17 Haziran 2017 Cumartesi

7 AYET-İ KERİME VE SIRLARI-HİKMETLERİ

7 AYET-İ KERİME VE SIRLARI-HİKMETLERİ
7 AYET-İ KERİME
7 AYET-İ KERİME VE SIRLARI-HİKMETLERİ
1. İmam Şehabettin’in “FEVAİD” adlı eserinde Kâ’bü’l-Ahbar (r.a) dan naklettiği bir rivayete göre şöyle demiştir: “Bu ayetleri okuduğum zaman gökyüzü yere inse ve yerle gök birbiri üstüne kapansa bana herhangi bir zarar olur diye hiç endişe duymam. Yüce Allah bana, bu ayetler sebebiyle bir çıkış yolu gösterip beni kurtarır.”
2. Yine Ka’bü’l-Ahbar (r.a.) diyor ki: “Bu ayetleri okuduğun takdirde yer ve gök afetlerinden, belalardan, düşmanın şerrinden, sihirbazın sihrinden bu duanın bereketiyle emin olursun.”(Mecmeatü’l-Ahzab)

Sabah namazından sonra okuyun.
Okumaya başlamadan önce istiğfar,salavatı şerif okumayı adet haline getirin.
Sonra başta Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) Efendimize,ailesine, sahabeyi kirama,evliya-i kiramın ruhlarına 3 ihlas 1 fatiha okuyun ve ruhlarına hediye edin.
Allah'u Teala Hazretlerine Hamdu Senalar edip,
Euzu billahi minesseytanirracim.
Bismillahir-Rahmanir-Rahiym. ile okumaya başlayın.

SÖZ KONUSU 7 AYET ŞUNLARDIR:
1) Tevbe Suresi, 9: 51:
قُل لَّن يُصِيبَنَا إِلاَّ مَا كَتَبَ اللّهُ لَنَا هُوَ مَوْلاَنَا وَعَلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
Kul len yüsıybenâ illâ mâ keteballâhü lenâ hüve Mevlânâ ve alallâhi fe’l-yetevekkeli’l-mü’minûn.”
ANLAMI: “De ki: “Bizim ba؛ımıza ancak, Allah’ın bizim için yazdığı ؛eyler gelir. O, bizim yardımcımızdır. ضyleyse mü’minler, yalnız Allah’a güvensinler.” (Tevbe, 9: 51)
2) Yunus Suresi, 10: 107:
وَإِن يَمْسَسْكَ اللّهُ بِضُرٍّ فَلاَ كَاشِفَ لَهُ إِلاَّ هُوَ وَإِن يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلاَ رَآدَّ لِفَضْلِهِ يُصَيبُ بِهِ مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
“Ve in yemseskellâhü bidurrin felâ kâşife lehû illâ hüve ve in yüridke bihayrin felâ râdde lifadlihî yüsiybü bihî men yeşâü min ibâdihi ve hüvel gafûrur rahiym”
ANLAMI: “Eًer Allah sana herhangi bir zarar verecek olursa, bil ki onu, O’ndan ba‏ka giderebilecek yoktur. Eًer sana bir hay‎r dilerse, O’nun lütfunu engelleyebilecek de yoktur. O, bunu kullar‎ndan dilediًine eri‏tirir. O, çok baً‎‏lay‎c‎d‎r, çok merhamet edicidir.”
3) Hûd Suresi, 11: 6:
وَمَا مِن دَآبَّةٍ فِي الأَرْضِ إِلاَّ عَلَى اللّهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَا كُلٌّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ
Ve mâ min dâbbetin fil erdı illâ alellâhirizkuhâ ve ya’lemü müstekarrahâ müstevdeahâ küllün fî kitâbin mübîn.”
ANLAMI: “Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın. Her birinin (dünyada) duracakları yeri de, (ِldükten sonra) emaneten konulacakları yeri de O bilir. Bunların hepsi açık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı)dır.” (Hûd, 11: 6)
4) Hûd Suresi, 11: 56:
إِنِّي تَوَكَّلْتُ عَلَى اللّهِ رَبِّي وَرَبِّكُم مَّا مِن دَآبَّةٍ إِلاَّ هُوَ آخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا إِنَّ رَبِّي عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
İnnî tevekkeltü alellâhi rabbî ve rabbiküm mâ min dâbbetin illâ hüve âhızün bi nâsıyetihâ inne rabbî alâ sırâtın müstekıym.”
ANLAMI: “İ؛te ben, hem benim, hem sizin Rabbiniz olan Allah’a dayandım. Yeryüzünde bulunan hiçbir canlı yoktur ki, Allah, onun perçeminden tutmu؛ olmasın. ھüphesiz Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir.” (Hûd, 11: 56)
5) Ankebut Suresi, 29: 60:
وَكَأَيِّن مِن دَابَّةٍ لَا تَحْمِلُ رِزْقَهَا اللَّهُ يَرْزُقُهَا وَإِيَّاكُمْ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Ve ke eyyin min dâbbetin lâ tahmilü rizkahellâhü yerzükuhâ ve iyyâküm ve hüve’s-semîu’l-alîm.”
ANLAMI: “Nice canlılar vardır ki, rızıklarını ta؛ımazlar (yiyecek biriktirmezler). Onları da sizi de Allah rızıklandırır. O, hakkıyla i؛itendir, hakkıyla bilendir.” (Ankebut, 29: 60)
6) Fâtır Sûresi, 35: 2:
مَا يَفْتَحِ اللَّهُ لِلنَّاسِ مِن رَّحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا وَمَا يُمْسِكْ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِن بَعْدِهِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Mâ yeftehıllâhü lin nâsi min rehmetin fe lâ mümsike lehâ ve mâ yümsik fe lâ mürsile lehu min ba’dihi ve hüvel azîzül hakîm.”
ANLAMI: “Allah, insanlar için ne rahmet açarsa, artık onu tutacak (engelleyecek) yoktur. Neyi de tutarsa, bundan sonra onu gِnderecek yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Fâtır, 35: 2)
7) Zümer Suresi, ayet: 38:
وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ قُلْ أَفَرَأَيْتُم مَّا تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ إِنْ أَرَادَنِيَ اللَّهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّهِ أَوْ أَرَادَنِي بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِهِ قُلْ حَسْبِيَ اللَّهُ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَ
Ve lein seeltehüm men halaka’s-semâvati ve’l-erda leyekûlünnellâh, kul e-fe raeytüm mâ ted’ûne min dûnillâhi in erâdeniyellâhü bi durrin hel hünne kâşifatü durrihi ev erâdeni bi-rahmetihî hel hünne mümsikâtü rahmetihî kul hasbiyellâhü aleyhi yetevekkelü’l-mütevekkilûn.”

 
ANLAMI: “Andolsun, eًer onlara, “Gِkleri ve yeri kim yaratt‎?” diye sorsan elbette, “Allah”, derler. De ki: “Peki sِyleyin bakal‎m? Allah’‎ b‎rak‎p da ibadet ettikleriniz var ya; eًer Allah bana herhangi bir zarar dokundurmak isterse, onlar Allah’‎n dokundurduًu zarar‎ kald‎rabilirler mi? Yahut Allah bana bir rahmet dilese, onlar O’nun rahmetini engelleyebilirler mi?” De ki: “Allah bana yeter. Tevekkül edenler ancak O’na tevekkül ederler.” (Zümer, 39: 38)