Birincisi:
Kendisi ile Allâh -celle celâlühû- arasında mahfuzdur. Bu ilim, beşer
idrâkinin üzerinde olduğundan insanlara açıklanmamıştır. Ancak nûr-i
nübüvvet ile kavranabilir. Hurûf-i Mukattaa’nın yüklendiği mânâlar bu
kabîldendir. Nitekim Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-,
tebliğine memur olduğu vahyin dışında kendisine husûsî olarak bildirilen
her bilgiyi ashâbına nakletmemiştir. Rasûlullâh Efendimiz’in şu hadîs-i
şerîfi, bu hakîkate işâret etmektedir:
“Şâyet bildiklerimi bilseydiniz; az güler, çok ağlardınız.” (Buhârî, Küsûf, 2; Müslim, Salât, 112)
Mevzuyla alâkalı diğer bir hadîs-i şerîfte de:
“Benim Cenâb-ı Hak ile
öyle anlarım olur ki, onlara ne bir mukarreb melek ne de
herhangi bir peygamber vâkıf olamaz.” (Münâvî, Feyzü’l-Kadir, IV, 8) buyrulmaktadır.
İkincisi:
Umûma âit olan şerîat ilmidir. Bütün insanlık âlemi, bu bilgilere îmân
etmek ve onlarla amel etmekle mükelleftir. Şu âyet-i kerîme, bu nevî
ilmi ifâde etmektedir:
يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ وَإِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ
“Ey Rasûl! Rabbinden sana inen vahiyleri tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan Rabbinin elçiliğini yerine getirmiş olmazsın!..” (el-Mâide, 67)
Üçüncüsü: Bir
kısım ehil zevâta verilmiştir. Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve
sellem-, bu ilmin ehli olmayan kimselere verilmesini yasaklamıştır. Bir
defasında İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhümâ-’ya:
“Ey İbn-i Abbâs, insanlara akıllarının almayacağı bir söz söyleme. Zîrâ böyle yapman, fitneye düşmelerine sebep olur.” (Deylemî, Müsned, V, 359/8434) tavsiyesinde bulunmuştur. Bu sebeple Hazret-i Ali -radıyallâhu anh-:
“İnsanlara anladıkları şeyleri söyleyin, anlamadıklarını da bırakın. Siz, Allâh ve Rasûlü’nün yalanlanmasını ister misiniz?” (Buhârî, İlim, 49) buyurmuştur.
Yine İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhümâ-’dan gelen bir rivâyete göre ashâb-ı kirâm:
“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Sen’den duyduklarımızın hepsini haber verelim mi?” diye sordular. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Evet. Ancak bir topluluğa
akıllarının almayacağı bir şeyi anlatmanız hâriç. Çünkü bu durum
bâzılarının fitneye düşmelerine yol açar.” buyurdu. Bu
hatırlatmadan sonra İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhümâ- herhangi bir
topluluğa bir husûsu îzâh ederken bâzı şeyleri kinâyeli olarak
anlatırdı. (Ali el-Müttaki, Kenzu’l-Ummâl, X, 307/29537)
Bu hususta Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh- da şöyle buyuruyor:
“Allâh Rasûlü -sallâllâhu
aleyhi ve sellem-’den iki kap dolusu ilim aldım. Bunların birini
açıkladım. Eğer diğerini açığa vursaydım, şu gırtlağım kesilirdi.” (Buhârî, İlim, 42)
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder