RECEB-İ ŞERİF'TE İSTİĞFAR
Ebu Sa'îd (Radıyallâhu Anh) şöyle anlatmıştır: "Recebin ilk günü Rasûlullâh ﷺ'in huzuruna girdiğinde bana: 'Ey Ebû Sa'îd! Bu hayrı ne kadar çok ve bereketi ne kadar büyük bir gündür' buyurunca, benim:
'Ey Allâh'ın Peygamberi! Bu bereket nedir?' diye sormam üzerine, şöyle buyurdular: 'Cibrîl'in bana bildirdiğine göre; recebin ilk gecesi olduğunda Allâh-u Te'âlâ bir meleğe:
'Dikkat edin! Gerçekten tevbe ayı başlamıştır.
Bu ayda Allâh-u Te'âlâ'dan af isteyenlere müjdeler olsun!' diye seslenmesini emreder' diye anlattı." [Safûrî, Nüzhetü'l-mecâlis, 1/140]
Enes ibni Mâlik (Radıyallâhu Anh)ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Rasûlullâh ﷺ şöyle buyurmuştur: "Her kim receb ayında Allâh-u Te'âlâ'ya bir kere (bile) istiğfarda bulunursa, Allâh-u Te'âlâ onu bağışlar." [İbni Asâkir, Târîhu Medîneti Dimeşk, no:5121, 43/291-292]
Vehb ibni Münebbih (Radıyallâhu Anh) Allâh-u Te'âlâ'nın (Kur'ân'dan önceki) bir kitabında şöyle okuduğunu söylemiştir: "Her kim receb ayında, sabah akşam yetmiş kere istiğfarda bulunursa şüphesiz ki Allâh-u Te'âlâ onun cesedini ateşe haram kılar (onu yakmayı cehenneme yasaklar)." [Safûrî, Nüzhetü'l-mecâlis, 1/140]
Ahmed ibni Hicâzî (Kuddise Sirruhû)nun nakline göre: "Bu istiğfarı ellerini kaldırarak: 'Allâhümmeğfirlî verhamnî ve tüb 'aleyye'
اَللّٰهُمَّ اغْفِرْ لِي وَارْحَمْنِي وَ تُبْ عَلَيَّ
'Ey Allâh! Beni bağışla, bana acı ve tevbemi kabul eyle!' siğasıyla yapanın, hiç bir derisine ateş değmez." [Tuhfetü'l-ihvan, sh:10]
Ali (Radıyallâhu Anh)ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Rasûlullâh ﷺ şöyle buyurmuştur: "Receb ayında istiğfarı çok yapın. Zira onun her bir saatinde, Allâh-u Te'âlâ'nın, cehennemden azatlıları vardır."
[Safûrî, Nüzhetü'l-mecâlis, 1/140; Ahmed ibni Hicâzî, Tuhfetü'l-ihvan, sh:10]
İbni Abbâs (Radıyallâhu Anhümâ)dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: "Her kim receb, şa'bân ve ramazanda, öğlen ikindi arası:
'Estağfirullâhe'l-azîm ellezî lâ ilâhe illâ hüve'l-hayye'l-kayyûme ve etûbü ileyhi tevbete 'abdin zâlimin lâ yemlikü li nefsihî darran ve lâ nef'an ve lâ mevten ve lâ hayâten ve lâ nüşûran'
أَسْتَغْفِرُ اللّٰهَ الْعَظِيمَ الَّذِي لَا إِلٰهَ إِلَّا هُوَ الْحَيَّ الْقَيُّومَ وَأَتُوبُ إِلَيْهِ تَوْبَةَ عَبْدٍ ظَالِمٍ لَا يَمْلِكُ لِنَفْسِهِ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا وَلَا مَوْتًا وَلَا حَيَاةً وَلَا نُشُورًا
'Kendisinden başka hiç bir ilah bulunmayan, Hayy ve Kayyûm olan O büyük Allâh-u Te'âlâ'dan, mağfiret taleb ederim. Kendisi hakkında ne bir zarara, ne bir faydaya, ne ölüme, ne de yaşamaya ve ne de dirilmeye malik olmayan, (günahlar işleyerek) kendisine zulmetmiş bir kulun tevbesiyle, O'na tevbe ederim' derse, Allâh-u Te'âlâ (o kişinin sevab ve günahlarını yazmakla görevli) iki meleğe:
'Bu kulun amel defterindeki günahlarıyla alakalı yazıları yakın!' diye vahyeder."
[Safûrî, Nüzhetü'l-mecâlis, 1/140]
Ali el-Kârî (Rahimehullâh)ın bir şeyhinden naklettiğine göre: "Receb ayında:
'Estağfirullâhe ze'l-celâli ve'l-ikrâmi min cemî-iz-zünûbi ve'l-âsâmi'
أَسْتَغْفِرُ اللّٰهَ ذَا الْجَلَالِ وَ الْإِكْرَمِ مِنْ جَمِيعِ الذُّنُوبِ وَ الْأٰثَامِ
'Bütün günah ve isyanlarımdan dolayı, celâl ve ikram sahibi olan Allâh-u Te'âlâ'dan mağfiret taleb ederim' şeklindeki istiğfar çokça yapılmalıdır."
[Ali el-Kârî, Risâle fî fedâili racebe el-mürecceb, Resâilü Ali el-Kârî, varak:57]
Allâme Seyyid Hasen ibni Abdillâh Bâ'alevî el-Haddâd (Rahimehullâh) bir istiğfar cemetmiş ve buna "Receb İstiğfarı Duası" adını verdikten sonra "Şüphesiz bu istiğfarın çok faziletleri vardır ve hakkında çok rivayetler mevcuttur" demiştir.
O istiğfar da şudur: "Bismillâhi'r-rahmâni'r-rahîm.
Allâh-u Te'âlâ Efendimiz Muhammed'e, Ehl-i Beyti'ne ve sahabesine salat-ü selam eylesin.
Allâh-u Te'âlâ'dan mağfiret talep ederim. (3 kere)
Söz bakımından, hareket bakımından, düşünce bakımından, fikir bakımından, görünen görünmeyen her hususta Allâh-u Te'âlâ'nın kerih gördüğü her şeyden Allâh-u Te'âlâ'ya tevbe ederim.
Hayy ve Kayyûm olan, Kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan, O büyük Allâh'tan mağfiret diler ve O'na tevbe ederim.
Ey Allâh! Ben yapmamam lazımken yaptığım, yapmam lazımken yapmadığım, gizli yaptığım, aşikar ettiğim ve Senin benden daha iyi bildiğin her günahımdan dolayı Senden mağfiret talep ederim. Öne geçiren Sensin, geri bırakan Sensin, Sen her şeye (hakkıyla) Kâdir'sin.
Ben gizli-açık, küçük-büyük, eski-yeni, önceki-sonraki, görünen-görünmeyen bütün günahlarım için Allâh-u Te'âlâ'dan mağfiret talep ederim ve O'na tevbe ederim.
Ey Allâh! Evvelce kendisinden tevbe etmiş olup sonra kendisine döndüğüm her günahımdan dolayı Senden mağfiret talep ederim. Keremli Zatın'ı kastederek başlamış olduğum fakat sonra kendisine Senin rızan olmayan şeylerin dahil olduğu amellerimden dolayı Senden mağfiret talep ederim.
Kendi adıma Sana yapacağımı vaad ettiğim fakat sonra sözümde duramadığım amellerden dolayı Senden mağfiret talep ederim.
Ruhsat zannederek nefsimin hevasının beni kendisine davet ettiği, bence şüpheli olan fakat Senin nezdinde haram olan şeylerden dolayı Senden mağfiret talep ederim.
Ey kendisinden başka ilah olmayan Zat! Ey gizli aşikar her şeyi bilen Zat! Gündüzün beyazında, gecenin karanlığında, insanlar arasında ve tenhada, gizli ve aşikar olarak işlediğim ve ben onu işlerken Senin bana nazar ettiğin her kötülükten ve işlediğim her isyandan dolayı Senden mağfiret talep ederim ve Sana tevbe ederim. Ey Halîm! Ey Kerîm! Ey Rahîm!
Bana in'am ettiğin fakat benim Sana karşı günahlarda kendilerinden güç kuvvet bulduğum bütün nimetlerinden dolayı senden mağfiret talep ederim. Senden başka kimsenin fark etmediği, Senden başka kimsenin vakıf olamadığı ve Senin hilminden başka hiçbir sıfatın kendisine müsamaha etmeyeceği ve Senin affından başka hiçbir şeyin beni kendisinden kurtaramayacağı günahlardan dolayı Senden mağfiret talep ederim.
Benden geçmişte sadır olan fakat yerine getirememiş olduğum ve bu yüzden Senin katında ceza alacağım her türlü yemin için Senden mağfiret talep ederim.
Ey Kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Zat! Ben Senden mağfiret talep ederim. Seni tenzihederim, şüphesiz ben zalimlerden oldum. (İşte Sen bu duayı okuyanlara) 'İşte müminleri de ancak böylece (güçlü bir yardımla tüm kederlerinden) kurtarırız' (el-Enbiyâ Suresi:88) (buyurdun.)
Yine böylece Sen: '(Habibim!) Zekeriyyâ'yı da (yad et)! Hani o Rabbine: 'Ey Rabbim! (Ardımdan yoluma sahip olacak bir çocuk vermeksizin) beni tek biri olarak bırakma. (Ama sen böyle takdir buyurduysan, buna da razıyım. Zira) varislerin en iyisi ancak Sensin' diye nida etmişti.' (el-Enbiyâ Suresi:89) (buyurdun. Ben de bu duayı okudum, beni de yalnız bırakma.)
Ey Rabbim! Bağışla, rahmet et, zira acıyanların en merhametlisi ancak Sensin.
Ben gece saatlerinde ve gündüzün başında-sonunda bana vacib kıldığın fakat yanlışlıkla veya kasten yahut unutarak veya hafife alarak ya da cehaletimden dolayı terk ettiğim ve bu yüzden azaba çarptırılacağını her farzdan dolayı Senden mağfiret talep ederim.
Ben, gönderilenlerin efendisi ve nebilerin hatemi olan peygamberin Muhammed ﷺ'in sünnetlerinden gafletle yahut hata ile veya unutarak yahut hafife alarak ya da cehaletim yüzünden veya çok değer vermeyerek terk etmiş olduğum her bir sünnetten dolayı Senden mağfiret talep ederim.
Ey o Zat ki Senden başka ilah yoktur, teksin, ortağın yoktur. Şüphesiz Muhammed ﷺ Senin kulun ve Rasulün'dür. Ben Seni tenzih ederim. Ey alemlerin Rabbi! Mülk Sana aittir, hamd Sana mahsustur, Sen bize yetersin, ne güzel Vekîl'sin, ne güzel Mevlâ'sın, ne güzel yardımcısın. O çok yüce ve pek büyük olan Allâh-u Te'âlâ'nın yardımı olmadan hiçbir günahtan dönüş ve hiçbir ibadete kuvvet yoktur.
Ey her kırık kalbi tamir eden! Ey her tek kalana ünsiyet bahşeden! Ey her gurbettekine arkadaş olan! Ey her zoru kolay eden! Ey hacetlerin kendisine beyan edilip açıklanmasına ihtiyaç duymayan Zat! Sen her şeye hakkıyla gücü yetensin. Allâh-u Te'âlâ, kendisine salat edenler adedince ve ona salat okumayanlar sayısınca Efendimiz Muhammed ﷺ'e salat eylesin.
Ey Allâh! Ruhlar içinde Efendimiz Muhammed ﷺ'in ruhuna salat eyle. Ey Allâh! Türbeler içerisinde Efendimiz Muhammed ﷺ'in türbesine salat eyle. Ey Allâh! Suretler içerisinde Efendimiz Muhammed ﷺ'in suretine salat eyle. Ey Allâh! İsimler içerisinde Efendimiz Muhammed ﷺ'in ismine salat eyle.
'(Ey insanlar!) Andolsun ki elbette muhakkak size (meleklerden ve cinlerden değil de, anlaşıp uymanız kolay olsun diye) kendi nefislerinizden (sizin gibi bir beşer) olan pek değerli bir Rasul gelmiştir ki, sıkıntıya uğramanız ona çok ağırdır, siz(in iman etmenize ve tüm işlerinizin yoluna girmesin)e karşı çok düşkündür ve inananlara çok esirgeyicidir; pek acıyıcıdır.
(Habibim! Sen kendileri hakkında bu kadar büyük bir nimetken) eğer (hala) onlar (sana iman etmekten) yüz çevirirlerse, sen: '(Sizin inkar ve eziyetlerinize karşı) bana yetecek olan ancak Allâh'tır. O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. Ben (O'ndan gayri kimseye umut bağlamam ve kimseden korkmam, zira ben) ancak O'na tevekkül ettim. O (azametini Allâh-u Te'âlâ'dan başka kimsenin bilemeyeceği kadar) çok büyük olan Arş'ın Rabbi de ancak O'dur' de.' (et-Tevbe Suresi:128-129)
Allâh-u Te'âlâ, Efendimiz Muhammed ﷺ'e, Ehl-i Beyti'ne ve sahabesine salat-ü selam eylesin." Âmîn! ['Abdülhamîd Kuds el-Mekkî, Kenzü'n-necâh ve's-sürûr, 142-147]
Kaynak :Alıntı
Ebu Sa'îd (Radıyallâhu Anh) şöyle anlatmıştır: "Recebin ilk günü Rasûlullâh ﷺ'in huzuruna girdiğinde bana: 'Ey Ebû Sa'îd! Bu hayrı ne kadar çok ve bereketi ne kadar büyük bir gündür' buyurunca, benim:
'Ey Allâh'ın Peygamberi! Bu bereket nedir?' diye sormam üzerine, şöyle buyurdular: 'Cibrîl'in bana bildirdiğine göre; recebin ilk gecesi olduğunda Allâh-u Te'âlâ bir meleğe:
'Dikkat edin! Gerçekten tevbe ayı başlamıştır.
Bu ayda Allâh-u Te'âlâ'dan af isteyenlere müjdeler olsun!' diye seslenmesini emreder' diye anlattı." [Safûrî, Nüzhetü'l-mecâlis, 1/140]
Enes ibni Mâlik (Radıyallâhu Anh)ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Rasûlullâh ﷺ şöyle buyurmuştur: "Her kim receb ayında Allâh-u Te'âlâ'ya bir kere (bile) istiğfarda bulunursa, Allâh-u Te'âlâ onu bağışlar." [İbni Asâkir, Târîhu Medîneti Dimeşk, no:5121, 43/291-292]
Vehb ibni Münebbih (Radıyallâhu Anh) Allâh-u Te'âlâ'nın (Kur'ân'dan önceki) bir kitabında şöyle okuduğunu söylemiştir: "Her kim receb ayında, sabah akşam yetmiş kere istiğfarda bulunursa şüphesiz ki Allâh-u Te'âlâ onun cesedini ateşe haram kılar (onu yakmayı cehenneme yasaklar)." [Safûrî, Nüzhetü'l-mecâlis, 1/140]
Ahmed ibni Hicâzî (Kuddise Sirruhû)nun nakline göre: "Bu istiğfarı ellerini kaldırarak: 'Allâhümmeğfirlî verhamnî ve tüb 'aleyye'
اَللّٰهُمَّ اغْفِرْ لِي وَارْحَمْنِي وَ تُبْ عَلَيَّ
'Ey Allâh! Beni bağışla, bana acı ve tevbemi kabul eyle!' siğasıyla yapanın, hiç bir derisine ateş değmez." [Tuhfetü'l-ihvan, sh:10]
Ali (Radıyallâhu Anh)ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Rasûlullâh ﷺ şöyle buyurmuştur: "Receb ayında istiğfarı çok yapın. Zira onun her bir saatinde, Allâh-u Te'âlâ'nın, cehennemden azatlıları vardır."
[Safûrî, Nüzhetü'l-mecâlis, 1/140; Ahmed ibni Hicâzî, Tuhfetü'l-ihvan, sh:10]
İbni Abbâs (Radıyallâhu Anhümâ)dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: "Her kim receb, şa'bân ve ramazanda, öğlen ikindi arası:
'Estağfirullâhe'l-azîm ellezî lâ ilâhe illâ hüve'l-hayye'l-kayyûme ve etûbü ileyhi tevbete 'abdin zâlimin lâ yemlikü li nefsihî darran ve lâ nef'an ve lâ mevten ve lâ hayâten ve lâ nüşûran'
أَسْتَغْفِرُ اللّٰهَ الْعَظِيمَ الَّذِي لَا إِلٰهَ إِلَّا هُوَ الْحَيَّ الْقَيُّومَ وَأَتُوبُ إِلَيْهِ تَوْبَةَ عَبْدٍ ظَالِمٍ لَا يَمْلِكُ لِنَفْسِهِ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا وَلَا مَوْتًا وَلَا حَيَاةً وَلَا نُشُورًا
'Kendisinden başka hiç bir ilah bulunmayan, Hayy ve Kayyûm olan O büyük Allâh-u Te'âlâ'dan, mağfiret taleb ederim. Kendisi hakkında ne bir zarara, ne bir faydaya, ne ölüme, ne de yaşamaya ve ne de dirilmeye malik olmayan, (günahlar işleyerek) kendisine zulmetmiş bir kulun tevbesiyle, O'na tevbe ederim' derse, Allâh-u Te'âlâ (o kişinin sevab ve günahlarını yazmakla görevli) iki meleğe:
'Bu kulun amel defterindeki günahlarıyla alakalı yazıları yakın!' diye vahyeder."
[Safûrî, Nüzhetü'l-mecâlis, 1/140]
Ali el-Kârî (Rahimehullâh)ın bir şeyhinden naklettiğine göre: "Receb ayında:
'Estağfirullâhe ze'l-celâli ve'l-ikrâmi min cemî-iz-zünûbi ve'l-âsâmi'
أَسْتَغْفِرُ اللّٰهَ ذَا الْجَلَالِ وَ الْإِكْرَمِ مِنْ جَمِيعِ الذُّنُوبِ وَ الْأٰثَامِ
'Bütün günah ve isyanlarımdan dolayı, celâl ve ikram sahibi olan Allâh-u Te'âlâ'dan mağfiret taleb ederim' şeklindeki istiğfar çokça yapılmalıdır."
[Ali el-Kârî, Risâle fî fedâili racebe el-mürecceb, Resâilü Ali el-Kârî, varak:57]
Allâme Seyyid Hasen ibni Abdillâh Bâ'alevî el-Haddâd (Rahimehullâh) bir istiğfar cemetmiş ve buna "Receb İstiğfarı Duası" adını verdikten sonra "Şüphesiz bu istiğfarın çok faziletleri vardır ve hakkında çok rivayetler mevcuttur" demiştir.
O istiğfar da şudur: "Bismillâhi'r-rahmâni'r-rahîm.
Allâh-u Te'âlâ Efendimiz Muhammed'e, Ehl-i Beyti'ne ve sahabesine salat-ü selam eylesin.
Allâh-u Te'âlâ'dan mağfiret talep ederim. (3 kere)
Söz bakımından, hareket bakımından, düşünce bakımından, fikir bakımından, görünen görünmeyen her hususta Allâh-u Te'âlâ'nın kerih gördüğü her şeyden Allâh-u Te'âlâ'ya tevbe ederim.
Hayy ve Kayyûm olan, Kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan, O büyük Allâh'tan mağfiret diler ve O'na tevbe ederim.
Ey Allâh! Ben yapmamam lazımken yaptığım, yapmam lazımken yapmadığım, gizli yaptığım, aşikar ettiğim ve Senin benden daha iyi bildiğin her günahımdan dolayı Senden mağfiret talep ederim. Öne geçiren Sensin, geri bırakan Sensin, Sen her şeye (hakkıyla) Kâdir'sin.
Ben gizli-açık, küçük-büyük, eski-yeni, önceki-sonraki, görünen-görünmeyen bütün günahlarım için Allâh-u Te'âlâ'dan mağfiret talep ederim ve O'na tevbe ederim.
Ey Allâh! Evvelce kendisinden tevbe etmiş olup sonra kendisine döndüğüm her günahımdan dolayı Senden mağfiret talep ederim. Keremli Zatın'ı kastederek başlamış olduğum fakat sonra kendisine Senin rızan olmayan şeylerin dahil olduğu amellerimden dolayı Senden mağfiret talep ederim.
Kendi adıma Sana yapacağımı vaad ettiğim fakat sonra sözümde duramadığım amellerden dolayı Senden mağfiret talep ederim.
Ruhsat zannederek nefsimin hevasının beni kendisine davet ettiği, bence şüpheli olan fakat Senin nezdinde haram olan şeylerden dolayı Senden mağfiret talep ederim.
Ey kendisinden başka ilah olmayan Zat! Ey gizli aşikar her şeyi bilen Zat! Gündüzün beyazında, gecenin karanlığında, insanlar arasında ve tenhada, gizli ve aşikar olarak işlediğim ve ben onu işlerken Senin bana nazar ettiğin her kötülükten ve işlediğim her isyandan dolayı Senden mağfiret talep ederim ve Sana tevbe ederim. Ey Halîm! Ey Kerîm! Ey Rahîm!
Bana in'am ettiğin fakat benim Sana karşı günahlarda kendilerinden güç kuvvet bulduğum bütün nimetlerinden dolayı senden mağfiret talep ederim. Senden başka kimsenin fark etmediği, Senden başka kimsenin vakıf olamadığı ve Senin hilminden başka hiçbir sıfatın kendisine müsamaha etmeyeceği ve Senin affından başka hiçbir şeyin beni kendisinden kurtaramayacağı günahlardan dolayı Senden mağfiret talep ederim.
Benden geçmişte sadır olan fakat yerine getirememiş olduğum ve bu yüzden Senin katında ceza alacağım her türlü yemin için Senden mağfiret talep ederim.
Ey Kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Zat! Ben Senden mağfiret talep ederim. Seni tenzihederim, şüphesiz ben zalimlerden oldum. (İşte Sen bu duayı okuyanlara) 'İşte müminleri de ancak böylece (güçlü bir yardımla tüm kederlerinden) kurtarırız' (el-Enbiyâ Suresi:88) (buyurdun.)
Yine böylece Sen: '(Habibim!) Zekeriyyâ'yı da (yad et)! Hani o Rabbine: 'Ey Rabbim! (Ardımdan yoluma sahip olacak bir çocuk vermeksizin) beni tek biri olarak bırakma. (Ama sen böyle takdir buyurduysan, buna da razıyım. Zira) varislerin en iyisi ancak Sensin' diye nida etmişti.' (el-Enbiyâ Suresi:89) (buyurdun. Ben de bu duayı okudum, beni de yalnız bırakma.)
Ey Rabbim! Bağışla, rahmet et, zira acıyanların en merhametlisi ancak Sensin.
Ben gece saatlerinde ve gündüzün başında-sonunda bana vacib kıldığın fakat yanlışlıkla veya kasten yahut unutarak veya hafife alarak ya da cehaletimden dolayı terk ettiğim ve bu yüzden azaba çarptırılacağını her farzdan dolayı Senden mağfiret talep ederim.
Ben, gönderilenlerin efendisi ve nebilerin hatemi olan peygamberin Muhammed ﷺ'in sünnetlerinden gafletle yahut hata ile veya unutarak yahut hafife alarak ya da cehaletim yüzünden veya çok değer vermeyerek terk etmiş olduğum her bir sünnetten dolayı Senden mağfiret talep ederim.
Ey o Zat ki Senden başka ilah yoktur, teksin, ortağın yoktur. Şüphesiz Muhammed ﷺ Senin kulun ve Rasulün'dür. Ben Seni tenzih ederim. Ey alemlerin Rabbi! Mülk Sana aittir, hamd Sana mahsustur, Sen bize yetersin, ne güzel Vekîl'sin, ne güzel Mevlâ'sın, ne güzel yardımcısın. O çok yüce ve pek büyük olan Allâh-u Te'âlâ'nın yardımı olmadan hiçbir günahtan dönüş ve hiçbir ibadete kuvvet yoktur.
Ey her kırık kalbi tamir eden! Ey her tek kalana ünsiyet bahşeden! Ey her gurbettekine arkadaş olan! Ey her zoru kolay eden! Ey hacetlerin kendisine beyan edilip açıklanmasına ihtiyaç duymayan Zat! Sen her şeye hakkıyla gücü yetensin. Allâh-u Te'âlâ, kendisine salat edenler adedince ve ona salat okumayanlar sayısınca Efendimiz Muhammed ﷺ'e salat eylesin.
Ey Allâh! Ruhlar içinde Efendimiz Muhammed ﷺ'in ruhuna salat eyle. Ey Allâh! Türbeler içerisinde Efendimiz Muhammed ﷺ'in türbesine salat eyle. Ey Allâh! Suretler içerisinde Efendimiz Muhammed ﷺ'in suretine salat eyle. Ey Allâh! İsimler içerisinde Efendimiz Muhammed ﷺ'in ismine salat eyle.
'(Ey insanlar!) Andolsun ki elbette muhakkak size (meleklerden ve cinlerden değil de, anlaşıp uymanız kolay olsun diye) kendi nefislerinizden (sizin gibi bir beşer) olan pek değerli bir Rasul gelmiştir ki, sıkıntıya uğramanız ona çok ağırdır, siz(in iman etmenize ve tüm işlerinizin yoluna girmesin)e karşı çok düşkündür ve inananlara çok esirgeyicidir; pek acıyıcıdır.
(Habibim! Sen kendileri hakkında bu kadar büyük bir nimetken) eğer (hala) onlar (sana iman etmekten) yüz çevirirlerse, sen: '(Sizin inkar ve eziyetlerinize karşı) bana yetecek olan ancak Allâh'tır. O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. Ben (O'ndan gayri kimseye umut bağlamam ve kimseden korkmam, zira ben) ancak O'na tevekkül ettim. O (azametini Allâh-u Te'âlâ'dan başka kimsenin bilemeyeceği kadar) çok büyük olan Arş'ın Rabbi de ancak O'dur' de.' (et-Tevbe Suresi:128-129)
Allâh-u Te'âlâ, Efendimiz Muhammed ﷺ'e, Ehl-i Beyti'ne ve sahabesine salat-ü selam eylesin." Âmîn! ['Abdülhamîd Kuds el-Mekkî, Kenzü'n-necâh ve's-sürûr, 142-147]
Kaynak :Alıntı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder