Meşayih şöyle buyurmuştur: Aylar arasında ramazân-ı şerif ayının durumu, Ya'kûb
(Aleyhisselâm)ın çocukları içerisinde Yûsuf (Aleyhisselâm)ın hali gibidir.
Yûsuf (Aleyhisselâm) babasının en sevdiği çocuğu olduğu gibi, ramazân-ı şerif ayı da Allâh-u Te'âlâ'nın en sevdiği aydır.
Yûsuf (Aleyhisselâm) kardeşlerinin bunca eziyetini ve cefasını görmezden gelip onları bağışladığı gibi, ramazân ayı da, onbir ayda işlenen günah ve hataları bağışlatacak bereket, nimet ve hayırlara maliktir.
Yûsuf (Aleyhisselâm)ın kardeşleri ona karşı işledikleri bunca suçun ardından onun cömertliğine güvenip huzuruna geldiklerinde, o kendilerini güzelce ağırlayıp emellerine ulaştırmış ve açlıklarını giderip, en güzel bir şekilde babalarına dönüşlerine müsaade vererek onbir kardeşinin de açığını kapatmıştır.
İşte böylece ramazân ayı da, bir ay olduğu halde onbir ayda işlenen bütün kusur ve kusurları kapatarak tüm bozuk işleri düzeltmekte ve günahkarları bayrama sevinçle kavuşturmaktadır.
Yine böylece Ya'kûb (Aleyhisselâm) yanında bulunan onbir erkek evladının tüm hallerine vakıf iken onlardan hiçbirinin, değil elbiseleriyle, ellerinin değmesiyle bile gözüne kavuşamamıştır.
Ama Yûsuf (Aleyhisselâm)ın gömleğinin kokusunu yüzlerce kilometre uzaktan fark etmiş ve gözüne değer değmez görmeye başlamıştır.
İşte böylece günahkar bir kul da, ramazânın kokularını aldığında, iman ve İslam şartıyla beraber vaaz meclislerinde oturur ve Kur'ân okursa, gıybeti ve iftirayı da bırakırsa, asi olmasının ardından inşâallâh mağfur olur.
Uzakken yakın olur. Kalp gözü kör iken
görmeye başlar. Şaki iken sa'id olur. Gazaptan sonra rahmete nail olur. Zahmetsiz ve meşakkatsiz rızıklara kavuşur.
Hayatı boyunca hayırlara muvaffak olur.
Vefatı anında yumuşak muameleye tabi olur.
Mevlasına kavuştuğunda ise yüksek derecelerle mahzuz olur. Artık şu sayılı günlerin faziletleri
ganimet bilinmeli ki sonsuz nimetler, yüksek
dereceler ve uzunca istirahatler elde edilebilsin.
Tam bir rahatlık, yüksek bir mertebe, makbul bir hal ve asan bir nimet, Cebbâr Te'âlâ'nın ta'zim ettiği ve Muhammed-i Muhtar'ı kendisiyle tafdil etmiş bulunduğu bu aya saygısız elde edilemez. Bu aya değer vermeyenlerin gideceği yer ateş olur.
Ulemanın beyanına göre; aylar içinde
ramazân ayının durumu, göğüsteki kalp gibi; halk içinde peygamberler gibi, şehirler içerisinde de harem-i şerif gibidir.
Mel'un Deccâl hareme giremeyeceği gibi, ramazân ayında da azgın şeytanlar bağlanır. Peygamberler günahkarlara şefaatçi oldukları gibi ramazân ayı da oruçluların şefaatçisidir.
Kalp, marifet ve iman nuruyla ziynetlendiği gibi, ramazân ayı da Kur'ân tilavetinin nuruyla müzeyyendir. Artık ramazân ayında bağışlanmayan kişi hangi ayda bağışlanacaktır.
O halde tevbe kapıları kapanmadan önce kul tevbe etmeli, Allâh-u Te'âlâ'ya yöneliş zamanı kaçmadan O'na inabe etmeli ve ağlama vakti tükenmeden ağlayıp rahmete ermelidir.
Yûsuf (Aleyhisselâm) kardeşlerinin bunca eziyetini ve cefasını görmezden gelip onları bağışladığı gibi, ramazân ayı da, onbir ayda işlenen günah ve hataları bağışlatacak bereket, nimet ve hayırlara maliktir.
Yûsuf (Aleyhisselâm)ın kardeşleri ona karşı işledikleri bunca suçun ardından onun cömertliğine güvenip huzuruna geldiklerinde, o kendilerini güzelce ağırlayıp emellerine ulaştırmış ve açlıklarını giderip, en güzel bir şekilde babalarına dönüşlerine müsaade vererek onbir kardeşinin de açığını kapatmıştır.
İşte böylece ramazân ayı da, bir ay olduğu halde onbir ayda işlenen bütün kusur ve kusurları kapatarak tüm bozuk işleri düzeltmekte ve günahkarları bayrama sevinçle kavuşturmaktadır.
Yine böylece Ya'kûb (Aleyhisselâm) yanında bulunan onbir erkek evladının tüm hallerine vakıf iken onlardan hiçbirinin, değil elbiseleriyle, ellerinin değmesiyle bile gözüne kavuşamamıştır.
Ama Yûsuf (Aleyhisselâm)ın gömleğinin kokusunu yüzlerce kilometre uzaktan fark etmiş ve gözüne değer değmez görmeye başlamıştır.
İşte böylece günahkar bir kul da, ramazânın kokularını aldığında, iman ve İslam şartıyla beraber vaaz meclislerinde oturur ve Kur'ân okursa, gıybeti ve iftirayı da bırakırsa, asi olmasının ardından inşâallâh mağfur olur.
Uzakken yakın olur. Kalp gözü kör iken
görmeye başlar. Şaki iken sa'id olur. Gazaptan sonra rahmete nail olur. Zahmetsiz ve meşakkatsiz rızıklara kavuşur.
Hayatı boyunca hayırlara muvaffak olur.
Vefatı anında yumuşak muameleye tabi olur.
Mevlasına kavuştuğunda ise yüksek derecelerle mahzuz olur. Artık şu sayılı günlerin faziletleri
ganimet bilinmeli ki sonsuz nimetler, yüksek
dereceler ve uzunca istirahatler elde edilebilsin.
Tam bir rahatlık, yüksek bir mertebe, makbul bir hal ve asan bir nimet, Cebbâr Te'âlâ'nın ta'zim ettiği ve Muhammed-i Muhtar'ı kendisiyle tafdil etmiş bulunduğu bu aya saygısız elde edilemez. Bu aya değer vermeyenlerin gideceği yer ateş olur.
Ulemanın beyanına göre; aylar içinde
ramazân ayının durumu, göğüsteki kalp gibi; halk içinde peygamberler gibi, şehirler içerisinde de harem-i şerif gibidir.
Mel'un Deccâl hareme giremeyeceği gibi, ramazân ayında da azgın şeytanlar bağlanır. Peygamberler günahkarlara şefaatçi oldukları gibi ramazân ayı da oruçluların şefaatçisidir.
Kalp, marifet ve iman nuruyla ziynetlendiği gibi, ramazân ayı da Kur'ân tilavetinin nuruyla müzeyyendir. Artık ramazân ayında bağışlanmayan kişi hangi ayda bağışlanacaktır.
O halde tevbe kapıları kapanmadan önce kul tevbe etmeli, Allâh-u Te'âlâ'ya yöneliş zamanı kaçmadan O'na inabe etmeli ve ağlama vakti tükenmeden ağlayıp rahmete ermelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder