FAKİRLİĞİ İZALE İÇİN MÜCERREB BEYTLER
İbnü'l-Cevzî (Rahimehullâh)ın beyanı vechile; İbni Abbâs (Radıyallâhu Anh)dan nakledildiğine göre; bu beytler Zebûr kitabından bir sure olup (Abdullâh ibni Ömer (Radıyallâhu Anhümâ) tarafından) Arapça'ya çevrilmiştir. Hangi fakir bir kimse bunu okumaya devam ederse mutlaka Allâh-u Te'âlâ ona yardım eder.
Nitekim İbni Abbâs (Radıyallâhu Anhümâ): "Ben bu muazzam ve mübeccel sureyi fakir olduğum bir dönemde okudum, Allâh-u Te'âlâ beni zengin etti, korku içerisinde olduğum bir vakit okudum, Allâh-u Te'âlâ beni her korkudan emin kıldı ve böylece Allâh-u Te'âlâ'dan dünyalık adına ne istediysem malik oldum" demiştir.
Bu ebyat-ı münifede tecrübe edilmiş çok faydalar mevcuttur. [İbnü'l-Cevzî, Kitâbu'l-mecâlis, Meclis rakamı:2, sh:86, -Selvetü'l-ehzân zeylinde-]
Ebyat-ı Şerifenin Metni ve Meali
أَنَا الْمَوْجُودُ فَاطْلُبْنِي تَجِدْنِي،
فَإِنَّ تَطْلُبْ سِوَايَ لَمْ تَجِدْنِي
"Ene'l-mevcûdü fetlübnî tecidnî,
fe inne tetlüb sivâye lem tecidnî!
(Mevcud (hakiki varlık sahibi) Benim, haydi ara Beni, Beni bulacaksın. Sen Benden başkasını ararsan Beni bulamazsın!)
أَنَا الْمَقْصُودُ لَا تَقْصِدْ سِوَايَ،
كَثِيرُ الْغَوْثِ فَاطْلُبْنِي تَجِدْنِي
Ene'l-meksûdü lâ teksid sivâye,
kesîru'l-ğavsi fetlübnî tecidnî!
(Maksud (rızası kastedilen) Benim, Benden başkasını kastetme, yardımı çok olan da (ancak Benim). O halde ara Beni, Beni bulacaksın!)
أَنَا الرَّبُّ الَّذِي يَخْشَى عَذَابِي،
جَمِيعُ الْخَلْقِ فَاطْلُبْنِي تَجِدْنِي
Ene'r-Rabbüllezî ye(kh)şâ 'azâbî, cemî'u'l-(kh)alki fetlübnî tecidnî!
(Ben öyle (yüce bir) Rabbim ki mahlukatın tamamı, azabımdan korkar. Öyleyse ara Beni, Beni bulacaksın!)
أَنَا الْمَلِكُ الْمُهَيْمِنُ جَلَّ قَدْرِي،
عَظِيمُ الْمُلْكِ فَاطْلُبْنِي تَجِدْنِي
Ene'l-melikü'l-müheyminü celle kadrî, 'azîmü'l-mülki fetlübnî tecidnî!
(Melik (yegane padişah) ve Müheymin (görüp gözeten) Benim, çok yücedir kadrim. Mülkü (saltanatı) büyük olan Benim. Şimdi ara Beni, Beni bulacaksın!)
أَنَا لِلْعَبْدِ أَرْحَمُ مِنْ أَخِيهِ،
وَ مِنْ أَبَوَيْهِ فَاطْلُبْنِي تَجِدْنِي
Enâ li'l-'abdi erhamü min e(kh)îhi,
ve min ebeveyhi fetlübnî tecidnî!
(Ben kul(um)a kardeşinden de daha merhametliyim, ana babasından da (çok acırım). Hemen ara Beni, Beni bulacaksın!)
تَجِدْنِي فِي سَوَادِ اللَّيْلِ عَبْدِي،
قَرِيبًا مِنْكَ فَاطْلُبْنِي تَجِدْنِي
Tecidnî fî sevâdi'l-leyli 'abdî,
karîben minke fetlübnî tecidnî!
(Ey kulum! Gece karanlığında sana yakın olarak (kimseyi değil), Beni bulacaksın. O zaman ara Beni, Beni bulacaksın!)
تَجِدْنِي رَاحِمًا بَرًّا رَؤُوفًا،
بِكُلِّ الْخَلْقِ فَاطْلُبْنِي تَجِدْنِي
Tecidnî râhimen berran raûfen,
bi külli'l-(kh)alki fetlübnî tecidnî!
(Beni bütün mahlukata acıyan, iyilik eden ve esirgeyen, bir Zat olarak bulacaksın. Artık ara Beni, Beni bulacaksın!)
تَجِدْنِي وَاحِدًا صَمَدًا عَظِيمًا،
كَثِيرَ الْبِرِّ فَاطْلُبْنِي تَجِدْنِي
Tecidnî vâhiden sameden 'azîmen,
kesîra'l-birri fetlübnî tecidnî!
(Sen Beni (ararsan) şanı büyük, Vâhid ve Samed, lütfu kesir olarak bulacaksın, haydi ara Beni, Beni bulacaksın!)
تَجِدْنِي مُسْتَغَاثًا بِي مُغِيثًا،
أَنَا الْقَهَّارُ فَاطْلُبْنِي تَجِدْنِي
Tecidnî müsteğâsen bî müğîsen,
ene'l-kahhâru fetlübnî tecidnî!
(Beni Zat'ına sığınılan bir Muğîs (yardım edici) olarak bulacaksın. Kahhâr (ezici güce sahip) Benim. Öyleyse ara Beni, Beni bulacaksın!)
تَجِدْنِي وَاسِعًا بِالْخَلْقِ عَبْدِي،
أَنَا الْمَذْكُورُ فَاطْلُبْنِي تَجِدْنِي
Tecidnî vâsi'an bi'l-(kh)alki 'abdî,
ene'l-mezkûru fetlübnî tecidnî!
(Sen Beni mahlukata geniş imkanlar veren Zat olarak bulacaksın. Mezkur (her dilde anılan) Benim. O halde ara Beni, Beni bulacaksın)."
Kaynak: Alıntı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder