Muharrem el-Kastamônî (Rahimehullâh)ın beyânı vechile; “er-Risâletü’l-Muslihıyye” isimli eserde şöyle zikredilmiştir: Muhammed ibni Vâsi‘ (Radıyallâhu Anh) her gün sabah namazından sonra bu duâyı okurdu.
Allâhümme inneke sellatte aleynâ adüvven basîran bi uyûbinâ. Yerânâ hüve ve qabîluhû min haysü lâ nerâhüm. Allâhümme âyishü minnâ kemâ âyestehû min rahmetik. Ve qannıthü minnâ kemâ qannattehû min afvik. Ve bâid beynenâ ve beynehû kemâ bâ-adte beynehû ve beyne cennetik. İnneke alâ külli şey in qadîr.
Ey Allâh! Gerçekten Sen bize büyük bir düşman musallat ettin ki ayıplarımızı görmektedir, o ve zürriyeti bizim kendilerini görmediğimiz taraftan bizi görmektedir. Ey Allâh! Onu rahmetinden ümitsiz bıraktığın gibi, bizden de ümitsiz bırak, ona affından ümit kestirdiğin gibi, bizden de ümit kestir ve onunla cennetinin arasını uzaklaştırdığın gibi bizimle onun arasını uzaklaştır. Şüphesiz ki gerçekten Sen her şeye hakkıyla gücü yetensin!
İmâm-ı Sefîrî (Rahimehullâh)ın nakline göre; (tâbi‘înin ulularından ve Şâh-ı Nakşibend Hazretleri’nin Buhârâ kabristanında sürekli ziyaret ettiği) Muhammed ibni Vâsi‘ (Radıyallâhu Anh) şöyle anlatmıştır: “Şeytan insan kılığına girerek mescit yolunda karşıma çıktı ve bana: ‘Ey İbni Vâsi‘!
Ne zaman sana bir şey yapmak istesem, seninle aramda bir engel
buluyorum, bunun sırrı nedir?’ deyince ona şöyle dedim: ‘(Ben) her
sabah:
‘Ey Allâh! Gerçekten Sen bize büyük bir düşman musallat ettin ki
ayıplarımızı görmektedir, o ve zürriyeti bizim kendilerini görmediğimiz
taraftan bizi görmektedir.
Ey Allâh! Onu rahmetinden ümitsiz bıraktığın gibi, bizden de
ümitsiz bırak, ona affından ümit kestirdiğin gibi, bizden de ümit kestir
ve onunla cennetinin arasını uzaklaştırdığın gibi bizimle onun arasını
uzaklaştır.
Şüphesiz ki gerçekten Sen her şeye hakkıyla gücü yetensin!’ duâsını okurum (onun için sen beni saptırmaya yol bulamazsın)!”
(es-Sefîrî, el-Mecâlisü’l-va‘zıyye, 2/307;
el-Ğazâlî, el-İhyâ, 3/37; ed-Deyrabî, el-Mücerrebât, sh:50; Ali ibni
Hasen el-‘Attâs, el-Kırtâs, 1/191; el-Gümüşhânevî, Mecmû‘atü’l-ahzâb,
Muhyiddîn-i Arabî cildi: 2/606; İbnü Acîbe, el-Bahru’l-medîd, 2/346)
Kaynak : Cübbeli Ahmet Hoca
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder