10 Mart 2024 Pazar

RAMAZÂN-I ŞERİF'İN VAZİFELERİ DUA

 


RAMAZÂN-I ŞERİF'İN VAZİFELERİ

DUA
Ubâde ibni Sâbit (Radıyallâhu Anh) şöyle demiştir: "Ramazân-ı şerif ayı geldiğinde, Rasûlullâh ﷺ bize, herhangi birimizin: 'Allâhümme sellimnî li ramedâne ve sellim ramedâne lî ve tesellemhü minnî mütekabbelen'
اَللَّهُمَّ سَلِّمْنِى لِرَمَضَانَ وَ سَلِّمْ رَمَضَانَ لِى وَ تَسَلَّمْهُ مِنِّى مُتَقَبَّلًا
'Ey Allâh! Beni (günahlardan arındırarak ve vazifelerimi doğru düzgün yaptırarak) ramazân için salim kıl, onu da benim (şefaatim) için ayır. Ve onu benden kabul olunmuş olarak teslim al' demesini öğretirdi." [Taberânî, Kitâbu'd-Du'â:138, no:912, 2/1226-1227; Deylemî, Ali el-Müttakî, Kenzü'l-ummâl, no:24277, 8/584]
ZİKİR
a) Selmân-ı Fârisî (Radıyallâhu Anh)'dan rivayet edildiğine göre, Efendimiz ﷺ, şa'bân-ı şerifin son günü yapmış olduğu bir konuşmasında şöyle buyurmuştur:
"O halde, onda dört hasleti çoğaltın, bunların ikisiyle Rabbinizi razı edersiniz, diğer ikisine de mutlaka muhtaçsınız.
Rabbinizi, kendisiyle razı edeceğiniz iki haslet: 'Lâ ilâhe illallâh' şehadeti ve istiğfardır. Mutlaka onlarsız duramayacağınız diğer ikisi ise Allâh'tan cennet isteyip, cehennemden ona sığınmanızdır." [İbni Hüzeyme, es-Sahîh, Sıyâm:8, rakam:1887, 3/191-192; el-Beyhakî, Fezâilü'l-evkât, rakam:37, sh:146-148; Şu'âbü'l-îmân, rakam:3336, 5/223-224]
b) Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)'dan mervi: "Ramazan ayının evveli büyük bir rahmettir, ortası tam bir mağfirettir, sonu ise cehennemden azattır" [İbnü Huzeyme, es-Sahîh, Sıyâm:8, rakam:1887, 3/191-192; el-Beyhakî, Fezâilü'l-evkât, rakam:37, sh:146-148; Şu'abü'l-îmân, rakam:3336, 5/223-224] hadis-i şerifinden dolayı olsa gerektir ki alimlerimiz, her biri yüzer kere okunmak üzere:
İlk on günde: "Yâ Erhame'r-râhimîn!"
يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ
"Ey acıyanların en merhametlisi!"
İkinci on günde: "Yâ Ğaffâra'z-zünûb!"
يَا غَفَّارَ الذُّنُوبِ
"Ey tüm günahları çokça bağışlayan!"
Üçüncü on günde: "Yâ Mü'ğtika'r-rikâb!"
يَا مُعْتقَ الرِّقَابِ
"Ey boyunları (cehennemden) azad eden!" zikirlerini okumayı müstehap görmüşlerdir. [el-Hâcce Dürriyye Halîl el-Hurfân, el-Fevâidü'l-İlâhiyye, sh:95; Mâü'l-'Ayneyn eş-Şenkîtî, Na'tü'l-bidâyât, sh:60]
c) Zührî (Radıyallâhu Anh)'dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Rasûlullâh ﷺ şöyle buyurmuştur: "Herkim üç kere: 'Lâ ilâhe illâllâhü'l-halîmü'l-kerîmü sübhânallâhi Rabbi's-semâvâti's-seb'i ve Rabbi'l-'arşi'l-'azîm'
لَا إِلَهَ إِلَّا اللهُ الْحَلِيمُ الْكَرِيمُ سُبْحَانَ اللهِ رَبِّ السَّمَاوَاتِ السَّبْعِ وَ رَبِّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
'Halîm ve Kerîm olan(; kullarına ceza vermekte aceleci olmayan ve çok büyük lütf-u kerem sahibi olan) Allâh-u Te'âlâ'dan başka hiçbir ilah yoktur.
Yedikat göklerin Rabbi ve büyük Arş'ın Rabbi olan Allâh'ı (tüm noksan sıfatlardan tenzih ve) tesbih ederim' derse, Kadir Gecesine yetişmiş kimse gibi olur." [Taberânî, el-Câmi'u'l-kebîr; Dûlâbî, İbni Asâkir, Ali el-Müttakî, Kenzü'l-ummâl, no:3867, 2/226, Tefsîru's-Sâvî, 4/341]
İSTİĞFAR
a) İbni Abbâs (Radıyallâhu Anhümâ)'dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: "Her kim receb, şa'bân ve ramazanda, öğlen ikindi arası: 'Estağfirullâhe'l-azîm ellezî lâ ilâhe illâ hüve'l-hayye'l-kayyûme ve etûbü ileyhi tevbete 'abdin zâlimin li nefsihî lâ yemlikü li nefsihî darran ve lâ nef'an ve lâ mevten ve lâ hayâten ve lâ nüşûran'
أَسْتَغْفِرُ اللّٰهَ الْعَظِيمَ الَّذِي لَا إِلٰهَ إِلَّا هُوَ الْحَيَّ الْقَيُّومَ وَأَتُوبُ إِلَيْهِ تَوْبَةَ عَبْدٍ ظَالِمٍ لِنَفْسِهِ لَا يَمْلِكُ لِنَفْسِهِ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا وَلَا مَوْتًا وَلَا حَيَاةً وَلَا نُشُورًا
'Kendisinden başka hiç bir ilah bulunmayan, Hayy ve Kayyûm olan O büyük Allâh-u Te'âlâ'dan, mağfiret taleb ederim. Kendisi hakkında ne bir zarara, ne bir faydaya, ne ölüme, ne de yaşamaya ve ne de dirilmeye malik olmayan, (günahlar işleyerek) kendisine zulmetmiş bir kulun tevbesiyle, O'na tevbe ederim' derse, Allâh-u Te'âlâ (o kişinin sevab ve günahlarını yazmakla görevli) iki meleğe:
'Bu kulun amel defterindeki günahlarıyla alakalı yazıları yakın!' diye vahyeder." [Safûrî, Nüzhetü'l-mecâlis, 1/140]
b) Ebû Osman Hazretleri sohbet meclislerinde ve diğer zamanlarda çok kere: "'Afveke yâ 'Afüvvü, fi'l-mehyâ 'afveke, ve fi'l-memâti 'afveke, ve fi'l-kubûri 'afveke, ve 'inde'n-nüşûri 'afveke, ve 'inde tetâyüri's-suhufi 'afveke, ve fi'l-kiyâmeti 'afveke, ve fî münâkaşeti'l-hisâbi 'afveke, ve 'inde memerri's-sirâti 'afveke, ve 'inde'l-mîzâni 'afveke, ve fî cemî'i'l-ehvâli 'afveke yâ 'Afüvvü 'afveke'
عَفْوَكَ يَا عَفُوُّ، قِي الْمَحْيَا عَفْوَكَ، وَ فِي الْمَمَاتِ عَفْوَكَ، وَ فِي الْقُبُورِ عَفْوَكَ، وَ عِنْدَ النُّشُورِ عَفْوَكَ، وَ عِنْدَ تَطَايُرِ الصُّحُفِ عَفْوَكَ، وَ فِي الْقِيَامَةِ عَفْوَكَ، وَ فِي مُنَاقَشَةِ الْحِسَابِ عَفْوَكَ، وَ عِنْدَ مَمَرِّ الصِّرَاطِ عَفْوَكَ، وَ عِنْدَ الْمِيزَانِ عَفْوَكَ، وَ فِي جَمِيعِ الْأَحْوَالِ عَفْوَكَ يَا عَفُوُّ عَفْوَكَ
"Ey (son derece affeden) 'Afüvv! Hayatta da affını isterim, ölümde de affım isterim, kabirlerde de affını isterim.
Kabirden çıkışta da affını isterim, amel defterleri uçuşurken de affını isterim.
Kıyamette de affını isterim, hesap münakaşasında da affını isterim.
Sırattan geçerken de affını isterim, mizanda da affını isterim, tüm hallerde de affını isterim.
Ey (son derece affeden) 'Afüvv! Ben daima Senin affını isterim" derdi.
Vefatından birkaç gün sonra, mana aleminde görüldüğünde, kendisine:
"Dünyadaki amellerinden hangisi ile faydalandın?" denildi.
O da: "Affını isterim! Affını isterim!" sözümle" diye cevap verdi. [Beyhakî, Şu'abu'l-îmân, Sıyam, No:3429, 5/282, Fedâilü'l-evkat, no:115, sh:258-259]
YÂSÎN-İ ŞERİF
Nebî ﷺ'in şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur:
"Her kim ramazân-ı şerif ayının her cumasında Yâsîn Suresi'ni okumaya devam ederse, Allâh-u 'Azze ve Celle onu iman takısıyla takılar ve vakar tacıyla taçlandırır.
Şahitlerin huzurunda (mahşer günü) bir münadi:
'İşte bu, Allâh-u Te'âlâ'nın sana ramazân-ı şerif ayında Yâsîn Suresi'ni okumana karşılık sevabıdır' diye nida eder." [İsmail Hakkı, Mecâlisü'l-va'z- ve't-tezkîr, sh:110]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder