 - “İçinizden birisi yüksek ateşe yakalanırsa, 3 gece seher vaktinde üzerine soğuk su dökünsün.”
(El-Metalib ul-Aliye, C.2. H. no:2406)

AYVA

1 - Talha şöyle rivayet etmiştir:  Bir gün ben Resûlullah (s.a.v.)'in yanına girdim. Elinde ayva vardı. Buyurdu ki: “Bunu al (ye), ey Talha. Çünkü ayva, şüphesiz gönlü rahatlatır."
(İbn-i Mace, H.no: 3369)

2 -  Câbir bin Abdullah, Peygamber (s.a.v.)'e Tâif'den getirdiği bir ayva­yı verdi. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bu, göğüsteki üzüntü ve sıkıntıyı giderir, yüreği parlatır."
(Rudani, C.3. H.no:5565)

"BAL ŞİFADIR"

1 -"Şu şifalı iki şeye devam ediniz: Bal ve Kur'an." 
(İbn-i Mace, C.9. H.no:3452)

2 - "Kim her ay üç gün,  sabahleyin bir kaşık bal alırsa, o kimsenin başına büyük bir hastalık gelmez."
 
(İbn-i Mace, C.9. H.no:3450)

3 - Bir adam,  Allah'ın Elçisi (s.a.v.)'e gelip "kardeşimin karnı ağrıyor" dedi.
Allah'ın Elçisi (s.a.v.): "Kendisine bal şerbeti içir" buyurdu.
Ona bal şerbeti içirdikten sonra tekrar geldi ve dedi ki:
"Ey Allah'ın Elçisi! Bal şerbeti içirdim, fakat karın ağrısı arttı."
Bunun üzerine Allah'ın Elçisi(s.a.v.):
"Tekrar bal şerbeti içir" buyurdu.
Adam içirdi. Sonra tekrar gelerek:
"Balı içirdim, fakat ağrı geçmedi, arttı " dedi. Bunun üzerine, Peygamber (s.a.v.)     şöyle buyurdu:
"Allah'ın sözü doğrudur, kardeşinin karnı yalan söylemiştir. Bal şerbeti içir" dedi. O kimse de, tekrar bal şerbeti içirdi ve kardeşi iyileşti.
 (Buhari, Tıb, C.12. H.no:7) 

4 -"Şifa üç şeydedir: Bal şerbeti içmek, kan aldırmak, ateşle dağlamak. Fakat ümmetimi ateşle dağlamaktan men ederim."
(Buhari,Tıb, C.12. H.no:3)

5 - Resûlullah (s.a.v), Said bin Muaz’ı, aldığı ok yarasından dolayı dağlama yaparak tedavi etti.
(Ebu Davud, C,4, Hno:3866)

6 - “Lohusalar için en iyi şifa yaş hurmadır, hastalar için bal gibi şifa yoktur.”
(Ramuz El Ehadis, C.2. H.no:4676)

7- “Böğür (Hasıra-böbrek damarı) sancısı böbrekteki damardandır. O kımıldadığı zaman, sahibini rahatsız eder. Onun ilacı sıcak bal şerbetidir."
(Ramuz El Ehadis, C.1. H.no:1332)

BULAMAÇ-TELBİNE

1- Resûlullah (s.a.v.)’in ev halkından biri sıtma hastalığına yakalandığında bulamaç- hasa (çorba-et sulu çorba) yapılmasını emrederdi. Bulamaç yapılınca da ondan içmelerini emrederdi ve bu bulamaç yemeği hakkında şöyle buyururdu:  “Kederli kimsenin kalbini güçlendirir, hastanın kalbinden ağrıyı giderir, sizden birinizin yüzünden kiri su ile giderdiği gibi…”
(İbn Mâce, C.9. H.no:3445)

2- Ayşe, hasta için ve ölmüş kimse üzerine hüzünlü olan insan için daima telbine bulamacı yapmasını emrederdi. Çünkü ben Resûlullah (s.a.v)'dan: " Şüphesiz telbine bulamacı hastanın gönlüne rahatlık verir. Bir kısım hüzün ve kederi de giderir.” buyururken işittim
(Buhari, Tıb, C.12. H.no:12)
Tirit yapılır, telbine onun üzerine dökülüp ve yenilirdi.
Tirit: Yağ, peynir, hurma ve un karışımı. Ekmeğin küçük parçalar ha­linde doğranıp çorba suyuyla ıslatılması, et suyuyla ıslatılmış.

3- ”Yararlı olup hoşlanılmayan telbîne'ye de­vam ediniz” buyurmuştur.  Resûlullah (s.a.v), ev halkından birisi hasta olduğu zaman, iki tarafından biri bitinceye, yani iyileşinceye veya ölünceye kadar telbine çömleği devamlı ateş üstünde olurdu, demiştir.
(İbn-i Mâce, C.9. H.no:3446)
Telbine, Un, yağ ve sudan mamul pişirilen bir nevî bulamaçtır. Çoğu zaman buna bir miktar bal da karıştırılır. Süt gibi beyaz ol­duğu için 'Telbîne' adını almıştır. Mekke halkı buna 'Harîre' der­ler. Bu bulamaç muhallebiye benzer. Bilindiği gibi Telbîne, leben kö­künden alınmadır. Leben ise süt demektir. Bu bulamaç beyaz olduğu için süte benzetilerek Telbine ismi verilmiştir.

4- “Telbine aşı, her derde devadır.”
(El Metalib ul-Aliye, C.2.  H.no:2407)

CÜZAM

1- “Kılların, burun içinde bitmesi cüzam hastalığına karşı bir güvencedir.
(El Metalib ul-Aliye, C.2. H.no:2459)

2- "Cüzamlılara devamlı surette bakmayınız.”
(İbn Mâce, C.9. H.no:3543)

ÇOK YEMEK YEMEK

1- "İnsanoğlu mideden daha kötü bir kap doldurmamıştır. İnsanoğluna, belini doğrultan bir kaç lokma yeter. Eğer yemek istiyorsa, midenin üçte biri yiyecek, üçte biri içecek ve üçte biri de hava içindir.”
(İbn-i Mace,  H.no:3349)

2- “Bir avuç kuru hurma ile de olsa akşam yemeğini terk etmeyiniz. Çünkü akşam yemeğini kaldırmak ihtiyarlık ve güçsüzlüğe sebep olur.”
(İbn-i Mace, H.no:3355)

3- “Yemeğinizi Allah’ın zikri ve namaz ile eritin. Yemek üzerine uyumayın. Yoksa kalpleriniz katılaşır.
(Ramuz El Ehadis, C.1. H.no:934)

4- “Üç huy Allah’ın gazabını gerektirir. Acıkmadan yemek yemek, uykusuz kalmadan uyumak, lüzumsuz yere gülmek.”
(Ramuz El Ehadis, C.1. H.no:3340)

5- Hz. İsa şöyle derdi: "Suyun fazlası bitkiyi öldürdüğü gibi, yiyeceğin fazlası
da ruhu öldürür
."
(Müslüman-İsa, S.156-7)


"ÇÖREK OTU HER DERDE DEVADIR"

1- İbn-i Ebi Atik, şöyle rivayet etmiştir: “Size şu ‘Habbetü’s-Sevda’yı kullanmayı tavsiye ediyorum. Ondan beş veya yedi tane alıp iyice ufalayınız. Sonra onu birkaç damla zeytinyağı içinde, hastanın burnuna bu taraftan ve şu taraftan damlatınız. Çünkü  Ayşe, Peygamberden (s.a.v.) şu hadisi işittiğini söyler:”
“Şüphesiz  şu ‘Habbetü’s –Sevda (çörek otu), her hastalığa şifadır, samdan başka.”
“Ben, Sam nedir? “dedim.
“Sam, ölümdür.” dedi.”
(İbn-i Mace, C.9. H.no:3449)

-Katâde: Her gün çörek otundan 21 tane alınır, bir bezin içinde suya ko­yup iyici ezilir ve o sudan her gün burnun sağ deliğine iki, sol deliğine bir dam­la damlatılır. İkinci gün  soluna iki damla, sağı­na bir damla damlatılır. Üçüncü günde sağına iki, soluna bir damla damlatılır.
 (Rudani, C.4. H.no: 7521)
-Her gün burnun her iki deliğine birer damla damlatılır. Buna üç gün devam edilir.

2- “Muhakkak ki ‘kara habbede' (çörek otunda) samdan başka her derde bir şifa vardır. Sam, ölümdür. ‘Kara habbe’ ise kendisine ‘şuniz’ denilen ‘çörek otu’dur.
 (Müslim, C.7. H.no:88)

3- Enes, şöyle rivayet etmiştir: “Allah’ın Elçisi (s.a.v.), hastalandığı zaman, bir avuç ‘çörek otu’ alıp, onu ‘su ve balile karıştırıp içerdi.” 
(Rudani, C.4. H.no:7523)

DİŞLERİN ARASINDA KALAN YİYECEKLER

1
- "Azı dişlerin arasında kalan yemek kı­rıntıları dişleri zayıflatır."
(Rudani, C.3. H.no:5558)

ET – SÜT  (“SÜTTE ŞİFA VARDIR”) - SU

1- "Dünyada da, ahirette de katıkların efen­disi ettir. Dünyada da, âhirette de içeceklerin efendisi sudur. Dünyada da, âhirette de koku­ların efendisi kına çiçeğinin kokusudur."
(Rudani, C.3. H.no:5560)

2- “Allah, şifasını vermedik hiçbir hastalık yaratmamıştır. Siz, inek sütü içmelisiniz. Çünkü o süt, her türlü şifayı bünyesinde taşıyan otlardan meydana gelmektedir.”
(Rudani, C.4. H.no:7479)

“GÖZE SÜRME ÇEKMEK”

1- “İsmid denilen ‘sürme’yi gözlerinize çekmeye devam ediniz. Çünkü o, ‘gözü temizleyip görme gücünü arttırır ve kirpikleri besler.”
(İbn Mâce, C.9. H.no:3495)

2- “Yatacağınız zaman ismid denilen sürmeyi gözünüze çekmeye devam ediniz. Çünkü o, gözü temizleyip görme gücünü artırır ve kirpikleri besler.”
(İbn Mâce, C.9. H.no:3496)

GÜNEŞ’İN ZARARI-FAYDASI

1- Güneşte su ısıttım, abdest alması için onu Resûlullah (s.a.v.)'e getirdim, şöyle buyurdu: "Ey Ayşe! Böyle yapma! Çünkü böyle bir su insanların beyaz hastalığına sebebiyet verir."
(Rudani, C.1. H.no:372)

2- “ Ey Ali! Güneş’i karşına alıp oturma! Çünkü Güneş’in karşısında oturmak hastalıktır. Onu arkana alman ise şifadır.”
(El-Metalib ul-Aliye, C.2. Hno:2404)

HARDAL

1- “Hardal içmelisiniz. Allah onda her türlü hastalığa karşı bir şifa kılmıştır.”
(Ramuz El Ehadis, C.2. H.no:3947)
          


" HASTALARI YEMEK YEMEYE ZORLAMAYIN"
1- “Hastalarınızı yemeye içmeye zorlamayınız çünkü Allah onları yedirir ve içirir.”
(İbn-i Mâce, C.9. H.no:3444)

2- Bir gün Allah'ın Elçisi (s.a.v.), hasta bir adamı ziyaret ederek ona:
"Neye iştahın var?" diye sordu. Adam da:
"Bir buğday ekmeğini çok arzularım," dedi.
Bunun üzerine,
Peygamber (s.a.v.): "Kimin yanında bir buğdayı varsa din kardeşine göndersin" buyurdu.
Bilahare  Allah'ın Elçisi (s.a.v.): "Birinizin hastası bir şey yemeği çok arzuladığı zaman  hastasına (ondan)  yedirsin" buyurdu.
(İbn-i Mace, C.9. H.no:3440)

3- Ümmül Münzir: Peygamber (s.a.v.) ve beraberinde Ali olduğu halde bana geldi. Bizim de asılı koruk-kuru hurma salkımlarımız (hurma çağlası -olgunlaşsın diye evin bir tarafına asılmış koruk ağacında olgunlaşmadan kurumuş hurma) vardı. Resûlullah onlardan yemeye başladı. Elini uzatan Ali’ye: “Sakın ha sen yeme, hastalıktan yeni kurtuluyorsun” buyurdu. Bunun üzerine Ali oturdu, Resûlullah yemeye devam etti. Ben de onlara(sebze) şalgam yaprağı ve arpadan yapılmış bir yemek getirdim. Resûlullah (s.a.v.): “Ey Ali! İşte bundan ye bu senin için daha faydalıdır” buyurdu.
(İbn-i Mace, C.9. H.no:3442)

4- Suhayb bin Sinân-i Rûmî: Ben bir gün Peygamber (s.a.v)'in yanına vardım. Önünde ekmek ve hurma vardı. Peygamber (s.a.v), ''Yaklaş ve ye” buyurdu. Ben de hurmadan yemeye başladım. Bu­nun üzerine Peygamber (s.a.v), bana: “Sende göz hastalığı bulunduğu halde hurma yiyorsun” buyur­du. Suhayb demiştir ki: Ben diğer bir kenardan çiğniyorum, dedim. Resûlullah da gülümsedi.
(İbn-i Mace, C.9. H.no:3443)

“HASTALIĞIN BULAŞICILIĞI YOKTUR-UĞURSUZLUK YOKTUR”

1- Resûlullah (s.a.v) cüzamlı bir hastanın elini tuttu, kendi eliyle beraber tabağa koydu ve: ”Allah’a güvenerek ve tevekkül ederek ye.” Dedi.
(Ebû Dâvud, C.4. H.no:3925)

2- Resûlullah (s.a.v) Usfan’dan geçerken cüzamlılarla karşılaşınca hızlıca yürümeye başladı: “Eğer hastalıklardan bulaşıcı bir hastalık olsaydı, o da bu hastalık olurdu.” Dedi.
(El-Metalib ul-Aliye, C.2. H.no:2451)

3- “Ne hastalığın bulaşması, ne uğursuzluk vardır. Öyle olsaydı, hastalığa yakalanan ilk canlıya hastalığı kim bulaştırdı?
(El-Metalib ul-Aliye, C.2. H.no:2450)

4- “Hiç bir hastalığın (bizatihi) bulaşıcılığı (enfeksiyon) yoktur, şom tutmak (uğursuzluk) yoktur ve öğey ve baykuş(ötmesinin etkisi-akıldan geçirme-tasa-kaygı) yoktur, buyurdu.
Bunun üzerine bir adam O'na doğru kalkarak: “Ya Resûlallah! Bir devede uyuz hastalığı olur sonra deve sürüsü ondan uyuz olur.” dedi. Resûlullah (s.a.v.):
O, kaderidir. Yoksa ilk deveyi kim uyuz etti?" demiştir.
(İbni Mâce, C.9. H.no:3540)

5- “Hastalığın, Allah'ın takdiri olmaksızın bulaşıcılığı yoktur, tıyere (bir şeyi uğursuz saymak)da yoktur. Ben yararlı tefeülü (bir şeyi uğurlu saymayı) severim.”
(İbn Mâce, C.9. H.no:3537)

6- “Bir şeyi uğursuz saymak bir nevi şirktir. Hâlbuki bazı şeyleri uğursuz sayma duygusu az da olsa kalbinden geçmeyenimiz yoktur. Lakin Allah bu duyguyu “Tevekkül ile giderir
(İbn Mâce, C.9. H.no:3538)

HASTA ZİYARETİ ve HASTALIKLARA SABRETMEK

1- Allah Teâlâ buyuruyor: «Kimin gözlerini alırım da sabreder ve karşılığını ancak Benden beklerse, onun için cennetten başka herhangi bir karşılığa razı olmam.» buyurdu.
(Tirmizi, C.2. H.no:2401)

2- "Mümin, alnı terleyerek ölür."
(Tirmizi, C.1. H.no:982)

3- “Müslümana fenalık, hastalık, keder, hüzün, ezâ, iç sıkıntısı ârız olmaz, hatta vücuduna bir diken batırılmaz; ancak Allahu Teâlâ bu musibetlerden birisi sebebiyle o müslümanın suçlarını ve günahlarını örter, bastırır.”
(Buhari, Hasta ve Tıb, C.12. H.no:2)

4- Resûlullah (s.a.v.), çocuğu öldüğü için ağlamakta olan bir kadının yanına geldi ve ona: "Allah'tan kork ve sabret!" dedi. Kadın: "Başıma gelen musibete sen aldırış etmezsin ki" dedi. Resûlullah oradan ayrılıp gittikten sonra (kadına): "O, Allah Resulü (s.a.v.) idi" dediler. Kadın buna çok üzüldü, ölecekmiş gibi oldu. Hemen O'nun kapısına gitti, kapıcıları göremeyince, şöyle dedi: "Ey Allah Resulü! (beni bağışla!) Seni tanıyamadım." Şöyle buyurdu:
"(Asıl) sabır, felâketle ilk karşılaşma anında olur."
(Ebû Dâvud, C.4.H.no:3124)

5- Amir er-Rami, şöyle demiştir: Ben memleketimizde idim. Birdenbire bizim için bayrakların ve sancakların dikilmiş olduğunu gördüm (ve) "Bu da nedir?" dedim. "Bu Rasûlullah (s.a.v.)'in sancağıdır" dediler. Bunun üzerine onun yanına vardım. Bir ağacın altında kendisi için serilen bir elbi­senin üzerinde oturuyordu. Sahabeleri etrafına toplanmışlardı. Ben de onların arasına oturdum. Resûlullah (s.a.v) hastalıklardan bahsedi­yordu.
"Bir mü'mine hastalık isabet eder, sonra Allah bu mü'mini o hastalıktan kurtarırsa o hastalık, bu mü'minin günahlarına kefaret, ileride başına gelecek işler hakkında ona bir öğüt olur. (Fakat) bir münafık hastalanır da sonra iyileşecek olursa, tıpkı sahiplerinin bağ­layıp da sonra salıverdiği bir deve gibi olur. Kendisini niçin bağladık­larını da bilmez, niçin saldıklarını da bilmez." buyurdu. Orada bulunanlardan bir adam: "Ey Allah'ın Resûlü bu hastalıklar da nedir? Vallahi ben (hayatta) hiç hastalanmadım" dedi. Resûlullah (s.a.v) de:
“Bizim yanımızdan kalk (git). Çünkü sen bizden değilsin" dedi.
(Ebu Davud, C.4. Cenazeler.  H.no: 3089)

6- “Sizden biriniz kendisine gelen bir sıkıntıdan dolayı ölümü iste­mesin. Fakat "Ey Allah'ım hayat benim için hayırlı olduğu sürece be­ni yaşat. Benim için ölüm daha hayırlı olduğu zaman da canımı al" desin.
(Ebu Davud, C. H.no:3108)

7- “Bir hastanın yanına girdiğin zaman sana dua etmesini kendi­sinden iste. Çünkü onun duası, meleklerin duası gibi (makbul) dir.”
(İbn Mâce, H.no:1441)

8- Resûlullah (s.a.v.) 'in huzurun­da humma hastalığından söz edildi, bir adam hummaya sövdü. Bu­nun üzerine Resûlullah (s.a.v.), adama :
"Hummaya sövme! Çünkü ateş, demirin pasını-kirini giderdiği gibi humma hastalığı da günahları giderir.”
(İbn Mâce, C.9. H.no:3469)

9- Resûlullah (s.a.v.),  hummaya yakalanan bir hastayı ziyaretinde: "Sevin! Çünkü Allah diyor ki: «Humma, mümin köleme cehennem ateşindeki nasibinden musallat ettiğim ateşimdir»."
(Rudani, C.2. H.no:2304)

10- "Hasta, hastalandıktan üç gün sonra ziyaret edilir."
(Rudani, C.1. H.no:2381)

11- Allah Resulü (s.a.v.), hastayı üç gün sonra ziyaret ederdi.
İbni mace (Rudani, C.2. H.no:2380)

12- "Sizden birinin elini hastanın alnına ya da eline koyup nasıl olduğunu sorması, hasta ziyaretinin tamamındandır. Aranızdaki selamlaşmanın tamamı ise tokalaşmaktadır."
(Rudani, C.2. H.no:2375)

13- “Ziyaret için bir hastanın yanına girdiğinizde iyileşeceğini söyleyerek moralini yükseltin, gerçi bu söz hiçbir şeyi önlemez fakat hastanın gönlünü hoş eder.”
(Tirmizi, C.2. H.no:2087)

14- Hasta ziyaretinde, yanında gürültü etmemek ve az oturmak sünnettendir. Peygamber (s.a.v.), hastayken yanında sesli konuşup ihtilâfa düşenlere: "Haydi yanımdan kalkıp gidin!” buyurmuştur.
(Rudani, C.2. H.no:2379)

15- “Kişi için Allah katında öyle bir derece vardır ki, bu dereceye sağlığıyla imtihan olmadıkça nail olamaz, ona sadece o musibetle/hastalıkla ulaşır.”
(El-Metalib ul-Aliye, C.2. H.no:2414)

16- Ebû Hureyre ve îbn Abbâs: Resûlullah (s.a.v.) bize bir hutbe îrâd ettiler. (Konuşması içerisinde şu ifadelere de yer verdi): "Kim bir hastayı ziyaret ederse, evine dönünceye kadar attığı her adım için kendisine yetmiş bin hasene yazılır ve yetmiş bin günah silinir. O kişi yetmiş bin derece yükseltilir ve kıyamet gününe kadar onu ziyaret eden ve ona istiğfarda bulunan yetmiş bin melek verilir. Kim de bir hastanın bir gün ve bir gece hizmetini görürse Allah Teâlâ onu Halil İbrahim ile haşreder ve sıratı şimşek hızında geçmesini bahşeder. Kim de bir hastanın ihtiyacı için koşuşturursa annesinden doğduğu günkü gibi bütün günahlarından sıyrılır." Ensâr'dan bir zât şöyle dedi: "Şayet hasta, yakını ya da ailesinden biri ise?" Şöyle buyurdu: "Yakınının ihtiyacını görmek üzere koşuşturan kimseden daha büyük ecir sahibi kim olabilir?!"
(El-Metalib ul-Aliye, C.2. H.no:2435)

17- Allah’ın elçisi (s.a.v.) şöyle buyurdu:"Bir damar veya gözün rahatsızlanması, mutlaka işlenen bir günah yüzündendir. Allah'ın affettiği ise daha çoktur."
(Rudani, C.2. H.no:2327)

18- Allah Teâla kıyamet gününde şöyle buyuracaktır: «Ey Ademoğlu! Ben hastalandım, beni ziyaret etmedin. »
"Ya Rabbi, Ben Seni nasıl ziyaret edebilirim ki, Sen âlemlerin Rabbisin!?"
«Bilmiyor musun falan adam hastalandı da sen onu ziyaret etmedin. Eğer onu ziyaret etseydin, Beni onun yanında bulacaktın. »
"Ey Âdemoğlu! Beni doyurmanı istedim de sen Beni doyurmadın."
"Ya Rabbi! Ben seni nasıl doyurabilirim ki, Sen âlemlerin Rabbisin!?"
«Bilmiyor musun falan kölem senden yemek istedi de onu doyurmadın. Eğer sen onu doyursaydın Beni yanında bulurdun. »
"Ey Âdemoğlu! Senden su istedim de Bana su vermedin."
"Ya Rabbi! Sen âlemlerin Rabbisin. Ben Sana nasıl su verebilirim ki!?"
«Falan kölem benden su istedi de sen ona su vermedin. Eğer ona su verseydin şimdi onu katımda bulurdun. »
[Müslim] (Rudani, C.2. H.no:2385)

19- "Kölesi hastalandığı zaman, Allah ona iki melek gönderip şöyle buyurur: ‘Bakın bakalım, ziyaretine gelenlere ne diyor?’ Eğer gelen ziyaretçilerine karşı, Allah'a hamdü senada bulunursa, (melekler) hemen durumu yukarıya iletip Allah'a (en iyi bildiği halde) bildirirler. Allah da şöyle buyurur:Ben bu kölemin ruhunu alırsam, mutlaka onu cennetime koyacağım. Eğer şifa verip iyileştirirsem, ona etinden daha iyi bir et, kanından daha iyi bir kan vereceğim, üstelik bütün günahlarını da örtüp bağışlayacağım.’ " (Rudani, C.2. H.no:2356)

20- İbn Mes'ûd: Allah Resulü (s.a.v)'e vardım, baktım ki hummanın etkisiyle ateşler içinde titriyor. Elimle tuttum ve dedim ki:
"Şiddetli bir humma yüzünden titriyorsun." Bunun üzerine:
"Evet, sizden iki kişinin yanması kadar (ateş nöbetiyle) yanıyorum" buyurdu.
"Öyleyse karşılığında iki ecir alacaksın" dedim.
"Evet; çünkü herhangi bir müslümana, hastalık veya başka bir sıkıntı isabet ederse, Allah onunla ağacın yaprakları dökmesi gibi, kötülüklerini ve günahlarını döker."
[Buhârî ve Müslim] (Rudani, C.2. H.no:2302)

21- Şakîk (b. Seleme): Abdullah b. Mes'ûd hastalandı, onu ziyaret ettik. Kınanıncaya dek ağladı, sonra şöyle dedi: "Hastalığım için ağlamıyorum. Çünkü Resûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu duydum: “Hastalık günahlara bir keffârettir.” Hastalık, zafiyet anında geldiği için ağlıyorum. Çalışma ve gayret zamanında bu hastalık başıma gelmedi. Çünkü köleye hastalandığı zaman, hastalık sebebiyle yapamadığı için hastalanmadan önceki sevapları da yazılır."
(Rudani, C.2. H.no:2313)

22-  "Allah kölesini hasta eder, (ve bu vesileyle) onun yalvarışını dinlemekten hoşlanır." sözü de Allah Teâlâ'nın indirdiklerindendir.
(Rudani, C.2. H.no:2328)

"HER HASTALIĞIN BİR İLACI VARDIR"  

1- Bedeviler: Ey Allah’ın Resûlü! Hastalanırsak tedavi yoluna gidelim mi?
Resûlullah (s.a.v.), şöyle buyurdu: “Tedavi olun, ey Allah’ın köleleri. Çünkü Allah yarattığı her bir hastalık için mutlaka şifasını (devasını) yaratmıştır. Ancak bir hastalık müstesnadır” buyurdular. Bunun üzerine o hastalık nedir? Ey Allah’ın Resûlü dediklerinde; “O İhtiyarlıktır” buyurdu.
(Tirmizi, C.2. H.no:2038)

2-İlacın en hayırlısı Kur'an'dır."
(İbn-i Mâce, C.9. H.no:3533)

3- ”Allah hastalığı da şifayı da yarattı ve her dert için bir derman yarattı. Tedavi olunuz. Lakin haramla tedavi olmayınız.
(Ebû Dâvûd, C.4. H.no:3874)

4- "İbn Ebnhur el-Kebir'in dedesi Hayyan'ın: "Vücudun hastalığa tahammül ettiği sürece ilacı bırak!"
 (Rudani, C.4. H.no: 7480)

5- Ebû Hızâme(es-Sa'dî): Bir gün, Resûlullah(s.av)’e (bir adam tarafından): Tedavi için kullandığımız ilâçlar, şifâ isteğiyle okunan dualar ve korunmak için kullandığımız koruyucu şeyler hakkında ne buyurursun? Bunlar Allah'ın kaderinden bir şeyi geri çevirir mi? diye soruldu. Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bunlar da Allah'ın kaderindendir.
(Tirmizi,  C.2. H.no:2065)
      
KABAK-MERCİMEK

1- “Kabak, hem dimağı besler, hem aklı artırır.”
(Ramuz El Ehadis, C.1. H.no:2469)

2- “Kabak, dimağı güçlendirir. Mercimek, 70 peygamberin dilinde tavsiye edilmiştir.”
(Ramuz El Ehadis, C.2.  H.no:3945)

"KAN ALDIRMAK ŞİFADIR"

1- “Sizin tedavi olduğunuz şeylerde hayırlı olan bir şey varsa o da kan aldırmadır.”
(İbn Mâce, C.9. H.no:3476)

2- (Mescid-i Haram 'dan Mescid-i Aksâ'ya) Götürüldüğüm gece (miraçta) meleklerden karşılaştığım her büyük cemaatin hepsi bana şöyle söylüyordu: ‘Ya Muhammed, kan aldırma işine devam et.
(İbn Mâce, C.9. H.no:3477)

3- “Hacamat yaptıran kişi, Allah’ın en iyi kölesidir. Kanı yeniler, sırtı hafifletir ve gözü aydınlatır.”
(İbn Mâce, C.9. H.no:3478
                                           
4- “Peygamber (s.a.v), (bir defa) atından bir hurma dalı üzerine düşerek ayağı çıkmıştır.(Râvi) Veki demiştir ki: Yâni Peygamber (s.a.v) bir incinmeden dolayı ayağının üstüne hacâmet ettirmiştir.'  
(İbn Mâce, C.9. H.no:3485)

5- "Hacamat, aç karnına daha faydalıdır. Kan aldırmak, aklı, bellek gücünü artırır, hıfzetme kabiliyetini kuvvetlendirir."
(İbn Mâce, C.9. H.no:3488)

6- Resûlullah (s.a.v), başındaki ağrıdan şikâyet eden bir kişi yoktur ki ona; “Kan aldır.” dememiş olsun. Ayaklarındaki ağrıdan sızlanan bir kişi de yoktur ki ona, “Onlara kına yak.” dememiş olsun.
(Ebû Dâvûd, C.4.  H.no:3858)

7- Resulullah (s.a.v)  başından ve iki küreği arasından kan aldırdı: “Kim şu kanları dışarı akıtırsa, artık başka bir hastalık için bir başka yolla tedavi olmaması ona zarar vermez” buyurdu.
(Ebû Dâvûd, C.4. H.no:3859)

8- ‘Resûlullah (s.a.v) kendisinde bulunan bir ağrıdan (Ves’ü) dolayı kalçasın­dan kan aldırdı’.
(Ebû Dâvûd, C.4. H.no:3863)
Ves’ü: Kemik ağrısı, kalça ağrısı, romatizma anlamına gelir.

9- ‘Peygamber (s.a.v) ihramlı iken kendisinde bulunan yarım baş ağrısından (es-Suda- eş-Şakika) dolayı, başından kan aldırdı.’
(Buhari, Tıb, C.12. H.no:21)

KARPUZ

1- “Yemekten önce karpuz yemek, karnı yıkadıkça yıkar, hastalığı giderdikçe giderir.”
(Ramuz El Ehadis, C.1. H.no:2289)

2- “Karpuzda on haslet vardır. Yemektir, sudur, güzel kokudur, meyvedir, çöğendir, mesaneyi yıkayıp temizler, mideyi yıkayıp temizler, meniyi çoğaltır, cinsi münasebet gücünü arttırır, karın hastalığına iyi gelir, cildi güzelleştirir.”
(Ramuz El Ehadis, C.2. H.no:4020)

KÖTÜ İLAÇLARI KULLANMANIN-SARHOŞLUK VEREN ŞEYLERLE TEDAVİNİN YASAK OLUŞU

1-Resûlullah (s.a.v.) kötü ilaç kullanmaktan nehyetti.’
(Ebû Dâvûd, C.4. H.no:3870)

2- ‘Resûlullah (s.a.v.) habis ilaç, yani zehir kullanmayı yasaklamıştır.’
(İbn Mâce, C.9. H.no:3459)

3- ”Gerçekten Allah, hastalığı da şifayı da yarattı ve her dert için bir derman yarattı. Tedavi olunuz. Lakin haramla tedavi olmayınız.” 
(Ebû Dâvûd, C.4. H.no:3874)

4- Resulullah(s.a.v.) içkiyi ilaç olarak kullanmaktan nehyetti. Sonra Resulullah (s.a.v.)'a yine sordu. Resulullah (s.a.v.), onu yine nehyetti. Dedi ki: “Ey Allah’ın nebisi, içki ilaçtır.” Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Hayır, içki ilaç değildir, bilakis hastalıktır.”  dedi.
(Ebu Davud, C,4, H. no:3873)

5- Târik bin Süveyd el-Hadrami: Ya Resulullah (s.a.v.),  bizim memleketimizde üzümler var. Biz onun suyunu çıkarıp şarabını içiyoruz (ne buyrulur)? dedim.
Allah’ın Elçisi (s.a.v.) şöyle buyurdu:”Hayır yapmayınız” buyurdu. Sonra ben (tekrar) O’na mü­racaat ederek: ‘Biz onunla hastayı tedavi etmek isteriz’, dedim. Allah’ın Elçisi (s.a.v.):  “O (şarap) kesinlikle şifâ değildir ve lâkin bir hastalıktır” bu­yurdu.
(İbn Mâce, C.9. H.no:3500)

6- Bir doktor ilaca kurbağa koymanın hükmünü sordu. Peygamber(s.a.v), kurbağayı öldürmekten nehyetti.”
(Ebû Dâvûd, C.4. H.no:3871)

KÜL İLE TEDAVİ

1- Ebû Hâzim: Sehl b. Sa’d’a, ‘Resûlullah (s.a.v.)’in Uhud’daki aldığı yara ne ile tedavi edilmişti?’ diye soruldu ve ben de konuşulanı işitmekte idim. Sehl cevaben şöyle dedi: ‘Bunu benden daha iyi bilen kimse kalmadı. Ali, kalkanının içinde su taşıyor, Fatıma’da kanın bulaştığı yerleri yıkıyordu. Sonra bir hasır parçası yakıldı ve onun külü yara üzerine konuldu.
(Buhari, Tıb, C.12. H.no:37)
 

" MANTAR-ACVE HURMASI VE DOMALAN ŞİFADIR"

1- “Medine’nin ‘Aliye’ denilen yüksek yerlerinin Acve (balçık) hurmasında şifa vardır. O, sabahın ilk vaktinde tiryak (panzehir)tır.”
(Müslim, Eşribe, C.6. H.no:2048)

2- “Kim her sabah Acve hurmasından yedi tane yerse o gün ona zehir ve sihir zarar vermez.
(Ebu Davud, C.4. H.no:3876)

3- Sa’d (b. Ebî Vakkâs): Bir gün iyice hastalanmıştım. Resûlullah (s.a.v) ziyaretime geldi ve elini göğsümün üzerine koyup; “Sen kalp hastası bir adamsın. Sakîf’in kardeşi Haris b. Kele-de’nin yanına git. Çünkü o hastalıklara ilaç yapmakla uğraşan bir kimsedir. (Ona söyle) Medine’nin Acve hurmasından yedi tane alsın, çekirdekleriyle (birlikte) dövsün, sonra onları suya koyup sana içirsin” buyurdu.
(Ebu Davud, C.4. H.no:3875)

4- Allah’ın Elçisi (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Mantar, kudret helvası gibi külfetsiz nimetler nevinden bir rızıktır. Suyu da göz hastalığına şifadır. Acve (Medine-i Münevvere) hurması, cennet meyvelerindendir ve delilik hastalığına şifadır.”
(İbn Mâce, C.9. H.no:3453)

5-Mantar, kudret helvası cinsinden bir rızıktır. Suyu göze şifadır. Acve hurması; Cennet meyvelerinden olup zehire karşı şifadır.” buyurdu.
(İbn Mâce, C.9. H.no:3454-3455)

6- Ebû Hureyre: ‘Üç, beş veya yedi mantar veya domalanı alıp sıktım, suyunu cam bir kap içersine koydum, onunla bir cariyemin gözünü sürmeledim de iyileşti.’ (Tirmizi, C.2. H.no:2069)

7- “Hurmalarınızın en iyisi ‘el-Bürenni Hurması’dır; hastalığı giderir, (sürekli yiyen) bir kimsede hastalık olmaz.
(Rudani, C.4. H.no:7529)

MİSVAK KULLANMAK

1- “Ümmetime yahut insanlara, meşakkat vermem endişesi olmasaydı, her namaz kılarken, misvak kullanmalarını emrederdim."
(Buhari, Cuma. C.2. H.no:12)

2- ‘Resulullah (s.a.v.)  geceleyin kalktığı zaman ağzını (ve dişlerini) iyice ovalayıp temizlerdi.’
(Buhari, Cuma. C.2. H.no:14)

NAR

1- Ali: ‘Narı içindeki posası ile yiyin. Çünkü o mi­denin temizleyicisidir.’
(Rudani, C.3. H.no:5564)

NAZAR

1- Esma binti Umeys: “Ey Allah’ın Resûlü! Cafer’in çocuklarına nazar değiyor. Onlara şifa dileğiyle okutayım mı?” Resûlullah (s.a.v.); ‘Evet, şayet kaderi geçip değiştirebilecek bir şey olsaydı bu göz değmesi olurdu ” dedi. 
(İbn Mâce, C.9. H.no:3510)

2- ‘Resûlullah (s.a.v.) cinlerin ve insanların nazarından Allah’a sığınır ve dualar okurdu. Cinlerin nazarından, son­ra insanların nazarından Allah'a iltica ederdi. Muavvizetan sureleri (Nas ve Felak) nazil olunca, diğer okuduğu şeyleri bıraktı ve bu iki sureyi okumaya başladı.’
(İbn Mâce, C.9.  H.no:3511)

3- Ebû Ümâme: “(Babam) Sehl bin Huneyf yıkanırken yanından Âmir bin Rebia geçti ve (onun vücûdunun güzelliğini kasdederek): ‘Henüz evlenmemiş örtülü genç kızın cildi dâhil bugünkü gibi (hiçbir güzel) görmedim.’ dedi. Bu lâftan hemen sonra Sehl bin Huneyf yere yıkıldı. Bunun üzerine Sehl, Peygamber (sav)’e götürülüp O’na:
‘(Ya Resulallah)! Nazar çarpması nedeniyle yere yıkılmış vaziyet­te Sehl’e yetiş.’ denildi. Resûlullah: “Kimden şüpheleniyorsunuz?” buyurdu. Onlar: Âmir bin Rebia, dediler. Resûlullah (Âmir’i azarlayarak) :
“Neye binâen biriniz din kardeşini öldürüyor? Biriniz (din) kardeşinden beğendiği–hayran kaldığı bir şey gördüğü zaman ona mübarek olması için duâ etsin.” buyurdu.
Sonra bir miktar su istedi ve Âmir’e abdest almasını emretti. Âmir de yüzünü, dirseklerine kadar kollarını, dizlerini ve belden aşağıyı yıkadı ve Peygamber, bir kapta biriken bu suyu  başına dökmesini Âmir’e emretti.
(Râvilerden) Süfyân demiştir ki: Mamer’in Zührî’den rivaye­tine göre: Ve Peygamber (s.a.v) o kabı onun arkasında ters çevirip yere koymasını Âmir’e emretti.”
(İbn Mâce, C.9. H.no:3509)

4- İbn Abbâs: “Resûlullah (s.a.v.), torunu; Hasan ve Hüseyin’i şu şekilde okuyarak tedavi eder ve İbrahim(a.s.)’da oğlu İsmail ve İshâk’ı aynı şekilde okuyarak tedavi ederdi.” buyururlardı. “Her ikinizi de Allah’ın noksansız tüm kelimeleriyle her türlü , zehirli tan ve dokunan her türlü gözden Allah’a dırırım.” (İbn Mâce, C.9. H.no:3525)
    
5- “Biriniz  hastalığına yakalanırsa iyi bilin ki sıtma ateşten bir parçadır. Onu su ile söndürsün. Sabah namazından sonra  doğmadan önce bir  veya bir ya girsin, suyun akışına karşı dursun ve “Allah’ın adıyla, Allah’ım kölene şifa ver, Peygamberini doğrula.” desin, o akarsuya üç kere dalsın üç seferde iyileşmezse beş, yedi, dokuz sefer o suya dalsın. Allah’ın izniyle dokuza varmadan geçer.”  
(Tirmizi, C.2. H.no:2084)

6- Ayşe: ‘Resûlullah (s.a.v) hastalandığı zaman kendi üzerine Muavvize surelerini okurdu ve üflerdi. Son hastalı­ğında ağrısı şiddetlenince ben O'na (Muavvize sûrelerini) okur ve bereketini umarak O'nun eliyle unu sıvardım.’
(İbn Mâce, C.9. H.no:3529)

8- “Allah Teâlâ’nın insan hakkındaki  ve kaderi dışında ümmetimden öleceklerin çoğu nazar ile olacaktır.”
(El-Metalib ul-Aliye, C.2.  Hno: 2448)

9- Rafi b. Hadic: “Bir gün Resulullah (s.a.v.)'in huzuruna girdim. Yanlarında et dolu bir tencere kaynıyordu. Canım bir parça çekti, alıp yedim. Yedikten sonra 1 yıl rahatsızlandım. Daha sonra durumu Resulullah (s.a.v.)'e anlattım, şöyle buyurdu: “O et parçasında 7 kişinin gözü vardı. “ Sonra Resulullah (s.a.v.) karnımı ovdu, ben de onu yeşil bir kütle halinde dışarıya attım. Resulullah '(s.a.v.)i hak ile gönderen Allah’a yemin olsun ki, şu ana kadar karnımdan herhangi bir rahatsızlık hissetmedim.
(El-Metalib ul-Aliye, C.2. Hno: 2449)

10- Abdullah bin Mes'ûd'un zevcesi: “Yaşlı bir kadın yanımıza girip humre (denilen bir nevi veba) hastalığına okurdu. Ayakları uzun bir divanımız vardı. (Eşim) Abdullah eve gireceği zaman (geldiğini sezdirmek için) öksürüp sesle­nirdi. Günün birinde Abdullah eve girdi. Okuyucu yaşlı kadın onun sesini duyunca ondan saklandı. Abdullah da gelip yanıma oturdu ve eli bana dokununca bir ipliğe değdi. Sonra: ‘Bu nedir?’ dedi. Ben de: ‘Humre (denilen) hastalığa benim için bu ipliğe okundu.’ dedim. Bu­nun üzerine Abdullah ipliği çekip keserek attı ve: ‘Abdullah'ın ev halkına şirk sayılan bir şeyi kullanma­ya ihtiyaçları yoktur. Ben, Resulullah (s.a.v.) 'den:
ler, nazarlıklar ve büyü şüphesiz bir  (yani Allah'a  koşmak)tır” buyurduğunu işittim.’ dedi. Ben:
‘Bir gün dışarı çıktım da falan adam beni gördü. Bunun üzerine onun tarafındaki gözüm yaşardı. O günden beri gözüme okutturdu­ğum zaman gözümün yası durur ve okutmayı bıraktığım zaman gö­züm yaşarır.’ dedim. Abdullah: ‘O, şeytandır. Sen ona ettiğin zaman seni bırakır ve ona  ettiğin zaman parmağı ile senin gözüne dürtüyor. Lâkin eğer sen, Resulullah (s.a.v.)'in yaptığı gibi yapsaydın senin için hayırlı ve şifaya kavuşman için çok münâsip olurdu: Gö­züne su serpip şöyle dersin: “Bu hastalığı gider, Ey insanların Rabbi. Şifa ver. Ancak sen şifa verirsin. Senin şifandan başka hiçbir şifa yoktur. Hiçbir hastalık bırakmayan bir şifa ihsan buyur.” dedi.”
(İbn-i Mace, C.9. H.no:3530)

NESÂ SİNİRİNİN ŞİFASI

1- “nin şifası arabî bir un kuyruğudur. Bu kuyruk eritilip üç parçaya bölünür, sonra her gün sabahleyin aç karnına bir parça içilir.”

(İbn-i Mâce, C.9. H.no:3463)
Nesâ: Oturak hizasından topuğa uzanan bir sinire verilen isim­dir.
El-Muvaffak demiş ki: Bu tür tedavi, Araplara ve kuru havadan dolayı anılan hastalığa tutulan kimseler için yararlıdır. Arabî koyundan maksad; yağı az olup kırsal kesimlerde yavşan ve si­nameki gibi bitkilerle beslenen koyundur.

SARIMSAK

1- Muğîre bin Şu'be: Bir gün  yiyip (namaz kılmak üzere) Peygamber (s.a.v.)'in mescidine varmıştım, (ben) mescide girince Peygamber (s.a.v.) (herhal­de benden) bir koku hissetti ki, namazını bitirince: "Her kim şu sarımsak bitkisini yerse su ken­disinden gidinceye kadar bize (mescidimize) yaklaşmasın" buyurdu. Namazı tamamlayınca yanına varıp; Ey Allah'ın Resûlü, Allah için elini bana vereceksin, dedim. Elini lütfedip bana verdi, ben de elini tutup yenimin arasından göğsüme götürdüm. O sırada ben göğsü sarılı idim. Göğsümün sarılı olduğu­nu anlayınca; "Senin özrün var" buyurdu.
(Ebu-Davud, C.4. H.no:3826)

2- Peygamber (s.a.v.) sarımsak ve soğan diye bildiğimiz şu iki bitkiyi yasaklamış ve şöyle buyurmuştur:
"Bunları yiyen lerime yaklaşmasın. Eğer mutlaka yeme­niz gerekiyorsa pişirmek suretiyle onlarda bulunan ağır kokuları gideriniz de ondan sonra yiyiniz."
(Ebu-Davud, C.4. H.no: 3827)

3- “Sarımsak yiyin ve onunla tedavi olun. Onun yetmiş hastalığa karşı şifası vardır. Eğer bana melek gelmeseydi bende onu yerdim. “
(Ramuz El Ehadis, C.2. H.no:4258)

'SARISABIR' VE 'SÜFA' OTU

1-"Sarı Sabır" ve "süfa'' otunda ne gibi şifalar vardır bilseniz!”
(Rudani, C.4. H.no:7548)
Süffâ' ise  hardal otunun adıdır. Ancak hurf denen bir başka ota da süffâ diyen olmuştur. Dilimizde hurf'un karşılığı "yüzerlik otunun tohumu"dur.

SEMİZOTU

1- Resulullah(s.a.v.) nun yanından geçti, ayağında yara vardı. Onunla ayağının yarasını tedavi etti ve şifa buldu. Şöyle buyurdu: “Allah seni mübarek kılsın! Dilediğin yerde bitesin, zira sen en küçüğü baş ağrısı olmak üzere 70 derde devasın.”
(El-Metalib ul-Aliye, C.2. Hno:2409)

"SİNAMEKİ KULLANMAK ŞİFADIR"

1-'Sinameki' ve sennut (bal ve tereyağı), yemeye devam ediniz. Çünkü bu iki şeyde, samdan başka her hastalığa şifa vardır."
(İbn Mâce, C.9. H.no:3457)
Sinemaki, iyice ufaltılıp biraz bal ve tereyağına karıştırılarak yenir.
Sennut: Tereyağı tulumuna konan bal. Dereotu. Tereyeğı, bal, kimyon.

2- Allah’ın Elçisi (s.a.v.) Esma binti Umeys'e: " Müshil olarak hangi ilacı kullanıyordun?" dedi. "Şübrüm otunu kullanıyorum deyince”, Allah'ın Elçisi (s.a.v.):
"O çok şiddetli ishal yapar" buyurdu."Sonra, ‘Sinameki kullanmaya başladım.’ dedim." Bunun üzerine:
"Eğer bir şey ölüme şifa olsaydı bu 'sinameki otu' olurdu" buyurdular.
 (İbn Mâce, C.9.H.no:3461)
Şübrüm: İshal olmak için kullanılan bir bitkidir. Mercimeğe ben­zer tanecikleri vardır. Kökü süt ile doludur. Yaprağı, kökü ve sütü müshildir. Bir kavle göre Şübrüm yavşan denilen bitkinin bir nevi­dir. Sena i: Sinamekidir.
-Tuhfe yazarı: Şübrüm çok fena ishale sebebiyet verdiğinden do­layı tabibler bunu kullanmamayı tavsiye ederler. El-Cezeri, en-Nihâye’de: Şübrüm, nohuta benzer tanelerdir. Pişirilip tedavi için suyu içilir. Bir kavle göre yavşan denilen bitkinin bir nevidir, demiş­tir.

2- “Sinameki ve her derde deva vardır.”
(Ramuz El Ehadis, C.1. H.no: 2575)
 

"SİNEKTE ZEHİR VE ŞİFA VARDIR"

1- “Sizden birinizin kabına sinek düştüğü zaman o kişi onun her tarafını batırsın, sonra çıkarıp atsın. Çünkü sineğin iki kanadının birisinde şifa, diğerinde hastalık vardır. “
(Buhari, Tıb, C.12. H.no:92)

SİRKE

1- “Sirke ne güzel katıktır."
(Ebu-Davud, C.4.  H.no: 3820)

”ŞİŞMANLAMANIN YOLLARI"

1-  Ayşe: “ Resûlullah (s.a.v) ile zifafa girmem için annem beni şişmanlatmak istiyordu. Bütün çabalarına rağmen onun istediği kiloyu alamadım. Nihayet bana yaş hurma ile hıyar yedirdi de en güzel şekilde şişmanladım.” (Ebû Dâvûd, C.4. H.no:3903)

SU İÇERKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ

1- ‘Resûlullah (s.a.v.) ayakta su içmeyi yasakladı. Dedik ki: "Ey Enes! Ayakta yemeği de mi yasakladı?"
"Bu daha şiddetli yasaktır." Yahut şöyle dedi: "Bu daha kötü ve çirkindir!"
(Tirmizi, C.2. H.no:1879)

2- İbn Ömer: ‘Biz, Resûlullah (s.a.v.)'in zamanında yürürken yerdik, ayakta su içerdik.’
(Tirmizi, C.2. H.no:1880)

3- "Devenin içişi gibi tek bir içişle su içme­yin; lâkin dinlenerek ikişer-üçer içişle için. İçtiğinizde besmele çekin, içmeyi bitirdiğiniz­de ise Allah'a hamdedin!"
(Tirmizi, C.2. H.no:1885)

4- Resûlullah (s.a.v.)  yüzükoyun yata­rak dudaklarla, bardaksız ve avuçlamaksızın, su içmekten men etti ve tek elin avucuyla suyu avuçlayıp içmemizi yasakladı: “Herhangi biriniz köpeğin su içtiği gibi (kapsız ve avuçsuz) du­dakları ile su içmesin ve Allah'ın kızdığı kavmin içtiği gibi tek elin avucu ile içmesin. Geceleyin de kabı hareket ettirip kontrol et­medikçe ondan su içmesin. Meğerki kabın üstü ve ağzı iyice ör­tülü ola. Kim bir kaptan içebildiği halde tevazu (yani gönül alçaklı­ğı) niyetiyle avuçlarıyla su içerse Allah ona parmakları sayısınca sevaplar yazar. Avuç, Meryem oğlu İsa (a.s)’ın kabıdır. Çün­kü İsa, bardağı atarak: Öf bu dünya ile beraberdir (veya dünya ile beraber buna öf) dedi."
(İbn Mâce, C.9. H.no:3431)
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Bakîyye bulunur. Bu râvl tedlisçidir ve bu hadisi an'ane ile rivayet etmiştir.
Ed-Dümeyrl de : Bu, münker bir hadistir. Yalnız müellif tarafından rivayet edilmiştir. Senedde anılan Ziyad bin Abdi İlah tanınacak gibi değildir. Müellif onun yalnız bu hadîsini rivayet etmiştir.

5-‘Resûlullah (s.a.v.) bardağın kırık yerinden su içmeyi ve içilecek şe­yin içerisine üflemeyi yasakladı.’ (Ebû Dâvûd, C.4. H.no:3722)

6- ‘Resûlullah (s.a.v.), nekîr; şarap için kullanılan ağaç fıçılara, müzeffet; zift, karasakızla sırlanmış küplere, dübbâ; boş kuru kabaklara, hantem; içi sırlı ağzı yandan toprak kablarına hurma yahut üzüm şırası (meşrubat)  koymaktan nehyetti.’
(Müslim. C.6. H.no: 37-1995)
Herhangi bir içecek bu kaplarda süratle sarhoş edici özellik kazanır.  Taştan ve sandan (tunçtan) yapılan kaplar, bu dört kap gibi, alkole dönüşümü hızlandırmaz.

7- "Sizi ağaç fıçıdan, ziftlenmiş kaptan, çömlekten ve (içine şıra kurulan) kabaktan ve üstüne ilave yapılmış ve başı kesik gırbeden nehyederim. Lakin deri su kabından için sonra ağzını bağlayın."
(Ebu Davud, C.4. H.no:3693)

8- “Sizler şıralarınızı deri kaplarda tutun”.
(Müslim. C.6. H.no: 55-1997)

9- “Ziftlenmiş kaplar, kabak ve ağaç fıçılarında meşrubat yapmayı ve saklamayı yasakladı. Resulullah (s.a.v) için şerbet yapılacak kap bulunamaz ise taştan oyulmuş büyükçe bir kaptan yapılırdı.’
(Nesai, C.3. H.no: 5553)

10- "Sizleri deri kaplar müstesna şerbetlerden nehyetmiştim. Şimdi her nevi kaptan içebilirsiniz. Ancak sarhoş edici içki içmeyiniz.”
(Müslim. C.6. H.no: 65-1998)

11- Resûlullah (s.a.v.)  misvakı enlemesine kullanırdı, suyu emerek içerdi, arada üç nefes alarak şöyle derdi: “Bu, daha afiyet verici, daha koruyucu ve da­ha iyidir
(Rudani, C.3. H.no:5583)

12- İbn Abbas: Resulullah (s.a.v)’ su içerken gördüm, üç nefeste içti. O’na “ya Resulullah! Suyu üç nefeste içtin” dedim. O’ da buyurdu ki: “Evet, üç nefeste içmek daha şifalı ve boğaz için daha faydalı ve sağlıklıdır.”
(El Metalib ul-Aliye, C.2. H.no:2394)

SUSAM YAĞI

1- Resûlullah (s.a.v.)'in susam (yağı)nı burnuna ilaç olarak verdiğini bildirmiştir.
(El Metalib  ul-Aliye, C.2.  H.no:2412)

TUZ

1- “Sizin katığınızın başı (efendisi) tuzdur."
(İbn Mâce, H.no:3315)

2- “Yemek yiyeceğin zaman tuz ile başlayıp tuz ile bitir; zira tuz 70 hastalığa şifadır. Bunların başı cinnet, cüzzam, alaca, azı dişi ağrısı, boğaz ağrısı, karın ağrısıdır.”
(El Metalib  ul-Aliye, C.2. Hno:2350)

KURU ÜZÜM

1- “Kuru üzüm yemelisiniz. Çünkü o safrayı, balgamı bertaraf eder, damarları takviye eder, yorgunluğu giderir. Ahlakı güzelleştirir, ruha ferahlık verir, üzüntüyü giderir.”
(Ramuz El Ehadis, C.2. H.no:3946)


"UD-İ HİNDİ VE ZEYTİNYAĞINDA ŞİFA VARDIR"


1- Ümmi Kays:  Süt emen oğlumun bademcik hastalığını kendim tedavi etmiştim. Peygamber (s.a.v.)'in huzuruna girdiğimde, Allah'ın Elçisi (s.a.v.) bana şöyle buyurdu :
Niçin çocuklarınızın boğaz hastalığını, elle sıkıp, acıtarak  tedavi etmeye çalışıyorsunuz?  Şu 'Ud-i Hindi''yi kullanmaya devam ediniz. Çünkü bu 'Hind bitkisi'nde  yedi türlü şifa vardır. Zatu'l-Cenb hastalığının ilacı ondadır. O, uzre denilen boğaz hastalığı için buruna çekilir. Zatu'l-Cenb hastalığı için de, (su ile) hastaya ağızdan verilip içirilir. "
(Müslim, C.7. H.no:2214) 
Uzre: Bademciğin iltihablanması ve şişmesi.
Ud-i Hindi(Kust), Topa­lak otuda denilir.
Ud-i Hindi, siyahca ve daha hareketlidir. Topa­lak otuda denilir.
Enfiye gibi buruna çekilerek şişmiş bademciğin tedavisinde suya ıslatılarak ağızdan alınıp zatüre hastalığının tedavisinde kullanılır. Ud-i Bahri beyazdır.

2- Resulullah (s.a.v) Ümmü Seleme’nin yanına girdi. Yanında genzinden kan sızan bir çocuk vardı. Resulullah (s.a.v): “Bu nedir?” diye sordu. Oradakiler: “Boğazı rahatsız” karşılığını verdiler. Bunun üzerine peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Çocuklarınıza niçin işkence çektiriyorsunuz;  zira birinizin kust-i hindi otu alıp, onu yedi kez su ile ovması ve hastanın ağzına koyması yeterlidir.” Ravi der ki: peygamber (s.a.v)’in dediğini yaptılar ve çocuk şifa buldu.
(El Metalib ul-Aliye, C.2.  H.no:2403)

VEBA-KARANTİNA

1- “Hasta develeri olan kimse, bu develerini, sağlıklı deve sahibi­nin develerine uğratmasın."
(İbn Mâce, C.9. H.no:3541)

2- “Bir yerde taun bulunduğunu işitirseniz oraya girmeyiniz. Sizin bu­lunduğunuz yerde vuku gelirse, ondan kaçarak o yerden çıkmayınız.”
(Ebû Dâvud, C.4.  H.no: 3103)

3- Ferve b. Müseyk: Ey Allah'ın Resûlü (s.a.v.), bizim elimizde "Ebyen" denilen bir arazi var. Bu bizim çiftliğimizin ve ziraat mahsullerimizin arazisidir; ve bu arazide veba hastalığı vardır. Yahutta buranın vebası çok şiddetlidir. Ne yapmamı tavsiye edersiniz? diye sordum. "Orayı terket. Çünkü ölüm böyle bulaşıcı hastalıklara yakın durmaktan ileri gelir" buyurdu.
 (Ebû Dâvud,C.4. H.no: 3923)

4- "Veba olan yeri tamamen bırak! Zira hastalıklardan insanı helak edeni de vardır."
(Rudani, H.no:2343)

5- Allah’ın elçisi (s.a.v.) vebadan söz ederek buyurdu ki: "Bu öyle bir ceza ya da azaptır ki, bazı milletler buna uğratılmıştır. Daha sonra ondan bir kısmı yeryüzünde kalmıştır. Bazen gider, bazen gelir. Onun bir ülkede olduğunu duyan, oraya gitmesin. Bulunduğu ülkede olursa, ondan kaçmak için oradan ayrılmasın!"
(Rudani, C.1. H.no:2340)

6- “Bir ülkede veba olduğunu duyarsanız, oraya gitmeyin. Eğer veba olan bir yerde bulunursanız sakın oradan çıkmayın!” Bunun üzerine Ömer, Allah'a hamdü senada bulundu ve sonra oradan ayrıldı.
(Rudani, C.2. H.no:2339)

"YARALARI KINA İLE TEDAVİ EDİN"

1- ‘Peygamber (s.a.v.)'in bir tarafı yaralandığı veya bir tarafında diken battığı zaman o yerin üzerine 'kına' koyardı.’
(İbn Mâce, C.9. H.no:3502)

2- Resûlullah (s.a.v.)'ın hizmetçisi Selma: “Resûlullah (s.a.v.), bıçak yarası, taş ve dikenden meydana gelen bir yara olursa o yara üzerine kına koymamı bana emrederdi.”
(Tirmizi, C.2. H.no:2054)

3- Selma el-Hadim:  Ailelerinin herhangi birinde ‘çıban ve yara’ olduğu zaman  Peygamber (s.a.v.), bana: “O yaranın üstüne ‘kına’ koymamı emrederdi.”
(Rudani, C.4. H.no:7532)

4- “Kına yakın, zira o kokusu güzel olup, baş ağrısını giderir.”
(El-Metalib ul-Aliye, C.2. H.no: 2408)

YEMEKLE İLGİLİ HADİSLER

a-Günde 1 Öğünden Fazla Yemek

1- Ayşe: Resulullah (s.a.v.), bir günde iki öğün yemek yediğimi fark edince:
 “Ya Ayşe! Midenden başka seni meşgul eden bir şeyin olmamasını mı arzu ediyorsun? Dünyayı midene mi dolduracaksın? Bir günde iki defa yemek israftır. Allah, israf edenleri sevmez.” buyurdu.
(Beyhaki, Şuabu’l-İman 5/26 (5640)) (M.Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s- Sahabe Muhtasar, C.2, s.83)

2-”Resulullah(s.a.v.) bizzat insanlara yardım eder, elbisesini deri ile tamir ederdi. Mevla-yı Mütealine kavuşuncaya kadar aralıksız üç gün hem sabah hem akşam yemeği yememiştir. Yani sabah yemiş ise akşam yememiş, akşam yemiş ise sabah yememiştir.”
(Münziri et-Tergib 4/94) (M. Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s- Sahabe Muhtasar, C.1, s.245)

b- Çok Yemenin Keraheti Hakkında

1-Birçok hastalığın gerçek sebebi çok yemedir.
 (C. Sağır, 1/36)

2- Atiyye bin Amir el-Cüheni: Selmân’dan, yediği yemekten biraz daha ye­mesi için ısrar edilirken şunu işittim: “ (Yediğim miktar) bana yeter. Çünkü ben Resulullah (s.a.v.)'i şöyle buyururken işittim: “Dünyada insanların en çok doyasıya yiyeni, kıyamet günü açlığı en uzun olanıdır.” 
(İbni Mace, H.no: 3351)

3- Ebu Cuhayfe: Yağlı etle yapılan tirit yemeği yemiş ve Allah Resulü’nün yanına gitmiştim. Huzurunda, çok yediğimden dolayı geğiriyordum.
Allah Resulü: “Ebu Cuhayfe git uzakta geğir! Dünyada karnını tıka basa dolduranlar, ahirette uzun zaman aç kalacaktır.” buyurdu. Gerçekten, Ebu Cuhayfe bu olaydan sonra vefat edinceye dek karnı doyuncaya kadar yemek yemedi. Sabah yemek yerse akşam yemez, akşam yerse sabah yemezdi.
(Ebu Nuaym, Hilye 7/256) (M. Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s- Sahabe Muhtasar, C.2, s.83)

4- Ebu Hureyre: Resulullah (s.a.v.)’e bir kafir konuk geldi ve Resulullah (s.a.v.) onun için bir koyun (sağılmasını ) emretti. Koyun sağıldı ve konuk içti. Sonra başka bir koyun (sağılmasını) emretti. Koyun sağıldı ve konuk onu da içti. Sonra başka bir koyun ve onu da içti. Nihayet yedi koyunun sütüne kadar içti. Sonra ertesi günün sabahı olunca Müslüman oldu. Resulullah (s.a.v.) , misafir için bir koyun (sağılmasını) emretti. Koyun sağıldı ve misafir içti. Sonra onun için başka bir koyun (sağılmasını) emretti ve misafir bunu tamamlayamadı. Bunun üzerine
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ”Müminin içtiği bir bağırsağa, kafirin içtiği yedi bağırsağa iner.”
(Tirmizi,(O. Z. Mollamehmetoğlu), C.3, Hno:1879)

5- Ayşe: “Resulullah (s.a.v.), ahirete irtihalinden sonra, bu ümmet arasında görülen ilk bela tokluk belasıdır. Müslümanların karınları doyup bedenleri de semizleşince, gönül hayatları zayıfladı ve şehvetleri azgınlaştı!"
(Münziri et-Tergib, 3/100) (M. Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s- Sahabe Muhtasar, C.1, s.247)

6- “Size beş haslet tavsiye edeceğim ki, Allah böylece güzel huylarınızı iyice kemale erdirsin.
Yemeyeceğiniz kadar çok şey toplamayın, içinde oturmayacağınız ev yapmayın,
yarın elinizden çıkacak dünya menfaati için birbirinizle zıtlaşmayın, huzurunda toplanıp kendisine varacağınız Allah’ın azabından sakının, neticede gidip ebediyen kalacağınız ahiret yurduna şevkle yönelin.”

(El- Hindi, Kenzu’l –Ummal 1/476) (M. Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s- Sahabe Muhtasar, C.1, s.93)

7- "Yemeğinizi Allah’ın zikri ve namaz ile eritin. Yemek üzerine uyumayın. Yoksa kalpleriniz katılaşır." (Ramuz El Ehadis, H. no:934, s.119)

8- "Üç huy Allah’ın gazabını gerektirir. Acıkmadan yemek yemek, uykusuz kalmadan uyumak, lüzumsuz yere gülmek."
(Ramuz El Ehadis, Hno:3340, s.373)

c- Ne Kadar Yemek Yemek Yeterlidir

1- “Allah'a en sevgili olanınız; az yiyenleriniz, vücut bakımından da hafif olanlarınızdır
(Kenzü'l Ummal, 3/7084)

2- "Oruç tutunuz ki sıhhat bulasınız"
(Feyzül Kadir, 4/212)

3- Ayşe bir gün Allah Resulü’nün yanında ağlamaya başlayınca, Allah Resulü:
”Niçin ağlıyorsun ya Ayşe? Eğer ahrette benimle birlikte olmak istiyorsan, bir yolcunun taşıyabileceği kadar rızık sana yeter. Sakın ola ki, zenginlerin arasına karışma!”

(El- Hindi, Kenzu’l –Ummal, 2/150) (M.Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s- Sahabe Muhtasar, C.2, s.83)

4- Ebu Hureyre: “Bir gün evimden çıkıp mescide gitmiştim. Dışarı çıkmamın tek sebebi açlıktı. Mescitte Sahabe-i Kiram’dan 7-8 kişilik bir grupla karşılaştım.
”Hayırdır Ebu Hureyre, seni bu saatte dışarı çıkaran nedir böyle?” dediler.
“Açlık” dedim.
”Vallahi biz de açlıktan buraya geldik.” dediler. Hep birlikte kalktık, Allah Resulü’nün huzuruna vardık.
”Bu saatte gelmenizin sebebi nedir acaba ?” diye sordu.
“Ya Resulullah, açlık!” dedik. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) bir tabak kuru hurma istedi.
”Şu ikişer hurmayı yiyiniz, üzerine de su içiniz. Bugün size bunlar yeter.” buyurdu.
(İbn Sa’d, Tabakat 4/329) (M. Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s- Sahabe Muhtasar, C.1, s.256)

5- Allah Teala buyurdu: ”Kölelerim, Katım’da, az yemek yorganından daha tesirli bir yorgana bürünemezler.”
(Ramuz El Ehadis, Hno: 4092, s.457)

6- Mikdam İbn-u Ma'dikerib: “İnsanoğlu, (midesinden) karnından daha zararlı(şerli) bir kap doldurmamıştır. İnsanoğluna kendini ayakta tutacak birkaç lokma yeter. Şayet (bu miktarın aşılması) kaçınılmaz ise bu durumda; üçte biri yemeği, üçte biri içmesi, üçte biri de nefesi için (ayrılmalı)dır.”
(Tirmizi(O.Z.Mollamehmetoğlu), C. 4, Hno: 2486, s.119) (İbn-i Mace,  H.no: 3349)

7- Cabir: Resulullah dedi ki: "İki kişilik yiyecek dört kişiye de yeter, dört kişilik yemek sekiz kişiye de yeter."
(Müslim, Eşribe 179, (2059)) (Tirmizi, Et'ime 21, (1821))

8- Ebu Hureyre: Resullulah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ”İki kişinin yemeği üç kişiye kafi ve üç kişinin yemeği dört kişiye kafidir.”  
(Tirmizi,(O. Z.Mollamehmetoğlu), C.3, Hno:1880)

9- Bize Affân: ”Mü'min, karnını tıka-basa doldurarak yemez. Onun vasiyeti de hep koltuğunun altındadır!"
(Câmiu’s Sağîr, 1/13)  (Sünen-i  Darimi, Hno:3180)

10- Câbir bin Abdillah: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Bir avuç kuru hurma ile de olsa akşam yemeğini terketmeyiniz. Çünkü akşam yemeğini kaldırmak ihtiyarlık ve güçsüzlüğe sebep olur.” 
 (İbn-i Mace, H.no: 3355)

11- Ukbe b. Âmir el Cühenî: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Hastalarınızı yemeye içmeye zorlamayınız çünkü Allah onları yedirir ve içirir.”
(İbn-i Mâce, C.9. H.no:3444)

12- Vahşi ibnu Harb el-Habeşi: Resulullah (s.a.v.)'in Ashabı dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü! Biz yiyoruz, ancak bir türlü doymuyoruz (ne yapalım)?" Bunun üzerine,
Resulullah(s.a.v.): "Ayrı ayrı yemekte olmayasınız?" diye sordu. "Evet" dediler.
 Resulullah (s.a.v.)da: "Öyleyse yemeğinizde toplanın (bir sofra kurarak hep beraber yiyin), yemeğe Allah'ın ismini zikrederek (Bismillahirrahmanirrahim diyerek) başlayın. Böyle yaparsanız yemeğiniz, hakkınızda mübarek kılınır."
(Ebu Davud, Hno: 3764) (İbnu Mace, Et'ime 17, (3286))

13- İbn Ömer: "(Azı) Dişlerinin arasında kalan yemek kı­rıntıları dişleri zayıflatır."
(Rudani, C.3. H.no:5558)

14- İbn Abbâs:Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Devenin içişi gibi tek bir içişle su içme­yin; lâkin (dinlenerek) ikişer üçer (içişle) için. İçtiğinizde besmele çekin, içmeyi bitirdiğiniz­de ise Allah'a hamdedin!"
(Tirmizî 1885](Rudani, C.3. H.no:5579)

15- Taberânî, Mu'cemu'l-Kebtr'de: “Resûlullah (s.a.v.)  misvakı enlemesine kullanırdı, suyu emerek içerdi, (arada) üç nefes alarak şöyle derdi: 'Bu, daha afiyet verici, daha koruyucu ve da­ha iyidir!'"  (Rudani, C.3. H.no:5583)

16- Hz. İsa şöyle derdi: "Suyun fazlası bitkiyi öldürdüğü gibi, yiyeceğin fazlası da ruhu öldürür."
(Müsliman-İsa, S.156-7)

 17- Enes'den  yaptığı bir ziyade: "Zira yemek kabı, kendisini yalayıp yıkayana istiğfarda bulunur ve: "Beni şeytandan kurtardığın gibi, Allah da seni ateşten kurtarsın" der."
(Prof. Dr. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte, C.11, Hno:3887)

18- "Canının çektiği ve arzu ettiği her şeyi yemen, şüphesiz israftır!"
(İbn-i Mâce, Et‘ime, 51)


YILAN-AKREP SAOKMASI-ÇIBAN İÇİN DUALAR
1- Resûlullah (s.a.v) rukyeyi yasak etti. Derken Amr b. Hazmoğulları Resûlüllah (s.a.v)’e gelerek: “Yâ Resûlallah! Gerçekten elimizde bir rukye vardı. Akrebe karşı onu yapıyorduk. Sen de rukyeyi yasak ettin.” dediler. Ve bu rukyeyi ona gösterdiler. Bunun üzerine Allah’ın Elçisi (s.a.v.) şöyle buyurdu:“Bir beis görmüyorum. Sizden her kim din kardeşine fayda verebilirse hemen fayda versin!” buyurdular.
(Müslim, C.7. H.no:2199-63.rivayet)

2- “Rukyelerinizi bana arz ediniz. Rukye yapmada şirk olmadığı müddetçe rukyelerde be’s yoktur”.  (Müslim, C.7. H.no:2200)

3-‘Resulullah (s.a.v), her zehirli hayvanın zehirinden rukye tedavisi yapmak hususunda ruhsat verdi.’  (Buhari, Tıb, C.12. H.no:56)

4- “Okuyarak tedavi etme usulünün göz değmesinden ve zehirli böceklerin sokmasından başka (hiçbir hastalıkta müspet tesiri) yoktur.”
(Ebu Davud, C.4, Hno. 3884)

5- “En yararlı nefes etmek, ancak nazar değmesi veya zehirli hay­vanın sokmasından dolayı olanıdır.” (İbn Mâce, C.9. H.no:3513)

6- ‘Zehirli hayvanın zehirlemesi, nazar değmesi nemle (çıban)’den dolayı rukyeye (nefes) izin vermiştir.’
(İbn Mâce, C.9. H.no:3516)

7- “Göz değmesi yahut zehirlenme veya kanamadan başka yerde rukye (efsun) yoktur, rukye kanamayı durdurur.”
(Ebu Davud, C.4, Hno. 3889)

8- Bir insan rahatsızlandığı zaman yahut çıban veya yara olduğunda; Resulullah (s.a.v) şahadet parmağını yere koyup kaldırır: “Allah’ın ismiyle, bazımızın tükürüğü ile şu arzımızın toprağı, Rabbimizin izniyle hastamıza şifa vermesi içindir” diyerek şifa temenni ederdi.
(Müslim, C.7. H.no:2194)

9- Akrep bir adama soktu da adam o gece uyuyamadı. Sonra Pey­gamber (s.a.v)’e: Falan adamı bir akrep soktu da adam o gece uyuyamadı, denildi. Bunun üzerine Allah’ın Elçisi (s.a.v.) şöyle buyurdu:”Bilmiş olunuz ki o adam akşamladığı zaman; yarattıklarının şerrinden Allah’ın mükemmel kelimelerine sığınırım, deseydi sabahlayıncaya kadar hiçbir akrebin sokması ona zarar vermeyecekti.”
(Ebû Dâvûd, C.4. H.no:3899-3898)

10- Peygamber (s.a.v), öğlen ya da ikindi namazını, ashabına taşları çok olan bir duvarın yanında kıldırdı. İkinci rekatta oturunca bir akrep çıkıp onu soktu. Kendinden geçti. İnsanlar ona okumaya baş­ladılar, ayılınca şöyle buyurdu: "Bana Allah şifa verdi, sizin okumanız değil." dedi.
 (Rudani, C.6.  H.no:7580)

11- Resulullah (s.a.v)’ı, namaz kılarken bir akrep soktu. Namazı biti­rince: 'Allah lanet etsin! Ne namaz kılanı ve ne de başkasını rahat bırakıyor.' dedi. Sonra su ile tuz getirtti. Onun soktuğu ye­re sürüp ovdu. Bir yandan da 'Kul yâ eyyü-hel-kâfirûne, Kul eûzü bi-Rabbil-felak ve Kul eûzü bi-Rabbin-nâs' sûrelerini okudu." (Rudani, C.6. H.no:7581)

YUMURTA

1- "Peygamberlerden birisi, Allah’a güçsüzlükten yakındı. Allah, ona  yumurta  yemesini emretti." (Ramuz El Ehadis, C.1. H.no:1728)

" ZEYTİNYAĞINDA ŞİFA VARDIR"

1-'Zeytinyağı'nı yiyiniz ve sürününüz. Çünkü o, mübarek (bereketli) bir ağacın ürünüdür."
(Tirmizi, C. 2. Hno:1851)

2- Allah'ın Elçisi (s.a.v.): “Zatülcenb (akciğer zarı iltihabı-su toplanması) hastalığının tedavisi için; vers (Yemen za'feranı bitkisi), kust (topalak denilen bitki) ve zeytinyağını birbirine karıştırıp, hastanın ağzına vermeyi övmüştür."
(İbn-i Mace, C.9. H.no:3467)

3- “ Zatülcenb hastalığına karşı ‘zeytinyağı’ ile ‘vers’ denilen ‘sarı ve kokulu bir otun’ kullanılmasını tavsiye ederdi.”
(Tirmizi, C.2. H.no:2078)

4-“Ey Ali! Zeytinyağını ye ve vücuduna sür; zira kim zeytinyağını vücuduna sürerse şeytan ona 40 gece yaklaşmaz.”
(El Metalib ul-Aliye, H.no: 2377)

5- “Şu mübarek ağaca önem vermelisiniz. Zeytinin yağı. Onunla tedavi olun. Çünkü o basur hastalığını iyi eder.”
(Ramuz El Ehadis, C. 2. H.no:3942)

 

Kaynak : http://www.seyhosmanefendi.com
Allah'u Teala Öğretenden,aktarandan,yazandan razı olsun. AMİN.