Yüce Allah Bakara Suresi 186. ayette şöyle buyurmaktadır:
"Kullarım¸ sana benden sorar(lar)sa (söyle): Ben (onlara) yakınım. Dua eden¸ bana dua ettiği zaman onun duasına karşılık veririm. O halde onlar da bana karşılık versin (benim çağrıma uysun)lar¸ bana inansınlar ki¸ doğru yolu bulmuş olalar."
Bu
ayette Yüce Allah¸ kullarına çok yakın olduğunu kendisine dua edenlerin
dualarına icabet edeceğini belirtmektedir. Yine başka bir ayette de: "Bana dua edin ki size karşılık vereyim. Çünkü bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir."[1] buyurmaktadır.
O halde dua nedir?
Sözlükte¸ "birine seslenmek¸ çağırmak¸ birini bir şeye sevk eylemek¸ teşvik etmek ve davet etmek"[2]
gibi çok değişik anlamlarda kullanılmakta olan dua¸ terim olarak:
"küçüğün büyükten¸ acizin güçlüden ihtiyaç ve arzusunu ciddi olarak
istemesi ve rica etmesi" demektir.[3] İzutsu ise duayı¸ "kalbin Allah ile konuşmasıdır"¸ diye tarif etmektedir.[4]
Dua¸
kulun¸ Allah'ın yüceliği karşısında aczini itiraf etmesi¸ sevgi ve
tazim duyguları içinde lütuf ve yardımını istemesi demektir. Duanın ana
hedefi insanın Allah'a halini arz etmesi ve O'na niyazda bulunması
olduğuna göre dua¸ kul ile Allah arasında bir diyalog anlamı taşır.
Bunun gerçekleşmesi için önce Allah insanı kendi varlığından haberdar
etmiş¸ insan da varlığını benimsediği bu Yüce Kudret karşısında duyduğu
saygı ve ümit hisleri sebebiyle kendisinden daha üstün olanla irtibat
ihtiyacını duymuştur. Dua böyle bir irtibat neticesinde insanın bir
taraftan kendi ihtiyaç ve eksikliklerinin telafisini¸ diğer taraftan da
daha mükemmele ulaşmasını hedefleyen bir diyalog vasıtasıdır. Bir başka
deyişle dua¸ sınırlı¸ sonlu ve âciz olan varlığın¸ sınırsız ve sonsuz
kudret sahibi ile kurduğu bir köprüdür. Bu sebeple insan¸ tarihin hiçbir
döneminde duadan uzak kalmamıştır.[5]
Duaya Üç Şekilde Karşılık
Yüce
Allah ayetlerde dua edenlerin dualarına mutlaka icabet edeceğini
belirtmektedir. Duaya icabet etmek ne demektir. İcabet etmek¸ yapılan
duaların olduğu gibi kabul edilmesi anlamına gelir mi?
Burada
hemen şunu ifade etmeliyiz ki¸ Allah'ın dualara icabet etmesi demek;
duayı kabul edip kulunun istediğini hemen vermesi demek değil¸ yapılan
dualara Allah'ın karşılık vermesi demektir. Nitekim bir hadis-i şerifte
Sevgili Peygamberimiz Allah'ın yapılan duaya icabet etmesini şöyle
açıklamaktadır:
"Hiçbir
Müslüman yoktur ki bir günah ve yakınlarla ilgiyi kesme isteği olmayan
bir dua ile Allah'a niyaz etsin de¸ Allah ona şu üç şekilden biriyle
karşılık vermesin:
1.Ya isteğini aynen yerine getirir.
2.Yahut onun isteğini ahireti için saklar.
3.Yahut
da duanın dengi olan bir kötülüğü ondan savar. Dediler ki: O halde çok
dua edelim.' Hz. Peygamber (s.a.v) de; Allah da çok icabet eder.'
buyurdu."[6]
Peygamber Efendimiz yine başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
"Allah¸ kıyamet günü mü'min kulunu çağırır¸ huzuruna alır ve ona der ki:
– Kulum¸ ben sana¸ bana dua etmeni emretmiş ve duana icabet edeceğime dair söz vermiştim. Bana dua ediyor muydun? Kul:
– Evet Ya Rabbi¸ der. Yüce Allah:
–
Ama ben¸ senin her duana icabet ettim. Falan falan gün başına gelen bir
üzüntüyü kaldırmam için bana yalvarmıştın¸ ben de o üzüntüyü kaldırıp
seni sevindirmemiş miydim? Kul:
– Evet Ya Rabbi¸ der. Yüce Allah:
–
O duanı dünyada kabul ettim. Falan falan gün de yine başına gelen bir
sıkıntıyı def etmem için bana yalvarmıştın¸ fakat sıkıntının gittiğini
görmemiştin? Kul:
– Evet Ya Rabbi¸ der. Yüce Allah:
– İşte o duana karşılık sana cennette şunu hazırladım. Falan falan günde bir dileğini yapmamı istemiştin¸ yaptım. Kul:
– Evet Ya Rabbi¸ der. Yüce Allah:
– Onu da sana dünyada verdim. Falan falan günde bir muradını vermemi istemiştin¸ muradın yerine gelmemişti. Kul:
– Evet Ya Rabbi¸ der. Yüce Allah:
– İşte onun yerine de cennette sana şunu¸ şunu verdim." buyurur. Allah Rasulü şöyle devam eder:
"Hâsılı
Allah¸ mü'min kulunun yaptığı dualardan hiçbirini bırakmaz¸ hepsini
sayar¸ ya bunları dünyada kul için yaptığını veya ahirete bıraktığını
söyler. O makamda mü'min¸ keşke dünyada hiçbir duası yapılmayıp hepside
ahirete bırakılmış olsaydı¸ diye temenni eder."[7]
Bir
kişinin Allah'a en yakın olduğu zaman¸ secdede ve Allah'a dua ettiği
zamandır. Dua¸ Allah'la beraber oluştur. Rabbimiz¸ bizi kendisine
muhatap kabul ediyor¸ bize yöneliyor ve bizzat kendisi bizim
sorularımıza cevap verme lütfunda bulunuyor. "Ben yakınım¸" diyor¸ sadece "dualarınızı işitirim¸" demiyor; "Siz¸ bana dua edince ben anında icabet ederim¸" diyor. Bu ayet-i kerimeden anlayabildiğimiz kadarıyla bize anlatılmak istenenleri şöyle özetleyebiliriz:
Allah bize bizden¸ bize her şeyden daha yakındır. Bize şah damarımızdan daha yakındır. Cenâb-ı Hak¸ "Bana dua edip yalvarın ki duanıza karşılık vereyim."
buyuruyor. Oysa insan¸ birçok defalar el açıp dua ettiği halde
dileğinin kabul edilmediğini görüp üzülür. Bu duruma göre¸ ayeti nasıl
anlamak gerekir?
Bunu
şöyle bir örnekle açıklayalım: Bir hasta doktora gider ve başının
ağrıdığını dolayısıyla bir aspirin yazmasını ister. Doktor hastaya mide
rahatsızlığının olup olmadığını sorar. Hasta midesinin de ağrıdığını
söyleyince¸ doktor o hastaya aspirin yazmaz¸ onun yerine başka bir ilaç
yazar. Çünkü doktor çok iyi bilmektedir ki şayet bu hasta aspirin alırsa
mide kanaması geçirme tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. Onun için
ona daha uygun olan bir ilacı yazar. Şimdi diyebilir miyiz ki¸ doktor
hastanın istediğini yapmadı. İşte bu misalde olduğu gibi kul¸ Rabbine
dua ederek bir dilekte bulunduğu zaman¸ her şeyi bilen Cenab-ı Allah¸
kulunun duasına icabet eder ve ona en uygun olanı verir.
Duanın Kabul Olunmasının Şartları
Duanın
kabul olunmasının birtakım şartları vardır¸ onlara her halükarda riayet
edilmesi gerekir. Duanın adap ve şartlarını şöyle zikredebiliriz:
1. Dua¸ iman ve ihlâsla yapılmalı¸
2. Dua esnasında kalbin başka şeyle meşgul olmaması¸
3. Yapılan dileğin¸ arz edilen hacetin insan için meşru sınırlar içinde olup yararlı ve uygun bir anlam taşıması¸
4. Akrabalarla ilgiyi kesecek¸ onlara merhamet ve şefkat kapısını kapatacak niyetle yapılmaması¸
5. Kul¸ yaptığı duaya Allah'ın mutlaka karşılık vereceği inancında olup bıkmadan usanmadan duaya devam etmeli¸
6. Dua eden kul¸ rızkını helâl yolla temin etmeye özen göstermeli¸
7. Kul¸ Allah¸ ahiret ve diğer inanç esasları hakkında kalbini her türlü şüpheden uzak bulundurması gerekir.
Nitekim Tirmizî'nin Ebu Hüreyre (r.a)'den yaptığı rivayette¸ Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Bir
kul¸ Allah'a el açıp bir dilek ve duada bulunursa¸ mutlaka duasına
icabet edilir. Bu¸ ya dünyada kendisine hemen verilir¸ ya ahiret gününe
ertelenir¸ ya da dua ettiği nispette günahları bağışlanır. Şu şartla
ki¸ günahı gerektiren veya akrabalarla ilgiyi kesen bir anlamda
yapılmamış ve acele gösterip (hemen kabul olunmasını) istememiş olsun.
Bunun üzerine soruldu:
– Ya Rasûlallah! Acele etmek ne demektir? Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle cevap vermiştir:
– Rabbime dua ettim¸ dua ettim de kabul etmedi¸ diye söylenir."[8]
Netice olarak diyebiliriz ki¸ Peygamber Efendimizin bir hadis-i şerifinde belirttiği gibi "Dua¸ ibadetin özüdür."[9]
Dua¸ kendi başına bir ibadettir. Dua ve ibadet yalnız Allah'a yapılır.
Allah'tan başkasına yapılan duanın hiçbir faydası yoktur. Zira duaya
karşılık vermeye kadir olan¸ Allah Teâlâ'dır. Kullarına¸ kendisine dua
etmelerini emir buyuran¸ bizzat Yüce Allah'tır ve kullarına yaptıkları
duaya icabet edeceğini de vaad etmiştir. O'nun vaadi ise haktır.
Büyüklenerek¸ bir olan Allahu Teâlâ'ya dua ve ibadete tenezzül etmeyen
kimseler¸ hor ve zelil kimseler olarak cehenneme gireceklerdir.
Allahu
Teâlâ yapılan duaya mutlaka icabet eder. Yaptığımız duaya ne şekilde
icabet edildiğini biz bilemeyiz. O hâlde kula düşen görev¸ bıkmadan
usanmadan daima Allah'a dua edip kulluğunu ortaya koymaktır. Yapılan dua
asla boşa gitmez.
[1] 40/Mümin¸ 60.
[2] Bkz.¸ Rağıb el-Isfehânî¸ Ebu'l-Kasım Hüseyin b. Muhammed¸ el-Müfredât fî Garîbi'l-Kur'an¸ Mısır 1970¸ s.244; İbn Manzûr¸ Ebu'l-Fadl Cemâluddin Muhammed İbn Mükerrem¸ Lisânu'l-Arabi'l-Muhît¸ Beyrut trs¸ I¸ 986; el-Cevherî¸ İsmail b.Hammad¸ es-Sıhah Tâcu'l-Luga ve Sıhahu'l-Arabiyye¸ Dâru'l-İlm¸ Beyrut 1979¸ I¸ 403.
[3] Yazır¸ Elmalılı¸ Muhammed Hamdi¸ Hak Dini Kur'an Dili¸ Eser Neşriyat¸ trs¸ III¸ 2194.
[4] İzutsu¸ Toshihiko¸ God and Man in the Koran¸ Tokyo 1964¸ s.194.
[5] Cilacı¸ Osman¸ "Dua Mad."¸ İslam Ansiklopedisi¸ T.D.V.¸ İst¸ 1994¸ IX¸529.
[6] Müslim¸ Zikr¸ 92; Ahmed b. Hanbel¸ el-Müsned¸ III¸ 18.
[7] El-Münzirî¸ et-Terğib ve't-Terhib¸ II¸ 479.
[8] Müslim¸ Zikr¸ 92; Tirmizî¸ Daavat¸ 114.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder