20 Aralık 2019 Cuma

DÜNYÂ VE ÂHİRET SE'ÂDETİ İÇİN MÜHİM TAVSİYELER

DÜNYÂ VE ÂHİRET SE'ÂDETİ İÇİN MÜHİM TAVSİYELER
Ebu'l-Hasan eş-Şâzelî Hazretleri'nin şöyle anlattığı nakledilmiştir: Şu övülen hasletlere sımsıkı sarıl ki, bu sayede iki cihanda se'âdete erişesin;
1. Sakın kâfirlerden dost, mü'minlerden de kendine bir düşman edinme.
2. Takvâyı kendine (yegâne) azık edinerek (tıpkı bir yolcu gibi) dünyadan geç git.
3. Kendini ölülerin arasında kabul et (her an ölebileciğini aklından hiç çıkarma).
4. Allâh'ın bir olduğuna ve Muhammed ﷺ'in O'nun Rasûlü olduğuna şâhitlik et. (Eğer böyle yaparsan) her ne kadar azda olsa sâlih bir amel sana yetecektir.
5. Ayrıca (her gün): "Âmentü billâhi ve melâiketihî ve kütübihî ve rasûlihî ve kâlû semi'ğnâ ve eta'ğnâ ğufrâneke rabbenâ ve ileyke'l-mesîr"
اٰمَنْتُ بِاللهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتِبِهِ وَرُسُلِهِ، وَقَالُوا سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَ اِلَيْكَ الْمَصِيرُ
"Ben Allâh'a, O'nun meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine imân ettim. İşittik ve itaat ettik, ey Rabbimiz, Senden bağışlanma dileriz, sonunda dönüş yalnız Sanadır!", duasını okumaya devam et.
Kim bu (sayılan) hasletlere sımsıkı yapışırsa, Allâh-u Te'ala o kişinin dünyada dört, âhirette de dört vasfa sahip olacagına kefîl olur ki:
Dünyadakiler: a) sözde doğruluk b) amelde ihlas c) yağmur gibi (bol) rızka nâiliyet d) (bütün) kötülüklerden korunmaktır.
Âhirettekiler ise: a) büyük bir bağışlanma b) (Allâh-u Te'âlâ'ya) mânevî yakınlık c) Me'vâ cennetine girme d) (âhirette bir mü'minin ulaşabileceği) en yüce mertebeye ulaşmaktır.
6. Eğer sözünde doğru olmayı istersen; Kadr Sûresi'ni okumaya devam et.
7. Eğer bütün hallerinde ihlâs üzere olmak istersen; İhlâs Sûresi'ni çokça oku(maya gayret et).
8. Şayet yağmur gibi (bol) rızka nâil olmak istersen; Felâk Sûresi'ni okumaya devam et.
9. Eğer insanların kötülüğünden kurtulmak istersen; Nas Sûresi'ni okumaya devam et.
Bazı ulema bu surelerin sırrına ermek için çok okunmaları gerektiğini beyan etmiş, çok tabirini ise günde en az yetmiş kere olduğunu zikretmiştir.
10. Hayır, rızık ve bereketi celbetmek istersen: "Bismillâhi'r-rahmâni'r-rahîmi el-meliki'l-hakku'l-mübîni hüve ni'ğme'l-mevlâ ve ni'ğme'n-nesîr"
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ اَلْمَلِكِ الْحَقُّ الْمُبِينِ، هُوَ نِعْمَ الْمَوْلَي وَنِعْمَ النَّصِيرُ
"Rahmân ve Rahîm olan, Melik, Hakk ve Mübîn (eserleriyle aşikâr, hakiki mevcut ve yegâne padişah) olan Allâh'ın adıyla. O ne güzel Mevlâ'dır (ki, sahiplendiği kulu zâyi etmez), ne güzel de Nasîr'dir (ki, yardım ettiği kimseler asla yenik düşmez)" duasını ve Vâkı'a ile Yâsîn sûrelerini okumaya devam et, böyle yaparsan rızık sana yağmur gibi (bolca) gelir.
11. Şayet Allâh-u Te'âlâ'nın senin için her sıkıntıdan bir kurtuluş, her darlıktan bir çıkış yaratmasını ve seni hiç ummadığın yerden rızıklandırmasını istersen, istiğfara sarıl.
12. Eğer korktuklarından emin olmak istersen: "E'ûzü bi kelimâtillâhi't-tâmmeti min ğadabihî ve 'ıkâbihî ve şerri 'ıbâdihî ve min hemezâti'ş-şeyâtîni ve e'ûzü bike rabbi en ye(kh)dürûn"
اَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللّٰهِ التَّامَّةِ مِنْ غَضَبِهِ وَعِقَابِهِ وَشَرِّ عِبَادِهِ وَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ وَ اَعُوذُ بِكَ رَبِّ اَنْ يَخْضُرُونِ
"Allâh-u Te'âlâ'nın gazabından, azabından, kulların şerrinden, şeytanların (ve cinlerin) vesveselerinden ve benim yanımda bulunmalarından, Allâh'ın o tastamam kelimelerine sığınırım, Rabbim bana gelmelerinden sana sığınırım!", de. [Ebû Dâvûd, Tıb:19, no:3895, 4/18]
13. Şayet semânın kapılarının ne zaman açılıp, duaların ne zaman kabul göreceğini bilmek istiyorsan; müezzinin ezan okuduğu vakti gözet ve (ezan lafızlarını sende tekrar et) ona cevap ver (ezandan sonra Allâh-u Te'âlâ'ya yalvar).
Nitekim hadîs-i şerifte şöyle vârid olmuştur : "Her kime sıkıntı veya zorluk isabet ederse, müezzine icâbet etsin!" [İbnü Sünnî, Amelü'l-yevmi ve'l-leyle, no:98, 1/186]
14. Eğer seni sıkıntıya sokan bir işten kurtulmak istiyorsan: "Tevekkeltü 'ale'l-hayyillezî lâ yemûtü ve'l-hamdülillâhillezî lem yette(kh)iz veleden ve lem yekün lehû şerîkün fi'l-mülki ve lem yekün lehû veliyyün mine'z-zülli ve kebbirhü tekbîrâ"
تَوَكَّلْتُ علَي الْحَيِّ الَّذِي لَا يَمُوتُ، وَالْحَمْدُ لِله الَّذِي لَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَم يَكُنْ لَهُ شَرِيكٌ فِي الْمُلْكِ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ وَلِيٌّ مِنَ الذُّلِّ وَكَبِّرْهُ تَكْبِيرًا
"O hiç ölmeyecek diriye tevekkül ettim ve bütün hamdler o Allâh'a mahsusutur ki, O hiç bir çocuk edinmemiştir, mülkte Kendisi için hiç bir ortak mevcut olmamamıştır, (güçsüz bir duruma düşmekten münezzeh olduğu için) Kendisini âcizlikten koruyanı da bulunmamıştır. O'nu iyice yücelterek büyüklükle vasıfla !", d(iy)e dua (et).
Zira hadîs-i şerîfte şöyle vârid olmuştur: "Beni hangi bir iş üzdüyse mutlaka Cebrâîl ('aleyhisselâm) bana görünüp (bu duayı oku) demiştir". [Hâkim, el-Müstedrek, no:1876, 1/689]
15. Şâyet sana isâbet eden bir kederden, üzüntüden ve korkudan kurtulmak istersen: "Allâhümme innî 'abdüke vebnü emetike nâsiyetî bi yedike mâdın fî hukmüke 'adlün fî kadâüke, es'elüke bi külli ismin hüve leke semmeyte bihî nefseke ev enzeltehû fî kitâbike, ev 'allemtehû ehaden min (kh)alkıke ev iste'serte bihî fî 'ılmi'l-ğaybi 'ındeke en tec'ale'l-kur'âne rabî'a kalbî ve nûra sadrî ve cilâe huznî ve zehâbe hemmî"
اَللّٰهُمَّ اِنِّي عَبْدُكَ وَابْنُ اَمَتِكَ نَاصِيَتِي بِيَدِكَ مَاضٍ فِي حُكْمُكَ عَدْلٌ فِي قَضَائُكَ، اَسْاَلُكَ بِكُلِّ ِاِسْمٍ هُوَ لَكَ سَمَّيْتَ بِهِ نَفْسَكَ اَوْ اَنْزَلْتَهُ فِي كِتَابِكَ، اَوْ عَلَّمْتَهُ اَحَدًا مِنْ خَلْقِكَ اَوْاِسْتَاْثَرْتَ بِهِ فِي عِلْمِ الْغَيْبِ عِنْدَكَ اَنْ تَجْعَلَ الْقُرْاٰنَ رَبِيعَ قَلْبِي وَنُورَ صَدْرِي وَ جِلَاءَ حُزْنِي وَذَهَابَ هَمِّي
"Ey Allâh! Ben Senin kulunum, erkek ve kadın kulunun oğluyum. Perçemim kudretinde, hükmün hakkımda geçerli, hakkımdaki takdîrin adaletin da kendisidir. Kendisyle Zâtı'na isim olarak seçtiğin veya kitabında indirdiğin veya mahlukatından herhangi bir kimseye öğrettiğin veya gayb ilminde Kendi Zâtı'na tahsis ettiğin bütün isimlerinle Senden Kur'ân'ı gönlümün baharı, göğsümün nûru, tasamın cilâsı, kederimin ve hüznümün gidericisi yapmanı istiyorum !", d(iy)e (dua et). Böylece sıkıntın, kederin ve hüznün senden gider. [Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, no:3712, 6/246]

16. Şâyet en küçüğü sıkıntı olmak üzere umumi olarak doksan dokuz tane derdine Allâh-u Te'âlâ'nın deva yaratmasını istersen: "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-'aliyyi'l-'azîm"
لَا حَوْلَ وَ لَا قُوَّتَ إِلَّا بِاللهِ الْعَلِيِّ الْعَظِيمِ
"O çok yüce ve pek büyük Allâh'ın yardımı olmadan hiç bir güç ve kuvvet yoktur!" [İbnü Sünnî, Amelü'l-yevmi ve'l-leyle, no:17, 1/142], de.
Çünkü bu (zikir) bahsettiğimiz doksan dokuz derde devâdır.

17. Eğer sana isâbet eden bir musîbetten dolayı sevap kazanmak istersen: "İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râci'ûn, allâhümme 'ındekehtesebtü müsîbetî, fe âcirnî fîhâ ve ebdilnî (kh)ayran minhâ"
اِنَّا لِله وَاِنَّا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ, اٙللّٰهُمّٙ عِنْدٙكٙ احْتٙسٙبْتُ مُصِيبٙتِي، فٙآجِرْنِي فِيهٙا، و أٙبْدِلْنِي خٙيْرًا مِنْهٙا
"Şüphesiz biz Allâh'a aidiz ve muhakkak ki biz anca O'na dönücüleriz. Ey Allâh! Bu musîbetimin sevabını yalnız Senden bekliyorum. Öyleyse (bu inancımdan dolayı) beni mükafatlandır ve onun yerine bana daha hayırlısını ihsân et."
حٙسْبُنٙا اللّٰهُ وٙ نِعْمَ الْوٙكِيلُ تٙوٙكّٙلْنٙا عٙلٙى اللّٰهِ وٙ عٙلٙى اللّٰهِ تٙوٙكّٙلْنٙا
"Allâh bize yeter. O ne güzel vekîldir. Biz Allâh'a güvendik ve yalnız Allâh'a güvendik!", diye dua et.

18. Şâyet sıkıntının zâil olmasını ve borcunun ödenmesini dilersen Rasûlullâh ﷺ'den vârid olan şu duayı oku.
Nitekim bir soran (Ebû Ümâme (Radıyallâhu anh) sıkıntılarından ve borçlarından dolayı bir dua) istediğinde Rasûlullâh ﷺ o kişiye: "Sana bir söz öğreteyim mi ki, onu söylediğinde Allâh-u Te'âlâ sıkıntını gidersin ve borcunu ödedi? Sabahladığında ve akşamladığında: 'Allâhümme innî e'ûzü bike mine'l-hemmi ve'l-huzni ve e'ûzü bike mine'l-'aczi ve'l-keseli ve e'ûzü bike mine'l-cübni ve'l-bü(kh)li ve e'ûzü bike min ğalebeti'd-deyni ve kahrı'r-ricâl'
اَللَّهُمَّ ِاِنِّي اَعُوذُ بِكَ مِنَ الْهَمِّ وَالْحُزْنِ وَ اَعُوذُ بِكَ مِنَ الْعَجْزِ وَالْكَسَلِ وَ اَعُوذُ بِكَ مِنَ الْجُبْنِ وَالْبُخْلِ وَ اَعُوذُ بِكَ مِنْ غَلَبَةِ الدَّيْنِ وَ قَهْرِ الرِّجَالِ
'Ey Allâh! Sıkıntıdan ve üzüntüden Sana sığınırım. Âcizlikten ve tembellikten Sana sığınırım. Korkaklıktan ve cimrilikten Sana sığınırım. Borcun bana gâlip gelmesinden ve bir takım insanların beni kahretmesinden Sana sığınırım!', d(iy)e (dua et)" buyurmuştur. [Ebû Dâvûd, Vitir:32, no:1557, 1/569]

19. Huşû'a (Allâh-u Te'âlâ'ya karşı derin saygı duymaya) muvaffak olmak istiyorsan, ihtiyacın dışındaki (boş yere sağa sola) bakmaları terket.

20. Hikmete muvaffak kılınmayı dilersen, boş lafları terket.

21. İbâdetin tadını tatmak istiyorsan; fazla yemek yeme, ayrıca oruç tutman, gece kalkıp teheccüd kılmanda gerekir.
22. Heybete sahip olmak istiyorsan; mîzahı ve gülmeyi bırak, zîra bu ikisi heybeti yok eder.
23. Cenneti arıyorsan; dünyaya olan fuzûli ilgi ve rağbeti terket.
24. Nefsinin kusurlarını ıslah etme konusunda başarılı olmak istiyorsan; diğer insanların kusurları ile ilgili merâkını bırak, o kusurları araştırma, çünkü tecessüs münafıklığın bir kolu, hüsn-ü zan ise imanın bir şûbesidir.
25. Haşyeti gerçekleştirmek (Allâh-u Te'âlâ'dan hakkıyla korkma makâmına ulaşmak) istiyorsan; Allâh'ın keyfiyeti konusunda ki vehimleri bırak, böylece şirk ve nifaktan kurtulursun.
26. Bütün kötülüklerden uzak olmak istiyorsan; insanlara kötü zan besleme.
27. Mertebe ve derece kazanmak istersen; Allâh'a tevekkül et, insanlara dayanma.
28. Kalbinin ölmemesini istiyorsan, her gün kırk defa şöyle dua et: "Yâ Hayyü yâ Kayyûm, lâ ilâhe illâ ente!"
يَا حَيُّ يَا قَيُّومُ، لَا اِلٰهَ اِلَّا اَنْتَ
"Ey diri ve kâim olan, Senden başka ilâh yoktur!"
29. Hasret ve nedamet zamanı olan kıyâmet günü Peygamber (Aleyhisselâm)'ı görmek istiyorsan Tekvir, İnfitâr ve İnşikâk surelerini çokca oku.
30. Yüzünün nurlanmasını istiyorsan; gece kalkıp ibadet etmeye devam et.
31. Kıyâmet günündeki susuzluktan kurtulmayı istersen, (nâfile) oruca devam et.
32. Kabir azâbından emîn olmak istersen, necâset (pislik)'lerden sakın, haram yemeyi terket ve (gayri meşrû) şehvetleri bırak.
33. Zengin olmak istiyorsan; kanâate yapış.
34. İnsanların en hayırlısı olmak istersen, insanlara faydalı ol.
35. İnsanların en çok ibâdet edeni olmak istersen, Rasûlullah ﷺ'in şu sözüne yapış ki, o (bir hadîs-i şerîflerinde): "Kim benden şu (söyleceğim) sözleri alır da onlarla amel eder ya da amel edecek birilerine öğretir?" buyurunca, Ebû Hureyre (Radıyallâhu anh): "Ey Allâh'ın Rasûlü!" dedi, sonra Ebû Hureyre'nin elinden tuttu ve şu beş şeyi saydı:
"Haramlardan sakın ki; insanların en ibâdet edeni sen olasın. (Rızık konusunda) Allâh-u Te'âlâ'nın senin için ayırdığına razı ol ki, insanların en zengini sen olasın. Komşuna iyilik et ki, (hakiki) mü'min olasın. Kendin için sevdiğini insanlar için de sev ki, (gerçek) müslüman olasın. Çok fazla gülme kalbi öldürür!" [Tirmizî, Zühd:1, no:2305, 4/551]
36. İhlâs üzere olan muhsin (iyilikleri yapıp kötülükleri bırakan) kullardan olmayı dilersen, Allâh-u Te'âlâ'yı görüyormuş gibi O'na ibâdet et. Zaten sen O'nu göremiyorsan da O seni görmektedir. (Bunu böyle idrak edip bu şuurla ibâdet et).
37. Eğer imânın kemâle ermesini istersen, ahlâkını güzelleştirmeye bak.
38. Allâh-u Te'âlâ'nın seni sevmesini istiyorsan; Müslüman kardeşlerinin ihtiyaçlarını gidermeye çalış. Zira hadîs-i şerîfte şöyle vârid olmuştur: "Allâh-u Te'âlâ bir kulu sevdiği zaman, insanların ihtiyaçlarını ona intikal ettirir!" [Deylemî, Süyûtî, Câmiu'l-ehâdîs, no:1256, 2/260]
39. (Rabbine) itaat edenlerden olmak istersen, Allâh-u Te'âlâ'nın sana farz kıldığı şeyleri eda et.
40. Allâh-u Te'âlâ'ya günahlardan temizlendiğin halde kavuşmayı dilersen, cünüplükten yıkan ve cuma günü gusül almayı hiç ihmal etme. (Eğer böyle yaparsan) üzerinde hiç bir günah olmadığı halde Rabbine kavuşursun.
41. Eğer kıyâmet gününde (seni cennete) hidâyet edecek bir nur içerisinde haşrolunmak ve zulumâttan (karanlıklar mesâbesinde olan azaplardan) kurtulmak istiyorsan, Allâh-u Te'âlâ'nın mahlûkâtından hiç bir kimseye zulmetme.
42. Günahlarının azalmasını istersen, devamlı tevbe-istiğfâra sarıl.
43. İnsanların en kuvvetlisi olmayı dilersen; sadece Allâh-u Te'âlâ'ya güven.
44. Rızkının yağmur gibi çok hızlı bir şekilde bollaştırılmasını istersen, tahâret-i kâmile (tam bir temizlik/ gusül ve abdest) üzere olmaya devam et.
45. Allâh-u Te'âlâ'nın azâbından emîn olmayı istersen, Allâh-u Te'âlâ'nın yaratıklarından hiç bir kimseye gazaplanma (kızma).
46. Duanın kabul edilmesini murâd edersen, haramlardan; faiz ve haram yemekten sakın.
47. Allâh-u Te'âlâ'nın (ayıplarını mahlûkâta ifşâ ederek) seni (kıyâmet günü) bütün mahlukâtın huzurunda rüsvay etmemesini istersen, (her zaman) tenâsül uzvunu ve dilini (haramdan) koru.
48. Allâh-u Te'âlâ'nın senin ayıplarını örtmesini dilersen, sen de insanların ayıplarını ört, çünkü Allâh-u Te'âlâ Settâr'dır (günahları ve kusurları çokça örtendir), kulları içerisinde de başkalarının kusurlarını örtenleri sever.
49. Günahlarının affolunmasını dilersen istiğfâr etmeyi, Allâh-u Te'âlâ'dan devamlı korkmayı ve O'na karşı (mahcûbiyet ve) boyun kırıklığı içerisinde olmayı ve insanların görmediği yerde (riyâdan uzak şekilde) güzel ameller işlemeyi çokça yap.
50. Çok büyük ve güzel amellere muvaffakiyet istersen güzel ahlâka, tevâzua ve belâlara karşı sabretmeye yapış.
51. Büyük günahlardan selâmette kalmak istersen, kötü ahlaktan ve kendisine uyulan cimrilikten sakın.
52. Cebbâr (kuvvet ve kudret sahibi olan Allâh-u) Te'âlâ'nın gazâbının sana karşı sakin (sönük) olmasını istersen, bunu gizlice sadaka vererek ve sıla-i rahim yaparak (akraba ilişkilerini gözeterek) söndür.
53. Borcunu ödeyebilmeyi istersen, kendisine (borcunu nasıl kolayca ödeyebileceği hakkında dua) soran bir ârâbiye Rasûlullah ﷺ'in buyurduğu şu duayı oku: "Allâhümmekfinî bi halâlike 'an harâmike ve eğninî bi fedlike 'ammen sivâk"
اَللّٰهُمَّ اكْفِنِي بِحَلَالِكَ عَنْ حَرَامِكَ وَ اَغْنِنِي بِفَضْلِكَ عَمَّنْ سِوَاكٙ
"Ey Allâh! Haramına karşı bana helâlinle kâfî gel ve lütfunla beni Senden başkasına muhtâç etme!" [Tirmizî, De'avât:111, no:3563, 5/560]
İçinizden birinin üzerinde borç olarak altından bir dağ bulunsa ve o kişi şu dua ile dua ederse, elbette Allâh-u Te'âlâ o kişinin borcunu ödetir: "Allâhümme fârice'l-kerbi, allâhümme kâşife'l-hemmi, allâhümme mücîbe de'ğveti'l-müdtarrîne, rahmâne'd-dünyâ ve'l-â(kh)irati ve rahîmehümâ, es'elüke en terhamnî ferhamnî rahmeten tüğnînî bihâ 'ammen sivâk"
اَللّٰهُمَّ فٙارِجٙ الْكٙرْبِ! اَللّٰهُمَّ كٙاڜِفٙ الْهٙمِّ! اَللّٰهُمَّ مُجِيبٙ دٙعْوٙةِ الْمُضْطٙرِّينٙ! رٙحْمٙانٙ الدُّنْيٙا وٙ الْآخِرٙةِ وٙ رٙحِيمٙهُمٙا! أٙسْأٙلُكٙ أَنْ تٙرْحٙمٙنِي فٙارْحٙمْنِي رٙحْمٙةً تُغْنِينِي بِهٙا عَمَّنْ سِوَاكٙ
"Ey sıkıntıyı açan Allâh! Ey sıkıntıyı ve kederi açıp kaldıran Allâh! Ey darda kalmışların duasını kabûl eden Allâh! (Ey) dünyanın ve âhiretin Rahîmi ve Rahmânı! Senden, bana acımanı istiyorum. Öyleyse Sen bana öyle bir rahmet ile merhamet eyle ki, onun vesîlesiyle beni Senden başkasına muhtâç etmeyesin!" [Bezzâr, el-Müsned, no:62, 1/13]
54. Bir belâya düştüğün zaman ondan kurtulmak istersen, hadîs-i şerîfte beyân edilen şu duaya sarıl ki, Rasûlullah ﷺ bu hususta şöyle buyurmuştur: "Bir vartaya düştüğün zaman (şöyle dua et): 'Bismillâhi'r-rahmâni'r-rahîm, lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-'aliyyi'l-'azîm'
بِسْمِ اللّٰهِ الرّٙحْمٰنِ الرّٙحِيمِ, لَاحَوْلَ وَلَا قُوَّةَ اِلَّا بِاللهِ الْعَلِيِّ الْعظِيمِ
'Rahmân ve Rahîm olan Allâh'ın ismiyle, O çok yüce ve pek büyük Allâh'ın yardımı olmadan hiç bir güç ve kuvvet yoktur!'" [İbnü Sünnî, Amelü'l-yevmi ve'l-leyle, no:335, 2/139]
(Sende bu nasihâte kulak verip böyle yaparsan) Allâh-u Te'âlâ (senin başına gelmesini) murâd ettiği türlü belâları senden geri çevirir.
55. Şerlerinden korktuğun bir topluluktan emin olmak istersen, hadîs-i şerîfte beyân edilen şu duayı oku: "Allâhümme innâ nec'alüke fî nühûrihim ve ne'ûzü bike min şürûrihim"
اَللّٰهُمَّ إِنّٙا نٙجْعٙلُكٙ فِي نُحُورِهِمْ، وٙ نٙعُوذُ بِكٙ مِنْ شُرُورِهِمْ
"Ey​ Allâh! Senin savuşturmanı onların boğazlarına yerleştiriyoruz, onların şerlerinden de Sana sığınıyoruz!" [Ebû Dâvûd, Vitir:30, no:1539, 1/564]
Yine aynı konuda vârid olan şu duayı oku: "Allâhümmekfinîhim bimâ şi'te ve keyfe şi'te inneke 'alâ külli şey'in kadîr"
اَللّٰهُمَّ اكْفِنِيهِمْ بِمٙا شِئْتٙ وٙ كٙيْفٙ شِئْتٙ إِنّٙكٙ عٙلٙى كُلِّ شٙيْءٍ قٙدِيرٌ
"Ey​ Allâh! Onlara karşı bana dilediğin şeyle ve dilediğin şekilde kâfî gel, şüphesiz Sen her şeye hakkıyla gücü yetensin!" [Müslim, Zühd:18, no:7703, 8/229]
56. Bir yetkiliden korkup şerrinden emin olmak istersen, hadîs-i şerîfte vârid olan şu duayı oku:
"Lâ ilâhe illâllâhü'l-halîmü'l-kerîmü, sübhânallâhi rabbi's-semâvâti's-seb'ı ve rabbi'l-'arşi'l-'azîmi, lâ ilâhe illâ ente, 'azze cârüke ve celle senâüke, lâ ilâhe ğayrük"
لٙا إِلٰهٙ اللّٰهُ الْحٙلِيمُ الْكٙرِيمُ، سُبْحٙانٙ اللّٰهِ رٙبِّ السّٙمٙاوٙاتِ السّٙبْعِ وٙ رٙبِّ الْعٙرْشِ الْعٙظِيمِ، لٙا إِلٰهٙ إِلّٙا أٙنْتٙ، عٙزّٙ جٙارُكٙ، وٙ جٙلّٙ ثٙنٙاؤُكٙ، لٙا إِلٰهٙ غٙيْرُكٙ
"Halîm ve Kerîm olan Allâh'tan başka hiç bir ilâh yoktur, yedi kat göklerin Rabbi ve büyük Arş'ın Rabbi olan Allâh'ı tesbih ederim, Senden başka hiç bir ilâh yoktur, güvencen çok güçlüdür, övgün çok büyüktür, Senden gayrı hiç bir ilâh yoktur!" [İbnü Sünnî, Amelü'l-yevmi ve'l-leyle, no:344, 2/156]
Ayrıca yine bu mesele hakkında geride zikredilen şu duayı okumak da müstehaptır:
"Allâhümme innâ nec'alüke fî nühûrihim ve ne'ûzü bike min şürûrihim"
اَللّٰهُمَّ إِنّٙا نٙجْعٙلُكٙ فِي نُحُورِهِمْ، وٙ نٙعُوذُ بِكٙ مِنْ شُرُورِهِمْ
"Ey​ Allâh! Senin savuşturmanı onların boğazlarına yerleştiriyoruz, onların şerrinden de Sana sığınıyoruz!" [Ebû Dâvûd, Vitir:30, no:1539, 1/564]
Yine hadîs-i şerîfte şöyle vârid olmuştur: "Kendisinden korkulan bir hükumdara gidip de onun seni yakalamasından korkarsan şu duayı oku: 'Allâhü ekberu, Allâhü ekberu, Allâhü e'azzü min (kh)alkıhî cemî'an, Allâhü e'azzü mimmâ e(kh)âfü ve ehzeru ve'l-hamdülillâhi rabbi'l-âlemîn'
اٙللهُ أٙكْبٙرُ، اٙللهُ أٙكْبٙرُ، اٙللهُ أٙعٙزُّ مِنْ خٙلْقِهِ جٙمِيعًا، اٙللهُ أٙعٙزُّ مِمّٙا أٙخٙافُ وٙ أٙحْذٙرُ وٙ الْحٙمْدُ لِلهِ رٙبِّ الْعٙالٙمِينٙ
'Allâh büyüktür, Allâh büyüktür, O Allâh bütün mahlukâtından üstündür, bütün hamdler de âlemlerin Rabbi Allâh-u Te'âlâ'ya mahsustur!'" [İbnü Ebî Şeybe, el-Musannef, no:29787, 10/203]
57. Kalbinin din üzere sâbit kalmasını istiyorsan, hadîs-i şerîfte rivâyet edilen şu duayı oku: "Allâhümme sebbit kalbî 'alâ dînike"
اَللّٰهُمَّ ثٙبِّتْ قٙاْبِي عٙلٰى دِينِكٙ
"Ey Allâh! Kalbimi dînin üzerine sâbit kıl!" [Tirmizî, De'avât:90, no:3522, 5/538]
Aynı hadîs-i şerîf hakkında ki farklı bir rivâyette şöyledir: "Yâ mükallibe'l-kulûbi, sebbit kulûbenâ 'alâ dînike"
يٙا مُقٙلِّبٙ الْقُلُوبِ! ثٙبِّتْ قُلُوبٙنٙا عٙلٰى دِينِكٙ
"Ey Kalpleri (istediği tarafa) çeviren (Allâh)! Bizim kalplerimizi dînin üzerine sâbit kıl!" [Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, no:17667, 4/182]
[Hayâtü'l-hayevâni'l-kübrâ, 1/146-153]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder