“Es-elüke bismikel a'lel eazzil ecellil ekram” duası sahih hadis midir?
Zikredilen dua Cübbeli Ahmet Hoca (Ahmet Mahmut Ünlü)’nın öncülüğünde çıkan Lalegül Dergisi’nin Nisan 2017 sayısının 96. sayfasında şu şekilde yer almaktadır:
İbni Abbâs (Radıyallâhu Anhümâ) şöyle anlatmıştır:
“Şüphesiz bir adam Rasûlüllâh (SAV)’e: ‘Yâ Rasûlellâh! Reddolunmayacak bir duâ var mıdır?’ deyince Rasûlüllâh (SAV): ‘Evet (vardır). (Bunun için) sen (duâ edeceğin zaman): “Es-elüke bismikel a'lel eazzil ecellil ekram (manası: ‘(Ey Allah!) Ben Senden o en yüce, o en izzetli, o en ulu ve o en cömert isminle istiyorum’) dersin buyurdu.”.
Cübbeli Hoca mezkûr rivayetin kaynağını verip hadis için “sahih” ifadesini kullanıyor (1).
Rivayetin sıhhat durumuna bakacak olursak: Evvela: bu rivayet hocanın da kaynaklarında belirttiği üzere zaten sadece 4 yerde geçiyor. Taberani'nin 3 kitabında (el-Mu'cemü’l-Kebîr, no:120l5, 11/360, el-Evsat, no: 6115, 6/176. ed-Du‘a. no:115, sh:53) ve Ziyâuddîn el- Makdisî’nin kitabında (Kitâbu’l-'udde li’l-kerbi ve’ş-şidde, no: 44, sh: 88).
Rivayet 4 kaynakta da aynı senedden (Muhammed bin Zekerriyya el Galabi-->Yakub bin Cafer bin Süleyman'dan-->o babası Cafer bin Süleyman'dan-->o babası Süleyman bin Ali'den-->o İkrime (r.a)'den-->o da İbni Abbas (r.a)'dan) gelmektedir. Yani bu rivayetin (bulabildiğimiz kadarıyla) tek bir senedi var. Senedindeki raviler incelendiğinde ise ravi Muhammed bin Zekeriyya el Galâbî’nin Beyhaki, İbnü Arrak, Zehebi, Darakutni ve Yahya bin Maîn gibi hadis hafızı/muhaddislerce hadis uyduran, uydurmakla itham edilen, yalancı bir kişi olduğu söylenmektedir (2).
Sonuç olarak bakıldığında bu hadisin tek bir senedi olduğundan ve o senedden dolayı da hadis bırakın “sahih” olmayı zayıf bile olmayıp “mevzu (uydurma)”dur. Ancak duanın içeriğine bakıldığında şer’i Şerif’e aykırı bir manada olmadığından -sünnet/hadis olmadığını ve şöyle şöyle mükâfatları/özellikleri olmadığını bilerek- dua olarak yapılmasında herhangi bir sakınca yoktur.
Hoca (hüsn-ü zannımız odur ki) iyi niyetle insanları amele teşvik etmek istemiş. Ancak kendisinin de defaatle belirttiği üzere Usul-i Hadis ve Dirâyetü'l-Hadis ilimlerini okumadığından dolayı, zikredilen hadislerin sıhhat durumuna bakmadan sırf Taberani’nin kitabında yer almasından dolayı “sahih” hükmünü yakıştırıp hadi bununla amel edin diyebiliyor. Hâlbuki ehlince malumdur ki Taberani, Gazzali gibi âlimler eserlerindeki tüm hadislerin sahih olduğunu iddia etmez. Onların yaptığı ilgili nakilleri eserlerine almak, sıhhati konusunda garanti vermediklerini eserlerinin başında özellikle belirtirler ve işi ehline havale ederler (3).
Son söz olarak; kitaplarda ne bulduysa “hadis” diye nakledenler, tutumlarını garantiye alabilmek için tehlikeli bir söyleme başvuruyor ve “Bakın hadisin kaynağını verdik işte. Sen buna “uydurma” dersen onu yalancılıkla itham etmiş olursun. Ahirette falanca bir veliyle hasımlaşmak ne büyük felakettir!..” türünden tehditler savuruyor.
Bundan daha tehlikelisi de, bir kısım kitaplarda “Kime Allah’tan bir (amelin) fazilet(iyle ilgili bir haber) ulaşır, o da kendisine ulaşan o faziletle amel ederse, o fazileti ona nakleden kişi yalancı bile olsa Allah ona o amelin sevabını verir” (4) tarzında nakledilen (yine uydurma) bir rivayeti delil getirerek insanları sahih-uydurma demeden ellerine geçen her rivayetle amel etmeye teşvik edenlerin aymazlığı.
Bir yanda Efendimiz (s.a.v)’in, Kim benim üzerimden bilerek yalan uydurursa cehennemdeki yerine hazırlansın” tarzındaki tüyler ürperten tehdidi ve “Kim bizim emrimize (hükmümüze) dayanmayan bir amel işlerse, o amel merduttur” tarzında sahih hadisler, diğer yanda uydurmaya uydurmayla getirilen deliller!
Hadis âlimleri bir hadise “uydurma” dediğinde, onu eserine almış kimseyi değil, uyduranı itham etmiş olurlar. Onu eserine alan kişi bunu çeşitli sebeplerle yapmış olabilir, hatta bundan mazur da görülebilir. Ama o rivayetin uydurma olduğu ortaya çıktıktan sonra sırf bu âlim bunu eserine almıştır diye rivayetin üstüne kapanmaya devam etmek, Efendimiz (s.a.v)’in tehdidine muhatap olmayı da beriberinde getirecektir. Herkes hesabını buna göre yapmalıdır.
İnsanları uydurma hadisten sakındırmak yerine, uydurma hadisle amele teşvik etmek, ancak ahir zamanda görülebilecek bir garabet olsa gerek. Bunu yapanlar, “ben kaynağını veriyorum” diyerek bu işin sorumluluğundan kurtulabileceklerini sanıyorlarsa fena halde yanılıyorlar (5).
Şüphesiz Allah (cc) en doğruyu bilendir.
Ebu Taha bin Mahmud
05 Şaban 1438
(m. 01 Mayıs 2017)
Kaynaklar:
1. http://cubbeliden.blogspot.com.tr/20...i-gereken.html, https://m.youtube.com/watch?v=nh4uF-jb514 (erişim: 30.04.2017).
2. http://library.islamweb.net/hadith/d...279909&hid=106 (erişim: 30.04.2017).
3. Leknevî, Ecvibe, s. 118 (Ebû Ğudde'nin dipnotu)
4. Bkz. İbn Abdilberr, Câmi’u Beyâni’l-İlm, I, 103. Bu rivayetin senedinde bulunan Ebû Ma’mer Abbâd b. Abdissamed el-Basrî hakkında İmam el-Buhârî “münkeru’l-hadis’tir” demiştir. Ehlince malumdur ki İmam el-Buhârî, “Kimin hakkında münkeru’l-hadis’tir” demişsem, ondan rivayette bulunmak helal değildir” demiştir (bkz. es-Süyûtî, Tedrîbu’r-Râvî, I, 582). Yine bu rivayetin senedinde bulunan Muhammed b. el-Kasım el-Muhâribî, Eb.u’l-Hasen b. Hammâd, el-Hâris b. el-Haccâc isimli raviler de muhtelif açılardan cerh edilmiş kimselerdir (bkz. İbn Abdilberr, a.g.e., a.y. (muhakkikin notları)).
Lutfen kaynak verdiginiz kitaplarin resminide buraya koyabilirmisiniz?
YanıtlaSilİnternetten alıntıdır.
Sil