13 Ekim 2020 Salı

Bugünlerde Yaşanan Sıkıntıların Sebebleri

Rasûlullah Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurmuştur: "Sizden hanginiz canı ve malı emniyet içinde, vücûdu sıhhat ve afiyette, günlük azığı da yanında olduğu halde sabahlarsa, sanki bütün dünya kendisine verilmiş gibidir." (1)

Bu hadis-i şerîfte Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm) bize, dünyaya dalmak üzere olduğumuz şu zamanda hakiki zenginliğin ne olduğunu hatırlatıyor. İman nimetinden sonra Allah’ın (Azze ve celle) bize bahşetmiş olduğu en büyük nimet can ve mal emniyetiyle birlikte sıhhat ve afiyettir. Bunun ne demek olduğunu yaşadığımız şu günlerde çok daha iyi anlıyoruz zannediyorum. Bundan sebep, bu hadis-i şerîfin izâhı noktasında herhalde daha fazla bir şey söylemeye gerek yok çünkü hepimiz bu hadis-i şerîfin ne anlama geldiğini iliklerimize kadar hissederek yaşıyoruz. Allah’ın (azze ve celle) bize vermiş olduğu sayısız nimetlerin değerini ancak kaybettiğimizde anlıyoruz. Belki de, değerli olanın kıymetini hep geç anladığımız için kaybediyoruz veya geri kalıyoruz.

 Her şeyin Allah’ın irâdesi dâhilinde gerçekleştiğine inandığımız şu günlerde hayatımıza anlam katan en büyük değerlerimizden mahrûm kalmış olmanın hüznü ve burukluğunu yaşıyoruz. Önce Kâbe’de tavafın durmasıyla birlikte âdete atan kalbimiz durdu. Ardından sırasıyla, cuma namazları, cemaatle namazlar ve nihâyetinde camilerimiz tamamıyla kapatıldı. En sevdiklerimizi bile ziyâret edemez olduk. Bir cümle kurmak istiyorum: ‘İstesek de camiye gidip namaz kılamıyoruz’!

Bir lahzâ durup bu cümleyi düşünmenizi istirhâm ediyorum. Peşine de kendimize şu soruyu sormak zorundayız; Allah (azze ve celle) bizi neden mahrûm bıraktı? Bu nimetleri neden elimizden söküp aldı? İşte, bu sorunun cevabını bulmalıyız ki; yeniden mahrûm kalmayalım. Kanaatimizce, bu durum, birçoğumuza ömür boyu her aklına geldiğinde içinin titreyeceği ‘bir musîbet bin nasihatten evlâdır’ kabîlinden ders vermiştir.

Allah (azze ve celle) bir ayet-i kerîmede şöyle buyuruyor: "Eğer şükrederseniz size olan nimetini artırırım. Nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azâbım çok şiddetlidir." (2)

 

Acaba şu günlerde bu ayet-i kerîmenin tecellisini mi yaşıyoruz! Allah (azze ve celle) bizi cezalandırıyor mu? Hz. Ali’ye sorulur: Başımıza gelen sıkıntılar imtihan mı? Yoksa ceza mı? Hz. Ali (radiyallahu anhu) cevap verir: "Eğer bizi Allah’a yaklaştırıyorsa imtihan, uzaklaştırıyorsa cezadır." O halde, siz karar verin. Şu an yaşadığımız bu süreç bir imtihan mıdır? Yoksa ceza mı?

*Belki de her ikisidir. İçinde imtihanı da barındıran ceza! Peki, biz bu cezayı hak edecek ne yaptık?

‘Sizi Allah’a şikâyet edeceğim’ diyen çocuğun sesini Allah (azze ve celle) hiç karşılıksız bırakır mı?

Şu ayet-i kerîmenin tecellisini yaşadığımızı düşünüyorum: "Başınıza gelen herhangi bir musîbet, kendi ellerinizle yaptıklarınızdan dolayıdır. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder." (3)

Gelin bu durumu fırsata çevirelim. Kendimizi sorguya alalım. Unutmayın; her birimiz neyi eksik yaptığını çözerse Allah’ın izniyle önce insan sonra aile sonra toplum sonra da ümmet ferâha kavuşur.

Peki, ne yapmalıyız?

  Kaynak : Cihad Ayan   ve yaznın devamı .....
https://www.milligazete.com.tr/makale/4144139/cihad-ayan/sureci-lehimize-cevirelim



 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder