11 Kasım 2019 Pazartesi

SAĞLAM İMAN ve ALLAH’A GÜVENİP DAYANMAK


SAĞLAM İMAN ve ALLAH’A GÜVENİP DAYANMAK

“Mü’minler, düşman bölüklerini gördüler mi; “İşte bu Allah ve peygamberinin bize vâdettiğidir, Allah ve peygamberi doğru söylemiştir” dediler. Bu onların inançlarını ve teslim oluşlarını artırmıştır. “(33 Ahzâb 22)

“O inananlar ki, başka insanlar tarafından “Bakın size karşı bir ordu toplanmış, onlardan korkun ve korunun” denince bu söz onların imanını artırdı ve “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir” diye cevap verdiler.” (3 Âl-i İmrân 173)

“Öyleyse, hep diri olup, hiç ölmeyecek Rabbine güvenip dayan.” (25 Furkân 58)

“İnananlar, sadece Allah’a güvenip dayanmalıdırlar.” (14 İbrahim 11)

“Bir karara varmak istediğinde, artık Allah’a dayanıp güven. “(3 Âl- i İmrân 159)

“Kim Allah’a güvenip dayanırsa, Allah ona yeter.” (65 talâk 3)

“Gerçek mü’minler o kimselerdir ki, her ne zaman Allah’tan söz edilse, kalpleri korkuyla titrer ve kendilerine, her ne zaman O’nun ayetleri ulaştırılsa, imanları artar ve Rablerine daima güvenip, dayanırlar.” (8 Enfâl 2)

74: Abdullah ibn Abbâs (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Geçmiş ümmetler bana gösterildi. Peygamber gördüm yanında bir grup (sayıları on kişiyi geçmeyen insanlar) vardı, peygamber gördüm yanında bir iki kişi bulunuyordu ve peygamber gördüm yanında hiç kimse yoktu. Bu arada önüme büyük bir karaltı (büyük bir kalabalık) çıktı, onları kendi ümmetim sanmıştım. Bana bunlar Mûsa’nın ümmetidir sen ufka bak dediler. Baktım çok büyük bir karaltı, diğer ufka bak dediler baktım yine çok büyük bir karaltı. İşte bunlar senin ümmetindir. İçlerinde hesapsız azapsız cennete girecek yetmişbin kişi vardır dediler.”
Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) kalkıp evine girdi. Oradakiler de hesapsız azapsız cennete gireceklerin kim olduğuna dair konuşmaya başladılar. Kimileri bunlar; Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’in sohbetinde bulunanlar olsa gerekir dediler. Kimileri bunlar; İslâm geldikten sonra doğup şirke bulaşmamış kimselerdir dediler ve pek çok şeyler söylendi. Bu arada Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) bunların yanına çıktı ve: “Ne hakkında konuşuyordunuz?” dedi. Hesapsız azapsız cennete girecekler hakkında konuşuyoruz dediler. Bunun üzerine Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem): “Onlar (şifanın Allahtan geldiğine inanıp) büyü yapmazlar ve yaptırmazlar, uğursuzluğa da inanmazlar ve onlar Rablerine güvenip dayananlardır” buyurdu. Bu arada Ukkâşe ibn Mihsân ayağa kalkarak: Beni onlardan eylemesi için Allah’a dua et dedi. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) de: “Sen onlardansın” buyurdu. Sonra bir başka kişi daha kalktı: Beni de onlardan eylemesi için dua buyur dedi. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) bu defa: “Fırsatı değerlendirmekte Ukkâşe senden evvel davrandı” buyurdu. (Buhârî, tıb 1; Müslim, İman 174)

75: Abdullah ibn Abbâs (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle dua ederdi: “Allah’ım sana teslim olup hükmüne razı oldum, sana inandım, sana dayanıp güvendim, yüzümü ve gönlümü sana çevirdim, senin yardımınla düşmanlara karşı savaştım. Allah’ım beni saptırmandan senin büyüklüğüne sığınırım ki; senden başka gerçek ilah yoktur. Ölmeyecek, yalnızca diri kalacak sensin. Cinler ve insanlar hep ölümlüdürler.” (Buhârî, teheccüd 1; Müslim, Zikir 67).

76: Abdullah ibn Abbâs (Allah Onlardan razı olsun) şöyle demiştir: “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir” sözünü İbrahim (aleyhi ssellem) ateşe atıldığında söylemiştir. Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem) da bu sözü Müşrikler: “Bakın size karşı bir ordu toplanmış, onlardan korkun ve korunun” dediklerinde söylemiştir. Nitekim bu söz müslümanların imanını artırdı ve “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir” demişlerdi. İbn-i Abbâs’ın değişik bir rivayeti şöyledir: İbrahim (aleyhi ssellem) ateşe atıldığı zaman son sözü “Allah bana yeter, O ne güzel vekildir” demek olmuştur. (Buhârî, tefsir 13)

77: Ebû Hureyre (Allah Ondan razı olsun)’den nakledildiğine göre Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: “Cennete girecek bir takım insanlar var ki; onların kalpleri tevekkül ve Allah’a güvenmede kuşların kalpleri gibidir.” (Müslim, Cennet 27)

78: Câbir ibn Abdillah (Allah Ondan razı olsun)’den bildirildiğine göre kendisi Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’le birlikte Necid taraflarında bir gazvede bulunmuştu. Dönüşte Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) ile birlikteydi. Öğle vakti ağaçlık ve çalılık bir vadiye geldiklerinde Rasülullah (sallallahu aleyhi vesellem) orada istirahat için mola vermişti. Mücahitler istirahat için çevreye dağılmışlardı. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de semûra denilen bir ağaç altında istirahate çekilmiş, kılıcını da ağaca asmıştı. Birazcık uyumuştuk ki; Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in bizi çağırdığını işittik ve hemen yanına koştuk bir de baktık ki; Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in yanında müşriklerden bir bedevî dikilmiş duruyor. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Ben uyurken bu bedevî kılıcımı almış, uyandığımda kılıç kınından sıyrılmış vaziyette bana seni benim elimden kim kurtarır? dedi. Ben de Allah cevabını verdim. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) adamı cezalandırmamıştı, yanında oturuyordu. (Buhârî, Cihad 84; Müslim, Fedâil 13)

Cabir (Allah Ondan razı olsun)ın başka bir rivayetinde : Allahın Resulü ( s.a.v ) le birlikte Zati Errika savaşındaydık, Allahın Resulünü (sallallahu aleyhi vesellem) i bir ağacın gölgesine istirah etmesini sağladık. Müşriklerden bir kişi peygamber efendimizin ağaçta asılı kılıçı alıp kınından çıkarıp ve peygamberimize : Benden korkuyormusun? der, Peygabber efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) : Hayır diye karşılık verir. Müşrik : Seni benim elimden kim kurtarır? Diye sordu. Peygamberimiz :Allah diye karşılık verir. Ebu Bekr El-İsmailinin sahih kitabındaki rivayetinde ise: Müşrik adam Allahın Resülüne (s.av) : Seni benim elimden kim kurtarır? Diye sordu. Peygamberimiz :Allah diye karşılık verir. Cabir : Kılıç müşrik adamın ellinden düştü. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) kılıçı kılıçı aldı ve müşrik adama : Seni benim elimden kim kurtarır? Diye sordu. Müşrik adam : Sen iyi kişlerden ol, ded. Peygamberimiz : Allahtan başka illah olmadığına, benim Allahın resulü olduğuna şehadet edermisin? Dedi. Müşrik adam : Hayır etmem, lakin size ve size karşı savaşan kavimle beraber savaşmayacağıma sizlere söz veriyorum ded. Peygamberimiz onu bıraktı, müşrik adam arkadaşlarına gelerek : Ben insanların en hayırlı kişiden geliyorum dedi

79: Ömer ibnü’l Hattâb (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’i şöyle buyururken dinledim demiştir: “Eğer siz Allah’a gereği gibi güvenip tevekkül etseydiniz, Allah size de kuşlara verdiği gibi rızık verirdi. Çünkü kuşlar sabahları kursakları boş olarak çıktıkları halde akşam dolu kursakla dönerler.” (Tirmîzî, Zühd 33)

80: Ebû Umâra Berâ ibn Âzib (Allah Onlardan razı olsun)’den aktarıldığına göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Ey filan kişi yatağına girdiğinde şöyle dua et: Allah’ım kendimi sana teslim ettim, yüzümü sana çevirdim, işimi sana ısmarladım, işimde sana güvendim, rızanı isteyerek, azabından korkarak sırtımı sana dayadım, sana sığındım, sana karşı yine senden başka sığınak yoktur. İndirdiğin kitaba ve gönderdiğin peygambere inandım. Eğer bu duayı yapıp yattığın gece ölürsen fıtrat (iman üzere) ölürsün, ölmez de sabaha çıkarsan hayra kavuşursun.” (Buhârî, Vüdu’ 75; Müslim, Zikir 56) Değişik bir rivayette de şöyle geçmektedir: “Yatağına yatacağın zaman namaz kılmak için abdest alıyor gibi abdest al, sonra sağ tarafına yat, yukarıdaki duayı aynen zikrederek böyle dua et. En son sözün bu dua olsun.” (Buhârî, Deavât 5; Müslim, Zikir 58)

81: Ebû Bekir es Sıddîk (Allah Ondan razı olsun) Abdullah ibn Osman ibn Âmir ibn Ömer ibn Ka’b ibn Sa’d ibn teym ibn Mürre ibn Ka’b ibn Lüeyy ibn Gâlib el Kureşî et teymî (Allah Onlardan razı olsun)’den rivayete göre kendisi, babası ve annesi sahabidir. O şöyle demiştir: Hicret yolculuğunda biz Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) ile mağarada iken tepemizde dolaşıp duran müşriklerin ayaklarını gördüm ve: Ey Allah’ın elçisi eğer şu müşriklerden biri eğilip aşağıya bakacak olsa mutlaka bizi görür dedim. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de şöyle buyurdu:
“Üçüncüleri Allah olan iki kişiyi sen ne zannedersin, niçin telaşlanıyorsun ya Ebâ Bekr?”(Buhârî, Fedâil 2; Müslim, Fedâil 1)

82: Asıl adı Hind binti Ebû Ümeyye Huzeyfe el Mahzûmiyye olan Ümmü Seleme (Allah Ondan razı olsun)’dan rivayet edildiğine göre Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) evden çıkacağı zaman şöyle dua ederdi: “Allah’ın adıyla çıkıyorum, Allah’a güveniyorum, Allah’ım sapmaktan ve saptırılmaktan, doğru yoldan kaymak ve kaydırılmış olmaktan, haksızlık etmekten ve haksızlığa uğramaktan, cahilce davranmaktan ve cahillerin davranışlarına muhatap olmaktan sana sığınırım.” (Ebû Dâvûd, Edeb 103)

83: Enes (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Kim evinden çıkacağı zaman Allah’ın adıyla çıkıyor, Allah’a güveniyorum, günahlardan korunmaya güç yetirmek ve ibadette kuvvet bulmak ancak Allah’ın yardımıyladır derse kendisine; doğruya ulaştırıldın, bütün ihtiyaçların yerine getirildi ve her kötü şeyden korundun diye cevap verilir. Şeytan da kendisinden uzaklaşır.” (Ebû Dâvûd, Edeb 103; tirmîzî, Deavât 34)
Ebû Dâvûd’un rivayetinde şu fazlalık vardır: “Şeytan, diğer şeytana: Hidayet edilmiş, tüm ihtiyaçları karşılanmış ve korunmuş kişiye karşı sen ne yapabilirsin ki der.” (Ebû Dâvûd, Edeb 104)

84: Enes (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) zamanında iki kardeş vardı. Bunlardan biri ilim öğrenmek için Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’in yanına gelir, diğeri de geçimlerini temin için çalışırdı. Bir gün çalışan kardeş ötekini Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’e şikayet etti. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de: “Belki de sen onun yüzünden iş buluyor ve rızıklandırılıyorsun” buyurdular. (Tirmîzî, Zühd 33)

Kaynak : Alıntı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder