EL-MENNÂN
"el-Mennân" da Allah'ın güzel isimlerinden biri olup
bunu Rasûlullah (s.a.v.) ifade etmiştir. Enes İbn Mâlik'ten (r.a.)
rivayet edildiğine göre Hz, Peygamber (s.a.v.) bir adamın şöyle dua
ettiğini işitmişti:
"Allah'ım! Senin hamdinle senden isterim.
Senden başka ilah yoktur. Sen birsin ortağın yoktur. El-Mennan'sın. Ey
göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısı, ey celâl ve ikram sahibi, ey hayy ve
kayyûm olan Allah'ım! Ben senden cenneti istiyorum ve cehennemden sana
sığmıyorum." Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"(Sen Allah'a ism-i a'zamı) en büyük ismi ile dua ettin. Allah bu
ismiyle isteyene verir, bu ismiyle dua edene icabet eder." [59]
İbnu'1-Esîr en-Nihaye fi Ğarib'l-Hadis isimli eserinde bu kelimeyi şöyle
izah eder: "el-Mennan" ve "el-Menn" kökünden nimetlendiren ve veren
anlamına gelir. "el-Atâ" da vermek demektir, ancak "el-Menn" gibi
değildir. "el-Menn" sevab ve mükafaat istemeyenlere ve beklemeyenlere
vermektir. el-Mennan, el-Vehhab gibi mübalağa kalıbıdır.[60]
Rasûlullah (s.a.v.) şu hadisinde geçen "emenn" kelimesi de bu anlama gelir:
Rasûlullah (s.a.v.) vefatı ile neticelenen hastalığı esnasında mübarek
başını bir bezle bağlamış olduğu halde mescide çıkıp minbere oturdu.
(Orada) Allah'a hamd ü sena ettikten sonra buyurdu ki:
"İnsanlar
içinde canı ve malı itibariyle benim üzerimde Ebû Bekir İbn Ebi
Kuhâfe'den ziyade menû âtâsı/hizmet ve iyiliği olan hiç yoktur. İnsanlar
içinden bir halil edineydim, Ebû Bekri kendime halil/dost edinirdim.
Lâkin İslam yüzünden olan hullet/dostluk daha faziletlidir."[61]
Hadiste geçen "emennü'n-nâs"ın anlamı, "malıyla ve canlıyla bana karşı
en cömert olanı, yaptığı iyilikler gösteriş ve yapmacıklıktan uzak
olanı" demektir."[62]
Allah (c.c.) "el-Mennan"dır, bağışı çok olandır.
Çünkü O, hayat vermiş akıl vermiş ve konuşma kabiliyeti vermiştir.
İnsana en güzel şekli vermiş, bol bol ve en güzel nimetleri vermiş pek
çok bağışta bulunmuştur.[63] O, şöyle demiştir ve dediği haktır:
"Allah'ın nimetlerini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zâlim çok nankördür!"[64]
Nimetlerin en büyüğü, hatta Allah'ın kullarına yaptığı iyiliklerin
temeli ve aslı, Hz. Muhammed'i (s.a.v.) onlara peygamber olarak
göndermesidir. Çünkü bu peygamberle onları sapıklıktan kurtarmış ve
helakten korumuştur.
[65]Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:
"Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah'ın âyetlerini okuyan,
(kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve
hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle Allah, mü'minlere büyük bir
lütufta bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde
idiler."[66]
Allah Teâlâ kullarına, onları yaratmakla, rızık
vermekle, bedenlerine sıhhat vermekle, vatanlarında emniyet ve güven
vermekle ve görünür ve görünmez pek çok nimetler ihsan etmekle lütufta
bulunmuştur. Yaptığı iyiliklerin en büyüğü, en mükemmeli ve en faydalısı
-hatta temeli- onları İslam'a hidayet etmesi ve îmanı lütfetmesidir.
Bu, her şeyin üstündedir.[67]
el-Minnet: Büyük nimet demektir.
El-Esfehâni dedi ki: el-Minnet, ağırlığı olan, nimetlendirilene
yükümlülükler yükleyen nimet demektir. İki kısımdır:
Birincisi:
Fiili minnettir. Mesela Araplar, birine büyük bir iyilik yapan kimseye
"menne alâ fulânin" derler. Şu ayetlerde bu kelime bu anlama gelir:
"Allah, mü'minlere lütufta bulundu."[68]
"Önce siz de böyle iken Allah size lütfetti; o halde iyi anlayıp
dinleyin. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır."[69]
"Andolsun biz Musa'ya da Harun'a da nimetler verdik."[70]
"Andolsun biz sana bir defa daha lütufta bulunmuştuk."[71]
"Biz ise, o yerde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunmak, onları
önderler yapmak ve onları (mukaddes topraklara) vâris kılmak
istiyorduk."[72]
"Allah bize lütfetti de bizi vücudun içine işleyen azabtan korudu."[73]
"Fakat Allah nimetini kullarından dilediğine lütfeder."[74]
Bütün bunlar hakikat anlamını ifade eder ve ancak Allah'tan vâki olur.
O, kullarına bu büyük nimetlerle lütufta bulunmuştur. Razı oluncaya
kadar da, razı olduktan sonra da hamd O'na mahsustur. İlkinde de sonunda
da hamd O'nundur.
İkincisi: Kavli/sözlü minnettir. Bu, insanlar
arasında çirkin görülmüştür. Çirkinliğinden dolayı, "minnet/başa kalkma
iyiliği öldürür" denilmiştir. Allah Teâlâ buyurur ki:
"Onlar İslam'a girdikleri için seni minnet altına sokuyorlar. De ki:
“Müslümanlığınızı benim başıma kakmayın. Eğer doğru kimselerseniz
bilesiniz ki, sizi imana erdirdiği için asıl Allah size lütufta
bulunmuştur."[75]
Allah'ın onlara fiili minneti, onları İslam'a
hidayetidir.[76] Onların minneti ise, sözlü olarak yaptıkları kötülenmiş
minnettir/başa kakma, yük altına sokmadır. Allah Teâlâ Kitabında bu tür
minneti kötülemiş ve yasaklamıştır: "Yaptığın iyiliği çok görerek başa
kakma."[77]
İbnu Kesir der ki:
"Rabbine yaptığın ameli çok görerek böbürlenme.[78]Bu konuda daha başka şeyler de söylenmiştir.
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Mallarını Allah yolunda harcayıp da arkasında başka kalkmayan,
fakirlerin gönlünü kurmayan kimseler var ya, onların Allah katında has
mükafaatları vardır. Onlar için korku yoktur, üzüntü de
çekmeyeceklerdir. Güzel söz ve bağışlama, arkasından incitme gelen
sadakadan daha iyidir. Allah zengindir, halimdir. Ey iman edenler!
Allah'a ve âhiret gününe inanmadığı halde malını gösteriş için harcayan
kimse gibi, başa kakmak ve incitmek suretiyle, yaptığınız hayırlarınızı
boşa çıkartmayın. Böylesinin' durumu, üzerinde biraz toprak bulunan düz
kayaya benzer ki, sağnak bir yağmur isabet etmiş de, onu çıplak,
pürüzsüz kaya haline getirivermiştir. Bunlar kazandıklarından hiç bir
şeye sahip olamayanlar. Allah, kafirleri doğru yola, iletmez."[79]
Allah Rasulü (s.a.v.), yaptığı iyiliği başa kakmayı kötülemiş ve şöyle demiştir:
“Üç kişi vardır ki kıyamet gününde Allah onlarla konuşmayacak, onların
yüzüne bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için, acıklı
bir azab vardır.”
Rasûlullah bu sözünü arka arkaya üç defa tekrarladı. Ebu Zerr dedi ki:
“O halde onlar kaybettiler, kim bunlar yâ Rasûlullah?
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle dedi:
“Böbürlenip büyüklük taslamak maksadıyla elbisesinin ucunu salıveren,
yaptığı iyiliği başa kakan ve malını kıymetlendirmek için yalan yere
yemin eden.” [80]
İşte kötülenen minnet budur. Bağış, ihsan ve
cömertlik anlamındaki minnet ise övülen minnettir. Özet olarak, Allah
Tebareke ve Teâlâ hiç bir kimseye benzemeyen "Mennan"dır. O, çok iyi
görür ve çok iyi işitir. O'nun bağışı boldur. Hayat, akıl ve konuşma
kabiliyeti vermiştir. Şekil vermiş ve güzelleştirmiştir. Bol bol
nimetler, pek çok atıyyeler ihsan etmiştir. Mü'min kullarını sapıklıktan
ve helâktan kurtarmış, onlara peygamber göndermek, kitaplar indirmek
suretiyle lütuf ve ihsan da bulunmuş, fazlu keremiyle onları
karanlıklardan aydınlığa çıkarmıştır. Yaratmak, rızıklandırmak, sağlık
ve sıhhat vermek suretiyle bütün kullarına iyilik yapmış, mü'min
kullarına da emniyet ve güven vermiştir. Günahları ve mâsiyetlerinin
çokluğuna rağmen kullarına nimetlerini bol bol ihsan etmiştir. Ya Rabbi
bize îman nimetini ihsan et ve bizi koru. Bize her türlü hayırdan bol
bol ver ve her türlü kötülükten bizi muhafaza eyle. Bütün işlerde
akıbetimizi hayreyle. Bizi dünya ve âhiret rüsvaylığından koru ya Kerîm
ya Mennân, ya Ze'1-Celâli ve'1-İkram, yâ Hayy, yâ Kayyum, yâ
Bedia's-Semâvâti ve'l-Arz ve ya Vâhide'1-Ehad... [81]
Kaynak: Said el-Kahtani, Kur’an Ve Sünnette Esma-i
HER GÜN 3 DEFA " Lâ ilâhe illâ ente yâ Hannân yâ Mennân.. " OKUYALIM...
İsm-i Â’zâm olduğu hakkında çok kuvvetli işaretler olan bu duayı(
Şüphesiz ki gerçeği bilen Allah’tır!.)buyrun hep birlikte okuyalım...
Lâ ilâhe illâ ente yâ Hannân yâ Mennân Ya Bedies semâvati vel ardı Zel Celâl-i vel ikrâm.
Anlamı:
İlâh yok ancak sen, ya Hannan(rahmeti bol) ya mennan(nimeti bol) ya
semâvat ve arzın örneksiz yaratıcısı, ya zelcelâli velikram.
Peygamber efendimiz ism-i a'zam hakkında bazı işaretler bildirmiştir:
(“Ya bedi'assemâvâti vel erdı, ya zel-celâli vel-ikram” diye dua edenin duası kabul olur.)
[Tirmizi]
La ilahe illâ ente ya hannân ya mennân ya zel-celâli vel-ikrâm) diye
dua eden zata da buyurdu ki: (Allah’ın ism-i a'zamı ile dua ettin. Böyle
dua edilince, Allahü teâlâ o duayı kabul eder.)
[Nesai]
(Ya zelcelali vel-ikram) diyen birine, (Allah’tan ne istersen iste, kabul olur) buyurdu.
(Tirmizi)
Allah yar ve yardımcı nız olsun
YanıtlaSilMaşallah,çok güzel bilgiler
YanıtlaSilTeşekkürler
YanıtlaSil