16 Mart 2020 Pazartesi

el-Fettâh ESMÂULLÂHİ'L-HÜSNÂ FAZİLETİ VE HAVÂSSI (ON DOKUZUNCU İSM-İ ŞERİF)

er-Razzâk ESMÂULLÂHİ'L-HÜSNÂ FAZİLETİ VE HAVÂSSI
ESMÂULLÂHİ'L-HÜSNÂ HAVÂSSI (ON DOKUZUNCU İSM-İ ŞERİF)
اَلْفَتَّاحُ
"er-Fettâh"
el-Fettâh, Yüce Rabbimizin "Her türlü rahmet ve rızık kapılarını açan; darlıktan kurtaran; bütün engelleri kaldıran; hidayetle kalplere iman ve marifet kapılarını açan; bütün anlaşmazlıkların nihai hakemliğini yapmak sureti ile mutlak adaleti gerçekleştiren; mazlumlara yardım edip mü'min kullarına zafer veren; kıyamet gününde hükmü ile insanları ayıran, sonrasında da cennetin ve cehennemin kapılarını açan" manalarına gelen ism-i şerifidir.
BU İSM-İ ŞERÎFİN HAVÂSSI
1. Bu ism-i şerifin en önemli hassası işleri kolaylaştırmak, kalpleri nurlandırmak ve maddi-manevi açılım sebeplerini hazırlamaktır.
2. Her kim bu ism-i şerifi sabah namazından sonra elini göğsüne koyarak yetmiş bir kere okursa kalbi masivadan temizlenir, gönlü nurlanır, işi kolaylaşır ve rızkı bollaşır.
3. Her kim bu ism-i şerifi her namazdan sonra dört yüz seksen dokuz kere okumaya devam ederse dünyası ve ahireti hususundaki her sıkıntısını Allâh-u Te'âlâ feraha tebdil eder.
4. Bazı arifler şöyle demiştir: "Duanın kabul olunması için tecrübe edilen şeylerden birisi de kişinin sekiz kere: 'Allâhümme ente lehâ ve li külli hâcetin, ikdihâ bi fedli bismillâhi'r-rahmâni'r-rahîmi mâ yeftehillâhü li'n-nâsi min rahmetin felâ mümsike lehâ'
اَللَّهُمَّ أَنْتَ لَهَا وَ لِكُلِّ حَاجَةٍ، اِقْضِهَا بِفَضْلِ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ مَا يَفْتَحِ اللهُ للنَّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا
'Ey Allâh! Bu ve her isteğimin gerçekleşmesi için Sen yetersin. 'Rahmân ve Rahîm olan Allâh-u Te'âlâ'nın adıyla!' (zikrinin) hürmetine bu hacetimi yerine getir. Allâh insanlara herhangi bir rahmet açarsa, artık onu tutacak hiçbir kimse yoktur!' duasını okuduktan sonra Allâh-u Te'âlâ'ya isteğini arz etmesidir."
5. eş-Şeyh Kemâleddîn ed-Demîrî (Kuddise Sirruhû)nun naklettiğine göre Ebû Hanîfe (Radıyallâhu Anh)ın kabri ve Bağdat şehrinin surları üzerinde bir ayet-i kerime, bir hadis-i şerif ve bir de şiir yazılıdır ki hangi bir sıkıntılı ve kederli kimse bunları okursa Allâh-u Te'âlâ muhakkak ki o kişinin derdini izale eder. Tabi ki bunlar, okuyan kişinin yakini imanına bağlıdır.
Bunları sırasıyla zikredecek olursak:
﴿مَا يَفْتَحِ اللّٰهُ لِلنَّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَاۚ﴾
"Allâh insanlara (sıhhat, zenginlik, ilim ve nübüvvet gibi) herhangi bir rahmet açarsa, artık onu tutacak (ve sahibine ulaşmasını engelleyecek) hiçbir kimse yoktur!" (Fâtır Suresi:2'den)
مَا كَانَ لَكَ سَوْفَ يَأَْتِيكَ عَلَى ضَعْفِكَ وَ مَا لَيْسَ لَكَ لَنْ تَنَالَهُ بِقُوَّتِكَ
"Zayıf da olsan senin için (yazılmış) olan şey ileride sana gelecektir, senin için (yazılı) olmayan şeye ise kuvvetinle asla ulaşacak değilsin."
مَنْ حَطَّ ثِقَلَ حَمُولِهِ فِي بَابِ مَالِكِهِ، إِنَّ السَّعَادَةَ كُلَّهَا حَصَلَتْ لِمَنْ أَلْقَى السِّلَاحَ
"Her kim bineğinin yüklerini sahibinin kapısına indirirse (doğru yapar), Çünkü bütün saadetler (padişahına karşı) silah bırakanlar içindir."
Yukarıda zikredilen fetih ayet-i kerimesi insanı her beladan kurtaran yedi ayet-i kerimeden biridir. Nitekim Ali (Kerremellâhu Te'âlâ Vechehû)nun şöyle buyurduğu varid olmuştur: "Yedi ayet vardır ki, her kim bunları okur veya yanında taşırsa, gök yerin üzerine kapansa elbette Allâh o kişiye bir çıkış ve kurtuluş yaratır. Onlar da; Tevbe Suresi'nin (51.) ayeti, Yûnus Suresi'nin (107.) ayeti, Hûd Suresi'nin (6. ve 56.) iki ayeti, Ankebût Suresi'nin (60.) ayeti, Fâtır Suresi'nin (2.) ayeti ve Zümer Suresi'nin (38.) ayet-i kerimesidir." [İbni 'Acîbe, el-Bahru'l-medîd:3/84]
Ali (Radıyallâhu Anh) bu ayet-i kerimelerin lafızlarından çok manalarına işaret etmiştir, zira bunların hepsi de kaderin ezeli olduğunu düşünmeye ve Allâh-u Te'âlâ'ya tevekkülün lüzumuna delalet etmektedirler. Bu ayet-i kerimelerin manalarıyla birlikte sıralanmaları şöyledir:
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
﴿قُلْ لَنْ يُصِيبَنَٓا اِلَّا مَا كَتَبَ اللّٰهُ لَنَاۚ هُوَ مَوْلٰينَاۚ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ﴾
"(Habibim!) De ki: 'Allâh'ın bizim için yazmış olduğu (ve takdir buyurduğu, ya yardım ve zafer, ya da şehitlik ve ebedi nimetlere mazhariyet gibi) şeylerden başkası bize asla erişemez.
Bizim Mevlâ'mız (yardımcımız ve yöneticimiz) ancak O'dur! İnananlar ancak Allâh'a tevekkül etsin(ler ve her konuda yalnız O'na güvenip, tüm işlerini sadece O'na ısmarlasınlar)!"' (Tevbe Suresi:51)
﴿وَاِنْ يَمْسَسْكَ اللّٰهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُٓ اِلَّا هُوَۚ وَاِنْ يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلَا رَٓادَّ لِفَضْلِهِ يُصِيبُ بِهِ مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ﴾
"Allâh sana (hastalık ve fakirlik gibi) bir zarar dokunduracak olursa, onu Kendisinden başka (giderip) açacak yoktur! Ama O sana (sıhhat ve zenginlik gibi) bir hayır (ulaştırmayı) murad ederse, (dilediği iyilikler dahil,) O'nun fazlını geri çevirebilecek kimse de yoktur!
O, o (lütfu)nu kullarından dilediğine ulaştırır. (Belaları günahlara keffaret yapan) Ğafûr da, (kullarına ziyadesiyle acıdığı için afiyetler veren) Rahîm de ancak O'dur!" (Yûnus Suresi:107)
﴿وَمَا مِنْ دَٓابَّةٍ فِي الْاَرْضِ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَاۜ كُلٌّ فِي كِتَابٍ مُبِينٍ﴾
"Yer(yüzün)de hafifçe yürüyen hiçbir canlı (bile) yoktur ki, rızkı Allâh'a ait olmasın! O, onların (babalarının sulplerindeki yerlerini de, dünyaya çıkışlarının ardından hayatlarını sürdürecekleri mesken ve) karargahlarını da, (ana rahimlerinde ve ölümlerinin ardından defnedilip) emanet bırakıldıkları yerleri de bilmektedir.
(Tüm canlıların sayısı, rızıkları , yerleri, kaderleri ve ecelleri, işte bunların) hepsi (kendisine bakan meleklere) pek açık olan /(içinde bulunanları, kendisine bakanlara) açıklayıcı olan/ (Levh-i Mahfuz namındaki) bir kitaptadır." (Hûd Suresi:6)
﴿اِنِّي تَوَكَّلْتُ عَلَى اللّٰهِ رَبِّي وَرَبِّكُمْۜ مَا مِنْ دَٓابَّةٍ اِلَّا هُوَ اٰخِذٌ بِنَاصِيَتِهَاۜ اِنَّ رَبِّي عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ﴾
"Muhakkak ki ben; benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allâh'a tevekkül ettim (güvenip itimat ettim)! Hareket eden hiçbir (canlı) varlık yoktur ki; O onun perçemini yakalayıcı (ve ona dilediğini uygulayıcı) olmasın!
Şüphesiz benim Rabbim (hak ve adaleti temsil eden) dosdoğru bir yol üzeredir. (Bu yüzden Kendisine sığınanı zayi etmez ve hiçbir zalimi cezasız bırakmaz.)" (Hûd Suresi:56)
﴿وَكَاَيِّنْ مِنْ دَٓابَّةٍ لَا تَحْمِلُ رِزْقَهَاۗ اَللهُ يَرْزُقُهَا وَاِيَّاكُمْۘ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ﴾
"(Ey din uğrunda yurtlarını ve geçim imkanlarını terk edince sıkıntı çekeceklerinden endişelenen mü'minler! Hiç görmüyor musunuz ki;) nice hareket eden canlı vardır ki (zayıflığından dolayı) rızkını taşıyamamaktadır.
(Ama) Allâh onları da sizi de rızıklandırmaktadır. (Sizin: "Biz hicret edersek fakir olacağımızdan korkarız" şeklindeki sözlerinizi hakkıyla işiten) Semî'de, (kalplerinizdeki niyetlerinizi tam manasıyla bilen) Alîm de ancak O'dur." (Ankebût Suresi:60)
﴿مَا يَفْتَحِ اللّٰهُ لِلنَّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَاۚ وَمَا يُمْسِكْۙ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِنْ بَعْدِهِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ﴾
"Allâh insanlara (sıhhat, zenginlik, ilim ve nübüvvet gibi) herhangi bir rahmet açarsa, artık onu tutacak (ve sahibine ulaşmasını engelleyecek) hiçbir kimse yoktur! Ama neyi de tutarsa, artık O'nun (engellemesinin) ardından onu salıverecek hiçbir kimse de yoktur!
(Hiçbir engel tanımaksızın dilediği şeyi yerine getirme gücüne sahip olan) Azîz de, (gönderdiği ve engellediği her şeyi ilim ve hikmet üzere yapan) Hakîm de ancak O'dur!" (Fâtır Suresi:2)
﴿وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۜ قُلْ اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَنِيَ اللّٰهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّهِ اَوْ اَرَادَنِي بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِهِ قُلْ حَسْبِيَ اللّٰهُۜ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَ﴾
"Andolsun ki; sen o (şirk koşa)nlara: "Gökleri ve yeri (yaratan, putlarınız ve siz olmadığınıza göre, bu kadar harika varlık da kendi kendine yaratılamayacağına göre, peki ya bunları) kim yaratmıştır?" diye soracak olsan, yemin olsun elbette (her akıllı gibi) muhakkak onlar (da): "Allâh!" diyeceklerdir.
De ki: "(Mademki ulvi ve süfli bütün alemlerin yaratıcısının Allâh olduğunu ikrar ettiniz,) öyleyse Allâh'ı bırakıp da tapmakta olduğunuz şeyleri gördünüz mü (söyleyin bakalım)?
Eğer Allâh bana (hastalık ve fakirlik gibi) bir zarar (dokundurmayı) dilerse, onlar onun zararını aça(rak gidere)bilecek şeyler midir? Ya da bana (sıhhat ve zenginlik gibi) bir rahmet murad ederse, onlar O'nun rahmetini tuta(rak engelleye) bilecek şeyler midir?"
De ki: "(Tüm işlerimde) bana yeten ancak Allâh'tır! Tevekkül edenler (her şeyin Allâh-u Te'âlâ'nın idaresi altında bulunduğunu bildikleri için) ancak O'na tevekkül eder(ler)!" (Zümer Suresi:38)
6. Bu ism-i şerifin zikrine devam eden kimseye Cenâb-ı Hakk hayır kapılarını açar. Bunu vird eden kimse kesinlikle hiçbir işte sıkıntıya düşmez. Her neye ve her nereye yönelirse Allâh-u Te'âlâ ona oradan başarıya ulaşacağı bir kapı açar.
7. Her kim bir gün oruç tutup, bir hurma veya zeytinle iftar eder, ardından da aşağıda tarif edildiği gibi Allâh-u Te'âlâ'nın rızası için iki rekat namaz kılıp, namazın akabinde isteğini Allâh-u Te'âlâ'ya arz ederse her ne isteği varsa yerine gelir.
Namazın kılınışı şöylecedir: "Allâh-u Ekber" diyerek namaza başlandıktan sonra yedi defa: "Yâ Fettâh"
يَا فَتَّاحُ
denir, sonra Fâtiha Suresi ve Yâsîn Suresi okunur. Ardından yedi defa: "Yâ Fettâh"
يَا فَتَّاحُ
dendikten sonra rükü'a varılır. Rüku tesbihlerinden sonra yedi defa: "Yâ Fettâh"
يَا فَتَّاحُ
okunur ve rükudan kalkılır. Rükudan doğrulunca da yedi defa: "Yâ Fettâh"
يَا فَتَّاحُ
denilir ve secdeye varılır.
Aynı şekilde secdede de tesbihlerden sonra yedi defa: "Yâ Fettâh"
يَا فَتَّاحُ
zikri, iki secde arasında otururken de yedi defa: "Yâ Fettâh"
يَا فَتَّاحُ
zikri, ikinci secdede de aynı şekilde yedi defa: "Yâ Fettâh"
يَا فَتَّاحُ
zikri okunur.
İkinci rekat da aynı şekilde eda edilir fakat Yâsîn Suresi'nin yerine Tebâreke Suresi okunur. Selam verince de yedi defa: "Yâ Fettâh"
يَا فَتَّاحُ
diye zikredilir. [Yûsuf ibni İbrâhîm, Kazâu'l-hâcât, sh:27; eş-Şeyh Mâu'l-'ayneyn, Fâtiku'r-ratk alâ Râtikı'l-fetk, sh:324; İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi'l-hüsnâ, sh:51; Muhammed Şebrâvî, Fevâidü'l 'ızzi'l-esnâ fî şerhi esmâillâhi'l-hüsnâ, sh:29-30; Yûsuf en-Nebhânî, Se'âdetü'd-dâreyn, sh:505; Seyyid Süleyemân el-Hüseynî, Kenzü'l-havâs, sh:1/73-74, 3/86; Seyyid Süleymân el-Hüseynî, Kenzü'l-esrar, sh:110-111]

Kaynak : 
Kaynak : Cübbeli Ahmet Hoca Efendi - Sohbetten Alıntıdır.

Medya Hesapları:
Cübbeli Ahmet Hoca Efendi (Allah Ondan Razı Olsun)

Sosyal Medya Hesapları:
 Web Site : https://www.cubbeliahmethoca.com.tr
Youtube : http://www.youtube.com/cubbeliahmethoca
 Facebook : http://www.facebook.com/cubbeliahmethoca
Twitter : http://www.twitter.com/c_ahmethoca
Instagram : http://www.instagram.com/cubbeliahmet...

Alıveriş :https://www.herseybusepette.com/
https://www.lalegultv.com.tr/
https://www.laleguldergisi.com/

---------------------------------------------
Ek Bilgi
El-Fettah isminin Özellikleri, Faziletleri ve Faydaları:
Her gün güneşin doğmasına az bir zaman kala (doğmadan önce) 489 defa bu ism-i şerifi okursa Allah ona kalbinde yatan niyeti verir.
Allah’ın ”Ya Fettah ile Ya Rezzak” ism-i şeriflerini sürekli hiç bırakmadan günde 100 defa okuyan kişinin Cenab-ı Hak rızkını bollaştırır, bereketlendirir ve kapalı kapları açar.
Evlenmek isteyip de bir türlü hayırlı nasibini bulamayan kişilerinde aynı sayı ve zamanda “Ya Fettah (Celle celalühü)” ismini okumasında fayda vardır.
Ya Fettah işleri hiç yolunda gitmeyen, girdiği tüm işlerden ayağı tökezleyip çıkan ve bu nedenlerden dolayı huzuru olmayan kişilerin devamlı okuması gereken bir esmadır. Engelleri ortadan kaldıran, sırları içinde barındıran, değişik kerametleri olan, her vakıada fetih sağlayan Ya Fettah ismi bir ”ism-i azam sırrı” ihtiva eder.
Her gün güneş doğmadan önce 489 kere “Ya Fettâh celle celâlühû” zikrine devam eden kimse bekar ise en kısa zamanda muradına erer.
5 vakit namazdan sonra 489 kere “Ya Fettâh celle celâlühû” zikrine devam eden kimse, her işinde başarılı olur. Maddi ve manevi bütün kapılar önünde açılır.
El-Fettah Esmasının Sırları
1- Hüküm veren: Allah Fettahtır. Bu ism-i şerifi ile hak ile batılı birbirinden ayırmış, aralarını yer ile gök arası kadar açmış, hakkı üstün tutup, batılı geçersiz kılmıştır. Bu mana ile Kuran, Fettah ismine en büyük bir aynadır. Zira Kuran’ın nüzulüyle hak gelmiş ve batıl zail olmuştur. Kuran’ın her bir hükmü hakkı ve adaleti izhar etmiş, batılın ve zulmün tasallutundan insanları kurtarmıştır. Yine Fettah ismi azami mertebede peygamber efendimiz (sav)’de tecelli etmiştir. Efendimiz (sav) insanlar arasında hak ile hükmetmiş, verdiği her hüküm ile hakkı galip kılıp, batılı yok etmiştir. Bu sebeplerdir ki Efendimizin isimlerinden bir tanesi de “Fatih”tir. Yine bu isim, hak ile hükmederek, hak ile batılın arasını açan adil sultanlarda ve devlet reislerinde de tecelli etmiştir. Hz. Ömer, Fatih Sultan Mehmed ve Yavuz Sultan Selim gibi sultanlar bunlardan bazılarıdır.
O halde kim bu ismin tecellisine mazhar olmak isterse, ilk önce kendi nefsinde hak ile batılın arasını ayırsın, hakkı hak bilip hakka tabi olsun ve batılı batıl bilip batıldan ictinab etsin. Daha sonra insanlar arasında hak ile hükmetsin ve kendi aleyhinde olsa dahi hakkın ortaya çıkması için adaleti gözetsin. Kim bunlara yaparsa Fettah isminin bir aynası olmayı başarır. Cenab-ı Hak bizleri Fettah isminin tecellisine mazhar eylesin!
2- Kapıları açan: Fettah isminin tecellisiyle maddi ve manevi kapılar açılır, müşküller giderilir ve zor olan işler kolaylaştırılır. Bir işsizin iş bulması, borçlunun borcunu ödeyecek imkâna kavuşması, bir ilim talebesinin zor bir meseleyi kavraması, anlaşılması zor bir hakikatin anlaşılması, yeni bilgilerin keşfedilmesi, kilitlenen işlerin açılması, hakkı görmeleri için insanların kalplerinin ve gözlerinin açılması, günahkârlara tövbe kapısının açılması, zulme uğrayana yardım edilmesi, ümitsizliğe düşen kullara ümit kapılarının açılması, dünyanın kapatılıp ahiretin açılması hep bu ismin tecellisiyledir.
Bize düşen Cenab-ı Hakkı fettah ismiyle zikretmek, “Ey kapıları açan Allah’ım, bize bütün hayır kapılarını aç” duasını dilimize vird-i zeban etmek ve maddi veya manevi bir hayır kapısı açıldığında bu kapıyı açan Allah’ı fettah ismiyle tefekkür edip O’na şükretmektir.
3- Zafer lütfeden: Cenab-ı Hak Fettahtır. Kullarına fetihler nasip eder. Peygamber Efendimizin Mekke’yi, Hz. Ömer’in İran’ı, Selahaddin-i Eyyubi’nin Kudus’ü, Fatih Sultan Mehmed Han’ın İstanbul’u fethetmesi ve diğer bütün fetihler Allah-u Teâlâ’nın Fettah isminin tecellisiyledir. Cenab-ı Hak, Fettah isminin hürmetine Ümmet-i Muhammed’e yeni Ömerler, Fatihler, Yavuzlar ihsan etsin ve bizlere, gayesi hakkı götürmek ve zulmü defetmek olan yeni fetihler nasip etsin. Fettah isminin tecellisi ile maddi fetihler gerçekleştiği gibi manevi fetihler de gerçekleşir. Peygamber Efendimizin kalplerin sultanı olması böyle manevi bir fethin neticesidir. Demek kalpteki sevgiyi kazanmak ve kişinin muhabbetine mazhar olmak fettah isminin tecellisiyledir.
Ya Rab! Kalplerimizi muhabbetinle ve Habibinin muhabbetiyle öyle bir fethet ki gayrısına yer kalmasın. Âmin.
4- Varlıklara suret veren: Fettah isminin bir manası da varlıklara suret ve şekil vermektir. Bir tohumdan çiçeğin çıkartılması, çekirdeklerden ağaçların yaratılması, ağaçlardan çiçek, yaprak ve meyvelerin çıkarılması, yumurtalardan hayvanatın icadı ve nutfe denilen su damlacıklarından insanların ve hayvanların halkedilmesi, hep Fettah isminin tecellisiyledir.
Bu manasıyla Fettah ismi âlemde azami mertebede tecelli etmektedir. Zira tohum ve nutfe gibi basit maddelerden, çeşit çeşit muntazam suretlerin, hep beraber, her tarafta, bir anda, bir fiil ile açılması ve her mahlûka münasip bir suret ve şeklin verilmesi tevhidin en kuvvetli bir delili ve kudretin en hayretli bir mucizesidir.
Fettah ismi bu manasıyla gözümüz önünde her an tecelli ederken maalesef insan ülfeti ve gafleti sebebiyle bu ismin tecellisinden gaflet etmekte ve adeta şu ayetin manasına muhatap: “Göklerde ve yerde nice ayetler vardır ki, yüz çevirerek üzerinden geçerler.” (Yusuf 105) .

Kuran-ı Kerim’de Geçen El-Fettah Esması
Sebe Suresi 26. Ayet: De ki: “Rabbimiz bizi birarada toplayacak. Sonra hak ile bizim aramızı açacak (hüküm verecek).” Ve O; Fettah’tır (hak ile hükmeden) ve Âlim’dir (en iyi bilen).
Nisa Suresi 141. Ayet: Onlar sizi gözlüyorlar öyle ki, size Allah’tan bir fetih (zafer) olunca, “Biz sizinle beraber olmadık mı?” dediler. Ve şayet kâfirlerin zaferden bir nasibi oldu ise (o zaman da) “Biz sizin üzerinize siper olmadık mı? Ve size mü’minlerden (gelecek olana) mani olmadık mı?” dediler. Artık Allah, kıyâmet günü sizin aranızda hükmedecektir. Ve Allah kâfirlere, mü’minlere karşı asla bir yol açacak değildir.
Mâide Suresi 52. Ayet: Böylece, kalplerinde maraz (hastalık) bulunanların (yahudi ve hristiyanları dost edinip), “olaylar (tersine) dönerse, bize bir musibet isabet etmesinden korkuyoruz.” diyerek onların aralarında koşuştuklarını görürsün. Oysa ki Allah’ın katından bir fetih veya bir emir getirmesi umulur ki, böylece onlar da kendi içlerinde gizledikleri şeye pişman olurlar.
En’âm Suresi 61. Ayet: Ve O, kullarının üstünde kahhardır (kuvvet ve güç sahibidir). Ve üzerinize muhafaza edici (koruyucu) gönderir. Sizden birinize ölüm gelince, onu resûllerimiz vefat ettirir. Onlar (bunu yaparken) kusur etmezler.
A’râf Suresi 89. Ayet: “Allah’ın, bizi ondan kurtarmasından sonra, sizin milletinize dönersek Allah’a yalanla iftira etmiş oluruz. Ve Rabbimizin dilemesi hariç bizim oraya geri dönmemiz olamaz. Rabbimiz ilmiyle her şeyi kuşatmıştır. Allah’a tevekkül ettik. Rabbimiz, kavmimiz ile bizim aramızı hak ile aç (ayır). Sen fethedenlerin (fatihlerin) en hayırlısısın.”
Enfâl Suresi 19. Ayet: Şâyet fetih istiyorsanız, işte size fetih (kerim olan orduya) gelmiştir. Ve şâyet vazgeçerseniz (harbetmekten, karşı gelmekten), artık o (vazgeçmeniz), sizin için daha hayırlıdır. Ve şâyet siz (harbe, inkâra) dönerseniz, Biz de döneriz. Ve grubunuz (cemaatiniz) (sayıca) çok olsa bile size bir şey, bir fayda vermez. Ve muhakkak ki Allah, mü’minlerle beraberdir.
Şuarâ Suresi 118. Ayet: Bu durumda benimle onların arasını öyle bir açışla aç ki (ve böylece) beni ve mü’minlerden benimle beraber olanları kurtar.
Secde Suresi 28. Ayet: Ve eğer siz sadık(lar)sanız, “Bu fetih ne zaman?” derler.
Secde Suresi 29. Ayet: De ki: “Fetih günü, kâfir olanlara (Allah’a ulaşmayı dilemeyenlere) îmânları bir fayda vermez ve onlara süre verilmez.”
Muhammed Suresi 27. Ayet: Artık melekler onları vefat ettirirken, onların yüzlerine ve arkalarına vuracakları zaman onların halleri nasıl olacak?
Fetih Suresi 1. Ayet: Muhakkak ki Biz, sana apaçık bir fetih verdik.
Fetih Suresi 18. Ayet: Andolsun ki, o ağacın altında sana tâbî oldukları zaman Allah, mü’minlerden razı oldu. Ve onların kalplerinde olanı biliyordu. Böylece onların üzerine sekînet indirdi. Ve onlara yakın bir fetih nasip etti.
Fetih Suresi 27. Ayet: Andolsun ki, Allah Resûl’ünün rüya(sının), hak olduğunu tasdik etti. Ve Allah dilerse, siz mutlaka Mescid-i Haram’a emin olarak, başlarınız tıraş edilmiş ve (saçlarınız) kısaltılmış olarak korkusuzca gireceksiniz. Fakat Allah, sizin bilmediğiniz şeyleri bildiği için, bundan başka (daha önce) (size) yakın bir fetih nasip etti.
Hadîd Suresi 10. Ayet: Ve size ne oluyor ki, Allah’ın yolunda infâk etmiyorsunuz? Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. İçinizden, fetihten önce infâk eden ve savaşanlar, işte onlar, daha sonra (fetihten sonra) infâk eden ve savaşanlarla bir değildir, onlardan daha yüksek (azamî) derece sahibidirler. Ve Allah, hepsine hüsna’yı vaadetti. Ve Allah, yaptıklarınızdan en iyi haberdar olandır.
Saff Suresi 13. Ayet: Ve seveceğiniz başka bir şey, Allah’tan yardım ve yakın bir fetih. Ve mü’minleri müjdele.


Kaynak : Alıntı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder